Meral Akşener, Susurluk skandalından kısa bir süre sonra 8 Kasım 1995 tarihinde Mehmet Ağar’ın yerine İç İşleri Bakanı olarak atandı. Başbakan Necmeddin Erbakan, Çiller Başbakan yardımcısıydı. 28 Şubat 1997 Post-modern darbesinden sonra Erbakan hükümeti 30 Haziran 1997de istifasını verince Akşener’in de İç İşleri Bakanlığı sona erdi. Bugünden geriye bakılırsa Akşener’in öncülüğünü Tansu Çiller ve Mehmet Ağar’la kesintisiz bir birlikteliği olduğu söylenebilir. 28 Şubat 1997 darbe niteliği ile ortaya çıksa bile burada önemli olan devlet içinde hâkim olan iki kanadın mücadele içinde olduğu söylenebilir. O dönem itibarıyla zayıf bir konumda olsa da Gülen’in de 28 Şubatçıların karşısında yer aldığı söylenebilir.
Erbakan’la Çiller’in koalisyon hükümeti kurmaları Erbakan’ın bunlara yakınlığı kuşkusuzdur. Akşener, AKP’nin kuruluşunda yer almasına rağmen AKP içinde herhangi bir görev almadı. Birkaç dönem MHP milletvekili seçildi. Bir ara MHP’den Meclis Başkanvekili olarak görev yaptı. Akşener’i siyasal anlamda önemli hale getiren en önemli olay o dönem itibarıyla CHP ile birlikte AKP’ye muhalefet eden MHP’de Devlet Bahçeli’ye karşı MHP Genel Başkanlığına aday olmasıydı. Kongre yasalara göre yapılmış olsaydı Akşener MHP Genel Genel Başkanı olacaktı. CHP ile birlikte hareket eden Akşener’in Bahçeli karşısına çıkarılması tesadüf veya tarihi bir gereklilik olmasından çok Erdoğan’ın bir hamlesi olduğunu son dönemlerde yaşanan Akşener-Erdoğan yakınlaşmasından anlaşılabilir. Başka bir deyişle Erdoğan MHP’de bir başkanlık krizi yaratarak Bahçeli’yi yanına almayı başardı. Gerçekten de öyle oldu. Yetkisiz bir ilçe Hâkimi kongreye dair bir karar verince Bahçeli tercihini Erdoğan’dan yana yaptı. Tersi de olsaydı yani Akşener MHP Lideri seçilmiş olsaydı dahi Erdoğan’ın isteği olan MHP’yi CHP’den koparmak gerçekleşmiş olacaktı.
MHP Genel Başkanı olmak umudu ortadan kalkınca Akşener MHP’den ayrılan ve merkez sağdan yanına aldığı bir kısım politikacılarla birlikte İyi Partiyi kurdu. En büyük desteği, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu vermiş olsa da asıl bilinmesi gereken Akşener’in CHP’yi kontrol görevine getirildiği söylenebilir. Kısacası şu denilebilir. Erdoğan kendi iktidarını sürdürebilmek için MHP’yi kontrol ederken, Akşener’le de CHP’yi kontrol etme imkânını elde etti. Mehmet Ağar’ın buradaki etkili rolünü de unutmamak lazımdır. Burada asıl önemli olan yolsuzluklara batan Erdoğan’ın kendisi ve çevresinin istikbali için girmiş olduğu yoldur. Çünkü iktidarını borçlu olduğu Gülen’in devlet içindeki uzantıları ucu Erdoğan’ı ulaşan yolsuzluk dosyalarını yargı eliyle kamuoyunun gündemine getirmişti. Bu durum aynı zamanda Erdoğan’ın Kürt açılımını da raf kaldırdı.
Merkezinde Erdoğan olsa da “çözümsüzlük üzerinden kendilerini yaşatanların” sembiyotik ilişkisi demek en doğrusudur. Ne yazık ki bu anlayış CHP başta olmak üzere diğer partilere de sirayet etmiştir. Akşener yeni bir parti kuruluşu için çalışırken, MHP’nin aksine Erdoğan’a başkanlık yolunu açacak 16 Nisan 2017 Referandumunda “Hayır” cephesinde yer alarak şaşırtıcı bir role soyunduğu söylense de referandumdan bir yıl sonra yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan karşısında kazanabilecek aday formülünü engellemek için Cumhurbaşkanlığına adaylığını koyarak Erdoğan’la birlikte Abdullah Gül’ün adaylığının engellemesinde kendisine verilen rolü oynadı. Böylece Erdoğan’ın Abdullah Gül’ün konutuna Helikopter indirerek yaptığını Akşener Cumhurbaşkanlığına adaylığını koyarak yaptı ve Erdoğan’ın birinci turda seçilmesini sağladı.
2023 Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde CHP’nin içini karıştırabilecek bir potansiyele sahip “kazanabilecek aday” oyunu oynadı. Bu oyunu tutmayınca “Millet ittifakından ayrılma, yeniden katılma oyununu” sahneye koydu. Kendi yakın çevresinin dediğine göre Akşener bu tutumuyla “devletine” karşı son görevini yaparak Erdoğan’ın bir kez daha seçilmesini sağladı. Elbette bu son görevi değildi. Bu kez daha önce “yere göğe sığdıramadığı” belediye başkanlarını korkaklıkla suçladı. Millet ittifakından ayrıldığını deklare etti. Türkiye’nin her yerinde seçimlere kendi adaylarıyla katılma kararı aldı. Amacı Büyükşehirlerde CHP’ye kaybettirip AKP’ye kazandırmaktı. Ancak sonuç istediği gibi olmadı. AKP en önemli Büyükşehirlerde büyük bir oy kaybı yaşadı. Akşener’in çağrısı kendi partisi içinde bile karşılık bulmadı.
Seçimlerde ağır bir yenilgi alan Akşener, partisini Olağanüstü Kurultaya götürdü. Kendisi aday olmadı. Dolaylı destek verdiği söylenen yardımcısı Müsavvat Dervişoğlu İyi Parti lideri oldu. Akşener bir süre ortalıkta görülmedi. 2023 MV seçimlerinde “para karşılığında parti listesinden kimi iş insanlarını aday yaptığı, onlardan aldığı paraları kendi kişisel hesaplara aktardığı” iddiaları ortaya atıldı.
Ortadan kaybolduğundan bu yana ilk kez Tansu Çiller’in ölen eşinin cenazesinde Erdoğan’la fotoğraf veren Akşener’in Beştepe ziyareti CB İletişim Başkanlığınca duyuruldu. Büyükelçi olmak amacıyla yapıldığı kulislere yansıyan bu görüşmeyi salt Akşener’in bir isteği şeklinde görmek yanıltıcı olabilir. Daha öncesinden Bahçeli’nin Akşener’e eve dön çağrısı ile birlikte göz önünde bulundurulması gerekir. Yani bu buluşma Erdoğan, Bahçeli ve Akşener’in mutabakatı ile yapılma ihtimali oldukça yüksektir. Devletine karşı bu düzeyde hizmet etmiş bulunan Akşener öyle siyaset dışında duracak biri gibi görünmüyor. Ya Akşener’e Bahçeli sonrasında MHP’ye liderlik yolu gösteriliyor ya da bir sonraki CB Seçimlerinde AKP/MHP’nin Ortak Cumhurbaşkanı adayı da olabilir.
İyi Parti yetkilileri bu ziyaretten CB İletişim Başkanlığının açıklaması ile haberdar olduklarını söylüyorlar. Partinin eş genel başkanı gibi hareket eden Koray Aydın Akşener’e sert tepki gösterdi. Bu da Akşener’in bundan sonraki süreçte çalışmalarını İyi Parti dışında sürdürmekle kalmayacağı, İyi Partinin ortadan kaldırmaya çalışacağını işaret ediyor. İyi Partinin bu ziyarete dair tepkileri bu ihtimali güçlendiriyor. Şu anki verilerle kesin bir sonuca varılmazsa da Erdoğan ve Bahçeli sonrasında devlet inşasında Akşener’e önemli bir siyasi görev verilme ihtimali göz önünde bulundurmalıdır. Kendi “devleti” için bu kadar “hizmet” eden birinin böyle bir beklenti içine girmesinden daha doğal bir şey olabilir mi? Tabi ki burada önemli olan dağılmayla yüz yüze kalabilecek İyi Parti kendi varlığını sürdürebilecek mi? Sürdürebilirse hangi dinamik ve ittifaklarla yoluna devam edecek? İyi Partinin Akşener’in peşinden gitmeyeceği ihtimali yüksek olsa bile asıl önemli olan Türkiye siyasetinde İyi Parti gibi bir partinin misyonunun sona ermiş olduğudur.