Türkiye, Suriye iç savaşının başladığı 2011 yılından bu yana stratejisini Kürtlerin bir satütü elde etmemesi üzerine kurdu. Yani Suriye’de hiçbir şekilde yasal, siyasal, teritoryal ve yönetim gücü olarak herhangi bir hak kazanmasın. Kendi anavatanları, kendi topraklarında iktidar olma ve yönetim hakkını elde etmesin. Kendi-kentlerini, kasabalarını, köylerini özgürleştirmesin ve özgürce yönetmesin. Kürtler askeri ve siyasi bir güc olmasın ve asla zafer kazanmasın. Kürtlerin kazanmaması ve her alanda kaybetmesi için de, İŞİD dahil dünyanın en tehlikeli en barbar en vahşi örgütlerini eğitip-donatıp Kürtlerin üzerine sürdü. Kürtleri her haktan mahrum etmek üzerine savaş politikası ve siyasetini inşa etti. Bu stratejik savaş konsepti ile son 13 yılda tüm gücüyle, Kürt kazanımlarını yok etmek için sürekli saldırdı yine de başarı denilebilecek bir sonuç alamadı.
Türkiye; “Kürtlere engel olayım. Kürtler kazanımlar ve toprak elde etmesin. Elde ettiklerini genişletmesin derken de, kendi ekonomisini, siyasetini ve diplomatik gücünü çökertti, kendi-kendisine de en büyük darbeyi indirdi. En büyuk zararı da kendisine verdi. Trilyon dolarlarca parayı son kırk yılda Kürtlerle savaşa harcadı. Kürtlerde bu arada büyük zülüme uğradıkları için ABD ve Batı dünyasının desteğini ve dostluğunu kazandı. Büyük devletlerle politüik-diplomatik ilişki kurdu. Çıkarlarını Batılı güçlerle ortaklaştırdı. Türkiye ne kadar sorunu « yerel ve milli » tutmaya çalışsa da; Kürt sorunu Kürtlerin yaşadıkları parçalarda uğradıkları zulüm oranında giderek bölgesel ve küresel bir boyut kazandı.
Savaş ve şiddetle kalıcı hiçbir üstünlük elde edilemeyeceği defalarca kez görüldü. Zorbalığın ve silahın zaferi geçicidir. Kalıcı olan zafer ise politik ve diplomatik masa başındaki anlaşmayla kazanmaktır. Aslolan savaşın barbarlığı değil, barışın kalıcılığı, uygar, eşit, adil ve özgür yaşamdır.
Savaş, Türkiye toplumunu çürüttü, ahlaksızlaştırdı ve en nihayetinde de canileştirdi. Bugün bu toplumda yaşanan ve giderek artan caniyane kadın cinayetleri, ahlak, vicdan yoksunluğunu çarpıcı bir biçimde gösteren psikopatça sokak ortasında kendisinden güçsüz kadınları vahşi ve caniyane bir biçimde öldürmeler. Ekonomik kriz kaynaklı ve cinnet geçirip toplu intiharlar. Bu kirli savaşın ağır sonuçlarından bir kaçıdır.
Bu ve benzeri toplumsal travmalar, sosyal patlamalar kendilerini bu şekilde gerçekleştirmekle aslında anlayana alarm zillerini çaldırıyor. Bu ülke ve toplum ya savaşın yıkıcı ikliminden çok daha fazla nasiplenerek büyük bir çöküşü yaşayacak ya da barışın güvenli, sağlıklı ve müreffeh ikliminde yaşamak için doğru bir dönüşüm gerçekleştirecek.
”Cehenneme giden yol, iyi niyet taşlarıyla döşelidir.”
Etnik, toplumsal ve ulusal sorunlar, ancak pozitif bir akılla çözülebilir. Sosyal, etno ve ulusal sorunları aptallıkla çözmeye çalışıp sonuç almak mümkün değildir. Dünyanın en zeki insanı Einstein : “Delilik şüphesiz aptallıktan daha iyidir. Delilik var olmuş bir zekanın yok oluşudur. Aptallık ise var olmamış bir zekanın var olmamaya devam edişidir” demiştir.
Bilinen bir gerçekliktir; yumurta dıştan kırılırsa yaşam son bulur. İçten kırılırsa yaşam başlar. Zira önemli dönüşümler her zaman hep içten başlar ve gerçekleşir. Dış müdahale ancak iç dinamiklerle eşgüdüm haindeyse sonuç alabilir. Aksi halde yenilgiyle sonuçlanması kaçınılmazdır. Bu nedenle dış yara, dış çizik, dış düşman hiçbir şeydir. Ama iç yara, iç kanama ve iç düşman her şeydir.
Bu gibi tarihsel, toplumsal ve sosyal sorunların çözümünde iyi niyetle bile olsa atılan yanlış adımlar cehennem yoluna döşenen taşlara basarak yürümeye benzer. Suriye, bugün Türkiye’nin geleceğini belirleyecek bir saha durumundadır. Doğru adımlar yeni bir Suriye ve Türkiye’nin doğuşunun ebesi olabilir. Yanlış adımlar önce Suriye’yi yakar, parçalar. Sonra bu yangını Türkiye’ye taşır. Dolayısıyla hiç kimsenin ve hiçbir tarafın yanlış yapma lüksü yoktur.
Düşmanın bile zekisi makbuldür aptalı değil.
Bu ülkede tam bir asırdır kör bir Kürt düşmanlığı hakimdir. Bu siyaset ülkeye maddi, manevi olarak çok büyük kaybettirmiş ve kaybettirmektedir. Bugün mazlum Suriye Kürtleri, Suriye’nin en güçlü, en örgütlü, en çok acı çekmiş, en ağır bedeli ödemiş, en fazla ezilmiş hala da ezilen, en modern-laik ve en devrimci halkı durumundadır. Bu özellikleriyle sadece Suriye’nin değil aynı zamanda Ortadoğu’nun gelecek aydınlık dolu yüzüdür. Hiçbir güç bu gerçeği bugünden sonra artık değiştiremez. Gerçeğin gücü tüm güçlerden üstün, aydınlatıcı ve özgürleştiricidir. Yeni Suriye’de bu gerçek kendisini her ne pahasına olursa olsun uygulayacaktır.
Bugünden sonra Suriyede Kürtlere karşı yürütülecek bir savaş ve şiddetle kalıcı hiçbir üstünlük elde edilemez. Artık Suriye’de kalıcı olan zafer, siyasi olan ve masa başında kazanılan zafer olacaktır. Barışın kalıcılığı, eşit, adil ve özgür yaşam gerçekliği mutlaka ama mutlaka kazanacaktır. Evet belki geçici kayıplar yaşanacak ve yaşanıyor da. Ama bu durum genel gidişatı değiştiremeyecektir. Geneldeki durum Kürtlerin artık üzerlerindeki ölü toprağını attığı gerçekliğidir.
Önümüzdeki günlerde DEM Parti’nin İMRALI’ya gidecek. Sayın Öcalan ile görüşecek. Görüşme sonrası Türkiye siyasi iklimin olumlu yönde değişme olasılığı artabilir. bugün tüm Kürdistan, Türkiye, Ortadoğu ve Uluslararası toplumun tüm dikkati, Suriye ve Rojava’da yaşanan gelişmelere yönelmiş durumda. Tüm dünyadan “Türkiye’nin Kürt Sorununu Çözmesi” çağrıları yankılanıyor ve tüm taraflar yaşanan gelişmelere pür dikkat kesilmiş durumdadır.
İmralı’da bulunan Sayın Öcalan’ın yapabileceği bir açıklama; Kürdistan, Türkiye, bölge ve dünya kamuoyunu ilgilendireceği açıktır. Yine PKK’ye yönelik belki de emir-talimatları ile yaşanan sürece ön açıcı bir biçimde müdahil olacağını, Türkiye ve Rojava’da kalıcı barışın sağlanmasında katalizör rolü ve görevini oynayacağını rahatlıkla öngörebilir ve söyleyebiliriz.
Sayın Öcalan Suriye sahasını en iyi bilen dünyadaki tek yaşayan liderdir. Yeni Suriye’nin inşasında kendisine tüm dünyanın ihtiyacı var. İnanıyorum ki, bu süreçte akılla ve bilgece hareket eden Kürt halkı ve Kürt hareketi, akılcı davranmayı beceren Türk halkı ve devleti ile kalıcı bir barış sağlamayı başararak hep birlikte kazanacaktır. Hiç kimse Türkiye’yi hafife almamalı. Türkiye’nin ağırlığını yok saymamalı ve Türkiye’nin Suriyede bugüne kadar oynadığı oyun bozucu rolünü unutmamalıdır.
Türkiye bundan sonra Suriye’de oyun bozucu değil, oyun kurucu bir rol oynayacaktır. Kürtlere karşı anlamsız kör bir Kürt düşmanlığı sergileyenlerde akıllanacak ve akıl ile barışın güvenli, sağlıklı, müreffeh liman ve ikliminde yaşamak için tüm taraflar doğru bir dönüşüm geçirerek onurlu ve kalıcı bir barışı gerçekleştireceklerdir.
Bugün artık eski Kürtler yok. Günümüzdeki gerçeklerin dünyası bambaşka. Yeni bir gün yeni şeyler söylemek gerekiyor. Dünün kafa kesici İŞİD’li Muhammed El Colani (Ahmet El Şarra)’sı bugün Şam’ın ve yeni Suriye’nin Başkanı. Kürtler ve Türkler kendi sorunlarını kendi aralarında medeni bir biçimde çözecekler. Türklerin büyük devlet olmaktan doğan gücü ile Kürtlerin aydınlık yüzü yeni Ortadoğu’da gerçek anlamda pozitif bir değişim ve dönüşümü iç dinamiklere dayalı olarak başlatacaklar.
ABD’nin yeni Başkanı Trump, Türkiye’nin Kürt Sorununu çözmesi şartıyla ‘yeni’ kurulacak Suriye ve Ortadoğu’da Türkiye’ye Biden’ın aksine rol vermek istiyor. Bunu da “Erdoğan çok akıllı, çok zeki ve dostum” diyerek açıkladı. Şimdi sırada Kürtlerin ve Türkiye’nin Barışı var. General Mazlum’da rahmetli büyük Şeyh Maşuk El Xaznevi’nin değerli oğlu Dr. Şeyh Mürşid El Xeznevi’yi kabul ederek kendisiyle yaptığı 3 saatlik çok önemli görüşme esnasında. PKK’ye zor günlerinde kendilerini desteklemelerinden dolayı teşekkür etti. “Suriyeli olmayan PKK’liler artık isterlerse buyusunlar gidebilirler” dedi. Yani diplomatik bir dille, çok nazik ve kibar bir biçimde PKK’lilere dönüş yolunu gösterdi. Türkiye’nin en önemli şartını yerine getirdi. Bu çok önemli bir gelişmeydi.
Artık yeni Suriye’nin inşasına geçilecek. General Mazlum yeni Suriye’nin inşasında çok büyük bir adım attı. General Mazlum yeni Suriye yönetiminde tıpkı Mam Celal’in Irak’ta oynadığı rol gibi bir rol oynayacak. Türkiye’nin ikinci büyük şartı. Silah bırakma meselesi artık yeni Suriye Ordusu içerisinde YPG ve YPJ’nin yer alması ile çözülecek. Bunu ABD-AB-BRİTANYA-ÎSRAİL yeni Suriye yönetimi ortaya çıkan mevcut haritanın üzerinden şekillenecek siyasi ve idari yapı çerçevesinde hep birlikte çözecekler.