Güncel HaberlerMakaleler

ALİ CANDAN: TÜRKİYE’DE MUHALEFET SORUNU VE DEĞİŞİM


Türkiye’de iktidardan daha ciddi, öncelikli ve önemli bir anti demokratik muhalefet sorunu var. Bu sorun doğru anlaşılıp çözülmeden ülkenin demokratikleşmesi ve özgürlükler ülkesi olması bir hayaldir. Türkiye muhalefeti önümüzdeki seçimi kazanıp iktidar olacağını düşünüyor ve belli ki iktidar olunca kendisine karşı eleştiren, sorgulayan, duyarlı ve demokratik bir toplum istemiyor. Eğer öyle olmasaydı; sosyal medyaya sansür yasasının meclisten geçmesine blok halinde ve tam kadro karşı çıkar hayır oyu verirdi.

 

Kemal bey, halka iktidara gelirse türban takmayı yasayla koruma sözü verdi. Aynı anda İran’da, Kürt kızı Jîna Mahsa Emin’in; işkenceyle katledilmesine sebep olan, kadınların saçlarını kapatan türbanı İran’lı kadınlar çıkarıp yakıyordu. Jîna tüm dünya kadınları için kadın, yaşam ve özgürlük sembolü oluyor. CHP’de türbanı yasayla koruma andı içiyor. Kadınların türban isyanı İran’ı yıktı ve yıkıyor. CHP kurucusu Atatürk’ün ‘muassır medeniyet’ hedefini yok sayıyor. Tıpkı Atatürk’ün Nisan 1920’de Melis’in açılışında “Kürdistan’a özerklik verilmesi gerektiğini” açıkça söylediği konuşmasını yok saydığı gibi. Madem öyle çıksın Kürtlere yapılan zulmü ve vahşeti de kınasın. İktidara gelince Kürtlere yapılan zulmü, haksızlığı, hukuksuzluğu ve uygulanan eşitsizliği de yasal güvenceyle sonlandırma sözü versin.

 

Diyarbakır’da Hüda Par’ın düzenlediği “Alimler Buluşmasına” katılan katılımcıların ülke adları yazılırken; Kürdistan adının yazılmasına Türkiye’den katılan Yusuf Kaplan adlı sözde alim; “Suriye, Irak, İran, Afganistan bizim kardeşimiz onlarda bizim ülkemiz. Kürdistan diye bir ülke yok. Kürdistan ismini yazmanız bizi rahatsız ediyor. Zora sokuyor bu bölücülüktür” vb diyerek tepki gösterip hakaretlerde bulundu. Bu buluşmaya katılan Afganistan temsilcisi ise, Rudaw’a “biz Kürdistan’ı tanıyoruz. ABD ile de artık düşman değiliz” diyor. Taliban bile değişime uyuyor, değişiyor. Dün düşman dediği ABD’yle bugün artık düşman değiliz diyor. ABD’den beklenti ve taleplerini sıralıyor. Taliban uluslararası siyaseti öğrendi ve uyguluyor. Değişime kendi cephesinden ayak uyduruyor. Ama Türkiye, Türk sağ-sol siyaseti, dindarı, dinsizi, aydını bir türlü değişmedi ve değişmek istemiyor. Kürt siyaseti de değişimi yanlış anlıyor. Kürdü istemeyen iktidar ve muhalefete, Türk aydın, alim ve siyasetçilerine yamanmayı, yanaşmayı değişim ve ilerleme sanıyor. Oysa bu tutum ve davranış değişime ayak diremenin bir diğer adı oluyor. Türk devleti, hükümeti ve muhalefeti değişme karşı adeta taş kesiliyor.

 

Türkiye’nin iktidarı ve muhalefetiyle ayrımsız bir şekilde topyekûn bir zihniyet devrimine, değişimine ihtiyacı var. Eğer bu zihniyet değişimi gerçekleştirilemezse; er veya geç bu ülke gerçekler duvarına çarpar. Gerçeğin aydınlatıcı, açığa çıkarıcı ve akıllandırıcı gücü ve etkisi vardır. O nedenle gerçekler gizlenemez ve yok edilemez. Gerçekler günü geldiğinde acımasız hükmünü icra eder. Tüm dünyada, bölgemizde ve Türkiye’de çok büyük ve sarsıcı bir değişim rüzgârı esiyor. 3. Dünya paylaşım savaşı yaşanıyor. Bu savaş çok farklı bir savaş. Lokal düzeyde askeri, biyolojik, ticari ekonomik, jeo-politik, jeo-stratejik, diplomatik, uluslar, uluslararası sistem, güç ve hakimiyet savaşı şeklinde gerçekleşiyor. Gelecek beş on yıl içinde birçok devlet bu yeni paylaşım savaşı sonunda yıkılacak ve bu devletlerin yıkıntıları arasında çok sayıda yeni devletler kurulacak. Türkiye’de devlet, iktidarı ve muhalefetiyle bu gerçekler karşısında başını deve kuşu misali kuma gömmüş ve hiçbir şey yokmuş gibi ‘görmedim, duymadım ve bilmiyorum’ diyerek üç maymunları oynuyor. Bu halleriyle yel değirmenine saldıran Don Kişot ve yaveri Sanço Pançoyu andırıyorlar. Değişim karşısında duvar örüyorlar. Afganistan’dan bile geri durumdalar. İktidar değişime karşı direniyor ve kendi çıkarları gereği değişimi istemiyor olabilir ve bu anlaşılırdır. Peki, muhalefete ne oluyor. Bu durumda muhalefete ne demek gerekiyor. Muhalefet seçimi kazanıp iktidar olursa; Türkiye’yi yüz yıl önceye yani Atatürk’ü şeklen taklit etmenin bir milim bile ötesine götüremez. “Gazi şöyle asil dururdu, şöyle bakardı, yerdi, içerdi, otururdu, kalkardı, dans ederdi, severdi, diplomattı, askerdi, siyaset duayeniydi, çapkındı, baş öğretmendi, çağdaştı, medeniydi” diyerek tam bir asrı devirdiler. Taş üzerine taş koymadılar.

 

Atatürk’ün çağdaş medeniyet hedefini bırakalım aşmayı, anlama ve uygulamaya gelince onlarda tıpkı Atatürk gibi davranıyor. Atatürk’ün dediklerini değil yaptıklarını yapıyorlar. Atatürk Dersim, Zilan, Koçğiri, Ağrı, Şeyh Sait isyanlarını katliamla bastırdı. Sonra çıktı en çağdaş, en medeni, en süslü, en pozitif ve en bilimsel aforizmaları söyledi. Kemalistler yüz yıldır onu takip ve taklit ettiler, ediyorlar. Atatürk’ün yaptıklarından bir milim ilerliye  gidemiyorlar. Taklit haliyle aslını aratıyor. Atatürkçü kesilen, kendine Kemalist’im diyen taklitçi, şekilci ve gardırop Atatürkçülerinin siyasetçi kesimi, sırf seçimde muhafazakâr dindarların oyunu almak için Atatürk’ün kaldırdığı peçeyi bile türban olarak yasallaştırmayı, Atatürk’ün kurduğu CHP adına vaat ediyorlar. Ülkeyi tam bir asır geriye götürmenin peşindeler.

 

Çok enteresandır ki; çağdaş, medeni, uygar batı dünyası, türbanını çıkarıp yakan Kürt, Belluc, Azeri, Türkmen ve Fars kadınlarının yanında dururken Atatürk’ün Partisi ve Kemalist’ler seçmene türbanı yasal güvenceye almayı vaat ediyor. Gardırop devrimcisi Kemalistler; Jîn, Jîyan, Azadi diyen çağdaş medeniyetin temsilcisi ve insanlığın hayranlık duyduğu kadınları; sırf Kürtler diye ısrarla görmüyorlar ve yok sayıyorlar. Tam da işte bu nedenle seçimi muhalefet kazanamayacak. Çünkü Erdoğan’ın karşısında; Erdoğan’dan daha cesur, ilerici, değişim yanlısı, demokrat, eşitlikçi ve özgürlükçü bir lider ve muhalefet partisi yok. Kılıçtaroğlu neden yıllardır değişmiyor. Çünkü cesur yürekli bir aday yok. Muharrem İnce’yi gördük. Seçim akşamı korkudan ortadan kayboldu. O günden sonrada iktidarın eski Baro Başkanı Metin Feyzi’den sonra muhalefetten devşirilmiş ikinci has adamı oldu. Muhalefet partileri içindeki hemen hemen herkes sinmiş vaziyette. Seçim sabahı yeniden hep birlikte patates, soğan hoş geldin Erdoğan diye atılan nidalarla uyanacak bu ülke. Çünkü mevcut liderler içinde hiç kimse Erdoğan kadar ne türbanı savunabilir. Ne türbandan nemalanabilir. Ne de mütedeyyin dindar kesimi etkileyebilir. Liderler arasında kim kendi düşüncelerini ve inancını Erdoğan kadar etkili savunabiliyor. Kendi düşünce, inancı etnisitesini savunamayan bir insandan bir halkı ve o halkın hayati çıkarlarını savunmasını beklemek aptallık değilse nedir peki. Seçim sathi mahallinde para muslukları açılacak Türkün karnı doyurulacak ve oyları alınacak. Kimse merak etmesin. Çin ata sözü derki: “Değişim rüzgârları esince, aptallar duvar örer, akıllılar yel değirmeni yapar.” Artık kim akıllı kim aptal göreceğiz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir