Güncel HaberlerMakaleler

DR. MUSTAFA PEKÖZ: KÜRT KONFERANSI VE SURİYE’DE İKİ  AYRI SİSTEM TALEBİ


Kuzeydoğu Suriye’nin Qamışlı kentinde yapılan ‘Kürt Birlik Konferansı’nda oybirliğiyle kabul edilen “Ortak Tutum Belgesi” kamuoyuna sunuldu. Yayınlanan bildirgeye farklı cephelerden tepkiler gelmeye başladı. Ortadoğu’da bütün Kürtler tarafından oldukça olumlu karşılanan ve bir bakıma katılımcıların oybirliği ile onaylanan belge, Kürt bölgesinin ve Suriye’nin nasıl bir sisteme sahip olacağına dair bir yol haritası belirlemiş oldu. Konferansın başarılı olmasında Kürt politik güçlerinin gösterdiği yüksek duyarlılık ve sorumluluk bilinci kadar, uluslararası güçlerin de verdiği politik-diplomatik desteğin önemli ve etkili olduğu söylenebilir.

Konferans kararlarıyla Suriye’de artık birbirine zıt iki sistemin varlığından bahsedebiliriz.

Kürt Birlik Konferansı’nın kabul ettiği birinci madde şöyle:“1. Suriye, Araplar, Kürtler, Süryaniler, Asuriler, Çerkesler ve Türkmenler ile Aleviler, Dürziler, Êzidîler ve Hıristiyanların da dahil olduğu, tüm Suriye bileşenlerinin haklarını anayasada ve anayasal üstü ilkelerle garanti altına alan çok uluslu, çok kültürlü, çok dinli ve farklı inançları içinde barındıran bir devlettir.”

HTŞ Şam Yönetimi’nin açıklamasında ise şu ifadeler yer alıyor:“Kürt kardeşlerimizin ve Suriye halkının tüm bileşenlerinin hakları, kanun önünde tam vatandaşlık ve eşitlik esasına dayalı olarak, birleşik bir Suriye devleti çerçevesinde korunacaktır. Bu hedefin gerçekleştirilmesi için herhangi bir dış müdahale ya da vesayete ihtiyaç yoktur.”

Kürt Birlik Konferansı’nda, Suriye’de yaşayan halklar “Suriye Arapları, Kürtler, Süryaniler, Asuriler, Çerkesler ve Türkmenler ile Aleviler, Dürziler, Êzidîler ve Hıristiyanlar” olarak sıralanmışken, HTŞ’nin açıklamasında ‘Suriye halkının tüm bileşenlerinin hakları’ ifadesi kullanılmıştır. Ancak bu ifadenin neyi kastettiği somut olarak ortaya konmamış, muğlak cümlelerle geçiştiriliyor.

Kürt Konferansı, ‘çok uluslu, çok kültürlü, çok dinli ve farklı inançlar’ tanımlamasıyla Suriye’deki etnik, inanç ve kültürel yapıların tanımlarını çok net olarak yaparken, HTŞ Yönetimi ise ‘tek bir Suriye devleti’ diyerek Suriye’nin bütün bileşenlerini esasen yok saymaktadır.

Konferansın 3. maddesi şöyle: “Suriye yönetim sistemi, siyasal çoğulculuğu, iktidarın barışçıl yollarla devredilmesini ve güçler ayrılığını benimseyen iki meclisli bir parlamenter sistem olmalıdır. Ayrıca, ademi merkeziyetçi bir sistem çerçevesinde bölgesel konseylere dayanmalıdır.”

HTŞ ise şu ifadeyi kullanmıştır: Ayrı bir federatif yapı veya özerk yönetimler kurulmasına yönelik tüm girişimleri kesin bir şekilde reddediyoruz.” Şam Yönetimi, Esad rejiminin devamı olan Arap merkezli üniter devlet sisteminin sürdürüleceğini açıkça ifade etmektedir.

Kürt Konferansı 12. Madde: “Kürt Konferansı’nda, demokratik ilkeleri formüle etmek ve tüm Suriye fraksiyonlarını ve bileşenlerini temsil eden, tam yürütme yetkisine sahip bir hükümet kurmak amacıyla, uluslararası hakemlik denetiminde, tüm Suriye bileşenlerinin temsilcilerinin yer aldığı bir kurucu meclis oluşturulması” talebi belirtilmiştir.

HTŞ ise yalnızca 150 HTŞ yöneticisinin katıldığı bir toplantıyla Colani’yi Cumhurbaşkanı ilan etti. Tüm Suriyelilerin yer aldığı bir kurucu meclis kurmak yerine kendi dar kadrolarıyla bir kurucu meclis ilan etti. Bu nedenle “Suriye’nin toprak ve halk bütünlüğü kırmızı çizgimizdir. Bu çizginin aşılması, ulusal kimliğe zarar vermek ve Suriye’nin birliğini tehdit etmek anlamına gelir.” diyen HTŞ, esasen Suriye’nin birliğini dağıtıyor. Mezhepsel ve dini esaslar üzerinden bir yönetim kurmaya çalışıyor.

Konferansın 14. Maddesinde: “Anadilde ifade, eğitim hakkı ve kültürün tüm bileşenler için bir hak olarak uygulanması” gerektiği belirtilmiştir.

HTŞ’nin açıklamalarında ‘anadilde eğitime’ dair hiçbir değerlendirme bulunmamaktadır. Çünkü HTŞ, Arapça dışında diğer dillerle eğitime karşı çıkmaktadır.

Kürtlerin önerdiği federatif model, yalnızca ademi merkeziyetçi bir yapıda olduğu için demokratik olarak değerlendirilemez. Demokratik olmasının temel ölçütü hem Suriye genelinde hem de Rojava için önerilen tutum belgesindeki önemli stratejik maddelerden ve taleplerden kaynaklanmaktadır. Federatif modele demokratik ruhunu kazandıran, tutum belgesindeki ilkelerdir.

Kararların Oy Birliği ile Alınması Ne Anlama Geliyor?

Son yüzyılda Kürtler arasındaki politik ve diplomatik ilişkiler, ilk kez bu düzeyde birleştirici bir rol oynadı. Kürtlerin etkili bütün politik güçlerinin ya da partilerinin katılmış olması, Kürtler arasındaki ilişkiler bakımından yeni bir dönemi ifade etmektedir. Aynı şekilde kararların oy birliği ile alınmış olması, hiçbir zorlamaya dayanmadan, katılımcıların özgür iradeleri ve stratejik düşünmeleri ile doğrudan ilişkilidir.

Bu tarihsel ve konjonktürel fırsatın Kürtler tarafından olumlu değerlendirilmesi, Kürtler bakımından yeni bir dönemi temsil etmektedir. Özellikle Ortadoğu’da güç ilişkilerinin yeniden şekillenmesinde Kürtlerin dengeleri belirlemede aktif bir pozisyonda olacağını öngörmek yanlış olmaz.

Öcalan Denklemin Dışında mı Kaldı?

KCK, KNK, KDP, YNK, DEM Parti, DBP ve TJA, ENKS, PYD gibi Kürt politik güçlerinin kongrede hazır bulunmaları, aktif olarak destek vermeleri ve ortaya çıkan tutum belgesine oy birliğiyle karar vermeleri, Öcalan’ın aşıldığı yönündeki bazı değerlendirmelere yol açmıştır. Bu tür yorumların subjektif ve gerçekçi olmadığı açıktır.

Öcalan’ın ortaya koyduğu Demokratik Toplum Perspektifi ile Rojava’da bugüne kadar uygulanan sistem arasında uyum bulunmaktadır. Ayrıca, Öcalan’ın PKK’nin silah bırakması ve kendini feshetmesine ilişkin talebi ile Kürt Birlik Konferansı’nın kararları arasında çelişki bulunmamaktadır.

Öcalan’ın YPG’nin silah bırakması veya özerk yönetimin kendini dağıtması gibi talebi hiç olmadı. Tersine Özerk yönetimini güçlendirilmesi hatta Kuzeydoğu Suriye’deki modelin Suriye genelinde uygulanması gerektiğine ilişkin görüşleri biliniyor. Bu bakımdan Öcalan’ın PKK’ye özgün önerdiği silahların bırakması ve demokratik siyasetin geliştirilmesi sorunu hiçbir şekilde konferansta alınan kararlarla çelişkili değildir. Hem KCK’nin yazılı mesajında belirtilenler, Mazlum Kobani’nin Konferanstaki konuşması, Öcalan’ın görüşlerinin reddi anlamına gelmediği gibi tersine ‘demokratik ulus’ perspektifinin pratikte uygulanabilir bir yaklaşım olduğunu ortaya koydular.

Rojava’daki sistemin ENKS tarafından kabul edilmesi

Konferans, Suriye’nin ve Rojava’nın nasıl bir toplumsal modelle yönetebileceğine dair stratejinin kararlaştırılması anlamına geldiği gibi Rojava’nın kendi iç politik dengelerini de netleştirdi. Dikkat çeken temel hususlardan bir tanesi, uzun süre Türkiye’de birlikte hareket eden ve KDP tarafından kurulan ENKS’nin politik olarak Kuzeydoğu Suriye’de uygulanan politik- toplumsal modeli kabul etmesi ve ROJ Peşmergelerinin ayrı bir askeri güç olmasındaki talebinden vazgeçmesidir. Bu kararların birliğin sağlanmasında önemli bir etki yarattığı söylenebilir. ENKS’nin politika değişikliğine gitmesinde Mesut Barzani’nin çok büyük bir etkisi olduğunu belirtmek gerekiyor. Bu süreçten sonra ENKS’nin Kuzeydoğu Suriye’de ve özellikle Rojava’da çok daha pozitif bir rol oynayacağını söyleyebiliriz.

Konferans’ta Kuzeydoğu Suriye’de ve Rojava’da tek ordu, tek yönetim ilkesinin kabul edilmesi, Kürtlerin tüm Suriye’de politik ve etkili bir güç olmalarını da güvenceye aldı.

Mazlum Kobani’nin Liderliğinin Tescili

Kuzeydoğu Suriye’de ve özellikle Rojava’da liderlik tartışması da fiilen sona erdi. Mazlum Kobani’nin Rojava’da Kürtlerin lideri olarak kabul edildiğini söyleyebiliriz. Böylelikle Irak Kürdistan Bölge Yönetiminde Mesut Barzani’nin rolü ile Kuzeydoğu Suriye’de ve Rojava’da Mazlum Kobani’nin rolleri fiilen eşitlenmiştir. İkisi arasındaki farkı şöyle tanımlayabiliriz: Mesut Barzani geleneksel ulusal çizgiye daha yakın dururken, Mazlum Kobani düşünsel olarak daha evrensel bir politik çizgiye sahiptir. Bu iki liderdeki özellikler bir eksiklik veya fazlalık olarak değil, birbirini tamamlayan özellikler olarak değerlendirmek daha doğru olur

Ankara ve Şam’ın Konferans kararlarına temkinli karşı çıkışı

Konferansta ne gibi kararların alınacağı hem uluslararası güçler hem de bölge ülkeleri tarafından tahmin edilebiliyordu. Suriye’de Kürt oluşumuna karşı olduğunu açıklayan Ankara ve HTŞ Şam yönetiminin, konferansta alınacak kararlara dair somut bilgiye sahip olduklarını söyleyebiliriz. Bu nedenle Ankara ve Şam, konferans kararlarına karşı açıklama yapmalarına rağmen, en azından bugünkü dengeler içerisinde gerilimden uzak durdukları görülüyor. Katar ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin halen doğrudan bir tutum ortaya koymamaları bir tesadüf olmayıp, Washington ve Londra’nın tepkilerine göre hareket edeceklerini söyleyebiliriz. Başta Türkiye olmak üzere bölge ülkeleri, Kürt Birlik Konferansı’nda çıkan kararların Washington, Paris, Londra ve Berlin gibi küresel başkentlerin bilgisi dahilinde olduğunu bilecek durumdalar. Bu nedenle konferans kararları nedeniyle Suriye’de, ama özellikle Kuzeydoğu Suriye’de yeni bir krize yol açabilecek eylemlere yönelmeleri zor görünüyor. Hatta orta vadede Irak Küristan Bölge Yönetimiyle kurduğu bir ilişkinin benzeri, Kuzeydoğu Suriye ile kurulursa şaşırmamak gerek.

Sonuç: Konferans, HTŞ’nin açıklamalarının aksine Suriye’nin birliğinden yana net bir tutum belirledi. Suriye’nin bölünmesinin değil bütünlüğünün esas alındığına çok net olarak dikkat çekildi. Eski Suriye’de kast edilen Esad’ın birey olarak tasfiyesi değil kurduğu sisteme bütünüyle son verilmesidir. Bu nedenle HTŞ’nin Şam’a yerleşerek eski sistemin/rejimin varlığının devam ettirilmesinin koşullara ortadan kalkmıştır. Yeni Suriye’de çok uluslu, çok kültürlü, çok dinli ve farklı inançları içinde barındıran bir sistem inşa edildiğinde Suriye’nin birliği ve bütünlüğü sağlanır. Uluslararası ilişkiler, bölgesel denklem dikkate alındığında birliğini/bütünlüğünü koruyan demokratik normları esas alan yeni Suriye’nin inşası kaçınılmaz görünüyor. Dürizlerin  Askeri  Güçleriyle ile HTŞ arasındaki çatışmaların yayılma riski dikkate alındığında, Kürt Konferansının Suriye için önerdiği yönetim modelinin çok daha gerçekçi olduğu söylenebilir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir