Güncel HaberlerMakaleler

ALİ CANDAN : KÖR’ÜN FİL TARİFİ “ÖLÜ AT TEORİSİ KÜRT-TÜRK ÇÖZÜMÜ


Mevlâna, meşhur ‘körlerin fil tarifini’ Mesnevi adlı yapıtında şöyle anlatır: “Fil aslında bütündür, ama kör insanlara ‘bu nedir’ diye sorduğunuzda, biri bacağını tutar ‘ağaç’ der, biri burnundaki hortumu tutar ‘su oluğu’ olduğunu söyler, biri kulağına dokunur ‘yelpaze’ der… Hiçbiri bütünü tarif edemez; ‘bu fil’ diyemez.” Yine Budizm’de yaygın anlatılardan biri de bu körlerin fil tarifidir. Kralın emriyle getirilen doğuştan altı kör adam, filin farklı yerlerine yönlendirilir. Fili tutmaları ve tuttukları şeyin neye benzediğini tarif etmeleri istenir.

Kuyruğu tutan, “Fil bir halata benziyor,” der. Hortumunu tutan, yılana benzetir. Dişlerini tutan, “Fil, mızrağa benziyor,” der. Gövdesini tutan, duvara benzetir. Kulağını tutan, yelpazeye; bacağını tutan kör ise ağaca benzetir.

Zihinlerinde filin bütünsel bir resmi olmadığından, elleriyle deneyimledikleri şeyin ne olduğunu doğru şekilde değerlendiremezler.

Bu örnek, doğru bilgiye ulaşmak ve yanlış sonuçlardan kaçınmak için bütüncül bir yaklaşımın önemini gösterir. Tıpkı hayatta ve siyasette olduğu gibi, gerçekleri kavrayabilmek için çok daha geniş bir perspektifle bakmayı; araştırmayı, incelemeyi ve bilimsel kuşku yönetimiyle yaklaşmayı öğrenmeliyiz. Bilimsel bir temelde uyanık ve dikkatli olunmalıdır ki, körlerin fil tarifi örneği gibi yanlış teşhis, tasvir, tarif ve çözümlerle karşılaşmayalım.

Türkiye’nin kör Kürt düşmanlığı da tam olarak körlerin fil tarifi örneğine benzer şekilde sonuçlar doğurmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Halkı, Kürt Meselesi’ni ve Kürt Halkı’nın gerçekliğini bütüncül bir şekilde görüp ele almalıdır. Zihinsel bir değişim ve dönüşüm yaşanmalı ki bu kör Kürt düşmanlığından ve körlerin fili tarif etme benzeri yanlış anlayıştan kurtulunsun. Böylece bu konuda gerçek bir çözüm ve barış sağlanabilir.

Uzun bir süredir hasta yatağında istirahat ettiği söylenen iktidar ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, canlı görüntüsü olmasa da dolaylı ve doğrudan mesajları ile telefon trafiği üzerinden yürüttüğü “İç Barış’ı sağlama” çabası önemli bir girişimdir. Ancak, meselenin özünü yanlış tarif etmek, tespit ve çözüm önerilerinde hatalar yapmak, bu çabayı etkisiz kılmaktadır. Tıpkı körlerin fili tarif etmesi gibi, Kürt sorununu yalnızca filin kuyruğundan tutarak “halata benziyor” dercesine yanlış anlamlandırılmaktadır.

Daha önceki iki yüz yıllık acı dolu inkâr, asimilasyon, isyan, tenkit, tebdil ve tehcir tecrübeleriyle denenmiş, ancak sonuç alınamamış yöntemler tekrar gündeme getirilmektedir. Bu durum, Kürt sorununu şiddetten arındırma gibi haklı bir talebi desteklerken, sorunun özünü anlamaktan uzak bir yaklaşımı da beraberinde getirmektedir. Bu, eşyanın tabiatına aykırıdır.

Devlet ve hükümetin Kürt sorununun çözümüne yönelik durumu da farklı değildir. Bölgesel güç dengelerinin değiştiği ve Türkiye’nin bu değişimden en çok kör Kürt düşmanlığı üzerinden etkilendiği bir dönemde, Bahçeli’nin yaklaşımından pek farklı bir tutum sergilenmemektedir. İç ve dış politikada “Ölü At Teorisi” olarak adlandırılabilecek bir kör Kürt düşmanlığı stratejisi sürdürülmektedir. Ancak bu strateji, sürdürülemez bir noktaya gelmiştir.

“Ölü At Teorisi” şu şekilde özetlenebilir: “Ölü bir ata bindiğinizi fark ettiğinizde, en iyi strateji attan inmektir.” Ancak modern iş, eğitim ve hükümet sistemlerinde bu basit çözüm yerine daha karmaşık ve etkisiz yöntemler tercih edilmektedir. Örneğin:

  1. Daha güçlü bir kırbaç satın almak,
  2. Sürücüleri değiştirmek,
  3. Atı ölümle tehdit etmek,
  4. Atın incelenmesi için bir komite oluşturmak,
  5. Ölü atların da dahil edilebilmesi için standartları düşürmek,
  6. Ölen atı “yaşayan engelli” olarak yeniden sınıflandırmak,
  7. Ölü atı sürmek için dışarıdan taşeron kiralamak,
  8. Daha hafif binicilerle performansı artırmaya çalışmak,
  9. Ölü atın beslenmesine gerek olmadığı için daha az maliyetli olduğunu savunmak.

Bu tür yöntemler, başarısız bir stratejiyi sürdürmekten başka bir işe yaramaz. Türkiye’nin iç ve dış politikada sürdürülemez hale gelen kör Kürt düşmanlığı, ülkenin varlık-yokluk meselesi haline gelmiştir. Bu stratejiden vazgeçilmesi, sahte gurur ve üstünlük psikolojisinden kurtulmayı gerektirir. Kürtleri eşitler hukuku temelinde kabul etmek, gönüllü birlik sağlamak için yasal ve anayasal düzenlemeler yapmak şarttır.

PKK’nın silahlarıyla siyaseti gölgelememesi ve kendini feshetmesi, siyasetin doğal mecrasında akması için gereklidir. Aynı şekilde devlet de bu sürecin önünü açmalı, Kürtleri farklı arayışlara itmekten vazgeçmelidir. Kürtler kendi “Ölü At”larından inmiş ve strateji değiştirmiştir. Şimdi sıra Türklerin stratejik değişimindedir. Ya Türkler de “Ölü At”larından iner ya da Kürtler, Türklerle ortak yaşamın “Ölü At’a binmek” olduğunu fark eder ve bu birliktelikten vazgeçer. Süreç, hiçbir oyalamayı ve zamana yaymayı kaldıramaz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir