Güncel HaberlerMakaleler

 ALİ CANDAN: İRAN- İSRAİL SAVAŞI  NDA ABD’NİN ATEŞKES KARARI


 

Trump seçilir seçilmez İran’a karşı Netenyahu ve AB ile ortak bir savaş stratejisi oyun kuramı geliştirdi. Bu savaş oyunu kuramı şu temel ilizyon üzerine inşa edildi: Kamuoyu karşısında Batı İttifakı içinde İran ile ilgili ciddi bir anlaşmazlık olduğu algı yanılsaması yaratılacak. Bu savaş oyunu hilesi ile hem İran hem müttefikleri Rusya, Çin ve uluslararası kamuoyu algısını Batı İttifakı tam istediği gibi yönetip yönlendirecek. Trump ve ekibinin, AB liderleri ve Netenyahu ile perde arkasında kurdukları bu stratejiyi savaşın başından ateşkese kadar mükemmel bir biçimde uyguladıklarını gözlemledik. Savaşın hazırlığı tamamen perde arkasında yürütülürken kamuoyu önünde Trump, İran’la iki ay süreli ve şartlı nükleer müzakereler başlatarak yürüttü. Müzakerelerin sonlarına doğru Trump, İran’a “barışçıl amaçlarla da olsa dahi uranyum zenginleştirme hakkı tanımayacağını” içeren anlaşmayı dayattı. Hamaney, bunun üzerine “ABD ile yürütülen nükleer anlaşma müzakerelerinden bir şey çıkmayacağını” söyledi. 

 

Tüm bu görüşmeler olurken dünya siyasal liderleri arasında bir tek İmralı’da Sayın Öcalan durumu çok net görüp okudu. Biz bunu 21 Nisan tarihli ve savaşın ilk günü 13 Haziran’da basına sızdırılan görüşme notlarına yansıdığı için öğrendik. Öcalan, “Trump, Netenyahu gidiş gelişlerinin İran’ı vurmaya yönelik olduğunu. İran’a saldırının çokta uzak olmadığını” analiz yorumlarında ifade etti. Altmışıncı güne gelince müzakereler sonlandırıldı. Altmış birinci günde İsrail İran’a saldırdı. Dünyada bir ilki İran’a yaşattı. İran’ın savaş kabinesini savaşın ilk gününde yok etti. Trump, Netenyahu ve AB liderleri tüm dünyayı seyirci durumuna soktukları bu savaş oyununda. Kendi aralarında rol paylaşımı ile karşılıklı oynadıkları savaş karşıtı oyuncu rollerini de Hollywood yıldızlarına taş çıkarırcasına Oscar’lık bir performans sergileyerek oynadılar. 

 

İran, İsrail’in daha ilk günkü saldırılarıyla Genelkurmay başkanı dahil savaş kabinesinin tümünü kaybetmenin şokunu atlatamamışken, ilerleyen bir iki gün içinde hava sahası hakimiyetini kaybedip tamamen İsrail’e kaptırma ve savaş kabinesinin yeni atananlarını ve yedeklerini de kaybetme şokunu da yaşadı. Böylece İsrail, İran devletinin derinlerine sızmış olduğu gerçeğini tüm dünyaya gösterdi. Sonra İran her gün yeni bir şok dalgası saldırısıyla sarsıldı. İran, İsrail’e dron’la başlattığı, füze saldırılarıyla sürdürdüğü misilleme atışlarıyla. İsrail’de kısmen etkili olmaya başladı. Hastahane, sivil binalar dahil olmak üzere bu füzelerle vuruldu. İsrail resmen bir savaş alanı haline döndü. Tabi bu İsrail’in demir kubbe efsanesi ile imajını zedeledi. 

 

Savaş oyunu oynayan ve savaş Tanrısı rolüne soyunan Trump “iki hafta içerisinde savaşa dahil olup olmama kararını vereceğim” dedi. Ssavaşın 10. Günü ABD, İsrail’in uzak mesafeleri ve dağın altında bulunmaları nedeniyle ulaşamadığı Fordo, Natanz ve İsfahan nükleer tesislerini sığınak deliciler, Tomahawk füzeleri ve B-52 bombardıman uçaklarıyla vurdu ve yerle bir etti. Savaşın 11. Günü İran ABD ile anlaşmalı bir şekilde Katar’daki ABD üslerine 8-10 adet füze saldırısı ile misilleme düzenledi. Trump, çıkıp “İran bize haber verdi ve yumuşak bir misilleme yaptı. Teşekkür ederim dedi. Ardından İran İsrail arasında ateşkes ilan edildiğini duyurdu. Taraflar bu ateşkese uyacaklarını ve en ufak bir kırılmada yine savaşacaklarını bildirdi. 

 

Tüm dünya savaşın birinci perdesinin kapanışına 24 saat içinde şahit olacak. Oysa ABD’nin İran ‘İdam Cumhuriyetini’ vurarak rejimi yıkmayı hedeflediğini açıkça ilan etmesi ve barbar molla rejiminin geri adım atmayacağını çok net belirtmesinin ardından, tüm dünya yeni İran’ın beş veya (Kürdistan, Azerbaycan, Belucistan, Huzistan, Loristan ve Fars olarak) altı ayrı Özerk bölgelere ayrılmış şekilde, İsrail ve ABD’ye dost ve müttefik Şah’lık rejimiyle yönetilmesi hiç kimseye sürpriz gelmeyecekti. 

 

ABD ve İsrail, bundan sonra bu bölgede kahrolsun İsrail ve ABD diyen rejimleri yaşatmayacağını Trump’ın ağzından ilan etmişti. Trump, “İran rejimi kırk yıldan fazladır kahrolsun ABD ve İsrail diyordu” dedi. Şimdi can çekişen İran idam rejiminin kılcal damarlarına kadar giren İsrail ve ABD, İran devletinin tüm yaşamsal, hayati organlarını keserek hastayı komaya sokacak ve sonrada öldürücü darbeyi vurup şah mat edecek analiz ve yorumları yapılıyordu. Peki, ne oldu? ABD, İsrail, İran’da bu kadar ilerlemişken neden durdu. Bir aslanı yaralı bırakmaktan daha tehlikeli ne olabilir. İşte tüm dünyanın cevabını aradığı soru şu an bu soru. Yaralı bir İran, ABD’nin bölge stratejisi için çok daha faydalıdır. 

 

Anlaşılan ABD, İsrail’i ikinci raunda kadar soluklanmak, nefes almak ve toparlanması gerekçesiyle durdurdu. Çünkü İsrail, İran’a karşı savaşta tek başına tam bir sonuç almak için yeterli bir güce ve teknik donanıma sahip değildi. Evet, İsrail, İran’a çok büyük darbeler vurdu. İran’ı güçsüzleştirdi. Ama İsrail de çok zorlandı ve tıkandı. ABD bu zorlanma ve tıkanıklığı gördüğü an hemen devreye girdi. Nükleer tesisleri vurarak birinci rauntta İran’ı nükleer güç olmaktan uzaklaştırdı. Rejimi tüyleri yolunmuş bir horoz gibi dünya’ya ve halklarına karşı madara etti. Şimdi İran içte halklarına karşı güçsüzlüğünü güç gösterisi yaparak perdelemeye yani baskı, zulüm ve zor aygıtını sürdürmeye devam mı edecek? Yoksa değişim ve dönüşüme uğrayarak hak, hukuk ve adalet yoluna mı sapacak? İran’ın ve rejimin geleceğini bu karar belirleyecek.

 

Her savaşın bir ateşkesi ve barışı vardır. Hiçbir savaş sonsuz değildir. Kalıcı olan barıştır, savaş değildir. En kötü barış en iyi savaştan çok daha iyidir. Savaş, korkudur, ölümdür ve hatta ortada haklı ve hayati bir gerekçe yoksa toplu cinayettir. Barış, diyalog, müzakere, yaşam ve özgürlüktür. İran, İsrail ve ABD’nin ateşkes ilan edip barış yoluna girmesi tüm taraflar, bölge halkları ve dünya için hayırlı bir karardır. Sorunların çözüm yolu savaş, ölmek ve öldürmek değildir. Artık karşılıklı diyalog, müzakere, görüşme yol ve yöntemleri ile sorunların çözüm zamanıdır. Bugünden sonra ABD, İsrail ve İran arasında diyalog ve müzakere ile çözülemeyecek hiçbir sorun yoktur. İran’ın nükleer gücü büyük oranda yok edilmiş durumda. İran hava sahası artık İsrail denetiminde ve İran molla rejimi savaş kabinesini yedekleri dahil kaybetmiş bir halde. Yine savaş gücünün en az üçte biri yok olmuş. Kalan üçte ikilik kara ve deniz gücü ise komuta kademesini daha savaşın ilk günü kaybettikleri için psikolojik moral, motivasyon ve üstünlüğünü yitirmiş yem olmaya hazır gövde ve yığın durumuna getirmiştir. 

Kısacası, İran, Ortadoğu’da eskisi gibi hareket etme şansına sahip olmayacaktır. Kendi içine kananmış zayıf bir molla rejiminin ne kadar iktidarda kalacağı belki de en çok tartışılan konuların başında gelecektir.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir