Güncel HaberlerMakaleler

KÜRESAM YAZARI ALİ CANDAN: DEVLET-DEMOKRASİ VE KÜRTLER


Marksist devlet teorisine göre bir sınıfın başka bir sınıf üzerine uyguladığı bir zor aygıtıdır. Liberalizme göre de bireysel ve iktisadi özgürlük üzerine kurulmuş sosyal ve siyasal bir örgütlenmedir. Devletle iktidar diyalektiği, deniz dalgalarıyla sahil ilişkisi gibidir. Nasıl ki denizin dalgaları durmadan sahili dövüyorsa, iktidarlar da demokratikleşmek için devamlı yasa, kanun, kararname ve icraat yoluyla devleti dövüp durur. Dolayısıyla devlet iktidara değil, iktidarlar devlete yön verir. Batı’da yani ABD ve Avrupa’da iktidarlar ve hatta iktidar kadar muhalefetteki partilerde devleti şekillendirirler. Devletin o devasa gücünü halkın çıkar, beklenti ve hizmetine sunar. Devletin bu zor aygıtı yönünü halklarının çıkarları doğrultusunda törpülerler.

Batılı birçok ulus, devletin o demir eldivenini çıkarıp, devletlerini kadife eldivenli demokratik bir garson devlete dönüştürmeyi başarmışlardır. Batılı toplumlarda siyasi partiler bu doğrultuda “biz devleti daha fazla halkın hizmetine koşarız” diye yarışırlar. Yıpranan iktidarların yerini muhalefet partisi veya partileri koalisyon olarak alır. Batılı devletlerin de geçmişlerinde kirli ve gizli bagajları olmuştur. Almanya’da SS örgütlenmesi, İtalya’daki Gladyo, Fransa’da Rüzgar Gülü gibi örgütlenmeler bunlara örnektir. Örneğin İtalya’nın Antonio Di Pietro gibi “temiz eller”e sahip savcıları o kirli ve gizli bagajları deşifre etmiş ve yargılamıştır.

Türkiye’de devlet, iktidar, muhalefet ve kirli bagaj ilişki diyalektiğini anlamak için geçmişe yani Osmanlıya gitmek gerekir. Osmanlıda devlet düzeni ve taht için kardeş katlini vacip kılan Fatih Sultan Mehmed meşhur kanunnamesine “Ve her kimesneye evladımdan saltanat müyesser ola, karındaşların nizam-ı alem içün katl etmek münasiptir. Ekser ulema dahi tecviz itmiştir. Anında amil olalar.” şeklinde bir hüküm koymuş ve kardeş katli yasallaşmıştır. “III. Murat 1595’de öldü. Ayasofya Camisi avlusundaki türbede 54 kişi yatmaktadır. Bunlardan 20’si oğlu, 23’ü kızıdır. Türbede yatan oğulların yaşı küçüktür, hatta altı aylık olanları bile vardır ama hepsinin ölüm tarihi 1595’tir. III. Murat öldükten sonra oğlu III. Mehmet tahta çıktı ve ilk işi de kardeşlerinin hepsini boğdurmak oldu. Babasının tabutu saraydan çıkarken gerisinden 39 tabut daha geliyordu. III. Mehmet 19 erkek kardeşini ve 20 kız kardeşini öldürtmüştü. Yetinmemiş babasının gebe eşlerini öldürtmüş ve ergenlik çağındaki iki kardeşinden gebe kalmış yedi cariyeyi denize attırmış.

Evliya Çelebi, “Bir şehzadenin daha emzirilirken annesinin kucağından sökülüp alındığını boğulduğunda emdiği sütün burnundan geldiğini” yazar. Saraydan tabutlar çıktığında Evliya Çelebi’nin naklettiğine göre “İstanbul halkının feryatlarını gökteki melekler duymuştu”. III. Mehmet sadece bununla yetinmemiş 16 yaşındaki oğlunu da öldürtmüştür! III. Mehmet öldüğünde, I. Ahmet tahta oturdu. III. Mehmet’in cenazesi Ayasofya’ya götürüldü. Cenaze namazı kılınacaktı. Ama genç padişah gelmemişti! “Taht sahibi olmak için 39 kardeşini ve bir oğlunu öldüren adam babam da olsa katildir. Ben katil bir adamın cenazesini kılmam! Varın siz kılın!” diyerek reddetti…”

İşte Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulduğunda Osmanlı yönetim biçimini reddetse de böyle bir vahşeti miras olarak devr aldı. İttihat ve Terraki kadroları yeni devleti kururlarken Osmanlı’nın “ya devlet başa ya kuzgun leşe” anlayışını devam ettirdi. “Devlet ve iktidar kutsaldır. Bu iki kutsal için ölmek ve öldürmek de kutsal bir eylemdir” sözünde özetlenen bir vahşet üçlemesi, bir üçlü teslis gerçekliği yaratıldı. Mustafa Suphiler şahsında Komünistlere, Şeyh Said ve Seyyid Rızalar şahsında Kürtlere ve samimi inanmış Müslümanlara karşı geliştirilen vahşet uygulamaları, darbeler, Başbakan ve Bakanların asılması,  Cumhurbaşkanı  veya General öldürmeler, Türkiye’nin ceberrut devlet anlayışının 99 yıllık bir özetidir. Bu ülkede devlet; demokrasi ve özgürlük ilkeleri üzerinde yükselmedi. İktidar ve muhalefetiyle devlet ‘kutsal ve dokunulmaz olarak görüldü. Devletin korunması için yapılan her kötülük meşru sayıldı.  

Kürtlerin de böyle bir devlet, iktidar ve muhalefet gerçekliği ile karşı karşıya olduğunu hiç bir zaman unutmamalıdır. Bu gerçeklik ışığında muhalefet bloğu ile iktidar bloğu arasında yeşilin açık ve koyu tonları dışında hiç bir fark yoktur. Devletin Kürt politikası ne ise iktidara gelen parti bu politikayı kendi renginin ton farkı dışında olduğu gibi uygulamak zorundadır. Yani Türkiye’de iktidarlar devlete yön veremezler. Devlet iktidarlara ve hatta muhalefet partilerine yön verir. İktidar ve muhalefete sınır çizer. İktidarlar gökkuşağı renklerine bürünerek gelseler de devletle tanışır tanışmaz devletin tekçi rengine bürünürler. Bu gerçeklik ancak ve ancak Türkiye’nin varlık yokluk temelinde bir tehditle karşı karşıya kalması sonucu değişebilir. Bu gün  devlet içte ekonomik ve politik, dışta üyesi olduğu NATO’yla, aday üye olduğu AB’yle ve 70 kusur yıllık müttefiki ABD ile ciddi temelde krizler yaşamaktadır. Öte yandan Rus yayılmacılığıyla karşı karşıya bulunmaktadır. Ege ve Doğu Ak Denizde Yunanistan’ın silahlandırılması da Türkiye’nin güvenlik stratejisinde önemli bir sorundur.

Türkiye’nin derhal iç barışını yaratarak Kürtler, Aleviler başta olmak üzere tüm etnik ve azınlıklarla yeni bir toplumsal sözleşme temelinde birliğini sağlaması son derece önemlidir. Bunu devletin değil de halk muhalefeti iktidarının, yeni, özgürlükçü ve demokratik bir anayasa ile sağlaması, Türkiye cumhuriyeti devletini radikal ve özgürlükçü bir tarzda değiştirecektir. Baskıcı, ceberrut bir devlet anlayışından halka hizmetçi bir devlet anlayışına geçilecek. Artık iktidar değişimleri darbelerle değil barışçıl temelde gerçekleşecektir. Bunun için muhalefetin mevcut tahakkümcü devletin güdümünden çıkması ve özgürleşmesi gerekiyor. Bu gerçekleşmediği taktirde iktidar değişiminin Kürtler için herhangi bir anlamı olmayacağı açıktır. Kürtler de politik tercihini buna göre yapacaklardır. Kimin olduğu değil, sorunun demokratik tarzda çözecek bir gücün olması önemlidir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir