Güncel HaberlerMakaleler

ALİ CANDAN : HDP ZAMANI- İTTİFAKLAR VE SÜPERPOZİSYON


İngiliz fizikçi Stephan Hawking’in “Zamanın Kısa Tarihi” ve “Ceviz Kabuğundaki Evren” adlı kitaplarını okumak; kuantum kuramı, uzay zamanın bükülmesi, uzay zaman boyutları, solucan delikleri, tekillik teoremi ve bir saniyenin; 10 üzeri eksi 43 saniyeye bölünebildiği gerçeğini öğrenmek. (Planck zamanı 10 üzeri eksi 43 saniyeye eşittir, 42 tane 0 bir tane 1 rakamıdır, zamanın en küçük birimidir Planck zamanı. Bu, hayal edebileceğiniz en kısa zaman diliminden, “1 ân” olarak tarif ettiğiniz herhangi bir ândan çok ama çok daha kısadır.) Oradan temel parçacıkların süperpozisyon ve dolanıklılık ilkesine sahip olduğunu; Steven Weilberg’in Atom altı Parçacıkları Schrödinger’in Kedisi gibi fizik kitapları yazar.

 

Kuramsal fizik kadar; Zerdüşt, Ahura Mazda, Melekê Tavus, Mani, İsa, Musa, Davut, İslam Peygamberi Hz Muhammed ile Dört Kutsal Kitap; Hallac-ı Mansur, Feqiyê Teyran, Êli Hereri, Ahmedê Xanî, Simavna Kadısı Şeyh Bedrettin, Mevlana Celaleddin Rumi, Tebrizli Şems, Hacı Bektaş’ı Veli vb gibi Elçi, Tasavvufçuları ve Allah dostları diye anılan Ortadoğu, Anadolu ve Kürdistan’ın Hal Ehli olanlarının düşüncelerini okuyarak; Tasavvuf ve bilim adlı her iki düşünce disiplinin ortak bir çok yanlarının varlığını görme zevki ve mutluluğunu yaşamak, harikulade bir duygu olduğu kadar geniş bir yürek ve düşünce durumudur.

 

Tasavvuf ‘ta El Ân; şimdi, şimdiki halde; henüz, hâlâ, daha, bu âna kadar, şu anda. Lâ Mekân ise; mekândan munezzeh olma, arınma; Tanrı katına erişmiş olma, ezeli ve ebedi olma gerçeğidir. İşte çağdaş bilim ve dinin zaman ve mekân üzerindeki ortaklaşması da bu yönüyle insanın bilinç dağarcığı ve dünyasında harmanlanması durumu da mükemmeldir. Bir rivayete göre İslam Peygamber’inin, Allah ile ilgili olarak, bir soruya verdiği cevap: “Allah var idi ve onunla beraber hiçbir şey yok idi!” Bu açıklamayı duyanlar, peygamberin, ilmin kapısı olarak nitelendirdiği Hz. Ali’ye giderek sözü aynen naklediyorlar ve ondan bir açıklama bekliyorlar. Hz. Ali şu öz cümle ile cevap veriyor: “El ân kemâ kan!” ”Hâlâ, o andaki gibidir.” “İçinde bulunduğumuz an, o ”an”dır!” Bu en derin manalı Alevi Tasavvufu yaşadığımız zaman içindeki Ann’ın bilincine vakıf olduğumuz da AN da zaman darlığını bertaraf edebileceğimizi ve artık zamanın kendisi de; içinde yaşadığımız ANdır diyor. Anda genleşir, genişler, yayılır ve sen idrak edersen. Sen onun değil o senin hizmetindedir.

 

İşte tam da bugün bize gerekli olan aydınlanma; yaşadığımız anı idrak etme ve zamanı kendi hizmetimize sokma bilincinde olan Hal Ehli olmuş canlar haline gelme gerçeğimizdir. Böylece zaman ve mekândan münezzeh olup; zamanla mekânı yani bu siyamlı ikizleri doğru kullanabiliriz. Bu günümüz Kürdistan ve Türkiye Sol siyasetinde yer alan kollektif ve tek tek bireyler olarak her kesin ve her kesimin en temel meselesidir. Bunu idrak ettiğimiz AN da, tüm soruların cevabı ve sorunlarımızın çözüm kilidi zihnimizde kendiliğinden beliri verir. Bunun adına ister Tanrıdan, ister Gökler ‘den isterseniz de, Tarih, Toplum, Sosyal bilim veya Evren’den gelen emir, buyruk, karar, irade ve istek deyin hiç fark etmez. O AN’ın aydınlanma haline, bilincine ulaştıktan sonra göreceğiz ki, önümüzde ha bir saniye olmuş ha sonsuzluk, ha şu sartlarda birlik olmuşuz ha bu şartlarda ne far keder ki. Mühim olan o Anın emirleri, gerekleri ve o An da yaptıklarımızla hakkını vererek Anı yaşama gerçeğidir. Zaman karanlığın ve cahil kalmış, aydınlanmamış bilinçlerin tuzağıdır. An ise; Planck teoreminin ve Hz Ali’nin dediği gibi sonsuz derecede genleşir, genişler ve yayılır. Böylece soru, sorun, cevap, zaman, mekân, çözüm karar, irade ve isteği insanda aydınlanma haliyle cevap bulur. İnsan da hem gözlemci hem eylemci olarak yaşadığı Ana doğru çözümler geliştirme iradesiyle harekete geçerek cevap olabilir.

 

Bu kadar derin, geniş ve zengin bir felsefi arka bahçeye, bu kadar zengin bir düşün, inanç ve kültür dünyasına sahip olan bizler. Kürdü, Türkü, Etnik ve Dini İnanç Azınlıkları, Alevi’si, Sünni’siyle, Sağcısı, Solcusu, Sosyalisti, Marksist’i, Feodali, Orta Yolcusuyla ezilen, sömürülen Türkiye halkları, inançları olarak ötekileştirilenler. Hala birlik olamıyor küçük hesaplar peşinde koşuyorsak. Son beş yıldır yaşadığımız ve her geçen yıl, ay, hafta, gün giderek dahada derinleşen büyük ekonomik kriz ve çöküş hali. Yoksul emekçi halkın bir parça ekmeğe muhtaç kılınmış olması herkesi birleştiremediyse. 10 kenti vuran, 5 kenti yerle bir eden resmi rakamlara göre 50 bin can kaybı ve çok büyük acılar yaşatan, 6 Şubat depremleri, 15 can alan deprem bölgelerini bir daha vuran, 14 Mart sel felaketleri aramızdaki küçük sorunları çözmemize hala yetmediyse. O halde daha büyük felaketleri, ezilen, ötekileştirilenler, sağcılar, solcular, tüm bileşen ve farklılıklarımız olarak dilim varmıyor söylemeye ama bir anlamda da yaşamayı hak ediyoruz demektir.

 

Türkiye Genel Seçim’inde HDP”nin kapatılması ve 400’den fazla kadrosuna siyasi yasak getirilme kumpası hala duruyor. Millet Ittifakı’nda Meral Akşener’in kriz yaratıp masadan kalkması, HDP’nin taleplerini reddetmesi şartıyla masaya dönmesi ve adeta 6’lı masa partilerinin iradelerine ipotek koyması. HDP’nin öncülüğündeki 3. İttifak’ın TİP ve EMEP bileşenlerinin HDP iradesini tıpkı Akşener gibi rehin almaya çalışmaları. TİP’in aldığı %0,1 ile 0.7 arası oyuna bakmadan 3. İttifakın lideri gibi davranıp havalanması. CHP’nin de HDP’nin kalesi Amed’de Türkan Elçi’yi aday gösterme vb adeta HDP’yi eş zamanlı bir biçimde dört bir yandan daraltmaya kalkışmaları, HDP’nin Kılıçdaroğlu’nun ziyaretini Çanakkale Zaferine getirerek 2. Yüz Yılda 2. Kemal ile yeni bir anlaşma temelinde sembolik bir mesaj verme isteğine CHP’nin henüz evet demediğini de burada not düşelim. HDP, bir yandan bu zengin tarihsel, düşünsel, toplumsal, kültürel ve felsefi arka plana sahip olmanın yüce gönüllülüğü ile hareket etmeye ve Zalim Dehakın zulmünden herkesi kurtarmaya çalışırken. bir yandan da böylesine sahte kurtarıcıların kuşatmasıyla bunların kendisi ve tabanında yarattığı cüce korkulara teslim olup olmama gerçekliğiyle karşı karşıya kalıyor. Bunlar doğru dayatmalar, doğru tutumlar değil.

 

HDP’ye 3. İttifakı bozacak, oyları parçalayacak şekilde şartlarla geliyorlar. 3. İttifak’ın Sol Bileşenlerinden TİP’in HDP’den 41 ilde seçime TİP ile girmeyi istemesi. İstediği olmazsa ittifak dışında kimi yerlerde seçime girmeyi ya da HDP’den kesin seçilecek yerlerden yirmi beş vekil talep etmesi hem gerçekçi hem de doğru değil. HDP’nin de alelacele ilk turda kendi Cumhurbaşkanı adayını çıkarmadan; Millet İttifakı’nın adayı Sayın Kılıçdaroğlu’nu destekleyeceğini beyan etmesi de siyasi realiteye uygun ve doğru bir adım olmamıştı. HDP’nin ilk turda kendi adayını çıkarma ve böylece pazarlık elini güçlendirme kartı hala geçerliliğini kaybetmiş değil. Hiç kimsenin acelesi yok. Zaman görmek ve değerlendirmek isteyenler için çok geniş. HDP’nin kapatılması kumpasına karşılık Yeşil ve Sol Parti ile seçime girmek ise; bu süreçte atılan en isabetli ve en doğru adım olmuştur. Tüm bu ve daha fazla sorun alanlarının kazanıma dönüşmesi için, seçim sathı mahallinde olduğumuz bu anlarda atılacak korkusuz ve doğru adımlarla çözüm ve bir nefes özgürlük teneffüs etmemiz elimizi uzatıp alabileceğimiz kadar yakın.

 

Ebetteki her soru ve sorun alanının doğru ve kazandıracak cevabı ve çözüm anahtarı var.  Kürtlerin tıpkı temel parçacık fiziği örneğinde olduğu gibi bu kader tayin edici seçimde kimi desteklerlerse desteklesinler kazandıracak %15-18 oya sahip olan bir s            üperpozisyon da oldukları tartışmasız bir gerçekliktir. HDP Süperpozisyonun rolü neyse onu oynamalıdır. Süreç ve konjonktür bunu zorunlu kılıyor. Yine parçacıkların dolanıklılık ilkesi tüm bu soru ve sorunların cevabıdır. Atom altı yani temel fizik parçacıkları bize Süperpozisyonla aynı anda hem burada hem orada hem yukarıda hem de aşağıda olunabilme imkanını göstermiştir. Dolanıklılık ilkesiyle de bir parçacığın dolanıklı olduğu başka bir parçacıktan çok uzakta olsa bile o parçacığın konumlanmasına göre o dolanık olan parçanın karşıt şeklinde konumlanması gerçeği bu seçimde Kürtlerin aydınlatıcı ve yol gösterici parlak yıldızı olmalıdır. Evet bazıları hakkettiğinden çok çok fazlasını istiyor. Ama istedikleri kadar değil. Hakkettiklerinin biraz daha fazlasını sırf tek millet olan küfre karşı kazanmak pahasına ve birlik bozulmasın diye verilebilir.

 

Buda hele hele Türkiye gibi kaypak, kaygan bir siyasette çoklu alternatifli olma, kendini baştan bir mevziiye çakıp kalmama, herhangi bir ittifaka son ana kadar bağlamama. Siyasette 24 saat çok büyük bir süredir unutmamak lazım. Sürekli değişen ve yenilenen siyasi ittifak ve realiteyi gözlemleme. Gelişmeler karşısında her an her yerde çıkarları temelinde var olma. Herkes ve her kesimle siyasi diyalog ve müzakere temelinde pasif değil proaktif bir siyaset yürütebilme, dönemin dili ve eylemi gereğidir.

 

HDP, kendi karşıtlarının konumlandığı Cumhur İttifak’ına karşı; 360 derecelik pergelin bir ayağını Süperpozisyon ve dolanıklılık ilkeleri gereği; karşıdaki Millet İttifak’ına sabitleyerek görüşme ve sıkı bir pazarlık yürütebilir. Aynı anda diğer ayağıyla da Cumhur İttifakı’yla seçim öncesi, çözüm sürecinin buzdolabından çıkarılarak çözüm görüşmelerinin başlatılması, cezaevlerinin boşaltılması, Terörle Mücadele kanunun değiştirilmesi, yerel yönetimlerdeki kayyumların çekilmesi, anadil ‘de eğitim hakkının tanınması, Rojava ile ilişkilerin eskisi gibi geliştirilmesi pazarlığının zeminini yoklar. Eğer Cumhur İttifakı bu 6 ana başlıktan en az üçünü seçim öncesi yerine getirmeyi kabul edip pratik adım atarsa ve kalan maddeleri seçim sonrası bir yıl içinde hayata geçirmeyi taahhüt ederse ki, bu şu an için imkânsız gibi görünse de. Türkiye’de her an her şeyin olabileceği beklenmelidir. Çünkü Türkiye siyasi zemini kaygan ve partileri kaypaktır.

 

Millet İttifakıyla da aynı anda aynı şartların seçim sonrası kabulü için yürütülen görüşmelerde bu şartlar kabul edilirse tercih kesinlikle Millet İttifak’ından yana kullanılmalıdır. Ama Millet İttifakı Akşener’i dinler ve tüm şartları reddederse. Cumhur İttifakı ile anlaşma zemini oluşur ise; hiç tereddüt etmeden anlaşmak ve çıkıp halka durumu tüm çıplaklığıyla anlatmak gerekir. Her iki İttifak’ta 3. İttifakın şartlarını kabul etmezse ki bu imkansızdan da ötedir. Çünkü seçimin kaderini yani kazananı belirleyen süperpozisyondaki HDP’dir. O nedenle en sıkı pazarlığı baştan yapmak tıpkı Altılı masa partileri gibi protokollere bağlayıp imza altına almak gerekiyor.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir