İsrail’in Hamas’ın önemli siyasi liderinden İsmail Heniyye’ye yönelik yaptığı suikast bölge ilişkilerini etkileyecek düzeyde olduğu ve bir bakıma politik dengelerin yeniden belirlenmesine yol açtığı söylenebilir.
Heniyye, Hamas’ı uluslararası alanda görünen yüzüydü. Hamas içerisinde birinci derecede etkin bir güç olmamasına rağmen uluslararası ilişkiler bakımından etkili olan bir aktör olarak bilinmektedir. Politik liderliği nedeniyle Türkiye, Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt, Mısır ve Ürdün liderleriyle ve aynı zamanda CİA, MOSSAD ve MİT gibi istihbarat örgütleri ile de doğrudan görüşmeler gerçekleştiriyordu, Heniyye’nin Hamas’ın bazı politikalarını onaylanmadığı diplomatik-politik ilişkileri ön plana çıkartılması gerektiğini belirtiyordu. Bu görüşlerin Hamas’ın askeri kanadı tarafından pek olumlu karşılanmamakla birlikte, Haniyye’nin örgüt içerisindeki pozisyonunu korumuş olmasının en önemli faktörlerinden biri, bölge ülkeleriyle olan çok kapsamlı ilişkileriydi.
Haniyye’nin Öldürülmesi Hamas’ı Nasıl Etkiler
Heniyye’nin öldürülmesiyle, Hamas içerisinde kimin politik liderlik görevini üstleneceğine dair ciddi bir tartışmanın başlayabileceğini söyleyebiliriz. İsrail’in gerçekleştirmiş olduğu saldırı nedeniyle Hamas’ın askeri kanadı lideri Yahya Sinvar’ın ağırlığını arttırabileceği ve kendisine yakın birini politik liderliğe getirme olasılığının yüksek olduğu belirtiliyor. Önümüzdeki dönemde Hamas’ın askeri, politik ve diplomatik pozisyonunun yeniden tanımlanması çok daha fazla tartışılacaktır. Bu nedenle Hamas içerisinde mutlak bir etki gücü olan Yahya Sinvar, siyasi kanadının başına geçecek Arap dünyası tarafından kabul görebilecek birini tercih etmek zorunda kalabilir.
Bugünkü savaş gerçeği nedeniyle Hamas içerisinde liderlik bakımdan bir çatışma dışa yansımamış olsa da önümüzdeki süreçte bu noktada ciddi bir rekabetin hatta bir bölünmenin gündeme gelebileceği konuşulmaktadır. Böylelikle İsrail, Heneyyi katlederek sadece onun fiziki olarak ortadan kaldırılmadı aynı zamanda Hamas’ın bölünmesine nesnel bir zemin hazırladı.
Gazze’nin yeniden inşaasından ve oluşturulacak olan yeniç politik yönetimde Hamas’ın yer almayacağı bilinmektedir. Heniyye, bu gerçeği gördüğünden dolayı Hamas’ın silahlı direniş sürecini tamamlayarak politik mücadeleye evirilmesi konusunda bir kısım önerilerinin olduğu bunu da Filistin yönetimi ve bölge ülkeleriyli paylaştığı biliniyor. İsrail, Heniyye’yi fiziki olarak ortadan kaldırarak, bu süreci fiilen sonlandırdı. Böylelikle Hamas’ın askeri kanadıyla yürüteceği savaşı devam ettirerek ve Hamas’ın özellikle politik olarak bölge ülkelerinden izolasyonunu güçlendirmeyi planlıyor. Hamas’ın önümüzdeki süreçte belirleyeceği askeri-politik yol haritası aynı zamanda Filistin’in uluslararası geleceğini belirlemede etkili olacaktır.
Mossad ajanlarının ve İsrail askeri kuvvetlerinin Tahran’ın ortasında özel olarak korunmaya alınmış bir bölgede operasyon yapması, İran’ın kendi iç ve dış istihbaratı bakımından ciddi bir zafiyet taşıdığı ve ciddi düzeyde prestij kaybettiği, tersine İsrail’in İran içerisinde ne kadar güçlü bir istihbalatta ve bilgi akışına sahip olduğunu gösteriyor.
Henniyye, Mossad ve CIA ajanlarıyla doğrudan ve dolaylı birçok görüşme gerçekleştirdiği bilinmektedir. Aynı şekilde Katar, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Ürdün ve Mısır liderleriyle istediğinde görüşebiliyordu ve bu ülkelerde çok rahatlıkla seyahat edebiliyordu. İsrail, bu ülkelerde de Heniyye’ye yönelik bir suikast gerçekleştirebilirdi. Bunu hiçbir şekilde tercih etmedi/etmez. Çünkü söz konusu ülkelerin Hamas ile aralarına mesafe koyduğu ve Hamas’ın asker olarak tasfiyesini destekledikleri bilinmektedir. Kendi topraklarında Hamas’ın liderine yapılacak suikast eyleminin diplomatik ve politik sonuçları çok daha fazla sarsıcı ve bir kısım sonuçları olurdu.
Saldırının İran’dan yapılmasını, birkaç yönden analiz etmemiz mümkün.
Birincisi, İsrail, bu operasyonu İran’da gerçekleştirerek Mola rejimine açıktan bir uyarı yaptı. İran’ın İsraile’e karşı devlet dışı askeri ve politik güçlerle işbirliği yapmaması ve bunları kullanılmaması konusunda bir mesaj olarak değerlendirebiliriz. İran cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’ın göreve başlama törenine Hussi, İslami Cihad ve Hizbullah liderleri ile birlikte Hamas adına Heniyye katıldı. Bunların tamamının dini lider Hamaney ile görüşmüş olmaları, bölgede İsrail’e karşı devlet dışı güçlerin harekete geçirilmesi bakımdan bir mesaj içeriyordu. İsrail, Lübnan’dan Hizbullah’ın önde gelen liderlerinden biri olan Fuat Şükrü’ye yaptığı operasyondan hemn sonra Heniyye’yi öldürmüş olması hem İran’a ve doğal müttefiklerine verilen bir mesaj olarak değerlendirildi.
İkincisi, Heniyye’nin öldürülmesinin İran’ın liberal liderlerinden biri olan ve cumhurbaşkanı seçilen Pezeşkiyan’ın göreve başlama töreninde yapılmış olması aynı zamanda Pezeşkiyan’ın belirlediği yeni dış politika startejisini etkizleştirme hamlesi olarak görülmektedir. Yeni cumhurbaşkanının nükleer görüşmelere yeniden dönülmesine, İran’ın bölgesel ve uluslararası politikalarında bir yumuşama sürecini başlatmasına, iç politikada özgürlükleri nispeten geliştirme yönünde kararlar almasına yönelik bir karşı hamle olarak değerlendirebiliriz. Cumhurbaşkanının bu yönlü değişim hamlelerine Hameney’in ve Ordu güçlerinin direnebileceği ve mevcut politikaları daha da sertleştirerek devam ettireceği, böylelik İran’ın uluslararası alandaki ilişkilerini olumsuz yönde ciddi oranda etkileyebileceği belirtilmektedir.
Üçüncüsü, İsrail’in Heniyye yönelik saldırısı özellikle Hamas’ı doğrudan destekleyen Türkiye gibi ülkelere de açık bir mesaj verdiği belirtilmektedir. İsrail başbakanı’nın ‘İsrail’e karşı olan ve bize saldıran herkesin kanı dökülür’ derken, sadece İran’ı, Hizbullah’ı, Hussiler’i ve Hamas’ı değil aynı zamanda Türkiye gibi ülkeleri de hedeflemektedir.
Dördüncüsü, İsrail, bu saldırıyla İran’ı özellikle bölgesel bir savaşın içerisine çekmeye çalışmaktadır ya da İsrail ile doğrudan bir savaşa girmesini teşvik etmektedir. İran hem bölgesel bir savaşa girmekten hem de İsrail ile doğrudan çatışmaktan özenle kaçınmaktadır. Bu durumun İran için çok ciddi bir yıkım olacağı biliyor. Bu nedenle askeri gücünü çok sınırlı bir şekilde kullanmaya özen gösteriyor. İsrail’in İran’ın bu politikasını etkisizleştirip çatışma alanına çekmek için özel bir çaba sarf ettiği söylenebilir. İran rejiminin bu konuda prestijinin sarsıldığını düşünerek duygusal kararlar vermesi durumunda çok daha ciddi risklerle karşılaşabileceği söylenebilir. ABD’nin İran’ın sakin olması ve İsrail ile çatışmaya girmemesi konusunda uyardığı ve hatta bir heyetin ‘gizlice’ Tahran’a gönderdiği belirtiliyor.
Beşincisi, İsrail aynı zamanda Hizbullah’ı da bir çatışma alanına çekerek savaş politikasına Lübnan’I dahil etmek istiyor. Örgüt liderlerinin öldürülmeye başlanması, Hizbullah’ı kışkırtmaya yönelik bir hamle olarak değerlendirilmektedir. Hizbullah bu süreçte nasıl etkilenir, İsrail ile topyekün bir çatışmaya girer mi? Bu sorunun cevabı hem İran’ın hem de Hizbullah’ın geleceği bakımdan önem arz ediyor.
Heneyyi’nin öldürülmesinde ABD’nin İstihbarat desteği yok
Uluslararası güçler, İsrail’in Heniyye’yi öldürmesine yönelik eylemini desteklememekle birlikte açıktan kınamadı. ABD’nin, Avrupa Birliği’nin ve NATO’nun İsrail’i dizginleme çabaları etkili olmamasına rağmen, İslamcı örgütlerin liderlerinin tasfiye edilmesine de sessiz kalarak aslında fiilen destekliyor. İstihbaratın ABD tarafından verilmediği ancak saldırıyı da engellemediği belirtilmektedir. Azerbaycan istihbaratının İsrail’e yardım ettiği belirtilmekle birlikte bu iddia henüz kanatlanmış değil.
Biden Yönetimi, Kasım 2024 seçimlerini dikkate alarak İsrail’in Gazze’ye yönelik operasyonunu sonlandırmak konusunda ısrarlı olup baskı yapmaya devam edecektir. İsra’l’in Gazze’den çekilmes,i Demokratların ABD’deki seçimleri kendi lehine çevirmde önemli bir işlev görecğini düşünüyor.
Heneyyi’nin öldürülmesi, bölgeye yönelik askeri-politik-diplomlatik hesapların ve planlamaların yeniden yapılmasını zorunlu kılmaktarır.