Güncel HaberlerMakaleler

DR. ALİ CANDAN : DÜNYA RİCAT EDERKEN TÜRKİYE BARIŞINI KURABİLİR


Duygu, düşünce ve his bu üçüne dikkat edin. 

Bunlar sizin cennetinizde olabilir, cehenneminizde. 

Şu an nasıl hissediyorsanız bilmelisiniz ki; yakın bir zamanda aynı duygu, düşünce ve hisleri tekrar yaşayacaksınız. Eğer şimdiki ruh, duygu, düşünce durumunuz ve hisleriniz  hoşunuza gitmiyorsa onları değiştirin. İradeniz bunun için vardır. Siz olumsuz ruh hali duygu durumu ve hislerinizi değiştirmezseniz onlar ısrarla hayatınızda kalmaya devam edecekler. Olaylar, oyunlar, oyuncular, zaman mekan, kişiler, yüzler, değişecek ama ruh, duygu ve his hep aynı kalacak. 

Dünya, bölge, Türkiye ve Kürdistan ışık hızında seyreden ve her açıdan baş döndüren bir değişim sürecini yaşıyor. Bu sürecin dünyada, bölgede, Türkiye ve Kürdistanda etkilemediği, sarsmadığı, rahatını ve düzenini bozmadığı hiç bir toplumsal sınıf, kesim, kurum, kuruluş, kişi, devlet ve hükümet kalmadı.  Her sistem ve kişi bir şekilde bu değişimden etkileniyor. Değişen yeni ve gelişmekte olan sistemle uyumlu olmaya ve değişime uymaya çalışıyor.

Küresel Sistemin kurucu ve yönetici gücü ABD’nin yeniden seçilen tüccar Başkanı Trump, tüm dünyayı ve Ortadoğu’yu bir kaç ayda çılgınca değiştirdi. Yeni bir ticari ve siyasi strateji geliştirerek herkesi etkiledi ve herkesin birbirinden etkilenmesini sağladı. Yeni strateji; ABD’nin askeri-siyasi güç ve savaş konseptiyle destekleniyor. Ama bu stratejinin asıl güç merkezini, merkantalizm yani bir ekonominin ihracatını maksimum düzeyde ithalatinı ise minimum düzeyde tutan milliyetçi ve korumacı devlet anlayışı oluşturmaktadır. Merkantalizm diğer adıyla ticaretçilik bu yeni dönemin ruhudur.

Kürt halk önderi Öcalan, yeni dönemi ve ruhunu dahası ABD Başkanı Trump, ikinci defa seçilir seçilmez doğru okuyup anlamış. Ona göre bir değişim pozisyonu almıştı. Bahçeli’nin Ekim ayında kendisine yönelik yaptığı “Tecrit kaldırılsın Öcalan Parlementoya gelsin. DEM Parti grubunda konuşsun” açıklaması ardından. Sayın Öcalan, eline geçen ilk sınırlı imkan, olanak ve fırsatta; Türkiye ve Kürdistan kamuoyu ve halklarını bu değişime göre hazırladı ve konumlandırdı. Bu anlamda halklara karşı görevini yerine getirdi. 

 

Sayın Öcalan, 27 Şubat tarihli açıklamasında PKK’ye silahları bırakıp kendi kendisini fesh etme çağrısında bulunduğu açıklamasında “Ayrı devlet, Federasyon, Özerklik, Kültürrealist çözümler dahil hiç bir şey istemiyorum” diyerek hiç bir şart illeri sürmeden yaptı. Böylece Kürt ve Türk halklarında büyük tartışma ve değişim fişeğini ateşledi. Aynı anda da topu Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Hükümeti’nin kucağına bıraktı. Buyurun sıra sizde, siz de kendi görevinizi yapın ve değişim karşısında direnip taş kesilmeyin. Demokrasi ve hukuk zemininde kendi dönüşümunüzü tamamlayın birlikte eşit ve özgür yaşayalım dedi. 

İsteyin, ısrarlı bir şekilde isteyin. Göreceksiniz ki, iradeniz karşısında şartlarınız değişecektir.

Cesurca isteyin ve korkarak beklemeyin. Sen sana ait olanları almak için varsın ve bu nedenle bu dünyadasın. Huzur, mutluluk ve refah senin de hakkındır. Sen almadığında senin olan o pay ortada kalmaz ve başkaları gelip o senin olan payı alır.  Böylece bazıları çok mutlu yaşarken bazıları mutsuz yaşar. 

Kürtler artık hakkın verilecek değil, alınacak bir şey olduğunu epeydir öğrendi. Özgürlük ve mutluluğu bir yerlerden bekleme birilerine veya bir şeylere bağlama. Şu an hakkın olanı isteyip almak için örgütlenip harekete geçerek hakkın olanı alıp özgür ve mutlu olarak yaşamayı bil çünkü hak verilmez alınır. Gelecek birey olarak senin, toplumun ve örgütlü gücünün ellerinde. Sen hakkını istediğin an artık kendi geleceğinin mimarı ve yaratıcısısın. Türkler de haklarını istemeyi ve elde etmeyi öğrenmelidirler. Hiç korkmadan ekonomik, demokratik ve siyasal haklarını örgütlü bir biçimde harekete geçerek istemeli ve almayı bilmeliler. 

Mevlana  diyor ki : “Bütün bilimlerin özü ben kimim ilmini bilmektir.”

Eğer kendini, ruhunu, düşüncelerini, duygu ve hislerini tanır ve bilirsen. Ruhunun isteklerine kulak verir, düşüncelerine, duygularına doğrultu ve yön kazandırır hislerini geliştirip kuvvetlendirebilirsin. Bu ülkede artık devlete duyguyla, “kutsal baba” figür’ü algısıyla değil. Toplumsal Sözleşme çerçevesinde bakmayı Türklerin, Kürtlerin, Lazların, Çerkeslerin, Alevilerin, Sunnilerin ve herkesin öğrenmesi gerekir. Devlet kutsal baba değil. İnsan yapımı kusurlu ve noksanlı bir insana hizmet aygıtıdır. Bütün ilimlerin özünü bilmek kendini bilmekten geçer. Kendini bilen kendine edebilen, Devlete de hakkını dayatıp elde edebilir

Mevlana : “Düne ait ne varsa dünde kaldı cancağazım. Bu gün artık yeni bir gün yeni şeyler söylemek lazım.”

Sık sık beyin egzersizi yapmadığımız, dönemsel geçerliliği olan doğruları genel geçer ve değişmez ayet ve ahitler biçiminde ele alıp değerlendirdiğimiz için, kendimizi akan zamana, yaşama uyarlayamıyor donup kalmaktan ve bulanmaktan kurtulamıyoruz. Eğer değişime açık, doğru felsefi, stratejik, geniş, saf, temiz rafine bir düşünce, akıl, öngörü, kesin ve net bir bakış açısına sahip olmuş olsa idik, dünde kalması gereken doğma haline dönüştürdüğümüz düşünceleri hızla terk eder,  yeni sorunlar karşında yep yeni çözüm ve düşünceler üretip, geliştirme gücünü gösterirdik. Tıpkı Rûmi’nin dediği gibi, “düne ait ne varsa dünde kaldı cancağazım. Bu gün artık yeni bir gün yeni şeyler söylemek lazım.” 

Türkler ve Kürtler olarak on yıllarca patinaj yapıp yerimizde çakılıp kaldığımız ve bir türlü eskiyi aşamadığımız için yeni olanı, yeni doğanı ve yep yeni şans ve fırsatları bir türlü doğru dürüst göremiyor, okuyamıyor ve dogru değerlendiremiyoruz. O nedenle ne yaşanan yeni çözüm sürecinin gerçek anlamda doğru temelde 

adını koyabiliyoruz ve ne de kendi öz gücümüzün farkındayız. Mevcut halimiz, yeni ile eski arasında bir tür ikilemi, tahterevalli durumu ve sıkışıp kalma halini ifade ediyor. Ne özgürlüğü yaşıyoruz ne de boyundurukla yaşamayı istiyor ve kabul ediyoruz. Tam bir kilitlenme, belirsizlik hali. Belki de bu durum Türklerin ve Kürtlerin ruhsal psikolojik, fiziki ve sosyolojik hasta olma gerçekliğimizin bir yansıması olarak görebiliriz.

Süreç değişim stratejili düşünmeyi gerektiriyor.

Bu nokta da tutucu yanımız bizi dilimize dolanan ve dilimize pelesenk olan onca değişim sözlerine rağmen. Değişime karşı dirençli ve adeta taş kesip bırakıyor. Oysa süreç Kürtlerin ve Türklerin Ortadoğu, Türkiye ve Kürdistan’ın dört parçasında değişim stratejili düşünmesini gerektiriyor. Kürtlerin değişen dünya, bölge, Kürdistanı kendi aralarında paylaşan devletler ve yaşadıkları kendi ülke gerçeklikleri karşısında akıllı, öngörülü, özgürlük eksenli, hatları belirlenmiş ve netleşmiş bir birlik ve parça özgünlüklü strateji sahibi olması şarttır. Türklerinde Kürtleri eşit ve özgür temelde kabul ederek bölgede esnek ve genişleme temelli bir strateji geliştirmesi Türkler, Kürtler ve bölge için önemlidir. Dünya ricat ediyor 1450-1750 yılları arasında uygulanan Merkantalizme yani, savaş, sömürge ve ticaretçi ekonomik döneme dönüyor. 

Bölgede son iki yılda İsrail’in saldırılarıyla kırılan Şii ekseni yerine Türk ve Kürt İttifakı temelinde yeni bir demokrasi ekseni kurulma şansı ve imkanı doğuyor. ABD ve Batı bu ekseni başka bir alternatif olmadığı için kısmen destekliyor. İsrail’de buna Türkiye’nin kendi güvenliğine tehdit olusturmayacak şekilde değişmesi temelinde sıcak yaklaşıyor. Türkiyenin Kürdistanda tıpkı eski bir ayet ve ahit misali tutuculaşan bir çerçeve içine hapsolan bir strateji ve politikada ısrar etmesi, çakılıp kalma ve yaratıcılığını yitirme gerçekliği nedeniyle son yüz yılda bu ülkeye çok büyük acılar yaşattı. Çok büyük kaybettirdi ve eğer bu ısrar şu veya bu nedenle gizli açık ayak sürtme, direnmelerle devam ederse bu inat ve ısrar Türklere devletleri dahil çok büyük kaybettirir. Şimdi dün dünde kaldı. Bugün artık yeni bir gün yeni şeyler söylemek, yeni politik stratejiler, birlikler, ittifakları düşünmek, geliştirmek ve bu temelde hareket etmek ve davranmak zamanı. 

Güney ve Rojavada Kürdistan Güneşi Doğuyor 

Bugün, Güney Devletleşmeye doğru Rojava’da Federal yetkilere sahip bir özerkliğe hıza illerliyor. Türk devlet aklı doğru bir ideolojik, politik okuma ve döneme denk düşen sağlam bir güncel dünya, bölge, ülke gerçekliği analizi yaparak biraz yaratıcı olsa. Değişim dinamiğine açık, geniş bilimsel, sosyoloji ve siyaset felsefesine dayalı bir bakış açışıyla Kürt meselesinde beklenen adımları atıp insiyatif alırsa her iki halk arasında yüz yıldır yaratılan ruhsal kopuşu durduracak bir üst birlik kurumlaşması sağlanabilir. Bu yapı ile Türkiye bölgeye ve dünyaya bir ilk örnek ve ufuk açıcı bir perspektif sunar. 

Sayın Öcalan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’da anın ruhunu yakaladıkları için Nobel Barış Ödülüne aday gösterilir. Bu durum da Türk ve Kürt halkı kendi cennetini yaşar. Ana, sürece dünya ve bölgede devamlı değişen koşullarda ki reel politikaya cevap verebilen bir liderlik ve yönetim gücü yakalanıp sergilenebilirse bu ülkede halklar arasında yeryüzü cenneti yaratılabilir.

Dolayısıyla böyle süreci ikircikli, geriden takip etme, korku kuşku ile yaklaşma ve ağırdan alma, bekletme gibi belirsizlik durumunu yaşamayı konuşmak yerine sürece doğru yön verilir istikamet çizilirse. Barışı yaşama, yaşatma ve kazanmaya dayalı üretken siyasal birlik stratejisi pratikleştirilir.

Barış halkların cennetidir savaş ise halkların cehennemi.   

Bu durum gerçekleşmesi halinde manevi moral düzeyde bir yetkinlik ve üstünlük gücüne yol açar. Cehennemin tüm kapıları kapanırdı. Barış kapısı ardına kadar açılırdı. Barış halkların bayramıdır savaş ise cehennemi. Büyük savaşlar barışla büyük barışları yaratır. Aksi halde süreci savsaklamak, yavaşlatmak halkın moral ve manevi düzeyini, inancını düşürmeye başlar bu durum süreci tehlikeye atar. Bu gün yaşanan krizin temelinde aşınan manevi ve moral güç, inanç ve güven duygusu gerçeği yatmaktadır. Artık düzen içi barışçıl bir siyasal mücadele yürütülecekse içteki bu krizin aşılması ve güven verici adımların behemhal atılması gerekir. 

Bölgede devletleşen Güney ve Özerk Rojava’nın tanınması ilk ve en önemli sınavdır.

Türkiyede bugün devlette artık değişmiş ve o da eski yani denenmiş olanı tekrar etmeyeceğini ilan etmiştir. Şimdi Kürtlerin Rojava da elini yüksek tutma zamanı. Halkının manevi moral düzeyini yükseltme ve güçlendirme dönemidir. Bu da öze dönmek halkla bütünleşmek,  Türkiyede ayrılılık değil birliği savunmak. Ama birlikte yerelden yükselerek evrensel hukuk kurallarına ve demokrasi normlarına göre olacaktır. Biz dünya çatışmalı sorunlarının çözümüne ilk örnek olacağız diyerek çözüme doğru giderken hiç kimse hiç bir taraf yanlış bir strateji izlememeli. Halklarımıza onurlu, eşit ve hukuk temeline dayalı büyük bir barışı hediye edebilmelidir.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir