Barış sürecinin ivme kazandığı bir zamanda Irak Kürdistan Bölge Yönetimi(IKBY) sınırları içerisinde operasyonlar kesintisizce devam ediyor. Bir mağaraya yönelik yapılan operasyon sonucunda 12 asker mağara içinde zehirlenerek yaşamını yitirdi.
Devlet-Öcalan görüşmelerinde somut bir çerçeve içerisinde anlaşmaya varıldığı, PKK’nin de Öcalan’ın çağrısına uyarak kendini fesh ve silah bırakma kararı aldığı ve bunu hayata geçirmek için ilk önce bir grubun sembolik olarak silahları bırakılacağı ve buna ilişkin hazırlıkların yapıldığı bir dönemde operasyonda aktif olarak görevli olan 12 Askerin ‘METAN gazı ile zehirlenerek yaşamlarını yitirmeleri dikkat çekici bir durum.
Burada bazı noktalara dikkat çekmekten yarar var
- Politik kararlarla duygusal reflekslerin iç içe geçtiği bir süreçte, 12 askerin hangi koşullarda ve ortamda yaşamını yitirdi? Özellikle silah bırakma görüntülerinin yayınlanacağı bir zamanda 12 askerin yaşamını yitirmesi bir tesadüf mü? Bunun politik arka planı nedir? Örneğin, Öcalan ile devletin uzlaştığı dikkate alınarak PKK’nin silahları bırakması için başlatılan sürecin sabote edilmesi olarak değerlendirebilinir mi? Bu yönlü bir kısım iddiaların olduğu kamuoyuna yansıdı.
- Söz konusu olayın PKK’nin geçmişte kullandığı bir mağara olduğu ve imha edilmesi sırasında olayın meydana geldiği kamuoyuna açıklandı. Doğal olarak şu soru gündeme geliyor: Operasyon neden kullanıma terk edilmiş bir mağaraya yapılıyor. Orada PKK’lilerin bulunmadığı bilinmesine rağmen, böyle bir mağaraya yapılan operasyonun askeri ve politik arka planı ne olabilir?
- Savunma Bakanlığı, Askerlerin metan gazı zehirlenmesiyle yaşamlarını yitirdiğini açıkladı. Kimyacı veya maden mühendisi değilim. Metan gazı hangi hallerde ortaya çıkar? Bilgi sahibi değilim. Ancak anlaşıldığı kadarıyla burası bir maden ocağı değil, doğal gaz sahası olabilecek bir bölge de değil. Oldukça geniş ve yaşam alanı olarak kullanılan mağara’da nasıl oluyor da METAN gazı bulunuyor, Bunun pek mantıklı olmadığı açıktır. Zonguldak’ta maden ocaklarında oldukça tecrübeli olan bir grubun bölgeye götürüldüğü ve onların çalışmaları sonucu askerlerin mağarada çıkartıldığı açıklandı. Eğer içerisinde maden gazı birikmişse bunun giden tecrübeli madenci ekibi tarafından tespit edilmesi gerekirdi. Buna ilişkin bir değerlendirme var mı? Henüz açıklanmış değil.
- Bir başka iddiaya göre de mağara içerisinde birikmiş karbondioksit gazı nedeniyle askerler zehirlendi. Tabi bu iddia ile Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklama bir birine terstir. Hangi iddianın da ne kadar doğru olduğunun da araştırılması ve kamuoyunun bilgilendirilmesi gerekir.
Neden bu mağara’ya operasyon?
- En çok konuşulan hususlardan biri de operasyon neden yapıldı. Cevabı aranan sorulardan biri de budur. Söz konusu mağaranın geçmiş yıllarda PKK tarafından kullanıldığı ve uzun bir süredir terk edildiği belirtiliyor. Bu iddia askeri güçler tarafından da dolaylı olarak doğrulanıyor. Peki, neden, atıl olan mağaraya bir operasyon yapılmış olunabilir. İlk akla nokta, askeri güçlerin bu tür yelere operasyon yaparak, PKK’nin hangi düzeyde etkisiz hale getirildiğine dair kamuoyunda algı oluşturmak. Bir başka önemli iddiaya ve hatta askeri güçler tarafından da dolaylı olarak verilen mesaja göre ‘tünelde bir subayın cesedinin olduğu bilgisi geldi ve bunu çıkarmak için tünel’e girildi. Böyle bir bilgi henüz doğrulanmış değil. Sadece somut bir delili olmayan bu iddianın dahi araştırılması gerekir.
- Gazeteci Saygın Öztürk: “Teröristler bilerek yangın tuzağı kurmuş olabilir. Sonuç olarak bu mağarada bubi tuzağı değil yangın tuzağı kurulmuş’ iddiasında bulunuyor. Hiçbir somut delile dayanmadan bu iddiayı ileri süren Özürk daha ileri giderek: “PKK’nin kimyasal bubi tuzağını ABD ve İsrail’den teknoloji desteği almadan yapması da mümkün görünmüyor.” Amaç çok net: 12 Askerin yaşamını yitirmesinde PKK’yi sorumlu tutmak ve devam eden sürecin başarısızlığı için kullanmaktır. Öcalan’ın İsrail ve ABD’nin bölgesel stratejisine karşı kendi stratejisini önerdiği ve Ankara ile yeni bir çözüm sürece başlattığı dikkate alındığında, PKK’nin Öcalan’ı aşarak özellikle Türk askeri birliklerine yönelik yönelik bu tür saldırılarda ABD ve İsrail’den yardım aldığı iddiası çok bilinçli bir yönlendirmedir. Amaç, hem Öcalan-PKK arasında farklı bir algı oluşturmak hem de PKK’ye yönelik askeri operasyonlarını süreklileştirmektir. Ateşkes ilan eden PKK’ye yönelik operasyonların devam etmesi durumunda karşı da bir tepkinin geleceği ve her iki taraftan ölümlerin olacağı böylelikle sürecin sona ereceği beklentisi oluşturulmaya çalışılıyor.
Silah bırakma kararı alan PKK süreci sabote edecek her eylemden uzak durur
- PKK, politik geleceğine dair silahlı mücadeleyi bırakma ve kendisini feshetme dahil çok stratejik kararlar aldı. Bundan geriye bir dönüş pek mümkün görünüyor. IKYB sınırları içerisinde operasyonlar kesintisizce devam etmesine rağmen PKK, silahlı çatışmaya girmemek için bütün koşullarını zorladığını kamuoyuna bir çok kez açıkladı. Bu nedenle bu süreci doğrudan sabote edecek düzeyde PKK’nin mağaraya bubi tuzak kurduğu iddiası da gerçekçi ve inandırıcı değil. Özellikle barış sürecinin başlatıldığı, silah bırakma kararının alındığı bir ortamda, PKK çatışmasızlık ortamını riske edecek hiçbir davranış ve eylem içinde olmaz. Çözüm ve demokratik barış sürecine karşı olanlar, 12 askerin yaşamını yitirmesinden PKK’yi sorumlu tutarak sürecin başarısızlığa uğraması için bütün gücünü kullanıyorlar.
- PKK’nin silah bırakmayı fiiliye bir eyleme dönüştürmek için hazırlık yaptığı, Öcalan’ın da videolu bir görüntüyle süreci başlatacağı kamuoyuna açıklandığı ve dünya basınında çok büyük bir ilgi gördüğü bir ortamda askerlerin yaşamını yitirmesini en hafif deyimle yeni bir provokasyona zemin hazırlanması için kullanılmaya çalışılmaktadır.
- PKK’nin hiçbir şekilde doğrudan ve dolaylı olarak muhatap olmadığı, bu olayda PKK’yi sorumlu tutmak, esasen 11 Temmuz 2025 günü silahların bırakılarak yakılması görüntüsünün canlı olarak yayınlanmasının etkisizleştirilmesinin bir aracı haline getirilmek istendiği açıktır.
Sonuç: Bu tür operasyonların önüne geçilmesi için, iktidarı ve PKK’nin eş güdümlü hareket etmesi gerekir. Örneğin operasyonların sürekli ve kesintisiz devam etmesi sürecin en ciddi kırılma anlarından biri olduğu açıktır. Devlet ile PKK arasında özellikle çatışmalarda ölen ve cesetleri bulunmayan askerlerin durumunun netleştirilmesi, sahada çatışmazsızlık sürecinin devam ettirilmesi için doğrudan görüşmeleri sağlayan bir kanal oluşturmaları gerekir. Böylelikle süreci başarısız kılmaya çalışan her girişim engellenmiş olur. Bu nedenle PKK’nin fiilen silah bırakmaya başlayacağına dair 11 Temmuz 2025 günü yapılacak olan törene hem devletin hem PKK’nin hem de IKYB askeri yetkililerin gerekli önlemleri alması gerekiyor.