Güncel HaberlerMakaleler

ALİ CANDAN: YENİ DÜNYA SİSTEMİNDE KÜRTLER VE TÜRKİYE


Küresel hâkim güçler, dünyamızda yeni bir ekonomik, siyasi ve askeri düzen oluşturuyor ve dünyamızdaki bu değişim büyük bir ivme kazanmış bulunuyor. BM, AB, NATO,  Uluslararası toplum ve hukuk bu yeni ekonomik, siyasi ve askeri değişim karşısında önce sarsıldı giderek ayak uydurmaya ve yeni düzenle uyumlu olmaya başladı. 

Dünya Yeni Bir Sömürü Düzenine Girdi

Bu yeni dünya sistemi, ABD’nin liderliğini sürdürmesine ve ekonomik politik çıkar stratejisine dayanıyor. Dünya Ulus Devlet Başkanları ile ABD Başkanı arasında yaşanan tartışma, iş birliği, gelgitli ilişkiler. Trump’ın Dünyada, AB, BM ve NATO’da yarattığı sarsıntı ve Avrupa’da oluşturduğu güvenlik açığı kaygısı dünyadaki bütün ezberleri bozdu. Uluslararası Hukuk ve Sözleşmelerle sağlanan Ulus Devletlerin sınır ve toprak bütünlüğü ile ülkelerin egemenlikleri, ulus devletlerce imzalanarak güvence altına alınan uluslararası anlaşma ve güvencelerin pek bir önemi kalmadı. Dünya açıkça güce ve zora dayalı yeni bir işgal, ilhak ve sömürü dönemine girdi. 

Ortadoğu’da İsrail ‘siz Savaş ve Barış Olmaz 

Yeni Dünyada Siyonist İsrail, ABD ve Batı’nın vurucu askeri gücü olarak tescillendi. İsrail İbrahimi Anlaşmalarla Ortadoğu’da yeni ve tek bölgesel ekonomik, siyasi ve askeri büyük bir stratejik güç konumuna yükseltildi. 7 Ekim’deki Hamas’ın İsrail’e saldırıları sonrası, İsrail’in başlattığı; Gazze, Lübnan, Yemen, İran ve Suriye saldırıları ve İsrail’in tüm bu cephelerde kazandığı büyük zaferden sonra. Artık Ortadoğu’da İsrail siz bir savaşta İsrail siz bir barışta olamaz düşüncesi ve kanaatini yerleştirdi. Geçmişin Ortadoğu’sunda Mısır ‘sız barış, Suriye ‘siz savaş olmaz özdeyişi günümüz Ortadoğu’sunda artık İsrail ‘siz savaş ve İsrail ‘siz barış olmaz özdeyişi aldı.

İsrail Hükümet Başkanı bu gerçekten aldığı Özgüç ve özgüvenle! İsrail’in Yasama Organı olan Kneest’e ki konuşmasında Başbakan Netenyahu; fütursuzca “Artık düşmanlarımız değişti. Yeni düşmanımız Türkiye” dedi.” Netenyahu ve İsrail’e her konuda destek veren ABD, yeni Suriye’nin oluşumunda İsrail’i temel ve kilit güç konumuna getirdi. Türkiye’yi bu nedenle yeni Suriye’nin oluşumunda engel olmaktan çıkardı. Aksi halde Türkiye ve İsrail’in Suriye’de karşı karşıya gelmeleri kaçınılmazdı. Böyle bir karşılaşmanın sonucu baştan belliydi. Türkiye böyle bir durum karşısında çok ağır bir fatura ödemekten kurtulmak için Suriye’de İsrail ile karşı karşıya gelmemek için geri çekildi. 

Yeni Hedef Yaralı Vahşi Hayvan İran Rejimi

Dünyada çok kutupluluğa oynayan başını Çin ve Rusya’nın çektiği Şanghay Beşlisi; İttifakı ile ABD’nin liderliğindeki mevcut Küresel Hegemonik Sistem arasında adı konulmamış yeni bir paylaşım savaşı yaşanıyor. Bu savaşın sıcak cepheleri Doğu Avrupa’da giderek genişleyerek Polonya ve Almanya başta olmak üzere tüm Avrupa’ya yayılma sınırında dolaşan Ukrayna-Rusya savaşı. Ortadoğu da ise; kırılan Şii Hilali sonrası yaralı vahşi bir hayvan gibi orta yerde öldürücü darbe indirilmek için bekletilen İran idam rejimi olduğu apaçık. İran vahşet rejiminin yıkılması için ABD, NATO, AB ve İsrail tarafından büyük bir savaş hazırlığı yürütülüyor.

Küresel Aktörlerin Temel Müttefikleri Kürtler 

Kürtler bugün dünya ve Ortadoğu’da yaşanan bu yeni paylaşım savaşının neresinde diye dönüp baktığımızda. Jeopolitik ve jeo-stratejik konumları gereği Kürtler; Ortadoğu’da bu yeni dünya paylaşım savaşının tam kalbinde ve ortasındadır. Yine muhtemelen beş ya da on yıl sürecek bu paylaşım savaşı sonrasında Kürtler, kurulacak yeni bölge ve dünya düzeninin Küresel aktörlerinin temel müttefikleri konumunda ve durumunda olacaklar. Buna hiç kimsenin kuşku ve şüphesi olmasın.

Cemilê Çeto, Keto Durumları Yaşanmayacak

Birinci paylaşım savaşı sırasında örgütsüz, lidersiz, siyasetsiz, stratejisiz silahsız bir halde olan Kürtlerin; Celadet Bedirxan Beyin Hawar’ı, Baytar Nuri Dersimi’nin İntikam nidaları, Xalît Beğê Cibrinin birlik ve bağımsızlık haykırışları, İhsan Nuri Paşa, Şeyh Sait, Ali Şêr, Seyit Rıza’ların destansı direnişleri, Cemilê Çeto’nun düşüşü ve daha nice Kürt kahramanlarının hüzünlü sonla biten acı yenilgileri ile Hawar seslerini, çığlıklarını, nidalarını o dönem dünya ve uluslararası toplum duymamıştı. Kürtlere karşı kör, sağır ve dilsiz kesilip, üç maymunları oynamıştı. Dünya geçen yüzyılda Kürtlere karşı çok acımasızdı ve Kürtlerin haykırışları o dönem resmen boşlukta yankılanmıştı. 

Dünkü Kürtlerle Günümüz Kürtleri Ayrıdır

Yüz yıl önce ki çaresiz Kürtlerle bugün ki Kürtler bir değildir. O dönem Kürtleri ile bugünün Kürtleri arasında dağlar kadar fark vardır. Yüz yıl önce Kürtlerin imdat haykırışlarını, yardım çığlıklarını Hawar’larını duymayan o günkü dünya. Bugün artık Kürtlere gözünü, kulağını, gönlünü, bağrını ve kucağını açmış “özgürlüğünüze doğru emin adımlarla yürüyün ey Kürtler. Biz yanınızdayız ve sizi destekliyoruz” der durumda ve konumdadırlar. 

ABD ve İsrail’in İran’da yarım bıraktığı işi tamamlayacağı dünyanın en çok konuştuğu konu olarak gündemi oluşturuyor. Türkiye’nin, Kürtlere karşı dört bir yandan çılgın Türkler tabirini doğrularcasına içte ve dışta kör Kürt düşmanlığı ile Rojava’da kontrolsüz ve izansız bir şekilde yıkım savaşları yürütmeyi durdurmak zorunda kalmasının en önemli iki nedeninden biri Suriye’de İsrail’in hâkim olmasıdır. Bir diğeri de kısa bir zaman süresi içerisinde İran’ın vurulacak olması ve nur topu gibi yeni Rojhilat adlı üçüncü bir Kürdistan parçasının doğması gerçeğidir. Suriye sonrası İran ve İran sonrası Türkiye’nin topun ağzında olduğu ise artık sağır Sultanın bile duyduğu ve bildiği ve sır olmaktan çoktan çıkmış bir gerçekliktir.

Türkiye bu nedenle Suriye’de QSD’nin Suriye Ordusuna emir komuta zinciri temelinde entegre olmasını kabul etti. Suriye’de Rojava’ya karşı bir nebze yumuşadı. Türkiye’de biliyor ki ancak ve ancak içerde Kürtlerle eşitlik temelinde bir ittifak ve birlik kurarsa ve bu birliği dışarıdaki parçalarda bulunan Kürtlere doğru eşitlik ve özgürlük hukuku temelinde yayabilirse ancak o zaman Kürtleri yanına alabilir. Böylece bu dıştan gelen dev yıkıcı dalgaları durdurabilir. İşte o zaman dış küresel egemen güçler Türkiye ve bölgenin kaderini belirlemede bu kadar etkili ve hâkim güç konumunda olamazlar. 

Bölgenin sorunları kendi içinde çözülürse bölgenin muazzam zenginliklerinden bölge halklarının kendisi de faydalanabilir. Bu durum da haliyle bölgede en çok kazançlı çıkacak olan Türk, Kürt ve Arap halkı başta olmak üzere Fars ve tüm etnik, dini ve mezhepsel azınlıklar olacaktı. İşte Öcalan’ın kazan kazan stratejisi için çözüm sürecinde önemli radikal adımlar attı. Bir bakıma birlikte kaybetme stratejisine dur diyerek Türkiye’yi ve PKK’yi birlikte kaybetmeyi derinleştiren savaş ve şiddet politikalarından çıkararak taraflara savaş ve şiddetle kalıcı hiçbir üstünlük elde edilemeyeceğini göstermesi gerçeği çok önemlidir. 

Öcalan taraflara şiddetin ve silahın zaferi geçicidir. Kalıcı olan zafer, siyasi diyalog, müzakereler yürütülerek elde edilen ve masa başında kazanılandır hakikatini gösterdi. Kürtler artık kaçınılmaz olarak özgürlüklerini masa başında kazanacaklardır. Türklerde Kürtlerle uzlaşarak, anlaşarak ve barışarak yıkım savaşlarının Türkiye’ye uğramasını önleyerek varlıklarını koruyacak, büyütecek ve güvenlikli bir şekilde Kürtlerle en az yüz yıl daha birlikte yaşama zeminini yakalayacaktır.

Öcalan’ın umut hakkından yararlandırılarak ev hapsine çıkarılması. Selahattin Demirtaş ve tüm arkadaşlarının serbest bırakılması, terörle mücadele kanunu başta olmak üzere ceza infaz kanununun değiştirilmesi, silah bırakan gerillaların Türkiye’ye dönüşü atılacak ilk birkaç önemli adımdır. Dil, Kültür ve yerel yönetimler hazırlanacak yeni anayasada yer alacaktır. Bu yeni Türkiye yaratma mücadelesi için aşağıdaki İmralı heyetinin açıklaması önemli ve doyurucudur.

“Yıkıcı ve negatif değil, pozitif bir aşamayı geliştirmeye çalışıyoruz.”

3 Kasım 2025 tarihinde İmralı’da Sayın Abdullah Öcalan ile yaklaşık üç saat süren son derece olumlu bir görüşme gerçekleştirdik. Sağlığı ve morali oldukça güçlüydü. Görüşmemizde özetle şu değerlendirmeleri yaptı:

“İçinde bulunduğumuz süreci ilerletebilmek, tarihi ve sosyolojiyi daha fazla ciddiye almayı gerektiriyor. Türk-Kürt ilişkisinin bin yıllık iki sütun olarak bugüne geldiğinin tespit edilmesi önemlidir. Bu sütunların görülmesi, anlaşılması ve onarılması suretiyle birlikteliğin güçlendirilmesi gerekir.

Çizgiler çekerek değil, güncel sorunlarımızı da kapsayacak bir ufuk oluşturarak hareket etmeliyiz.

Sınırlı şartlarda tarihi bir mesele için ciddi bir çaba sarf ediyoruz. Yıkıcı ve negatif değil, pozitif bir aşamayı geliştirmeye çalışıyoruz. Kürt olgusunun tüm boyutlarıyla Cumhuriyetin yasallığına dahil edilmesi ve bunun için güçlü bir geçiş süreci temel alınmalıdır. Bütünsel bir olgu olarak yasallığa geçiş, Demokratik Cumhuriyetin hukuksal temellerini sağlamlaştıracaktır.

Bugün dönemsel olarak eşiğinde olduğumuz demokratik entegrasyon imkânı hem yerellik hem evrenselliktir. Pozitif aşamaya geçebilmek için bu süreçte herkesin hassasiyet, ciddiyet ve sorumluluk bilinciyle hareket etmesi hayati önemdedir.”

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir