2 Haziran günü Urfa’nın Hilvan İlçesinde yenilenen seçimleri büyük bir farkla DEM Parti kazandı. Bu zaferiyle DEM Parti AKP’nin yerine ikame edilen Yeniden Refah Partisini de ağır bir yenilgiye uğratmıştır. Bu seçim aynı zamanda AKP’deki erimeyi de gözler önüne seriyor. DEM Partinin 2 Haziran zaferinden henüz 24 saat geçmeden Hakkari Belediye Eş Başkanı Mehmet Sıddık Akış önce görevinden alınır alınmaz gözaltına alındı. Gerekçe olarak da hakkında on yıldan beri devam eden bir dava. Aynı sebeplere dayanarak yeni bir soruşturma açılarak hakkında tutuklama kararı da verilebilir.
1982 Anayasası katı merkeziyetçi bir Anayasa olmasına rağmen yerinden yönetime idarenin bütünleyici bir parçası olarak yer vermiştir. Hakkari Belediye Başkanının görevden alınarak onun yerine merkezi yönetimin taşra temsilcisi olan valinin kayyım olarak atanması ve ilerleyen zamanda Belediyenin karar organı olan Belediye Meclisi’nin işlevsiz duruma getirebilir. Bu karar başta Anayasa’nın 2. maddesindeki ‘Devletin nitelikleri başlıklı’, “Türkiye Cumhuriyeti… demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir” ilkelerinin belirlendiği maddeye aykırıdır. Kaldı ki, Anayasa’nın 2.maddesinde yazılı bulunan ‘Cumhuriyetin nitelikleri’ Anayasa’nın 4.maddesi gereğince değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez hükümler arasında sayılmıştır.
4.maddedeki düzenleme şekli bir düzenleme değildir. 2.maddedeki ilkeleri askıya alabilecek anayasal, yasal ve idari düzenlemelerin de sınırını belirlemektedir. Burada üzerinde durulması gereken iki ilke vardır. Birincisi hukuk devleti, ikincisi ise demokratik devlet ilkesidir. Yerinden yönetim birimlerinin olması bu iki ilkenin gereği ve sonucudur. Anayasa’ya göre merkezi yönetimin yerinden yönetim ile ilişkileri vesayet ilişkisi düzeyinde olup, bu konuda nihai karar yargı erkine aittir. Vesayet ilişkisi, hiçbir zaman merkezi idarenin yerinden yönetimin yerine geçip karar alması anlamına gelmiyor. İstisnai bir yasal durum olup, çok sınırlı olarak kullanılan bir yetkinin kural haline gelişine Anayasa ve yasalar izin vermez.
Bu temel düzenlemeler ışığında bakıldığında anayasal ilkelere aykırı anayasal düzenlemelere cevaz verilmediği durumlarda yasa ile ya da KHK ile düzenleme yapılamaz. Yapılsa bile Anayasa’nın bu konudaki hükümlerinin uygulanması gereklidir. Bu konuda Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı vermesi de beklenmez.
Konuya anayasal düzenlemeler açısından bakmaya devam edelim: Anayasa’nın “İdarenin Esasları, İdarenin Bütünlüğü ve Kamu Tüzelkişiliği’ başlıklı 123. maddesine göre, “idare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir. İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır.“
Bu maddeye göre, belediyeler yönetimin bir parçası olup yerinden yönetimin temel organıdır. Nitelikleri itibarıyla merkezi yönetimden farklıdır. Merkezi yönetim organları atama yöntemi ile, yerinden yönetim organları ise seçimle belirlenir. 31 Mart 2024’te seçimler yapıldı. Şu anda görevden alınan Hakkari belediye başkanı beş yıllık süre için seçildi. Görev sürelerinin bitimine 4 yıl 10 ay bulunmasına rağmen görevinden alındı. Niteliği gereği geçici ve tedbir niteliğinde olması gereken görevden alma işleminin ne kadar süreceği de belirsizdir. Ancak burada esas alınması gereken Anayasa’dır.
Anayasa’nın 127. maddesinin 4.fıkrası hükmü şöyledir: “Mahalli idarelerin seçilmiş organlarının, organlık sıfatını kazanmalarına ilişkin itirazların çözümü ve kaybetmeleri konusundaki denetim yargı yolu ile olur. Ancak, görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile hakkında soruşturma veya kovuşturma açılan mahalli idare organları veya bu organların üyelerini, İçişleri Bakanı, geçici bir tedbir olarak, kesin hükme kadar uzaklaştırabilir.”
Bu düzenleme çerçevesinde bakıldığında görevden alınma ve onun yerine kayyım atama işlemi geçici bir işlem olarak görülmüyor. Merkezi yönetim, adeta yargısal bir rol alarak bu işlemi yapmıştır. Burada Anayasa’ya aykırılıktan öte Anayasa’yı ihlal söz konusudur. Başka bir deyişle merkezi yönetim yargıda dahi olmayan bir yetkiyi kullanmıştır.
Yine esas alınması gereken Anayasa’da dikkat çeken bir hüküm şöyledir: Geçici tedbirin alınışı “görevle ilgili bir suçun” işlenişine bağlıdır. “Terör” suçlaması göreve ilişkin bir suçlama değildir. Her ne kadar Olağanüstü Hal’de kabul edilen KHK ile yasal bir dayanağa sahip olsa da “terör” suçlaması ile ilgili Anayasa’da düzenleme bulunmadığından dolayı Anayasa’ya açıkça aykırı olan bu hükmün uygulanması mümkün değildir.
Böyle bir hükmün Anayasa yargısının askıya alındığı Olağanüstü Hal dönemlerinde dahi uygulanması mümkün değildir. Bir konuda Anayasa’da doğrudan doğruya düzenleme yapılmışsa o düzenlemeyi boşa çıkaracak yasal düzenleme yapılamayacağı gibi, mevcut düzenlemeler de hukuki dayanaklarını kaybederler.
Kayyım ataması ilk olarak Olağanüstü Hal KHK’leriyle oldu. İlk uygulamasına bakılacak olursa Olağanüstü Hal kalkmasına rağmen 31 Mart 2024 tarihine kadar kayyımlar görevlerini yapmaya devam ettiler. İç işleri Bakanı Ali Yerlikaya bu kararı ile “Süleyman Soylu”laştığını göstermiştir. Bu başta Büyükşehirler olmak üzere diğer belediyelere blok olarak kayyım atamak için prova yapılmıştır. Geçici bir tedbir olduğuna dair yapılan açıklamalar doğru değildir. Geçici olmadığı bir önceki kayyım atamalarının sekiz yıl sürdüğü bilinmelidir. Anayasa ve yasalar açıkça ihlal ediliyor.
Bu işlemlere karşı Anayasa’nın 125. maddesinde yazılı bulunan “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır” hükmü gereğince görevlerinden uzaklaştırılan belediye organları yargı yoluna başvurabilirler. Yetki gaspı niteliğinde olan İçişleri Bakanlığı işlemi konusunda “yürütmenin durdurulması” kararı verilmesinin önünde hiçbir engel yoktur.