Güncel HaberlerMakaleler

Dr. Mustafa PEKÖZ- KÜRTLER ÜZERİNE SENARYOLAR: ÖCALAN İLE DEMİRTAŞ’I KARŞI KARŞIYA GETİRMEK


Türkiye’de sistem içi politik denkleminin nasıl şekilleneceğine Kürt seçmeni karar verecek. Yapılan kamuoyu yoklamalarının tamamı Kürt seçmen kitlesinin oy oranı kimin cumhurbaşkanı olacağını belirleyecek. Sorun sadece cumhurbaşkanı kimin olacağı değil aynı zamanda sistemin yeniden yapılandırmasına da Kürt seçmeni karar verecektir.

Kürtlerin  dışında tutulduğu, görüşüne baş vurma ihtiyacı dahi duyulmadığı çok yönlü senaryolar hazırlanıyor, planlar yapılıyor. Planların bir tarafına Öcalan, karşı tarafına Demirtaş konuluyor. Her iki lidere misyonlar yükleniyor. Olasılıklar üzerinde tartışmalar yapılıyor. Ama ilginç olan bu iki liderin Türkiye’nin geleceğine dair politik tutum ve analizlerinin birbirinden farklı mı? Aynı mı? Yoksa bir birlerini tamamlayan bir politik rota da mı ilerliyorlar? Sorgulanmıyor.  Ancak iki lideri birbiri karşısına koymayı da ihmal etmiyorlar. Öyle ki iki liderin bir birleriyle rekabet içinde ve karşı karşıya olduğu algısını  Kürt seçmenine kabul ettirmeye çalışıyorlar. Böylelikle Kürt seçmenini iki lider arasında bir tercihe zorlayarak fiilen bölmeye çalışıyorlar. 

Hem iktidar hem de devlet muhalefeti tarafından birbirine karşıymış gibi hazırlanan  ama esasen birbirini tamamlayan senaryoya göre Demirtaş muhalefeti, Öcalan’ın ise iktidarı destekleyecek. Bu senaryolar hazırlanırken Kürt seçmeninin ve politik liderlerinin fikrini almaya hiçbir şekilde ihtiyaç duyulmuyor. Her zaman olduğu gibi Kürt toplumu adına karar verme alışkanlıklarını devam ettirdikleri gibi iki liderin dahil olduğu senaryoları hazırlamayı da bir görev biliyorlar. Bu esasen hem Kürt seçmen kitlesini, hem politik partisini hem de liderlerini küçümsemek, aşağılamak ve yok hükmünde saymaktır.

İktidar kendisine oy veren Kürt seçmenini de önemli oranda kaybediyor

İktidar, Kürtlerin politik, kurumsal ve fiziki tasfiyesinde izlediği politikada bugüne kadar ısrar etti. HDP’nin kapatılmasına yönelik hiçbir hukuki dayanağı olmayan politik operasyonlar devam ediyor. İktidarın bütün saldırılarına rağmen Kürt seçmen kitlesinin oy oranı artıyor. En zor koşullarda % 11-13 arasında görünmesine rağmen bunun %15’e geçeceği kabul görüyor. AKP, sadece Kürt merkezli illerde değil İstanbul, Adana, Mersin, Antalya, Bursa gibi illerde de kendisine oy veren Kürt seçmen kitlesinin çok büyük bir kısmını kaybetti. Kamuoyu araştırmalarında ortaya çıkan tablo: İktidar hem kendi Kürt seçmenini kaybetti hem de  HDP’nin % 12-15 oranındaki seçmeni olmadan Cumhurbaşkanlığını kazanma şansı bulunmuyor.   

AKP’nin yeni arayışı nedir?

 İktidarın Kürtlerle yeni bir süreç başlatmak eğiliminde olduğu artık yüksek sesli dillendirilmeye başlandı. İmralı ile yeni bir sürecin başlatılması için öncelikli olarak MHP’nin ikna edilmesi iddiası sürekli dillendirilse de Bahçeli’nin buna karşı çıkmayacağından emin olabiliriz.  31 Mart 2019 Yerel seçimlerinde Öcalan’ın mektubuna uygun davranılmadığı için HDP’ye fırça atan Bahçeli, iktidarı korumak için Öcalan ile görüşülmesine kesinlikle karşı çıkmaz. İktidar, tekrardan Kürtlere göz kırpmak için yeni yönelimlere gireceğine dair mesajlar vermeye başladı.

Öcalan ile görüşülüyor mu?

Öcalan ile çok sayıda görüşmenin yapıldığını artık herkes tahmin ediyor. Kimse de bunu yalanlamıyor. Özellikle uluslar arası ilişkilerde ve basında çok daha net olarak yansıtılıyor. Soru şu: İktidar veya devletin bir kanadı ile Öcalan arasında yapılan görüşmeler neden Aile ve Avukat görüşmelerine dönüştürülmüyor? Üç yıldan fazladır Öcalan ile Avukatları ve Ailesi görüştürülmüyorsa bunun tek bir nedeni var: Öcalan, iktidarın taleplerine olumlu yanıt vermediği içindir. Öcalan’ı sevin veya sevmeyin ama politik liderlik gücü ve zekasını en iyi devlet biliyor. Öcalan, Türkiye’nin politik olarak nereye evirildiğini görüyor. Talep ve isteklerini buna göre yapacaktır. Geçmiş süreçlerden dersler çıkartan Öcalan ‘somut, denetlenebilir politik çözüm’  konusunda henüz iktidar ile anlaşamadığını söyleyebiliriz. Öcalan’ın Kürt toplumunun reflekslerini iyi biliyor. Bu politik refleksleri hiçbir şekilde yok saymaz/sayamaz. Kayyumlardan HDP’nin kapatılmasına,  Rojava’dan Irak-Kürdistan Bölge Yönetimi alanlarında devam eden operasyonlara kadar bir çok meseleyi masaya getirdiğini/getireceğini söylemek için kahin olmaya gerek yok.

Yakın gelecekte Öcalan ile doğrudan veya telefon üzerinden ailesiyle ya da avukatlarıyla bir görüşmenin yapılması kimseye sürpriz gelmemeli. Görüşmenin yapılması Öcalan’ın iktidarla anlaştığı anlamına gelmez. Öcalan geniş kapsamlı bir istişare yapmadan ne fikrini söyler ne de öneri sunar.

İktidarın geçmişte olduğu gibi Öcalan üzerinde yeni bir politik arayışa girmesi gayet doğal ve anlaşılırdır. Ancak görüşmenin yapılması, bunun kamuoyuna yansıtılması iktidar lehine bir sonuç çıkmaz.

İktidar Demirtaş’ı potansiyel tehlike olarak görüyor

AKP-MHP iktidarı, Demirtaş’ı tutuklayarak etki alanını kırmaya ve toplumsal ilişkilerde izole etmeye çalıştı. Ancak ortaya çıkan tablo dikkate alındığında Demirtaş sadece HDP’nin değil Türkiye’nin politik gündemine belirleyen, yön veren bir aktör haline geldi. Cezaevinde olması onu fiziki olarak alanını sınırlasa da politik olarak tersine etki alanı düşünülenden çok daha fazla gelişti. Önerileriyle özellikle muhalefete yön veriyor. Bu bakımdan Demirtaş’ı hukukun bütün normları ihlal edilerek cezaevinde tutulmaya devam edilmesine rağmen iktidarın Demirtaş politikası başarısız oldu.   

Muhalefet ne yapmak istiyor

Yine kamuoyu araştırmalarına bakıldığında ‘Cumhur İttifakı’ gibi ‘Millet İttifakı’ da cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmak için Kürt seçmeninin ağırlıkta olduğu HDP seçmeninin oyuna ihtiyaç duyuyor. HDP seçmeninin oyu olmadan kazanmaları çok düşüktür. Bu nedenle devlet muhalefeti de kendisine göre bir strateji belirliyor. Bu stratejinin özü: Öcalan’a karşı Demirtaş’ın ön plana çıkartılmasıdır. Politik ilişkilerde Demirtaş meşru, Öcalan ise ‘terörist’  olup meşru değildir. Böylelikle tarafını Demirtaş’tan yana göstermek istiyor. Demirtaş üzerinden HDP oylarına talip olma taktiği başarılı olmaz. Çünkü Demirtaş ile HDP arasında mutlak bir bağın olduğu, partisinden hiçbir şekilde bağımsız hareket etmeyeceği açıktır.

Devlet Muhalefetinin hedefinde Öcalan var

İlginç bir şekilde iktidara karşı ama devletin bir gücünü temsil eden muhalefet, Öcalan’a yönelik kapsamlı bir saldırı yapıyor. Örneğin Öcalan’ın avukatları yaklaşık 600 kez görüşmek için başvuru yapmış. Ama hepsi çeşitli gerekçelerle reddedilmiş. İktidara karşı olan ve demokratik değerlerden bahseden devlet muhalefeti, ‘Öcalan’ın avukatlarıyla ve ailesiyle görüşmesinin her hükümlü gibi bir demokratik hak olduğunu’ tek bir kez gündeme getirmedi. Öcalan’ın tecritte tutulmasının hem hukuka  hem de İnsan Haklarına aykırı olduğunu bir kez eleştiri konusu yapmadılar. Öcalan’ın Kürt toplumunun çok önemli bir kesimince benimsenmesine rağmen ‘görüşlerini kamuoyu ile paylaşmasının gayet doğal olduğunu’ tek bir kez kamuoyuna yansıtmadılar.  AKP karşı olan Halk TV, KRT, Flash Tv, Cumhuriyet, Sözcü vb muhalif olduğunu iddia eden medya grupları, Öcalan ile görüşülmesine karşı ciddi bir tepki göstermeleri esasen demokratik değerleri içselleştirmediklerinin açık bir ifadesidir. Böylelikle Öcalan’ın Türkiye’nin politik dengelerine müdahil olması, sorunun demokratik siyaset içinde çözülmesine katkı sunması, planlarını bozacak nitelikte olacağını düşünmektedirler.

Devlet Muhalefeti Demirtaş’ı ön plana çıkarttığını zannediyor

Demirtaş, zorla görevinden alınmış ‘eski’ eş başkanı olmakla birlikte, HDP seçmeni için halen doğal eş başkan konumundadır. Özellikle Kürt seçmeninin Demirtaş’a duyduğu sevgi ve destek sadece haksız yere tutuklanmasıyla ilgisi bulunmuyor. Bu sorunun bir yanıdır esası ise Demirtaş’ın hem mahkeme süresince ortaya koyduğu politik tutum ve kararlılık hem de politik sorunların çözümünde gösterdiği liderlik inisiyatifidir. Demirtaş, görüşlerini kamuoyu ile paylaşabiliyor.  Çapsız muhalefet liderlerinin politik bir strateji oluşturamadığını görüyor. Sürece müdahale ederek bir bakıma yön veriyor. Muhalefetin nasıl başarılı olabileceğine dair tespit ve önerilerini ortaya koyuyor. Devlet muhalefeti, umut bağladığı 6’lı Masa’nın politik sıradanlığını görünce, Demirtaş’ın yapıcı politik önerilerine ihtiyaçları olduğunu fark ediyor.  Bu nedenle Demirtaş’ı muhalif medya değil kendi politik yetenek ve birikimi ön plana çıkartıyor.

Devlet muhalefeti, Öcalan-Demirtaş denklemini yanlış kuruyor

İktidar açıktan Demirtaş’a saldırıyor.  Muhalefet ise Demirtaş’ı sahiplenmeye gösterisi altında tersten Öcalan’a hedef alıyor. Böylelikle ortaya çıkan tablo, iktidar Öcalan’a, devlet muhalefeti Demirtaş’a oynuyor. İki tarafta Öcalan ile Demirtaş arasında nasıl bir farkın olduğunu ortaya koymuyor/koyamıyor. Öncelikli olarak Öcalan’ın üstlendiği misyon ile Demirtaş’ın üstlendiği misyon birbirinden farklı ama birbirini tamamlar niteliktedir. Yani birbirine karşıt değil tam tersine farklı politik kulvarda birbirini tamamlıyorlar.

Demirtaş, Türkiye’de siyasetin dengelerini belirleyen HDP’nin eş başkanı olarak sistem içerisindeki politik değişimde kendi rolünü oluyor. PKK’nin lideri olarak Öcalan ise ideolojik alan içerisinde kendisine tarihsel bir misyon biçiyor ama aynı zamanda olanak yaratıldığında politik sorunların çözümünde de aktif rol alıyor. Demirtaş, Türkiye’de sistem sorunlarının çözümünde aktif rol üstleniyor, Öcalan gerektiğinde Suriye/Rojava’da, Irak’ta da politik stratejiler üzerinde inisiyatif alabiliyor. Demirtaş PKK’nin silah bırakması için kendisine doğrudan bir misyon biçmez ama Öcalan böyle bir misyonu üstlenebilir. İki liderin politik alanları bellidir. İki lider birbirine karşı değil tersine sorunların çözümünde alanları içerisinde kendilerine misyon biçiyorlar ve birbirini tamamlıyorlar. Ortak buluşma noktaları: Çözüm gücü olmalarıdır. Bu nedenle kimse birbirinden rol çalmıyor. Politik kimlikleri nedeniyle öyle bir  pozisyona ihtiyaç duymazlar. Ancak muhalif medya ise tersine rolleri değiştirmek için özel bir çaba içerisindedir.

Demirtaş’ı anlamayan Muhalif Medya Öcalan’ı da anlamıyor

Muhalif medyanın ‘ünlü ve çok bilmiş’ gazetecileri ve yorumcuları aslında Demirtaş’ın sorunun stratejik çözümüne ilişkin ortaya koyduğu temel yaklaşımları anlamıyor. Demirtaş, toplumsal değişimde evrensel demokratik değerlere dikkat çekiyor ve devletin yapısal değişiminin altını çiziyor. Muhalif Medya ise bundan Demirtaş’ın Kürt sorunu ötelediği sonucunu çıkartıyor.  

Bu medya ne Öcalan’ın felsefik görüşlerini biliyorlar, ne kitaplarını okumuşlar. Gündelik politik ilişkilerde Öcalan’ın ne dediğini anlamış değiller. Öcalan’ı bölücülükle suçlayanların Öcalan’ın stratejik olarak devlete karşı olduğunu bilmezler. Öcalan’ın demokratik siyaseti esas olan bir politika benimsediğini anlamazlar. Çünkü okumuyorlar. Ezberlediklerinin doğru olmadığını bilmeyecek kadar ön yargılılar. Böyle olunca da Öcalan ile yapılan her görüşmenin arkasında bir kötülük olduğunu düşünürler ve Öcalan’a karşı Demirtaş’ı savunmaya geçtiklerini zannediyorlar Halbuki bu iki liderin temel yaklaşımları birbirinin zıttı değil tamamlar niteliktedir. Meselenin bu yanı anlaşılsa sorun çözülecek.

Kürtlerin hedeflerini ve demokratik siyaset içinde çözüm perspektifini iktidar ve devlet muhalefeti değil,  sistem karşı olan ve niteliksel değişimi esas alan HDP ortaya koyacaktır. 3 Temmuz Kongresinde bunu yeniden ilan edecektir. İktidara ve Devlet Muhalefetine yeni bir yol haritası sunacaktır. Kim bu yol haritasını doğru okursa onlar kazanır. Karar onların.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir