Güncel HaberlerMakaleler

ALİ CANDAN: SURİYE’DE TÜRKİYE-İSRAİL EGEMENLİK SAVAŞI VE KÜRTLER


Geçtiğimiz hafta Suriye üzerinde Türkiye, İsrail rekabeti tehlikeli boyutlara ulaştı. Eğer taraflardan biri belirgin bir şekilde geri adım atmazsa orta ve uzun vadede Türkiye ve İsrail’in Ortadoğu’da deprem düzeyinde etkiler yaratacak bir şekilde karşı karşıya gelmeleri kaçınılmaz. Bu askeri karşılaşma taraflardan birinin bölge liderliğine oynama gücünü ve hatta orta ve uzun vadede varlığını tasfiye edecek potansiyeli barındırıyor. Bölgesel liderlik yarışında oyun dışı kalacak gücün kim olacağı meselesi ise tarafların hazırlıklarını yapmalarına ve ABD’nin tutumuna bağlıdır.

 İsrail bu hazırlığı geçen yıl Başbakan Netanyahu’nun talimatıyla kurulan Nagel Komitesinin, Tel Aviv yönetiminin Türkiye ile “olası bir savaşa” hazırlıklı olması gerektiğini öne süren raporuyla başlattığını İsrail ve dünya kamuoyuna duyurdu. Nagel Komitesi’nin hazırladığı raporda, diğer bölgesel tehditlerin yanı sıra “Türkiye’nin yarattığı zorluklarla” başa çıkabilmek için savunma bütçesinin gelecek 5 yıl içinde yıllık 15 milyar şekele (yaklaşık 4,14 milyar dolar) kadar arttırılması önerildi. Netanyahu, kendisine sunulan rapora ilişkin, “Ortadoğu’da köklü değişikliklere tanık oluyoruz. İran uzun zamandır en büyük tehdidimizdi ancak arenaya yeni güçler giriyor ve beklenmedik durumlara karşı hazırlıklı olmalıyız. Bu rapor bize İsrail’in geleceğini güvence altına almak için bir yol haritası sunmaktadır.” ifadelerini kullandı. 

 

Türkiye de ise, geçen yıl Ekim ayında Devlet Bahçelinin İsrail tehdidini öne sürerek Mecliste iç barışı güçlendirme hamlesi ile Öcalan’a umut hakkını ve gelip Mecliste konuşmasını da içeren çağrıyı yaparak adını absürt bir biçimde “terörsüz Türkiye” koyduğu ve o günden bu yana Kürt Özgürlük Hareketi tarafından atılan adımlarla süreç tek kanatlı ağır aksak uçmaya çalışan bir kuş misali ilerliyor. Eş zamanlı bir biçimde Ana Muhalefet Partisi CHP yönetimi ve İBB başta olmak üzere çok sayıda CHP belediyesine yönelik yargı operasyonları gerçekleştiriliyor. Türkiye’nin Suriye’de ve Ortadoğu’da liderliğe oynayabilmesi için önce kendi Kürt Sorununu Türkiye’de demokratik ve hukuk zemininde çözmeli. Sonra Suriye’de Kürtlerle gerçek bir barış kurmalı. Kürtleri HTŞ vahşileri içinde erimeye zorlamamalı. 

 

İsrail ile ABD çelişkisi gerçek ve uzlaşmaz nitelikte olmadıkça Türkiye’nin liderliği mümkün değildir. 

 

İsrail, çok sert çok net çok pervasız çok cüretkâr ve kışkırtıcı bir biçimde Ortadoğu liderliği için silahlı diplomasi yürütüyor. Arkasına aldığı ABD-AB gücü ile Körfez ülkeleri başta olmak üzere Ortadoğu devletlerini sindirmiş durumda. Silahlı diplomasiyi çok etkin bir biçimde kullanıyor ve kendisine tehdit gördüğü her ülkede ateş gücü ile askeri, siyasi ve ekonomik sınırlar çiziyor. Tehdit kartını kullanarak İran, Suriye, Irak, Lübnan, Yemen gibi ülkelerde ateş hattı. Suudi Arabistan, Katar, Mısır, BAE, Ürdün, Kuveyt gibi ülkelerle İbrahimi Anlaşması’ ile istediği askeri, siyasi ve ekonomik operasyonları yürütüyor. ABD Başkanı Trump aleni bir biçimde olmasa da İsrail’in Şam yönetimine yönelik askeri operasyonlarından rahatsız gibi görünüyor. Bu ya tıpkı İran’ın vurulması öncesi olduğu gibi ABD ile İsrail arasındra danışıklı bir biçimde yürüttükleri dünyayı aldatma stratejisi veya Trump ve Bibi arasında ki çatlağın yumuşak ifadesi. Hangisi olursa olsun er geç ortaya çıkar. Tıpkı İran operasyonunda gerçeğin bir süre sonra açığa çıktığı gibi. 

 

Kürtlerin bu dengelerde pozisyonu ne olmalıdır

 

Kürtlerin bu bıçak sırtı dengelerde siyaset yürütmesi tehditler kadar fırsatları pragmatik bir biçimde değerlendirmesini gerektirir. Bu dönem çıkara dayalı siyaset yürütme dönemidir. Dünya artık yeni bir düzene girmiş durumdadır. Dünyayı yöneten yeni ABD ve Başkan’ı Trump ile adamları tam bir tüccar ve arsa işportacısı mantalitesinde oldukları çok net olarak görülüyor. Bu yeni düzenden hak hukuk ve adalet beklemek gerçek dışıdır. Bu mantalitenin kar için satmayacağı hiçbir değer yargısı, hukuk ilkesi ve ölçüsü yoktur. Önümüzdeki üç buçuk yıl ön görülemezdir. İşte Kürtler, Kuzeyde bir adım geri atarak Kuzey, Güney ve Rojava’da kazanımlarını bu esnek siyasal stratejiyle 3-4 yıl koruyabilirse gelecekte en az iki üç adım illeri atarak sıçrayacaklar. Dünya, bölge hızla değişiyor. Bazen rüzgâr Kürtlere ve azınlık halk ve inançlara karşı esebiliyor. Bu rüzgârın yönünün değişmeyeceği anlamına gelmez. Her şey gibi koşullar, şartlar, dünya ve bölge siyaseti de Kürtler lehine değişecektir. Suriye de yaşanan Dürzi katliamı esnası ve sonrasında yaşananlar tam da koşulların nasıl hızlıca değiştiğini gösterdi. Kürtler Rojava da özgücüne dayanan ve özgüven dolu bir güç olarak tek başlarına HTŞ’ye karşı harekete geçmeyerek bir hafta önce kendilerine karşı açıklama yapan Tom Barak’ı Mazlum Abdi ile görüşme masasına getirdiler. Mazlum Abdi’nin Suweyda’ye insani koridor açmak talebinde bulunması tarihi nitelikte askeri, siyasi ve insani bir adımdı. Kürtler artık Suriye’nin geleceğinde en güvenilir, en istikrarlı ve en sağlam güçtür. Bu anlamıyla Suriye’nin temel taşı Rojavadır.

 

Politikada; kararlı, kıvrak zekalı, hareketli, seri, net, düşünce gücü gelişkin, dinamik, değişimci, kazanma odaklı, sonuç alıcı, strateji, taktik geliştirerek başarılı uygulamayı bilen, realist ve pragmatist olanlar er ya da geç büyük kazanırlar. Dönem siyasi olarak gerçekçi ama siyasetçi olarak pragmatik esnek, çıkarcı, faydacı olma dönemdir. Siyaset hızdır, tarzdır, tempodur. Işık hızında seyreden gelişmelere ışık hızında yanıt olma sanatıdır. Kürtler Kuzeyde ve Rojava da taleplerini dönemin dili, eylemi, hızı ve tarzına uyarlıyorlar. Bu çok yaratıcı ve doğru bir stratejidir. 

 

Öcalan’ın stratejik rolü

 

Bugün artık dünyada, bölgede siyasal alan daralmış ve bu dar alanda Kürtlerin kısa, orta ve uzun vadeli siyasal stratejileri vardır. İşte bu noktada Sayın Öcalan’ın Kürtler için değeri paha biçilmezdir. Öcalan’ın geniş düşünce gücü, siyasi esnekliği, manevra kabiliyeti stratejik ve taktik önderliği, pratik politikacılığı, hızı, tarzı ve temposu olağanüstü bir düzeydedir. Bu nedenle Sayın Öcalan’ın siyasi etkisi dört parça Kürdistan sınırlarını çok aşmış Türkiye, Suriye halklarına kadar ulaşmıştır. Savaşı tamda böyle bir dönemde silahlı mücadeleden siyasi mücadeleye çekmek ancak büyük bir öngörü, irade ve kararlılığı dayalı bir liderlik ile olabilirdi. Bu da Öcalan’ın önderliğinde somutlaşmıştır. Öcalan sadece Kürtleri değil Türkiye ve Suriye halklarının tümünü bu dar boğazdan çekip çıkaracak düşünce gücü, öngörü, siyasal stratejiyi ve pratik politikayı geliştirebilecek bilgeliğe, kıvrak zekaya ve niteliğe sahiptir.

 

Sayın Öcalan bir adım geri atarak Türk, Kürt, Arap, Dürzi, Alevi, Sünni ve Hıristiyan halk ve inançlara iki üç adım illeri atma ve sıçrama zeminini yaratmaktadır. Taktik önderliğe düşen bu zemini pratik sahada Rojava örneğinde olduğu gibi mükemmel oynama ve yürütmedir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir