Ortadoğu geneli Suriye özelinde yaşanan güç, çıkar ve iktidar oyununda küresel ve bölgesel taraflar artık elini gizleme gereği duymadan çok açık oynuyor. Kürtler de artık çok net bir şekilde federasyonun bir tık altı olan ademi merkeziyetçi bir Suriye istiyorlar. Kürtlerin Suriye’yi bölme planı ve bağımsız Kürdistan gibi gizli ajandaları yok. Bu durum hem Kürtlerin iyi niyetli samimiyetini hem de yüksek özgüvenlerini gösteriyor. Kürtler Özgüçleri, temel-taktik ittifak ve Uluslararası müttefikleri ile birlikte bölgedeki istikrar ve güvenliğin kaynağı konumunda bulunan önemli bir güçtür. Bu güç Suriye’de tüm tarafların güvenliğinin garantörüdür.
Bu gerçekler ışığında yeni Ortadoğu’da ve Suriye’de Kürtlerin yeri ve rolü nedir. Nerede olmalıdır. Kürtler bu büyük güç, çıkar ve iktidar çekişmesinde nerede duruyor. Nerede durmalı ve hangi tarafta olmalıdır? Bu soruların cevabı çok büyük bir anlam ve önem arz ediyor. Suriye ve Ortadoğu’nun geleceği bir anlamda Kürtlerin nerede duracağı. Nasıl konumlanacağı ve tarihi rollerini nasıl oynayacakları gerçeğiyle iç içe geçmiş durumdadır. Çünkü Kürtlerin ve kontrol ettikleri coğrafyanın jeo-politik, jeo stratejik yeri, konumu kader tayin edicidir. Kürtlerin duruşu, tarafı, tavrı ve açık desteği. Suriye, Ortadoğu özeli ve genelinde Kürtlerin oynayacakları temel iç değişim dinamiği rolleri. Kürtleri bölgenin en bilinçli en örgütlü en stratejik en politik en devrimci dinamik ve en başarılı güç durumuna getirmiş. Kürtler buğun bölgede en çok ilişki, ittifak geliştirilmek istenen ve en çok aranan ihtiyaç duyulan halk ve güç konumundadır.
Uluslararası Koalisyon, ABD Müesses Nizamı, Senato’su, Temsilciler Meclisi, Pentagon’u, Centcom’u, AB, Fransa, İsrail vd Küresel Güçler ve Aktörler bu nedenle Güney ve Rojava Kürtlerinin yanında ve desteklerini Kürtlere tüm kritik anlarda ve krizlerde sunuyorlar. ️ABD CENTCOM’u Hewler’e yani Kürdistan’a taşıyor. Bunun yanı sıra Dünya’nın en büyük konsolosluğunu Hewler’de açıyor. Bu sadece bir konsolosluk olmayacak. Çok daha fazlasını yani Kürdistan’a kurumsal ABD yerleşimini içerecek. ABD’nin DSG yani Rojava’ya desteği de devam edecek. Bu destek bu hafta Meclis ve Senato komisyonlarından onaylanarak geçti.
Kürt güçleri, Güney ve Rojava yönetimine, küresel ve bölgesel aktörlerin sunduğu tüm bu ilişki, ittifak, dostluk ve müttefiklik eli, desteği kesintisiz bir şekilde devam ediyor. Dış dinamiklerin, bölgede merkezi temel iç değişim dinamiği ve gücü konumundaki DSG-PEŞMERGE, Güney-Rojava’ya mevcut desteklerini giderek daha çok artacaklar. İlhan Ahmed’in canlı bağlandığı Uluslararası İstanbul Konferansında saygılı bir şekilde Türkiye ile görüşmeye hazır olduklarını açıkladı. Bunlar haftanın çok önemli gelişmeleriydi.
Dünya, Kürtlerle İlişki-İttifak arar ve kurarken, Kürtler de tam da Öcalan’ın istediği gibi Türkiye ile ilişki, ittifak, arama, kurma ve sorunlarını çözme arayışında. Bu iki arayış birbiriyle uyumlu ve birbirini tamamlar nitelikte. Kuzey, Rojava tercihlerini stratejik düzeyde Türkiye ile bölgede, Suriye’de ve Irak’ta Kürt-Türk-Arap İttifakı temelinde hareket etmekten yana açıkladı. Bu politika Kürtler adına en doğru politikadır. Türkiye, NATO üyesi, ABD müttefiki ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Trump, yakın ilişki ve iş birliği içindedir. Kürtlerin Türkiye’yi karşısına değil yanına alması Kürdün çıkarınadır. Türkiye’nin de Kürdü karşısına değil yanına alması Türkün çıkarınadır.
Kürt siyaseti, basın yayın, medya, düşünce insanları, yazarları ve aydınları içinde Türk-Kürt ilişki, uzlaşma ve ittifak arayışına karşı; ”Türkiye hala katı, sert ve esnemez Kürt karşıtı politikalarında ısrar ediyor. Suriye’de Colani Hükümetini Kürtlere karşı oyuncak gibi kullanıyor. Colani’nin ‘Stratejik Sabır’ adını verdiği ve düşmanlarını yok etme de kullandığı kuşat, çökert ve yok et planlarını Rojava’ya karşı uyguluyor. Türk medyasında ki propaganda ve azgın bir şekilde çözüm ve barış süreci karşıtlığı gibi gerekçelerini illeri sürerek bu ittifak girişimini eleştiriyor. Bir aldatmaca olduğunu öne sürüyor ve bu sürece itiraz ediyorlar. Burada iyi niyetli eleştirileri, itirazları ve kaygıları anlamak ve cevap olmak çok zor değil. Dünyada ve bölgede politik olarak en katı, en sert kayalar gibi buhar olup uçuyor. Türkiye bunu çok iyi okuyup görüyor. Kasıtlı ve kötü niyetli karşıtlıklara da ‘Sed yasin û tebarek bixwine gohê davarek feyde nake tû carek’ (Yüz yasin ve tebarek oku davarların kulağına hiç fayda etmez) deyip geçmek gerek.
Türkiye küresel ve bölgesel dengelerde etkili bir güçtür. Türk Devleti ve Hükümeti’nin siyasal stratejisi gerek iç politikada gerekse de dış politikada çoklu olasılıkları esas alıyor. Her olasılıkta da, Kürtlerin bölgede yükselen değer olan rollerini kaybetmesi ihtimalini (En azından Devlet içindeki önemli ve etkin bir damar) hala bekliyor. Hükümet ise, sürece kendi Hikmeti Hükümet çıkarları gereği pragmatist bakıyor. Çıkarları doğrultusunda sürece fren veya gaza basarak yaklaşıyor. Devletteki çözüm karşıtı damar Kürtlerin kaybetmesinin imkânsız olduğunu gördüğü anda, Kürtleri içerde ve Rojava’da isteyerek veya istemeyerek te olsa tanımak ve kabul etmek zorunda kalacak. Bu çok uzak değil, çok yakın bir zaman diliminde gerçekleşecektir. ABD, yeni Suriye’de İsrail’in yanında müttefiki Türkiye’ye de rol ve görev vermiş ve bu rolünü bozucu bir şekilde değil yapıcı bir şekilde oynamasını istiyor.
İşte tam da bu momentte Kürtlerin Ortadoğu’da ki yeri, rolü ve tarafı tabi ki de kendi ulusal ve milli çıkarlarını korumak ve savunmaktır. Bugün ki ahval ve şeriat içinde yani günümüz koşul ve şartlarında, Kürtlerin yeri Türkiye’nin yanıdır. Kürtlerin küresel ve bölgesel dostları, ittifak ve müttefikleri, Kürtlerin Türklerle, Türklerin de Kürtlerle ilişkilerini düzeltmesini, Suriye ve Ortadoğu’da azami müşterekte birlikte hareket ederek yol almalarını istiyor.
Yakın tarihte Körfez savaşı sonrası Güneyi yaratan ve koruyan Çekiç Gücü de ABD Başkanı Baba Bush, ANAP iktidarı döneminde, Turgut Özal’ı ikna ederek Türkiye’de kurmuştu. Bugün dünya ve bölgedeki bu kaotik geçiş döneminde Rojava’daki Kürt kazanımları da aynı şekilde ABD’nin isteği ve Türk-Kürt İttifakı’nın desteğiyle korunacak ve korunuyor.
Kürtler, artık uyanmış ve kendilerinin bölgedeki başat değişim gücü ve katalizörü rollerinin bilincine de varmış durumda. Bu uyanış ve bilinçle kendi yerini, rolünü ve tarafını apaçık ve net bir şekilde Türkiye’nin yanında ve Sayın Öcalan’ın 27 Şubat deklarasyonunda kısaca; Kürt ve Türklerin bu topraklardaki çıkarlarını koruyabilmeleri tıpkı bin yıl önce olduğu gibi, bugünde yeni bir Kürt-Türk İttifakındadır diye belirtildiği yine bu birliktelik ve ittifakın altı çizilerek ifade edildiği gibi konumlandırıyor. Bu stratejik akıl ve konumlandırma. Çağı, hâkim sistemi, dünyayı, bölgeyi, Kürdistan ve Türkiye’yi en doğru okumaya dayalı en gerçekçi ve en stratejik akıl ve konumlandırmadır.
Kürtler, 1071’de olduğu gibi yine Türklerle yan yana, omuz omuza duracak ve iki halk tek yürek tek yumruk ve birlik olacaktır. Tıpkı Malazgirt’te, Çanakkale de, “Urfa ve Antep’te Fransızlara karşı “vurun Kürt uşağı namus günüdür” diye ayaklanıp ilk kurşunun Kürtler tarafından atılarak iki halkın ortak Kurtuluş savaşını başlattığı gibi. Yine yeniden bu iki halk aralarında iki yüzyıl önce o gün ki İttihat Terakki yönetimi ile başlayan ve Cumhuriyetin kuruluşu ve sonrası sahte Kemalistlerce de sürdürülen sorunları, çatışmaları; hakikat, adalet, hukuk, uzlaşma ve helalleşme yoluyla çözecekler. Birlik olacak, birleşerek kenetlenecek içerde ve dışarda ortak zafer kazanacaklardır. İşte o zaman Türkün zaferi Kürdün zaferi, Kürdün zaferi de Türkün zaferi olacaktır.
Tamda bunun olabilmesi için Öcalan, 27 Şubat’ta rahmetli Sırrı Süreyya Önder’e “Şüphesiz pratikte silahların bırakılması ve PKK’nin kendini feshi; demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir” notunu çağrı metni yanında okutmuştur. Kürtler bu defa artık sadece sözlerle, vaatlerle kandırılamayacak, aldatılamayacak ve aldanmayacaktır. Türk devleti Rojava’da Kürdün iradesini kabul ederek halisane niyetini göstermiş olacaktır.
Aksi bir durumun yaşanması durumunda. Suriye geneli, Rojava özelindeki durum ‘Kırmızı Başlıklı Kızla Kurdun Hikâyesinden’ farksız bir durum olacaktır. Kurdun dişlerini gören kırmızı başlıklı kız şüphelenecek, saldırı karşısında direnerek acil yardım çağrısında bulunacak. Komşular ve Orman bekçisi yetişerek kızla beraber Kurdu vuracak. Kırmızı Başlıklı Kızı kurtaracaklar. Ya böylesi bir senaryo ya da güçlü bir Türk ve Kürt Birliği.
Bu birlik Suriye’de de, Türkiye’de de kurulacak ve değişimin nişanesi olarak Yeni Bir Toplumsal Sözleşme imzalanacak. İşte Öcalan’ın 29. İsyan lideri olarak Kürt Sorununu darağacından alıp getirdiği nokta budur ve bu çok önemlidir. Bu analiz, bir dediği diğer dediğini tutmayan hatta boşa düşüren. Düşünce ve analiz gücü karmaşık iç ve dış dinamikleri çözmeye yetmediği için duygularıyla, dalgalı ruh hali, mevsim döngüsüne göre değişen duygu durumu yaşanıyor.
Gelinen aşamada Öcalan yaratıcı, yenilikçi, kalıplarla değil, kalıp dışı dışı düşünen, sabırlı, kalıplara sığmayan bir düşünce sistematiğine sahiptir. Öcalan’ın geleneksel perspektiften çıkıp, doğmatizmi yeni tipte çözüm süreci başlatıp halklaştırma-pratikleştirme hamlesini başlattı. Öcalan’ın ortaya koyduğu paradigma ve teorik tespitler onu dönemin büyük bir düşünce insanı haline getiriyor. Öcalan bu momentte; Kürtler ve Türkler için çok büyük bir şanstır. Öcalan’ın eksikliği, talihsizliği veya belki de en büyük şanssızlığı karşısında ki Kürt muhalefeti ile Türk Devlet ve iktidarının kendilerini kendi kalıplarına sımsıkı ve kopmazcasına bağlamış olmalarıdır.
Öcalan’ın her iki halk için kalıp dışı, farklı, aykırı, kutunun dışına çıkarak, denenmemiş, bilinmez, alışılmamış, gizemli, şoke edici, sarsıcı, put kırıcı, yeni bir perspektiften düşünerek yaratıcı düşünce ve önermelerde bulunması önemlidir. Yine kalıpların dışına ve düşüncenin dağına çıkarak her iki halk için barış, eşitlik ve demokratik hukuk zemininin yaratılarak norm devlete geçilmesine yol açması. Demokratik özgür bir topluma yol vermesi çok anlamlı ve çok çok değerli değil mi?
‘Bu hiçbir şeydir ve çok anlamsızdır’ diyenlere buyurun siz çok fazla bir şey de yapmayın. Oturduğunuz konfor alanından vazgeçin. Kürt, Kürdistan davasının rantını yemeyi bırakın ve Kürt halkı ve Kürdistan için ufak bir şeyde siz yapın. Sonrada Öcalan başta olmak üzere herkesi de eleştirin. Elbette herkes eleştirilebilir. Ama hiçleştirerek, küfür ve hakaretler edilerek değil. Yine doğrularını yani hakkını teslim etmeden eleştiri olmaz. Öcalan kaldığı kutu koşullarında bunu yaptı. Buyurun gerisini yapabiliyorsanız siz yapın, tamamlayın elinizi tutan mı var. Klavye kahramanlığı yapmak adına kutu kadar bir zindan hücresinde 26 yıldır tutulan ve 76 yaşındaki bir Kürt lidere kuru sıkı atıp tutmak ayıptır, günahtır ve zulümdür.
Zor olan barıştır, çözümdür, birlikte eşit, özgür, demokratik hukuk temelinde bir arada ve saygı çerçevesinde yaşamaktır. Türkünde, Kürdün de ortak çıkarı, gücü ve iktidarı buradadır. Kürtler ve Türkler birlikte kalıpları aşmalı ve omuz omuza hareket ederek zoru başarabilmeliyiz. Vatansız devşirme, sahte Türkçü ve ırkçılar ile sahte Kürt milliyetçileri bu süreci karalamak ve bozmak için ellerinden gelen her şeyi yapıyor. Yenilecek ve başaramayacaklar. Kürtler ve Türkler kendi yaptığı ve taptığı putlarını kırarak birleşecek ve hep birlikte kazanacaklar.
