Makaleler

ALİ CANDAN: DEVLETTE GÜÇ ÇATIŞMASI Ve HDP’NİN KAPATILMAK İSTENMESİ


Siyaset, karanlıkta yol almaya benzer. Eğer her şeyi doğru temelde öngörebiliyor, kestirebiliyor ve havayı koklayabiliyorsan, karanlıkta da yol alabilirsin. Öngörün, kestirme gücün ve havayı koklama yeteneğin yoksa gündüzün ortasında bile siyasette  yürüyemez ve  kaybedersin. Bu perspektifle baktığımızda Türkiye’nin güçlü bir değişim arifesinde olduğunu söyleyebiliriz. Her değişim eski, çürümüş ve aşılan sistemin içinden yepyeni ve umut vadeden dip diri dinamik bir sistemin sancılı doğuşu ile gerçekleşir. Bugün yaşananlarda yeni sistemin doğum sancılarıdır.

 

Türkiye’yi bugüne kadar adına perdeleme amaçlı “derin yapı, derin devlet” denilen bir atanmışlar konsensüsü yönetiyor. Bu gizli yönetim içinde seçilmiş Başkan ve birkaç önemli bakan ve vekil de yer alıyor. Bu yapı Başkanı devletin sözcüsü, iç ve dış temsilcisi görüyor. Bunun ötesinde seçilmiş bir Başkan’a başka bir önem atfetmiyor. Çünkü bu yapı ve üyeleri kendisini seçilmiş başkandan daha üstün ve yetkili görüyor. Bu gizli devlet yapısının temsilcileri AKP dahil olmak üzere bütün sistem partilerin içinde varlar. Partileri mevcut düzene bağlarlar. Yeri gelir parti liderlerini Menderes örneğinde olduğu gibi düzen dışına çıktığı gerekçesiyle asarlar. Yeri gelir parti liderlerini tıpkı Türkeş, Erbakan, Demirel, Ecevit örneğinde olduğu gibi hapse yollarlar.

 

Kendini doğrudan devletin sahibi gören bu dar çekirdek devlet yönetimi, Kürtlerin en büyük düşmanı konumundadırlar. Kürtlere olan düşmanlıkları uzlaşmazdır. Bunlar sadece Kürt partisi HDP’yi değil Kürdün varlığını bile düşman olarak görürler. Bugün AKP-Erdoğan ile yol yürüyorlar. Kürde birlikte vuruyorlar. Ama yarın AKP-Erdoğan’a da düşman olur ve onları da  hedef tahtasına koyarlar. Bu gün MHP-AKP iktidarıyla ortak çalışıyor yarın politik dengeler değiştiğinde tersten muhalefete ortak çalışırlar. Ama görüldüğü kadarıyla bu yapı, iki önemli gelişmeye kilitlenmiş durumda. Birincisi 16 Haziran’daki Biden-Erdoğan görüşmesi ve buradan çıkacak sonuçlar. İkincisi HDP’ye Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca yeniden kapatma davası açılması ve bunun sonucunda yaşanacak gelişmeler. Bu ikisi değişimin iki önemli göstergesi ve sonbaharda erken seçime gidileceğini işareti olarak okunabilir.

 

Bugün devletin politik stratejisini oluşturanlar Kürt sorununda tek bir merkez gibi hareket esteler de aralarında bir kısım farklılıklar bulunuyor.  Bunlar kamuoyunda tartışıldığı üzere Avrasyacı ve batıcı diye iki ayrı gruptan bahsedilmektedir. İki kanaat devlete hakim olmak ve devletin yönünü tayin etmek için yol ayrımına gelmiş ve aralarındaki zorunlu uzlaşma bozulmuş durumdadır.  Bu iki blokun politik temsilcileri arasındaki rekabette kimin ön plana çıkacağı hiç şüphesiz ki iç politik dunum ve bölgesel-küresel dengeler etkili olacaktır. Ayrıca AKP içerisindeki temsilcileri arasında da bir rekabetten bahsedebiliriz, Berat Albayrak, Hakan Fidan, Süleyman Soylu ve Hulusi Akar gibi isimler arasında özellikle Erdoğan sonrası bir liderlik savaşı var.   

 

Sedat Peker’in 9. Video’ya kadar olan ifşaatlarına baktığımızda Peker’in, dışlanması ardından bu güç odakları arasındaki iktidar savaşı sarkacında mütemadiyen değişen ittifak ilişkileri ve rekabeti oluşturan çelişkiler çok daha konuşulmaya başlanacak.  Tasfiye edilmek istenen Peker değil Peker’in temsil ettiği güç odağıdır. Gelişmelerin gösterdiği ise tersine AKP-MHP ittifakının çok daha ciddi darbe aldığını gösteriyor.  Peker’e önemli bilgilerin akması bir tesadüf değildir. Peker’e önemli bilgilerin ve belgelerin aktarıldığı, bir bakıma her türlü lojistik yardımın sağlandığı böylelikle karşı saldırıya giriştikleri söylenebilir.   Bu  çatışmada Avrasyacı kanadın ciddi bir güç kaybına uğrayacağını söylemek müneccimlik olmaz. Sedat Peker, Batı-ABD yanlısı kanatta yer aldığını her fırsatta gösterdi. Ama bir muharebeyi kaybetmekle savaş kaybedilmez. Taraflar daha çok iç çatışma yaşayacak.

 

Yargıtay Cumhuriyet Baş Savcısı ya da herhangi bir savcı, söz konusu iddialarla ilgili herhangi bir soruşturma açtı mı? Kamuoyuna yansıdığı kadarıyla böyle bir durum yok.   Kamuoyunda emekli ya da halen görevden olan devlet görevlileri, bakan, vekil ya da bunların çocukları hakkında üst düzey bürokrasiden bazı yetkililerin adının karıştığı, cinayet, adam kaçırma, uyuşturucu ticareti, kara para aklama, FETO borsası tabiriyle adlandırılan mala mülke çökme, rüşvet vb iddialarla suçlanan kimseler hakkında hiçbir soruşturma açılmadı dahası açtırılmasına izin verilmiyor.   Ancak HDP’nin kapatılması için uydurma delillerle açılan ve Anayasa mahkemesi tarafından reddedilen davanın hemen ardından ikinci bir dava açıldı mı? Açıldı. Pervin Buldan, salı günkü grup toplantısında, “Ne zaman pislikleri ortaya dökülse akıllarına HDP, Kürtler geliyor. Bu iktidarın anayasa ve hukuku rafa kaldırması bugünler içinmiş. Mafyaya sıfır soruşturma, HDP’ye kapatma” dedi. Devlet destekli çetelerin terörüne en ufak bir yasak ve ceza yok. HDP ve yöneticilerine kapatma yasağı ve cezalar kesintisizce işliyor. Vurun HDP’ye gündemi değiştirin. Böylelikle Peker’in yarattığı 10 şiddetindeki deprem unutturulmaya çalışılıyor.

 

HDP’yi kapatsalar da bugüne kadar olduğu gibi yöneticilerini tutuklasalar da HDP’in üzerinde yükseldiği toplumsal dinamik kendisini yeniden var eder. Ancak bugün iktidar gücünü elinde tutan AKP, iktidarı kaybettiği andan itibaren politik olarak tasfiye olur ve hatta kendileriyle birlikte devleti yönetenlerin hedefi haline gelir.  Gerekçe çoktur. Örneğin ilk fırsatta çözüm sürecinde HDP-PKK ve ÖCALAN ile yürüttüğü barış ve çözüm görüşmeleri üzerinden AKP’yi hedef tahtasına koyabilirler.  HDP geleneğini oluşturan siyasal hareketler, kapatılma deneyimlerini iyi biliyorlar ve kısa sürede önlem alabilirler. Ancak çıkarlar ittifakına dayanan AKP için bu geçerli değildir. Halk HDP geleneğini yalnız bırakmaz sahip çıkar. Ama çıkarları için AKP’den olanlar, yarın ilk kaçanlar olacaktır. Yani AKP’nin politik sonu; ANAP, Doğru Yol, DSP benzeri partiler gibi olacaktır. HDP olunca her türlü hukuksuzluğa ses  çıkartmayanlar yarın aynı uygulama kendileri için gündeme geldiğinde kaybetmekten başka şansları olmayacaktır.

 

Sedat Peker; “çantalar dolusu para’ verdiğini iddia ediyor. Kimlerin nereye çöktüğünü yer, tarihi olarak açıklıyor. Yargı mensubundan politikacılara kadar birçok isim veriyor. Ancak iktidardan hiçbir açıklama yok.  Ancak iktidarın geçmişte denediği ve sonuç aldığı ‘susma’ gibi yöntemler artık etkili olamıyor.

 

Sedat Peker’in hakkında ‘suç örgütü lideri’ iddiasından bağımsız olarak ileri sürdükleri dikkate alınarak  savcılar harekete geçmeli ve gerekli soruşturma başlatılmalıdır. Temiz toplum-temiz siyaset bunu gerektirir. Aksi taktirde adaletsizlik devlete, topluma ve sisteme yön verir ve çürüme o zaman egemen olur. Kaybeden bütün toplum olur.

suçlular yargılanmalı. Adalet yerini bulmalıdır.