Türkiye’de yeni bir süreç başlıyor. Öcalan ile devlet arasında başlayan görüşmeler, 11 Temmuz 2025 günü, 30 PKK’li bir grubun silah bırakma töreniyle yeni bir tarihsel evreye geçildi. Bütün bu gelişmeler, Kürt Politik Hareketi adına Öcalan ile devlet arasında yürütülen ve daha sonra heyetlerin de katıldığı RESMİ görüşmelerle bu noktaya geldi.
PKK ile kesintisizce devam eden 40 yıllık çatışma Genel Kurmay Başkanlığı tarafından ‘düşük ve orta yoğunluklu savaş’ olarak tanımlandı. Bugün gelinen nokta ise durum, 40 yıldır devam eden savaşta PKK’nin tasfiye edilemediği gerçeğidir. Yeni dönemde devletin Öcalan ile başlattığı politik süreç bunu doğruluyor. Irak Kürdistan Bölgesinde yapılan ‘silahları bırakma/yakma eylemi’ Türkiye medyası/basını tarafından da izlendi. Bu süreç aynı zamanda PKK kadar devleti için de tabu haline gelen KIRMIZI ÇİZGİLERİNİ aşması oldu. Yani PKK gerçeğinin kabul edilmesi ve çözüme yaklaşılmasıdır. Uluslararası gelişmelerin ve bölgesel faktörlerin bu gelişmede çok büyük bir etkisi olduğu üzerine çok sayıda değerlendirme de yapıldı.
Terörist Kimdir?
Dünya genelinde kabul görmüş bir terörist’ kavramı bulunmuyor. Bu kavram sosyolojik/sosyo politik bir değerlendirmeye tabi tutulmadan tamamen ülkelerin iç politik durumuna göre tanımlanmaktadır. Bu nedenle ‘terörist’ esasen ‘kriminal’ bir kavram olarak askeri terminolojide ön plana çıkmaktadır. Birçok ülke, iç politik durumundan kaynaklı çözümde şiddeti esas olan sosyo-politik örgütleri ‘terörist’ olarak görüyor. Ancak bu örgütlerin verdiği mücadelenin toplumsal içeriği ve beslendiği sosyolojik dayanakları nedeniyle bir süre sonra politik temsilciler olarak kabul ediliyor. Yani zamanı geldiğinde ‘terörist’ örgütlerle politik olarak masaya oturuluyor.
Dünün ‘terörist’ örgütleri-liderleri bugünün politik güçleri olarak çözümde rol alıyor
Bir dönem devletler tarafından “terörist” görülen örgütler, yıllar sonra parlamentoda temsil edilmeye hatta iktidara gelip devleti yönetmeye başladılar.
Birkaç Örnek:
- Güney Afrika Ulusal Kongresi bir dönem “terörist” bir örgüt olarak bilinirdi. Mandela örgüt lideri olarak 27 yıl cezaevinde kaldı. Sonra Güney Afrika Cumhuriyeti’nin devlet başkanı oldu.
- Filistinli El Fetih örgütü bir dönem İsrail, İngiltere ve ABD tarafından “terörist” bir örgüt olarak ilan edildi. Lideri Yasar Arafat, “terörist” olarak yıllarca arandı. Sonra Filistin lideri olarak İsrail ile Barış Anlaşması imzaladı.
- Birleşik Krallık/İngiltere, yıllarca çatıştığı ve terörist gördüğü IRA ile barış anlaşması yaptı. Silahlı mücadeleye son veren IRA adına Gerry Adam ile görüşmeler yapıldı. İrlanda Özerk Bölgesinde seçimlere katılarak parlamentoda önemli bir güç oldu.
- İspanya devleti, terörist gördüğü ETA ile barış anlaşması imzaladı. ETA da anlaşma gereği silahlı mücadeleye son verdi ve legal partisi, Özerk Bask bölgesinde seçimlerde başarılı sonuçlar aldı.
- Kolombiya’da yıllardır devlet ile FARC arasında devam eden savaşta yaklaşık 75 bin kişi yaşamını yitirdi. Ancak yakın dönemde iki güç arasında politik-barış anlaşması yapıldı. FARC silahlı mücadeleyi durdurarak seçimlere katıldı ve parlamentoda temsil edildi. Kolombiya’nın bugünkü cumhurbaşkanı 1970’li yılların bir gerilla komutanı.
Burada ortaya çıkan sonuç şu: Sorunların çözümü, doğrudan muhataplarıyla gerçekleşiyor. FKÖ ve Arafat ile görüşülmeden Filistin sorununda tek bir adım atılmazdı. İRA ile görüşülmeden İrlanda sorunu çözülemezdi. ETA ile görüşülmeden Bask sorunu çözülemezdi. Afrika Ulusal Kongresi ve Mandela ile görüşülmeden ırkçı rejimin çözülmesi sağlanamazdı. Kolombiya’da FARC ile görüşülmeden iç savaş bitirilemezdi. Bu tarihsel gerçekler kabul edilmeden sorunların çözülmesinin mümkün olmadığı görülüyor.
PKK ve Öcalan aşılarak Kürt Sorunun çözülemeyeceği anlaşıldı
Türkiye’nin devlet politikasında etkin olan eğilim, ‘teröristlerle masaya oturmak’ daha somut olarak PKK ile politik olarak görüşülmesi ya da Kürt sorunun çözümü için Öcalan ile müzakere edilmesi yenilgi olarak değerlendirildi. Bu nedenle 40 yıldır devam eden ‘düşük ve orta yoğunluklu savaşı’ bitirmek yerine sonsuza kadar devam ettirme anlayışı prensip olarak kabul gördü.
Peki, Ne oldu?
- 45 yıldır kesintisizce sürdürülen ‘Askeri Güvenlik Stratejisi’ çok açık olarak başarısız oldu.
- Kürt sorununu, Kürtlerin politik temsilcilerinin masada olmadığı bir yerde çözümün olmayacağı da ortaya çıktı.
- Teröristlerle’ masaya oturulur mu? Tezi çöktü ve oturuldu.
- Dün ‘terörist’ görülenler bugün politik liderler olarak kabul edilmeye başlandı. Yarın bu liderlerin ülke siyasetinde etkin güç olacakları fiilen kabul edildi.
- ‘Terörist elebaşı’ ithamından ‘Kurucu Öndere’ yol alındı
Özellikle devlet endeksli medyanın, yazarların ve gazetecilerin kullandıkları dili düzeltme zamanı geldi ve geçiyor.
Türkiye’de kendisini aydın, entelektüel, yazar, araştırmacı, gazeteci, politikacı olarak tanımlayan ve toplumu yönlendirmede önemli bir güç olan grup; PKK’ye ve Öcalan’a yönelik ithamlarını psikolojik savaşın bir parçası olarak sürekli gündemde tuttular. Israrla ‘Bebek Katili Öcalan, PKK Terör Örgütü’ kavramlarını kullanmaya ve toplumu tabiri caizse zehirlemede önemli bir rol üstlendiler.
Sol’dan Sağ’a kadar geniş bir yelpazeyi oluşturan bu grup, devletin PKK’ye bakış açısını esas alan bir yönelim içerisinde oldular. Bu medya kuruluşlarının, gazetecilerinin, yazarlarının hatta entelektüel geçinenlerin toplumu zehirleyen dillerini terk etmeleri artık bir zorunluluk haline geldi. Kendilerinde kötü bir alışkanlığa dönüşmüş bu tarzlarını ve bakış açılarını değiştirmeleri, hem mesleki varlıkları hem de sürecin pozitif ilerlemesinde olumlu bir rol oynar.
Bu grup ve kişilerden bazıları, 11 Temmuz 2025’deki silah bırakma eyleminde/töreninde bağlı oldukları medya kuruluşlarına açıklamalar yaparlarken ısrarla ‘PKK Terör Örgütü, Sözde lider kadrosu’ gibi ne sosyolojik, ne politik ne de medya dili bakımından beş para etmeyen kavramları kullanmaya devam ettiler. Bunların kendi iradeleri olmadığı ve devletin psikolojik savaş kurumlarının talimatlarına göre hareket ettikleri için onların belirlediği sınırlara göre bu kavramları kullanıyorlar. Ancak hayatın gerçekleri bunları da değiştirmeye zorlayacak. Nasıl ki bugün Öcalan’a ‘Kurucu Öder’ deniliyorsa yakın gelecekte, bu medyaları veya temsilcileri ‘Sayın Öcalan’ diye hitap edeceklerdir.
PKK’nin kurumsal ve toplumsal bir güç olduğu gerçeği devlet tarafından da kabul gördü
Bugün ortaya çıkan gerçek durum şu; ‘Terörist PKK’ ithamındaki ‘terörist’ kelimesi çıkartılacak. Devlet ve devlet destekli bütün iletişim aygıtları PKK’nin sosyolojik dinamikleri ve toplumsal gücü olan bir örgüt/parti olduğunu kabul ediyordu. PKK’nin silah bırakması ve kendisini feshederek yeni bir toplumsal mücadeleyi başlatma kararı alması, dünkü PKK’nin toplumsal gerçeğini değiştirmiyor. Yeni politik/toplumsal hareket açıktan PKK’nin ideolojik-politik-toplumsal dinamiği üzerinde kesintisizce devam edecektir.
Gerçekçi olmak her zaman toplumu ve devleti zorlar ama aynı zamanda kazandırır. Öcalan şahsında PKK ile masaya oturmak, gelecekteki politik-toplumsal ilişkilerin doğru belirlenmesini sağlar. Bugünkü PKK ve Öcalan, ‘terörist’ değil ama dünkü PKK ‘terör örgütü’ ve Öcalan da ‘teröristti’ gibi sosyolojik ve politik karşılığı olmayan iddiaların terk edilmesi, ülkenin toplumsal ve politik birliği bakımından önemlidir.
‘Terörist’ görülen liderler ve örgütler sorunların çözümü adresi oluyor
Güney Afrika’daki ırkçı rejim, 27 yıl hapiste tuttuğu Mandela ve Ulusal Kongreyle resmi anlaşma yaptı. İsrail, terörist gördüğü Filistin Kurtuluş Örgütü ve lideri Arafat ile barış anlaşması yaptı. Hamas’ın ve Hizbullah’ın bütün liderlerini yok etti ama ateşkes yapabiliyor. İngiltere yıllarca savaştığı İRA ve liderleriyle İrlanda sorunun çözümü için anlaştı. İspanya ve Fransa, Bask sorunun çözümü için ETA ile anlaştı. Kolombiya’da devlet FARC ile politik çözüm için masaya oturdu. Terörist görülen Taliban, bugün Afganistan’da devlet yönetiyor. Bütün bunlar politik dünyanın yaşanan gerçekleridir.
Dün terörist görülenler bugün devletleri yönetiyorlar. Ne yapılırsa yapılsın bu gerçekler yok edilemez. Türkiye’de sorunların çözümüne odaklanırken dünyanın örneklerini önümüze koyalım. Öcalan ile yapılan görüşmelerin özü ve içeriği ne kadar inkar edilirse edilsin, Öcalan ile politik müzakereler/anlaşmalar yapılıyor.
Çözüm: Devlet, PKK ve Öcalan gerçeğini görerek/kabul ederek çok somut adımlar atılmalıdır.
Öcalan’ın toplumsal ve politik gücü olduğu devlet her denemede gördü. PKK, Öcalan’ın ortaya koyduğu görüş ve perspektifleri kabul etti. Buna uygun bir pratik gösteriyor. 11 Temmuz 2025 günü silahların bırakılması eylemi/töreni de bunun zirvesidir. Hem 27 Şubat 2025 tarihinde Öcalan’ın yaptığı ilk çağrı hem 19 Haziran 2025 tarihinde Öcalan’ın silah bırakmaya dair yayınlanan videosu hem de 11 Temmuz 2025 tarihinde Bessey Hozat’lının liderliğinde 30 kişilik bir askeri gücün silah bırakma manifestosunda görüleceği üzere Kürt sorunu: güvenlik ve askeri bir mesele olmayıp doğrudan politik ve toplumsal bir sorundur. Çözümü de böyle olmalıdır. Oyalama, sürece yayarak etkisizleştirme taktiği hiçbir olumlu sonuç doğurmaz.
Devlet/İktidar, Öcalan şahsında PKK ve Kürt toplumuyla masaya oturdu. Bu politik bir masadır ve inkar edilemez. Bu nedenle sürecin sağlıklı yürüyebilmesi yasal ve hukuki düzenlemelerin yapılması kadar saygısız, aşağılayıcı ve küçümseyici dilin özellikle medya üzerinden terk edilmesinin zaman geldi. Örneğin: ‘Terörsüz Türkiye’ değil ‘Türkiye’nin Barışı’ gibi.