Mersin’de ‘polis evine’ yönelik yapılan silahlı eylem Demirtaş ve HDP tarafından kınandı. Eylemin kınanmasına ilişkin HPG’nin yaptığı açıklamanın daha sonra Duran KALKAN’ın bir tv kanalına vermiş olduğu röportajın yansımaları oldu. Eş zamanlı olarak Lekolin sitesinde Alişêr PİRAN isimli yazarın Demirtaş’ın merkezinde olduğu yayınlanan makalesiyle ile sorun çok daha boyutlanarak arttı.
Bugün Demirtaş’ın merkezde olduğu HDP içerisinde ortaya çıkan bir bakıma ‘geçici bir iç kriz’ olarak tanımlayacağımız sürecin bir kısım yansımaları olacaktır. Bu nedenle sürecin çok yönlü ve doğru okunması, en az tahribatla aşılması için çözüm odaklı bir kısım politik adımların atılması kaçınılmazdır.
Kürt Hareketinin böyle bir yazı üzerinden Demirtaş’ı hedef almaz.
Bugünkü krizinin merkezinde Lekolin sitesinde yayınlanan ve doğrudan Demirtaş’ı hedefleyen ve ‘ihanetçi’ gören makaledir. Kamuoyunda yansıtılan şu: söz konusu internet sitesi ‘Kürt hareketinin resmi görüşlerini yansıtmaktadır. Bu sitede yayınlanan yazı kişi ismiyle de olsa resmi bir görüşü yansıtıyor ve bağlayıcıdır.” Öncelikli olarak bu algının düzeltilmesi gerekir, sitenin kendisi incelendiğinde Kürt Politik Hareketiyle’ doğrudan bir bağı bulunmuyor ve bu nedenle orada yayınlanan görüşler ‘resmiyeti’ değil kişileri bağlamaktadır. Bu nedenle söz konusu sitenin Kürt Politik Hareketinin görüşlerini yansıttığını söylemek bana pek doğru gelmiyor. Çünkü Kürt Hareketinin görüşleri -doğru veya yanlış değerlendirelim- kendi temsilcileri tarafından açıktan dile getiriliyor. Demirtaş’ın görüşlerine yönelik bir kısım eleştirilerinin olduğu ve hatta sert bir üslup kullanıldığı yapılan açıklamalardan anlamak zor değil. Ancak Kürt Hareketinde Demirtaş’ı politik olarak adeta ‘düşman’ kategorisinde gören doğrudan veya dolaylı bir değerlendirmesi söz konusu değil. Benim edindiğim izlenim böyle. Sorunun doğru anlaşılması ve gereksiz yorum veya ithamların yapılmaması için sitenin yayın politikası veya bağlayıcılığı bakımından site yöneticileri tarafından kamuoyuna bir açıklanma yapmaları gerekir. Yaparlar mı? Bilemeyiz.
Yazının içeriğine dair neler söylenebilir
Yazarın yapmış olduğu değerlendirme, ne bir analiz yazısıdır ne de bir politik perspektif içeriyor. Tamamen Demirtaş üzerinden HDP’yi iç tartışmaya, krize teşvik eden, Demirtaş’ı yalnızlaştırıp sistem güçlerinin hedefi haline getiren, HDP kitlesi arasında güvensizlik yaratmayı hizmet eden bir yazı özelliği taşıyor. Yazının sahibi kişi ‘radikal-devrimci’ bir perspektif sunmuş gibi algı oluştursa da politik ve toplumsal mücadeleye ve amaca hizmet etmeyen bir yazı kaleme almış. İktidarı ve devlet muhalefetini temsil eden medya gruplarının tam bir koru halinde bu yazıyı kullanarak ‘Demirtaş’ı sahiplenme adı altında aslında Kürt Hareketini politik olarak etkisizleştirmeye çalışmaları bir tesadüf olmadığı gibi yazar belki farkında olmadan buna zemin hazırlamıştır. Ayrıca yazarın Demirtaş’ın ‘cezaevinde teslim olduğu, ihanetçi ve münafık olduğu’ iddiası hiçbir gerçeklikle ilgisi olmayan bir profili anlatıyor. Mahkeme sürecini izleyenler Demirtaş’ın politik tutumunu çok net olarak görüyor. Yazarın Demirtaş ile özellikle Kürt toplumu arasındaki ruhsal bağın neden bu kadar güçlü olduğunu anlayacak durumda olmadığını söyleyebiliriz. Yazı aslında Öcalan’ı sahiplenme olarak yazılmış ama esasen Öcalan’ı tartışmalı hale getirdiğinin farkında değil. Demirtaş’ın bazı görüşlerine yönelik eleştiri yapmak yerine Demirtaş’ı ‘hain’ ilan ederek kendi iddialarının tamamını da boşa çıkartmış.
Demirtaş, Öcalan’ın alternatifi bir lider midir?
Belki de bilinç altının dışa yansımasının en somutlaşmış hali ‘Öcalan’a karşı Demirtaş’ın ön plana çıkartılma’ algısıdır. Kürt Hareketinin Öcalan hassasiyeti nedeniyle reaksiyoner bir tutum alma eğilimi her zaman gündemde olan bir husustur. Demirtaş bir lider mi? Evet Demirtaş, Türkiye’nin legal siyaset alanında olan, sistem içinde politika yapan bir liderdir. Her Parti Başkanı gibi belirli bir etki alanı olan, politika üreten bir lider olarak kabul görüyor. Bulunduğu konum bakımından bunun çok doğal olduğunu hemen herkesin bildiği ve kabul ettiği bir durum.
Öcalan ise tersine ideolojik sistemi oluşturan stratejik bir lider olarak görülüyor. Öcalan’ın oynadığı veya oynayacağı rol ile Demirtaş’ın sistem içerisinde oynadığı rolü karıştırmak, karşı karşıya getirmek esasen Öcalan’a biçilen rolün kavranmamasıdır. Öcalan tecrit altında uzun zamandır ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmüyor. Bunun temel nedeni Öcalan’ın Ortadoğu coğrafyasında Kürtler üzerindeki etkisidir. Çözüm sürecinde Öcalan’ın rolü çok net olarak görüldü. Devlet, Kürt sorunun bütünlüklü çözümünde Öcalan faktörünü yani rolünü çok iyi biliyor. Bu nedenle ‘Çözüm Süreci’ denilen dönemde, Kandil ile İmralı arasındaki dolaylı iletişime izin verilmesinin temel nedeni Öcalan’ın çözümdeki etkisiydi. Örneğin Kuzey Doğu Suriye’deki politik gelişmelere müdahalede Öcalan rol oynayabilir, devlet Öcalan ile bu konuyu müzakere edebilir. Ama Demirtaş’ın böyle bir rolü olmaz ve kendisinin de öyle bir rolü üstlenmek gibi bir iddiası yok.
İktidar ve muhalefet medyasının ‘Demirtaş, Öcalan’ın yerini alacak’ gibi politik gerçeklikle ilgisi olmayan iddiaların nispeten etkili olduğu anlaşılıyor. Bu iddia tamamen manipülasyondan ibaret olup, Demirtaş’ın Öcalan’dan rol çalmak gibi bir derdinin, iddiasının ve yöneliminin olmadığını Demirtaş’ın yazılarını takip edenler çok net olarak görür.
Demirtaş; Demokratik Siyasete Dikkat Çekiyor
Demirtaş, Kürt sorunun çözümünü ‘demokratik siyaset alanı içerisinde, parlamentoda çözüleceğini söylemesi aynı zamanda Öcalan’ın temel yaklaşımını da yansıtıyor. Demokratik siyasetin ön plana çıkartılması ‘şiddetin durması ile de ilişkilidir’ tespiti yeni değildir. Ancak şiddetin tek taraflı durmayacağı, çözüm sürecinde olduğu gibi tarafların doğrudan veya dolaylı olarak bir araya gelerek şiddeti durdurmaları gerektiği herkesin ifade ettiği politik bir tespittir. Örneğin toplumsal koşullar oluşturulduğunda PKK’nin silahlı çatışmayı durdurması veya bütünüyle silahlı mücadeleyi sonlandırması politik olarak mümkündür. Bunun için Öcalan’ın stratejik olarak yetkili olduğu bir çok kez açıklandı. Devletin Öcalan ile yaptığı görüşmeler sonucunda ve Öcalan’ın çağrısıyla ‘tek taraflı ateşkes kararlarının’ alındığını kamuoyu biliyor. Dün olduğu gibi bugünde ve yarında böyle olacaktır.
Demokratik siyaset içerisinde bir rol üstlenen Demirtaş, silahların susmasına, ateşkes çağrısının yapılmasında bir rolü olmayacağını veya böyle bir rol üstlenmeyeceğini gayet iyi biliyor. Kamuoyuna yaptığı açıklamalarda bunu anlıyoruz. Ancak, sorunun parlamentoda ve demokratik siyaset içerisinde çözümünde HDP veya bir başka parti doğrudan muhatap olur. HDP’nin muhatap olması da aktörlerin bir kenara atılması anlamına gelmiyor. Birçok makalede dile getirdim, sorunun çözümü sistem içi politik alana taşındığında silahlı güçler bir adım geride durur ve çözüme destek sunar, sistem içinde politik temsiliyetleri olanlar rollerini oynar ve süreç böyle ilerler. Bu nedenle Öcalan’ın rolüyle Demirtaş’ın rolü çok yanlış bir şekilde karıştırıldığında ortaya böyle bir kriz çıkar. Kimse kimseden rol çalmıyor ya da çalmaz. Devlet birilerine rol vermeye çalışabilir, böyle bir plan yapmak isteyebilir. Ama aktörler kendi politik gerçekliğini ve oynayacakları rolün sınırlarını bildiklerinde böyle bir sorun olmaz. Ama esas sorun şu; Demirtaş’ın rol çalmaya başladığı veya çaldığı gibi manipülasyonlara inanıp, hem Demirtaş’ı harcamak hem de Öcalan’ı tartışmalı hale getirmek tehlikeli bir durumdur.
HDP Bu süreçte rolünü açıktan oynamalı ve krize noktayı koymalıdır
Demirtaş’ın politik yaklaşımlarına bir kısım eleştirilerin yapılması gayet doğaldır. Aktif politik bir kitlenin Demirtaş’a yönelik açıktan eleştirileri olabilir. Burada önemli olan pozitif ve dönüştürücü nitelikte olmasıdır. Eleştiri adı altında kişilik saldırısına yönelmek veya böyle davranışlar karşısında sessiz kalmak başta Kürt Hareketine ve HDP’ye zarar verir.
Kamuoyunda Kürt Hareketine yönelik ‘Demirtaş’a hattını bildirdi, sesini kesti, konuşturmadı, yasak koydu’ gibi olumsuz propagandaların önünün kesilmesi öncelikle olarak HDP’nin görevidir. HDP Eş Başkanlarının, Grup Başkan Vekillerinin, HDP’de etkili olan milletvekillerinin bu konuda kamuoyuna açıktan bir açıklama yapmaları gerekir. Sadece arada sorulan sorulara kısa cevaplarla geçiştirilecek bir sorun olmadığı açıktır. Demirtaş’ın toplum üzerindeki olumlu etkisi asla küçümsenmemeli ve dışlanmış algısının olumsuz etkileri de hesaba katılmalıdır. Yani hassas bir süreçte geçilirken bütünlüğün korunması gelecek için oldukça önemli ve gereklidir.
Devletin hem iktidar hem de muhalefetiyle, HDP merkezli sistem dışı güçleri etkisizleştirme, HDP bileşenlerini ve ittifak güçlerini bölmeye, etkisiz kılmaya yönelik hamleleri önümüzdeki süreçte çok net olarak gündeme getirilecektir. Bu tür hamlelere karşı politik refleksin geliştirilmesi gerekiyor. Medya üzerinde gelebilecek olası manipülasyonlara karşı Demirtaş ve HDP’nin ortaklaşa bir tavır koymaları oldukça yararlı olacaktır. Yani HDP ile Demirtaş arasında bir ayrışmanın söz konusu olmadığına dair vurguların çok net yapılması gerekir.
HDP, Demirtaş ile yaşanan sorunu yapısal bir krize dönüştürmeden en kısa sürede çözmelidir. Türkiye artık bir seçim sürecindedir. Bütün politik hamleler buna uygun olarak atılacaktır. Partilerin başarılı olmasının bir koşulu da kendi içlerinde oluşan bütünlüktür. HDP, diğer sistem partilerine göre istikrarlıdır ancak Demirtaş sorunu görmezlikten gelerek aşılamayacağını da bilmelidir. Demirtaş, Kürt toplumunun bağrında çıkmış ve 6 yıldır tutuklu olup bedel ödüyor. Yargılamalarının hemen her safhasında politik iradesini ortaya koyduğunu en iyi bilen HDP, Demirtaş meselesini konuşarak, tartışarak ama en kısa zamanda aşmalıdır. Sistemin iktidar ve muhalif medyasının politik yönlendirmesine izin vermeden sorunu kendi içinde istişareyle çözmelidir. HDP, süreci nasıl yönetecek, birlikte izleyelim.