12 Eylül 1980 Askeri darbesinde tutuklanan MHP’nin kurucu lideri Alparslan Türkeş; Mahkemede ‘fikrimiz iktidarda biz hapisteyiz’ demişti. Dünya’nın hemen her yerinde eski rejimler ideolojiler ve sistemler değişti ve dönüştü. MHP’nin dünden bugüne fikri, ideolojisi ve pratik-politik uygulamaları değişmedi. Kızıl Elmacı, Pan-Türkçü, Pan-İslamcı, Turancı dar Türk etnisitesine dayalı Türk Milliyetçiliğinin babası; Diyarbakırlı Ziya Gökalp’in 1.Dünya savaşının yaşandığı 1914 yılında yayınladığı ‘KIZIL ELMA’ şiir kitabı vardı. 1923 yılında yayınladığı ‘TÜRKÇÜLÜĞÜN ESASLARI’ kitabı da Türk Milliyetçiliğinin temelini oluşturdu. Bugün MHP ile ideolojik bir kalıp, kabile ve mezhep derekesine indirgenen Türk Milliyetçiliği; değişmediği için birkaç defa bölünerek parçalanmıştır. MHP’nin içinden Yazıcıoğlu’nun BBP’si, İYİ PARTİ gibi MHP’den ayrılanlar tarafından kurulan partilerdir.
MHP, Cumhuriyet Köylü Millet Parti’sinin (CKMP) kuruluşundan bu yana geçen 76 yıllık tarihçesinde Türk toplumuna ‘bölünme, parçalanma ve kominizm gelecek’ korkusunu yayarak toplumu saflaştıran mühendisliği yapmıştır. En son bugün tıpkı 25 yıl önce ANASOL-MHP Kolisyonu ile iktidarda oldukları dönemde uyguladıkları milliyetçi politikalarla Türk Milletini açlığın, yoksulluğun ve sefaletin dibine çekildi. Türk devletini de ekonomik krizin pençesine düşürmüşlerdi. Krizden çıkış için ‘solcu’ Kemal Derviş’i Ecevit; ABD’de bulup Dünya Bankası Başkank yardımcılığınğı yapan Kemal DEVRİŞ, Ecevit tarafından Türkiye’ye getirtilip Ekonomi Bakanı görevini verdi. Dünya Bankası ve İMF’nin onayını alan DERVİŞ, 15 günde 15 yasa çıkararak. Türk ekonomisinin yapısal sorunlarını çözmüş ve dünya ekonomik sistemine yeniden entegre etmişti.
Aynı MHP ve lideri Devlet Bahçeli 15 Temmuz Darbe Girişimi ile AKP iktidar’ına ‘Cumhur İttifak’ı temelinde ortak oldu. Darbe girişimini kullanarak ortağı AKP ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ‘bölünme, parçalanma’ korkusu yayma stratejisi son 8 yılda resmen tavan yaptı denebilir. Türk toplumunda ‘bölünmeyi hastalıklı derece de bir paranoya’ya, kuşkuculuğa dönüstürdü. İçerde ve dışarıda Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihinde yaşanmamış bir agresf askeri ve siyasi iç ve dış politika izledi. Kürt coğrafyasında, Kuzey, Güney ve Rojava da dağ taş, habitat, karış karış bombalandı. Anayasanın tanıdığı en asgari düzeydeki basın, örgütleme, siyaset yapma hakkı başta olmak üzere tüm hak ve özgürlükler ‘teròr ve bölünme’ marazi siyasetiyle yok edildi.
Yerel seçimlere birkaç gün kala aynı Bahçeli, “Sayın Cumhurbaşkanımızın bir konuşması özellikle sol cenahlarda büyük bir iştah olarak kabul edilmiştir. Buradan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a diyorum; ayrılamazsın, Türk milletini yalnız bırakamazsın. Cumhur İttifakı olarak yanındayız. Yeni yüzyılın kurtarıcı lideri olarak sizi görmek istiyoruz.” Bahçeli, neden Erdoğan’ı bırakmak istemiyor ? Çnkü, MHP geleneği cezaevinde de olsa düşüncelerinin iktidar da olmasını, iktidar da kim olursa olsun iktidara yön vermeyi, iktidarı bölünme, parçalanma ve korku fobisiyle yönetip yönlendirmeyi hedefliyor.
MHP’nin ideolojik zihinsel kodları, Ziya Gökalp’in Türkçü Turancı, Nihal Atsız’ın ırkçı, kafatasçı hastalıklı düşünceleriyle formatlanmıştır. Kendilerini aşamıyor ve bu kalıpların dışına çıkamıyorlar. Alparslan Türkeş ölümünden önce bu kafatasçılığı Kürt ve Ermeni meselelerinde bir tık yumuşatma arayışındaydı.
Bugün MHP’nin bu ırkçı, kafatasçı rolü ve görevini devam ettirmesini sağlayan Türk derin devlet aklı ve yapısıdır. Çünkü devlete egemen derin akıl MHP’nin değişmesini istemiyor. En küçük bir arayışa girenler tasfiye edildi. Bu nedenle MHP içinden çıkan Muhsin Yazıcıoĝlu, Sinan Ateş vb’lerinin kanlı tasfiyesi yaşandı. Cemal Enginyurt gibileri de dışlandı. Derin akıl tarafından desteklenen Bahçeli, Yerel Seçimleri kazanan muhalefet partilerini “bu ülke sandıkla kurulmadı” diye tehdit ediyor. Seçim sonrası ortağı olan iktidara da Ferdi Tayfur şarkılarıyla mesaj yolluyor.
Şimdi iktidarın AKP ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önünde büyük bir yol ayrımı var. Yerel Seçimler, Türkiye’nin izlemesi gereken stratejinin özgürlükçü demokrasi yolu olduğunu çok net olarak ortaya koydu. Dünya bu yönlü beklentilerinin gerçekleşmesine binaen Türkiye’ye ekonomi ve siyassi krediler açmak için pozitif mesajlar vermeye başladı. Geçen bir aylık zaman zarfında beklentiler henüz gerçekleşmeyince Beyaz Saray görüşmesinin ertelendiği açıklanması geldi. Türkiye yeniden bir süre daha izlenmeye alındı. Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada ; ‘Erdoğan’ın ziyaretini sabırsızlıkla bekliyoruz’ oldu. Söylenen ; Evet Erdoğan’ı bekliyoruz ama koşullarımızı biliyorsunuz. Önce koşullardan anlaşalım. Eğer Ankara, Washington’un masaya koyduğu şartları kabul ederse, Biden-Erdoğan görüşmesi gerç ekleşir. Aksi durum ise öncelikli olarak ekonomik programı olumsuz yönde etmileyecektir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bugünkü karmaşık süreç içerisinde yapacağı hamleler önem kazanıyor.. Erdoğan, Bahçeliyi evinde ziyaret ederek önemli bir mesaj verdi. Aynı anda Özgür Özel’e görüşme randevusu verildiği açıklandı. Sinan Ateş’in öldürülmesi kozu hala iktidarın elinde ve kullanılmaya hazır. Peki, derin aklın siyasal sözcüsü Bahçeli Cumhurbaşkanı’na Kopenhag kriterleri temelinde bir yeni anayasa yapılması sürecine destek konusunda ne dedi ? Cumhurbaşkanı Bahçeli’den ne cevap aldı. Yakında tüm bu soruların cevabı netleşir.
Türkiye’nin yol arımının yönünü cumhurbaşkanı belirleyecek. Türkiye kazanacak mı ? Kaybedecek mi ?