Güncel HaberlerMakaleler

YAVUZ SALTIK: SİLAHLARA VEDA, CÜMBÜŞLERİN EFENDİSİ


15 Ocak 1934’de doğduğunda Türkiye Cumhuriyeti henüz 11 yaşındaydı. Sason’lu bir baba ve Silvanlı bir annenin çocuğu olarak Suriye Kamışlı’da doğan Aram 9 yaşında Ud çalmaya başladı. 20’li yaşlarda ise Arapça, Ermenice, Kürtçe, Süryanice şarkılar söyledi. 1966 da Erivan’a yerleşti. 18 Yıl Radyo Yerevan’da çalıştı. 1955’deAvrupaya (Yunanistan) yerleşti.  230 Kürtçe, 150 Arapça, 10 Süryanice, 8 Yunanca şarkı ve türkü besteledi, söyledi.

2009’da Diyarbakır’daki Nevruz etkinliklerinde rahatsızlandı. 8 Ağustos 2009’da Yunanistan’da hayata gözlerini yumdu.

O bir Diyarbakır aşığı, eşsiz bir cümbüş virtüözüydü. Eserlerinde aşk, vatan hasreti, göç, ayrılık, özlem, acı ve halkların kardeşliğini çaldı ve söyledi. Dostları ona ‘Ape Aram’ (Aram Amca) derdi. Bir diğer lakabı ise ‘Ortadoğu’nun Bülbülü’ idi. Hani şu kaderine; yanıp yıkılmak, ölmek, yerle yeksan edilene kadar bombalanmak, bebek, kadın, yaşlı demeden kirli savaşlarda öldürülmek düşen Ortadoğu… İbrahim’in çocuklarının İbrahim’in çocuklarını gözünü kırpmadan öldürdüğü Ortadoğu… İsrail’in güvenliği için bölgede yaşayan tüm halkların canı cehenneme dedikleri Ortadoğu… İçinde yaşayan halklar başka ülkelere gönderilirse Gazze Şehrinin eğlence ve kumarhaneler şehrine döneceği Ortadoğu…

Türkiye, tüm insanlığın vicdanını derinden etkileyen bu kirli savaşlarla çok uzun zamandır iç içe yaşayan bir ülke. Ülkenin güneyinde adını bir türlü koyamadığı, kimi zaman ‘Doğu’, kimi zaman ‘Güneydoğu’, kimi zaman ise ‘Kürt Sorunu’ olarak tanımladığı bir sorunla yarım asırdan beri uğraşan bir ülke Türkiye… Her şehirde ve neredeyse her ilçede sokak, cadde ve üst geçitlerin adları bu kirli savaşlarda şehit olan gencecik çocukların adları ile dolu bir ülke Türkiye… Acıların ve özlemlerin hiç dinmediği bir yas ülkesine dönen bu cennet ülkede asker-sivil ölen her genç bir milli servet değerinde iken dağlarda ölen gençleri nereye koyacağız?

Evlatları ölen ailelerin bir kısmı onların ardından Türkçe ağıtlar yakıp ağlarken bir kısmı da bu ağıtları Kürtçe yaktı on yıllarca. Kirpi bile yavrusunu pamukçuğum diye severken dağda veya şehirde, hayatlarının baharında toprağa düşenlerin anne-babalarına ne diyebiliriz?

Tüm bu yaşanmışlıklar ve tüm bu acılar epeyce bir zamandan beri yerini umuda bırakmış durumda. Ülkeye barış getirecek bir bahar havasını yakalamaya hiç bu kadar yakın olmamıştık. Bir güvercin tedirginliği, bir ceylan ürkekliği, bir anne şefkati ve yüreği ile ağzında kocaman bir oh çekmeyi bekleyen milyonlarca insana umut veren bir iklimdeyiz. Silahların ebediyete kadar susması için tüm dualar… Tüm çabalar analar ağlamasın diyedir. Samimiyet, karşılıklı empati, demokrasiye ve hukuk devletine inanç bizi tünelin ucundaki ışığa ulaştıracak bu kez. Buna yürekten inanıyorum.

Silivri Cezaevinde kendi özgürlüğüm kadar bu onurlu barışa ve barışa ermek için bu uğurda çaba sarf eden herkese teşekkür ediyor, dualar ediyorum. Umarım çok büyük bedeller ödenerek, çok büyük acılar çekilerek geçen yılların acısını bütün halklar adil biçimde çıkarır. Umarım bu barış, bir refah ülkesi olması için Türkiye’ye şans olur. Umarım süreç sonunda, bu uğurda söz söylediği için siyasetin dikenli yollarında bedel ödeyenler de özgürlüğüne kavuşur. Barışa giden yollara taş döşeyen birçok isim teşekkürü hak ediyor. Rahmet olsun bu işe ömrünü adayan, barış uğruna muhatap olduğu haksızlıklardan bir kez olsun yüksünmeyen Sırrı Süreyya Önder’e…. Şahsen, kendi adıma bir beklentim olmasa bile özgürlüğüne kavuşması için en çok dua ettiğim kişilerden biri de Selahattin Demirtaş’tır. Legal siyasi arenadan koparılıp yıllarca zindanlarda tutulan Selahattin başkan gibi yol arkadaşı olmaktan gurur duyduğum Ekrem İmamoğlu’na ve onun ilkeli, vicdanlı dava arkadaşlarına selamlarımı gönderiyorum.

Gerçek adı Aram Melikyan olan ve öldüğünde Diyarbakır’a gömülmeyi vasiyet eden, çoğu insanın Aran Tigran olarak bildiği usta sanatçı, statüsü uygun olmadığı için Diyarbakır’a gömülememişti. Büyük ustanın Brüksel Jette’de bulunan mezarına çok sevdiği Diyarbakır’dan getirilen toprak serpilmişti. Acıyla, özlem ve aşkla dolu yüreği belki bu şekilde bir parça huzur bulmuştur.

‘Dünyaya bir kere daha gelsem, yer yüzünde ne kadar tank, tüfek ve silah varsa hepsini eritip onlardan saz, cümbüş ve zurna yapacağım’. Bu sözün sahibi olduğu söylenen Aram Tigran’a Diyarbakır’da bir mezarı çok gördük. Bari onurlu barışı çok görmeyelim. Cümbüşlerin efendisi, Ortadoğu’nun bülbülü Aram Tigran’ı bana tanıtan ağabeyim, dostum, vicdanlı yürek Şeyhmus Diken’e de bu vesile ile teşekkürlerimi sunarım.

Not:

* Bu yazı Silivri Cezaevinde 1 Temmuz 2025 tarihinde kaleme alınmış olup koşullar gereği ancak şimdi yayınlanabiliştir.

* Bu yazıyı ApeAram’ın ‘Ey Dilbere’ şarkısı eşliğinde okumanızı tavsiye ederim…

12.07.2025

Yavuz SALTIK / İBB Muhtarlık İşleri Dairesi Başkanı

Silivri 2 No’lu Cezaevi

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir