Güncel HaberlerMakaleler

Dr. MUSTAFA PEKÖZ: GAZZE’DE TRUMP BARIŞI VE  ‘KÜRESEL KONSORSİYUM’


Washington tarafından hazırlanan 20 Maddelik ‘Trump Gazze Planı’ çok hızlı bir şekilde uygulanmaya konuluyor.  Trump, planı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da dahil olduğu Arap liderlerine kabul ettirdikten sonra Netanyahu ile görüştü. Plan üzerinde tam bir uzlaşı sağlandı. Birgün sonra Hamas’ı açıktan tehdit etti: Önerilen ‘barış’ şartlarının koşulsuz kabul edilmesi için Pazar günü saat 18:30’a kadar süre verdi. Aksi taktirde İsrail ile birlikte Hamas’ı dahası Gazze’yi ‘cehenneme çevireceklerini’ açıkladı. Mısır-Katar liderliğinde Körfez ülkeleri seferber oldu ve Plan Hamas’a bir bakıma zorla, tehditle kabul ettirildi. Yenilmiş Hamas’ın geride kalan 3.sınıf liderlerinin de başka şansı kalmamıştı.

 

Hiç şüphesiz ki bu plan Filistin halkının iradesiyle oluşturulan aynı şekilde Filistin halkının özellikle Gazze’deki politik toplumsal kültürel sorunlarını çözen bir özelliğe sahip değil. 

7 Ekim Saldırısı Hamas İçin Sonun Başlangıcı Oldu

 Hamas bir terör örgütü değildir. İdeolojik olarak şeriatı savunan Radikal İslamcı bir kimliğe sahip olma ancak Gazze’de önemli toplumsal denen bir oluşturmuş olan bir hareket. Hamas’ın kuruluş sürecide  İsrail’in oynadığı rol bir kenara bırakılırsa süreç içerisinde Gazze’de toplumsal bir güç oldu. Bu realite hiçbir şekilde inkar edilemez ve yok sayılamaz.  Ancak aynı şekilde Hamas’ın 7 Ekim 2003 tarihinde İsrail’e yönelik saldırının  hedefinde doğrudan sivillerin yer aldığı bütün verilerini ortaya çıktı. Bu bakımdan yine hiçbir yoruma yer bırakmayacak şekilde 7 Ekim saldırısı açıktan bir terör eylemidir. 

 

Bu saldırı tarihsel olarak hem Filistinliler bakımından hem de Ortadoğu’da yeni bir dönüm noktası oluşturdu. Askeri ve politik denklemin bütünüyle  değiştiği yeni bir sürecin başlangıcı olarak tanımlanabilir.  Hiç şüphesiz ki bu saldırı eylemi olmamış olsaydı,  şu ve bu bir gerekçe ile Ortadoğu’nun yeniden dizaynı mutlak bir şekilde gerçekleştirilecekti.  Ancak 7 Ekim saldırısı bu süreç için hiç kimsenin karşı koyamayacağı muazzam bir gerekçe haline getirildi.  Hamas yöneticileri bu sürecin aktif aktörleri olarak çok net bir şekilde bilinçli veya bilinçsiz kullanıldı.  10 Ekim 2023 tarihinde Hamas’ın saldırısı ile ilgili yazdığım bir makalemde bu süreci: “ Hamas’ın tasfiyesi, polis gücüne  dayanan etkisiz Filistin devletinin kurulması”  olarak tanımlamıştım.  Bu süreç artık tamamlanarak yeni bir aşamaya geçilmek üzere.

 

Körfez Arap Devletleri  Hamas’ın Tasfiyesine Destek Verdi

 

Hamas’ın stratejik olarak tasfiyesi özellikle Körfezdeki Arap devletleri tarafından memnuniyetle karşılandı denebilir.  Hamas, konjektürel olarak Filistin davası için mücadele eden ve Gazze gibi stratejik bir yeri kontrol eden örgüt olması ile tanınıyordu.  Bu nedenle İslam dünyasında belirli bir sempati toplamıştı.  İhvan geleneğini temsil etmesi nedeniyle başta Mısır ve Ürdün olmak üzere Körfez dünyasında etki alanı artmaya başlamıştı.  Bu nedenle bölge devletleri için bir risk teşkil eden Hamas’ın tasfiyesi prensip olarak kabul gördü. Bugün ortaya çıkan tabloda en çok memnun olacak olan güçlerin başında Körfez ve çevresindeki devletlerin olduğu söylenebilir.

 

 Özellikle Mısır ve Ürdün’ün Trump’ın tarafından belirlenen planın koşulsuz uygulanmasını desteklemeleri esasen Filistin sorunun çözümü değil Hamas’ın askeri ve politik olarak yok edilmesine dayanmaktadır. Çünkü bugünkü Ürdün toprakları bütünüyle Filistin topraklarıdır. Mısır gazete şeridinden itibaren başlayan Sina yarımadasının topraklarının önemli bir kesimi Filistin topraklarıdır. Nedense İsrail’in Filistin toprakları işgali üzerine çok konuşulur ama Ürdün ve Mısır hiç konuşulmaz. Bu bakımdan Ürdün’de ve Mısır’da Müslüman kardeşlerin önemli bir güç olması nedeniyle Hammas’ın bölgesel denklemden çıkartılması ve bütünüyle tasfiye edilmesi bu iki ülke açısından stratejik öneme sahiptir. Mısır’ın darbeci Cumhurbaşkanı El-Sisi, Kushner ve Witkoff’a: “Bölgedeki ve dünyadaki tüm Mısırlılar ve barışseverler adına, Başkan Trump’a teşekkür ediyorum. Kendisine, iki, üç ve yüz kez teşekkür ediyorum. Onu bu yerde ve zamanda Mısır’da ağırlamaktan büyük mutluluk duyuyoruz…” Mesele bu; iki, üç, yüz kez Trump’a teşekkür edip ödülünü almak. Nedir bu ödül? Daha onlarca yıl Mısır’ın başında kalmak. Neyin karşılığı Hamas’ın bütünüyle tasfiyesi, İsrail askeri ve politik güvenliği ve Gazze’nin küresel güçlere teslimi.

 

Trump Barış Planına Göre: ABD’nin liderliğinde. Suudi Arabistan, BAE, Katar, Mısır ve Ürdün de dahil olmak üzere bölge liderleri, yeni bir “Barış Kurulu” mekanizması aracılığıyla destek sözü veriyor.” Yani bundan sonra Gazze’de Hamas’ın tasfiyesinde İsrail’in yerine alacak ülkeler Körfez devletleri olacak.

Trump Planının Parasal Kaynağı Körfez Şeyhleri

Körfezin yapay Hamas’ın teslimiyetiyle rahat bir nefes aldılar. Gazze’de Trump planını sadece kabul etmekle kalmayacaklar, belirlenen plan dahilinde Gazze’ye milyar dolarlar aktaracaklar. Beyaz Saray’da yapılan açıklamada: “Gazze’nin çok daha güvenli bir yer olacağına ve yeniden yapılanma sürecine gireceğine inanıyoruz. Bölgedeki diğer ülkeler de yeniden yapılanmaya yardımcı olacaklar çünkü muazzam miktarda servete sahipler ve bunun gerçekleşmesini istiyorlar.” Yani kültürü, tarihi yok edilen Gazze’nin Dubai gibi bir merkez haline getirmek için para yine Körfez şeyhlerinden gelecek.  2,5 milyon Gazzelinin ne olacağı umurlarında olmayacak. Bugün dil ucuyla İsrail’e dur diyenlerin, Tel Aviv ile diplomatik ilişkilerini kesmedikleri, ‘İbrahim Anlaşmasını’ geçersiz kılmadıkları dikkate alındığında yakın gelecekte Netanyahu ile görüşmek için her yolu deneyeceklerini göreceğiz.

 

Ankara’nın Hamas Politikası Başarısız Oldu

 

 Bugün Ankara’da iktidarı elinde tutan güç, Körfez ülkelerinden farklı olarak Hamas’ı aktif olarak destekledi. Hiç şüphesiz ki bu durum, AK Parti’nin ideolojik-politik paradigması ile de ilişkilidir.  Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Hamas’a vermiş olduğu aktif destek sıradan bir çıkış veya değerlendirme olarak ele alınamaz.  Bu yaklaşım aynı zamanda Ankara’nın belirlediği Radikal İslamcı Örgütler üzerinden Ortadoğu’da güç olma stratejisi ile de doğrudan ilişkilidir. 

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sıklıkla hamas’a verdiği desteği hem içte hem de uluslararası ilişkilerde dile getirmesi, sadece iç politik denkleme yönelik bir manipülasyon olmadığı bunun ideolojik arka planı olduğu söylenebilir. Washington Trump Yönetimi’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Hamas üzerindeki etkisini kullanmasına yönelik çağrısı ve yönlendirmesi sanıldığı gibi Ankara’ya rol biçme değil,  Ankara’nın Radikal İslamcı Örgütlerle olan ilişkisinin deşifre edilmesi ve dışa durumu olarak değerlendirilme gerekir.  Trump: “Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile konuştum. Kendisi harika biri. Çok sıkı çalışıyor. Çok güçlü bir adam ve bunu başarmak için çok ama çok uğraşıyor ve Hamas ona çok saygı duyuyor.” Yani Trump diyor ki: Hamas terörist bir örgüt. Ama aynı zamanda terörist Hamas, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a saygı duyuyor. Bunun politik anlamı nedir? Trump’ın bu açıklamasını anlamayanların yarın ne gibi bir riskle karşılaşacaklarını da kestiremezler.

 

Ankara, Washington’un planına uyum sağlamak zorunda kaldı

 

İsrail 2 yıldan beri kesintisiz bir şekilde Gazze’yi yerle bir ederken Ankara’nın bu süreci durdurabilecek hiçbir pratik eylemi ve davranışları olmadı. Dahası Ankara’nın bölgesel politikaları bakımından böyle bir rol oynaması zaten mümkün değildi. Aynı şekilde İsrail’i ‘terörist devlet’ ilan eden İsrail başbakanı Netanyahu’yu  ‘terörist lider’ gören Ankara’nın İsrail ile ticareti ilişkiyi kestiğini ilan etmesine rağmen her türlü yöntemi kullanarak devam ettirmesi politik tutarsızların ötesinde İsrail karşısındaki askeri, politik gücünün zayıflaması olarak değerlendirildi. Aynı şekilde devletin stratejik kodlarının İsrail ile ilişkilerinin kesilmesine karşı bir tutumu olarak da görüldü ve değerlendirildi.

 

Ankara’nın bugün uluslararası alanda ‘Trump Barışı’ olarak tanımlanan ‘Küresel Gazze’ planında Ankara’nın hemen hemen hiçbir politik etkisi ve rolü bulunmamaktadır.  Ankara sadece Washington’un planlarına adapte olmaya çalışmaktadır.  Bu planın merkezinde ise Hammas’ın tasfiye edilmesi ve İsrail’in güvenliğinin stratejik olarak sağlanmasıdır. Bu bakımdan Ankara’nın ABD-Mısır-Katar üçlü denkleminde yapılan görüşmelere kendini dahil ettirmeye çalışması hatta ABD’nin buna kısmi olarak da destek vermesi, AK Parti iktidar için bir başarı olarak gösterilmesine rağmen aslında Ortadoğu’da İsrail’e boyun eğmenin bir başka biçimi olduğunu belirtebiliriz.

 

Ankara ama özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan için Hamas defteri kapandı. Ankara, Gazze’nin inşasında yer almak istiyorsa ve Ortadoğu denkleminde kendine bir alan açmak istiyorsa İsrail’den ‘olur’ alması gerekir. Bu nedenle yakın gelecekte hem de çok hızlı bir şekilde Ankara. İsrail ile daha güçlü diplomatik ilişkileri geliştirecektir.

 

Hamas’ın Geride Kalan 3.Sınıf Liderleri, Silahları Koşulsuz Teslim Ediyor

 

İsrail’in 7 Ekim saldırısından sonra belirlediği en önemli bir stratejiyle: Öncelikli olarak Hamas’ın etkili, yetenekli, deneyimli ve toplum tarafından kabul gören bütün yöneticilerini yok etti. Hatta Bu stratejiyi Hizbullah karşı da uyguladı İran’la girdiği 12 gün savaşında İran’ın askeri komutasını tasfiye ederek de hayata geçirdi. İsrail, Hamas’ın 1 ve 2 derecedeki askeri ve politik liderlerinin çok önemli oranda tasfiye ederek esasen Hamas’ın iç dinamiklerindeki gücünü etkisizleştirdi, askeri stratejisini alt-üst etti. Bugün Hamas adına masaya oturan liderlerin kabiliyetleri, politik yetenekleri ve askeri perspektifleri en düşük seviyede olanların olduğu görülüyor. Bütünüyle zayıflamış bir Hamas’ın varlığı dikkate alındığında 3.tip yeni liderlerin ne İsrail’e ne de uluslararası güçlerle politik bir pazarlık yapma durumları söz konusu değil. Trump planına göre Hamas sadece silahlarını bırakmayacak, bütün silahları teslim edecek ve aynı zamanda Gazze’de bulunan askeri güçlerin tamamı da Gazze’den çıkartılacak.

 

Körfez ülkelerinin özellikle Katar ve Mısır’ın belirlediği ve ABD’nin ortaya koyduğu planı kabul etmek dışında herhangi bir etkileri olmayacaktır.  Örneğin Hamas’ın varlık nedenlerden bir tanesi ve aynı zamanda Filistin Kurtuluş Örgütü(FKÖ) ile ayrıştırmasını sağlayan temel husus  İsrail’in devlet olarak tanınmasını kabul etmemesiydi.  Hatta 7 Ekim saldırısı İsrail haritada  liderleri bu strateji için öldü ve bir bakıma Gazze bunun için yerle bir edildi. Trump’ın hazırladığı öncelikli olarak Körfez ülkelerine ve Türkiye kabul ettirdiği Gazze Planı’nın özü: İsrail’in Hamas tarafından tanınması ve kabul edilmesidir.  Hamas’ın 3 sınıf liderlerinin yapacak tek şey İsrail’in varlığını kabul etmesidir. Aksi taktirde fiziki yaşam güvenceleri de sağlanamaz. Bundan sonra, Katar ve Ankara dahil kimse bu liderleri korumaz ve arkasında durmaz/duramaz.

 

ABD, İsrail’i Askeri Olarak Bütünüyle Güvenceye Alıyor

 

Bugün başta Körfez Arap ülkeleri olmak üzere dünyanın kabul ettiği Trump Gazze planı sadece ekonomik ve politik bir planı oluşturmuyor aynı zamanda ABD’nin liderliğinde Gazze’ye askeri bir gücün konuşlandırmasını da içeriyor.  

Trump’ın planı politik-ekonomik ve askeri olmak üzere iki aşamalıdır.  Trump birinci aşamadaki durumu şöyle tanımlıyor: “Planım, yeni bir uluslararası denetim organının kurulmasını öngörüyor. Barış Kurulu… Başkan Donald J. Trump adında bir beyefendi tarafından yönetilecek… şu anda herkes orada olmak istiyor. Beni atadı ve herkes orada olmak istedi.” Trump’ın ‘Barış Kurulu’  küresel sistemin onayladığı bir yönetim olacak. Bu yönetimin başında ise eski başbakanı Tony Blair olacak.  Suudi Arabistan, BAE, Katar, Mısır ve Ürdün de dahil olmak üzere bölge devletleri de “Barış Kurulu” mekanizması içerisinde yer alacaklar.  Yani bundan sonra Gazze’de Hamas’ın tasfiyesinde İsrail’in yerine alacak ülkeler Körfez devletleri olacak.

 

ABD Başkanı Donald Trump, ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı’na (CENTCOM) Gazze Şeridi’ndeki tüm güvenlik koordinasyonunun sağlanacağı bir komuta ve kontrol merkezi kurulması talimatını verdi. Önümüzdeki hafta içinde öncelikli olarak 200 ABD askeri Gazze’ye yerleşecek. Bu sayının kalıcı olacak şekilde 2 bini bulacağı belirtiliyor. Bunun anlamı Katar, Irak ve Rojava gibi ABD’nin Ak Deniz sahilinde yeni bir askeri üssü olacak. Aynı şekilde Körfez ülkelerden de askeri birlikler bu sürece dahil olacaklar. Ankara’nın askeri olarak yer alması da Tel Aviv’in kararına bağlı olacaktır.

Küresel güçlerin Ortadoğu’daki yeni merkezi Gazze Nasıl Olacak

 

  • Gazze ‘küresel bir konsorsiyum’ tarafından yönetilecek.
  • Gazze, Beyrut ve Kuzey Kıbrıs’ın yerini alacak. Bunun politik anlamı son derece önemli
  • Gazze, küresel güçlerin yeni bir ticari ama özellikle ‘ turizm’ merkezi haline gelecek. 
  • Ortadoğu’nun en büyük kumar merkezi haline gelecek. Kara paranın aklandığı bir üs olacak.
  • Gelecekte kurulacak bir Filistin devletiyle tamamen biçimsel bir ilişkisi olacak.
  • Gazze’de hiçbir şekilde askeri bir güç bulunmayacak. Sadece güvenliği sağlayacak polis gücü bulunacak.
  • Gazze, İsrail’in askeri ve politik etkisinde tutulacak.
  • Gazze’de İsrail parası kullanılacak.
  • Ne askeri ne de politik olarak Hamas diye bir örgüt kalmayacak.
  • Ateşkes İsrail’in mutlak zaferidir. Hamas’ın kesin yenilgisidir.
  • Filistinliler için en önemli kazanç ise İsrail’in sağ ve ölmüş askerlerine karşılık: Binlerce Filistinli tutuklunun serbest bırakılmasıdır.

Sonuç: En kötü barış, en iyi savaştan iyidir konusu Gazze’de böyle işleyecek.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir