Öcalan’ın PKK’nin 12. Kongresine sunduğu politik raporun 20 sayfalık özeti, serxwebun gazetesinin son sayısında yayınlanarak Kürt Aydınları, Türkiye ve Kürdistan kamuoyunda büyük bir yankı uyandırdı.
Birçok yönüyle tartışıldı, tartışılıyor. Her kesimin de tartışması ve olumlu olumsuz düşünce, fikir ve pozitif eleştirilerle güncel siyasal stratejik boyutuyla ve bilimsel temelde değerlendirip Kürdistan ve Türkiye kamuoyundaki tartışmalara katkıda bulunmasının süreci ve Öcalan’ı doğru anlamak açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü Sayın Öcalan’ı, düşüncelerini, önderliğini, örgütleme gücünü, halk, ülke, ulus anlayışını savaş, barış felsefesi, etik ahlak, adalet, hakkaniyet, eşitlik, hukuk, siyasi, stratejik, sosyolojik bakış açısı, gerçekçi yaklaşımı, anlam ve uzlaşma arayışını bilmeden Öcalan’ı birebir fiziken ya da görerek değil düşüncelerini okuyup tanımadan, Öcalan’ın, PKK’nin 12. Kongresine sunduğu Politik Raporu doğru ve sağlıklı anlayabilmek veya değerlendirebilmek mümkün değildir. Bu nedenle Türk basını, medyası sayın Öcalan’ın PKK Yönetim’ini eleştirisini formel bir mantıkla okuyup anladığı için “Öcalan’ın PKK Yöneticilerine “50 yıldır söylüyorum hala beni anlamıyorsunuz diyerek fırça kaydığını, bağırıp çağırdığını ve azarladığını” manşetlerde ve haberlerde geniş şekilde ele aldı.
Kürt kamuoyu ve Kürt Aydın cephesinden de Politik Rapora yeminli PKK ve Öcalan düşmanları tarafından küfür, hakaretamiz saldırılar düşünce kusmukları diyebileceğimiz tarzda analiz ve yorumlar geliştirildi ve geliştiriliyor. Bir kesim yurtsever Kürt Aydınlarda Politik Raporu doğanın diyalektiği ve tarihi arka plan analizini, Doğa ve toplumun ikiz gelişimi diyebileceğimiz sayın Öcalan’ın tarihsel gelişimi ele alış tezini dahi eleştirdi. Oysa bilimsel açıdan bir tezi çürütebilmek için karşı bir tezi ileri sürmek gerekiyor. Bu durumda eleştiri yapmak yerine varsa karşı tezler ileri sürebilir.
Yine Bedirxaniler, Şeyh Sait, Seyit Rıza, Saidê Kûrdi ve klasik Kürt direnişi, KDP-YNK değerlendirmesi PKK’nin öncesi ve sonrası Kürt ve Kürdistan direnişine yönelik Öcalan’ın geliştirdiği bazı eleştiriler var. Öcalan’ın ve PKK’nin 50 yıldır Kürdistan tarihine yönelik genel anlamda direnişin ve direniş önderliklerinin olumlu mirası kadar yetersiz kaldığı yönleriyle her zaman geliştirdiği eleştiri ve değerlendirmelerini daha net, daha kesin ve belirgin ifadelerle dile getirmesi. Kürt halkına, düşürülmüş Kürdistan ve Kürt toplumsal gerçekliğine, Aleviliğe, Şeyh Sait’e yönelik değerlendirmeleri tartışma yarattı.
Öcalan’ın, Şeyh Sait’i 100. Yılın da Anma Konferansına gönderdiği mesajla Şeyh Sait mirasını çok net sahiplendiği açıktır.
Mesaj şöyle:
“1925 Serhildanının Yüzüncü yılı Konferansına
Azadi Cemiyeti, Şeyh Said ve Yoldaşları, Anma ve Kolektif İtiraz
Şeyh Said şahsında andığımız tarihsel gerçeklik, yalnızca bir kalkışmanın ya da yerel bir isyanın ötesindedir. Bu gerçeklik, Kürt halkının toplumsal hafızasında derin izler bırakmış, geleneksel bir varlık mücadelesidir. O mücadele, dayatılan tekçi zihniyete karşı Kürt toplumsallığının inançla, gelenekle ve iradeyle ortaya koyduğu isyandır.
Şeyh Said, döneminin koşullarında toplumsal sorumluluğu yüklenmiş bir öncü olarak, Kürtlüğün iradesine yönelen inkâr politikalarına karşı güçlü bir duruş sergilemiştir. Onun şahsında anlam bulan bu kalkışma, yalnızca siyasi değil, aynı zamanda toplumsal bir tepkidir. Bu tepki, Kürtlerin kendi hakikatlerine olan sadakatinin tarihsel bir ifadesidir.
Cumhuriyetin kuruluş yıllarında uygulanan merkeziyetçi ve tek kimlikli siyaset, Kürt halkını varlığından soyutlamayı amaçlıyordu. Şeyh Said, bu siyasete karşı “Biz adalet istedik, siz idam verdiniz” diyerek bir halkın sesini idam sehpasına kadar taşımıştır. Bu söz, hakikatin baskı karşısında geri adım atmadığının en yalın ve güçlü göstergesidir. Ayrıca, “Hani savcı bey, biz kuzulu bir ziyafet yapacaktık” sözü, karşı karşıya kaldığı komplonun dile gelmiş hâlidir. “Torunlarım mutlaka öcümü alacak” sözü ise, gelecek kuşaklara bıraktığı direniş umudunu ifade etmektedir.
Burada altı çizilmesi gereken bir başka nokta daha vardır: Her tarihsel direniş gibi, Şeyh Said önderliğindeki kalkışma da kendi döneminin şartlarını taşımaktadır. Onu bugünün özgürlük mücadelesiyle ilişkilendirmek, onu romantize ederek değil; yapısal dersler çıkararak, tarihsel sürekliliği özgürlükçü ve demokratik bir çizgide yeniden kurmakla mümkündür.
Ben bu geleneği, özgür Kürtlüğün devrimci dönüşümünde bir zemin olarak ele aldım. Yürüttüğüm mücadele, geçmişin anlamlı direniş mirasını, geleceğin demokratik, çoğulcu ve toplumsal barışa dayalı sistemiyle buluşturmayı hedeflemektedir. Şeyh Said’in çizgisi, bugünün demokratik ulus paradigmasıyla birleştiğinde gerçek anlamına kavuşacaktır.
Özgür Kürtlük, halkın tarihine, kültürüne ve ahlaki-politik değerlerine sadakatle mümkündür. Halkımız bu konuda dikkatli olmalı; tarihsel önderliklerin bıraktığı kutsal mirasa sahip çıkmalıdır.
Bu temelde, Şeyh Said’i ve arkadaşlarını saygıyla anıyor; mücadele değerlerini, özgürlük ve hakikat yolunda yaşatma kararlılığımı bir kez daha vurguluyor, konferansınızın başarılı geçmesi dileğiyle tüm katılımcıları selamlıyorum.
Abdullah Öcalan
İmralı, Haziran 2025”
Yine Kürt gerçekliği içerisinde ki işbirlikçileri Judernat, (Judenrat veya Judenräte Nazi Almanyası’nın II. Dünya Savaşı sırasında Polonya işgal topraklarında ve daha sonra Sovyetler Birliği’nin işgal altındaki topraklarında kurduğu yönetim organları. Kısaca Yahudi konseyi ya da heyeti anlamına gelir) olarak adlandırması da işbirlikçi Kürtlüğe yöneliktir.
Politik Raporu anlamak için üç yüz sayfalık raporun tümünü ayrıntılı okumak ve üzerine düşünmek gerekiyor Öcalan’ın içinde bulunduğu koşulları, güncel uzlaşma, çözüm ve barış arayışını, yaşanan sürecin bir geçiş süreci olması özelliklerini göz önüne almalıyız. Politik Rapor özetini olumsuz negatif bir bakış açısıyla ele alıp bir iki kavram üzerinden çekiştirerek olumsuz yoğunlaşmaya ve tartışmaya gerek olmadığı gerçeği apaçık ortadadır. Bunu anlamak için ille de bilim insanı, siyaset bilimcisi, Kürdistan’i aydın veya filozof olmaya gerek yok. Tabi birçok yurtsever arkadaşın bu süreçte kafası karışık, korku ve kuşku duygusuyla iyi niyetli eleştirilerini, kaygılarını elbette dile getirmeleri en doğal hakları. Ama sorun art niyetli ve yeminli Öcalan ve PKK düşmanlarının karalama, çamur at izi kalsın. Küfür, hakaret ve iftira atarak itibar suikastı yapmalarıdır. Yoksa Öcalan’ın siyasal stratejik zekâsı ve hamleleriyle tarihi kavşak niteliğindeki dönemlerde müdahale edip inisiyatif alarak Kürt halkına ve Kürdistan’a stratejik düzeyde büyük kazandırdığı Rojava 3. Yol Devrimi ile ortadadır.
Öcalan istese belki yarım sayfalık bir yazı sunarak 12. Kongreyi yönetebilir ve yine de kongreden fesih kararını çıkarabilirdi. Önemli olan zarf değil mazruftur deymi tam da bu durumu anlatmaktadır. Ama Öcalan’ın siyasi bir lider olması toplumsal sorumluluğu, güncel politika yürütme gücü ona Kongreye sunmak üzere üç yüz sayfalık Politik Rapor yazdırıyor. Öcalan Politik Rapor ile tüm taraflara, kamuoyuna ve uluslararası topluma, sol sosyalist ve komünist dünyanın her birine elli iki yıllık okumalarından, kendi bakış ve zaviyesinden. Yine pratik yaşam ve önderlik deneyiminden, savaşla, acıyla, göz yaşıyla dile kolay tam 26 yıllık zindan yaşamı. Barış, uzlaşma, hakikat, adalet ve özgürlük arayışı ile damıtılarak süzülmüş olması çok önemli. Yepyeni, taptaze, çığır açıcı, sıçrama yaratan karakterdeki düşünce, fikir, duygu ve pratik önerilerini, çözümlemelerini ön açan bir perspektifle ve tarihi belge niteliği temelinde kongreye sunuyor.
Politik Rapor; tarih, özgür toplum, doğa, özgür kadın, Kürt, Türk, Kürt Arap, Kürt Fars, ilişkisi, çelişkisi ve çözümünü, makro mikro fizik konusunu, Enkidu, Gılgamış, En uma El iş destanı, ölümsüzlük, abı hayat arayışını, Gılgamış’ın Tanrılara kurban edilmekten kurtulmak için kaçış çözümlemesini, on üç milyar yıllık büyük patlamadan, Tanrı parçacığına kadar evren fiziğine girip pozitif bilim alanlarında değinerek çok çarpıcı, derin fikir ve düşünceleri içeriyor. “Bunlar mutlak doğrudur da demiyorum diyor.” Tartışılması, geliştirilmesi için düşünce, görüş belirtiyor ve kendi bakış açısını sunuyor.
Politik Raporun en önemli güncel siyasal tespitlerinden biri; Hamas’ın İsrail’e saldırısını yorumlaması “Saldırı yapıyor İsrail’e. Senin saldırı yaptığın İsrail, dünya hegemonu. Sonrada ona karşı BM, AB bilmem insan hakları komisyonundan yardım diliyor. Senin yardım dilediğin kurumlar İsrail’in damgasını vurduğu kurumlardır. İsrail’i hakiki düşman ilan etmişsen o kurumlardan dilencilik yapmayacaksın. Tutarlı isen, milleti aldatmak istemiyorsan yapma. O hegemon güçtür. Ya hegemona boyun eğersin ya hakiki bir savaş yürütürsün. Bu Türkiye’de yapılmadığı için düşünceler karmakarışık ve yine sermaye vurgun yaparak kendini katlayarak bu çatışmadan egemenliğini güçlendiriyor. Buna dikkat çekmek için ben bu bölümü açtım. Bunu anlamak tabi günümüzü doğru anlamakla bağlantılı. Bu aydınlatıcı oluyor, sanırım bunu fazla açmaya gerek yok.”
Evet, çok açık ve çok çarpıcı bir analoji-benzetme çözümlemesi. Hamas-İsrail savaşı üzerinden Kürt Türk çatışması, sorunsalı, PKK’nin yanlış savaş tarzı. Ne hakiki bir savaş yürütüldüğü ve ne de hegemona boyun eğildiğini, bunun da bu savaştan nemalanan sermayedarlara yaradığını ve çözümsüzlüğün derinleştiğini, bu durumun hegemonun egemenliğini güçlendirdiğini ve sorunların nedenlerini olduğu kadar çözümlerini de burada aleni ve apaçık bir biçimde ortaya koyuyor. Önemli olan Öcalan’ın bu nokta da doğru anlaşılması ve doğru uygulanmasıdır.