Güncel HaberlerMakaleler

ALİ CANDAN : TARİHİ ÇAĞRI VE ROJAVA’YI DOĞRU OKUMAK


Her yeni doğum sancılı ve zordur. İnsanlar yeni olan her şeye kaygıyla, kuşkuyla ve korkuyla bakar. Şüphe duyar, eleştirir ve sorgular. Bu bakış açısı ve yaklaşım tarzı bilimsel temelde oldukça ve toplumsal varoluşta ve hafızada yer buldukça oldukça faydalıdır.

 Bilimsel kuşku ve sorgu sınırını aştığı marazi bir paranoyaya dönüştüğü anda da kişileri ve toplumları yıkıma sürükler. Toplumsal yaşam da amaca değil, araca herhangi bir düşünceye, ideolojiye, inanca, partiye, sorgusuz sualsiz ve müritçe bir bağlılık ne kadar tehlikeli ise, aynı şekilde; bunun tersi hastalıklı derecede bir şüphecilik ve kuşkuculukta o kadar tehlikelidir. Bu gerçeklik temelinde Öcalan’ın PKK’nin ve silahlı mücadelenin miadını doldurduğu ve kendini tekrar etmekten kurtulamadığı için, PKK’nin kongresini toplayıp kendilerini fesh etmeleri ve silahlarını bırakma kararı almalarını, bu kararın tüm sorumluluğunu kendisinin üstlendiğini belirten tarihi nitelikteki çağrısı. Türk-Kürt halkları açısından olumlu çok yönlü, çok fazla çarpan etkileri ve yankıları olan, taraflara kazanımlar, imkanlar fırsatlar yaratan cesur ve pozitif bir karar ve çağrıdır. Nitekim, daha ilk saatler ve günlerde devletler düzeyinde ABD-AB-Çin,BM ve dünya kamuoyunda çok büyük bir yankı uyandırdı. Çözüm için küresel bir umut yarattı.

 

PKK’nin bu çağrıya hızlıca olumlu tarzda ve tamamen katıldığını, uyacağını belirterek bir şekilde yanıt verip ilk adım olarak ateşkes ilan etmesi, Türkiye ve Kürt halkı için içeride ve dışarda stratejik etki ve politik kazanımlar yaratacak bir ikinci bir adım oldu. Şüphe, kuşku ve sorgu bilimin ilk yöntemidir. Bilim şüphe kuşku ve sorguyla başlar. Araştırma-incelemeyle ilerler. Şüpheci araştırır, inceler ve sorgu süzgecinden geçirerek bilimsel veri, kanıt ve ipuçlarını birleştirerek doğruya veya doğruya en yakın olan bir sonuca ulaşır. Çağrıya bilimsel temelde bakanlar bu çağrının değerini daha ilk saatler de anladı. Çağrıya bilimsel değil duygusal açıdan bakanlar duygusal bir kırılma yaşadı.

 

Çağrı metininde yer alan ve Türk medyası ve devleti tarafından “silah bırakma ve fesih kararının alınması çağrısının sadece PKK’yi değil Rojava’yıda kapsadığı” şeklinde tartışma ve açıklamaları. Yine “Ulus Devlet, Federasyon, Özerklik ve Kültürel haklara da gerek yok. Tüm parçalardaki Kürtler silah bırakıp gelin Demokratik Toplum ve Devlete katılın” çağrı yapıldığı. Bu eksendeki çağrının Kuzey Güney ve Rojava’ya yönelik olduğu yönlü iddialar. Kürt halkı, aydınları ve siyasi çevrelerin de samimi kaygıların, korku ve kuşkuların temelini oluşturdu. Bu iddialar muhatapları tarafından hızlıca net bir şekilde reddedilmiş olsaydı. Kuşku bulutları hızla dağılacaktı.

 

Rojava’nın silah bırakması dört parçalı Kürt halkı ve Rojava devrimi için tek kelimeyle cehennemin kapılarının ardına kadar açılması, barbarlık ve vahşet diye tanımlayabileceğimiz korkunç sonuçlar doğuracak. Kürtler için sadece yenilgiye değil. Büyük yıkıma, çöküşe ve Kürtlerin son elli yılda yürüttükleri mücadele, büyük emekler ve bedellerle özgürleştirdikleri Rojava’nın yıkımına yol açacaktır. Rojava’da silah bırakma talebi, Kürtlerin,  kendilerini savunmaları ve kendi güvenliklerinin koruma şemsiyesinden çıkarılması,  dünya ve bölgenin süper gücü olan gerçek dostlarının yardımı ve desteğinden yoksun bırakılması anlamına gelir ki, onurlu hiçbir Kürd kabul etmez edemez.

 

QSD eğer silah bırakırsa; Yeni Suriye’ye kendisini Başkan olarak atayan El Kaideci, kafa kesici, Selefi İslamcıların Lideri Colani, HTŞ’sinin komuta kademesini oluşturduğu, Yeni Suriye Ordusu denen  tekfirciler; Kürtlere hızla katliam, soykırım ve terör saldırılarıyla yöneleceklerdir. Kim Rojava’nın silahlarını bırakması veya Yeni Suriye Ordusuna blok halinde ve bir tümen-tuğay olarak değil de bireysel düzeyde katılmasını istiyorsa. O objektif olarak kesinlikle ve kesinlikle Kürtleri büyük bir felakete kapıyı ve yolu ardına kadar açacaktır.

 

Eğer Rojava’ya yönelik böyle bir dayatma olursa bunun sorumluluğunun altından hiç kimse, hiçbir kurum ve kişi bu ağır vebalin altından kalkamaz. Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan, Büyükelçilere verdiği iftar yemeğinde bu kararı kendisi çok net bir biçimde. “Terörsüz Türkiye’nin tek amacı Suriye’deki (Rojava Özerk Yönetimi-QSD) Terör Örgütü’nü bitirmektir” diye ifade etti. Yani sürecin biricik amacını en üst düzeyden en net bir içimde Rojava’nın ortadan kaldırılması oldugunu ilan etti.

 

Rojava konusunda şimdiye kadar Kürtler arasında Rojava’nın bu silah bırakma ve fesih çağrısının muhatabı olup olmadığını ne en üst düzeyde ne de orta -alt yönetim kadroları düzeyinde hiçbir kurum ve sorumlu çıkıp da çok net  bir açıklama yapıp, Kürt halkı ve kamuoyunu aydınlatamadı ve rahatlatamadı. Sadece Mazlum Abdi, ilk gün “çağrı bize yönelik değil” diye kısa bir açıklama yaptı. Salih Müslüm ise, “çağrı bizi de bağlıyor” dedi. Bu tam şok etkisi yarattı. KCK adına Zübeyir Aydar’da “Çağrı Rojava ile ilgili değil” dedi. Ama henüz kafa karışıklığı tam giderilemedi.

 

Kürt kamuoyu Kürt Aydınları ve dört parçadaki Kürt halkı, çok haklı olarak bu süreçte Rojava’nın geleceği, statü elde etmesi ve dört bir yandan ateş çemberiyle kuşatılmış bir halde olan Rojava’da; Kürt, Arap, Türkmen, Alevi, Sunni vd halklar ve inançların,  bu yeni İslamcı rejim ve arkasındaki destekçilerinin ölümcül tehditleriyle karşı karşıyadırlar. Yaşam, güvenlik ve özgürlük garantisi olan QSD’nin varlığı, birliği ve geleceği açısından, çok hayati, ciddi, haklı, açık ve anlaşılır endişeleri, kaygı ve korkularının bulunmasından daha doğal ne olabilir. Bu hayati derecede ölümcül olan korku ve kaygıyı, onurlu Kürt halkının tamamı yaşıyor ve taşıyor. Bu yükü halkın üzerinden kaldıracak açık, şeffaf, geniş ve gerçeği açığa çıkaracak çok net ve çok acil açıklamalar yapılmalı.

 

Eğer Öcalan’ın bu çağrısı Rojava’yı kapsamıyorsa, Türk Devleti ve Hükümeti bunu zorla açıklamanın kapsama alanına sokmaya çalışıyorsa, Kürt halkına ve kamuoyuna bu durum çıkıp açıklanmalıdır. Öcalan’ın PKK’nin silah bırakmasını, kendi kendini fesh etmesi kararını Kürt halkı kesinlikle destekliyor. Bu kararın kendisi için hayırlı olduğunu da çok net görüyor. Bu konuda anlaşılmayacak hiçbir şey yok. Rojava’ya gelince işte orada hiçbir onurlu Kürt Rojava halkının gerçek teröristlere, vahşete ve vandallığa teslim olmasını kabul etmiyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir