Küresel dünya sistemi stratejik yönelimlerini belirlerken hiç şüphesiz ki ABD’nin devlet politikası son derece önem arz ediyor. Küreselleşme stratejisinin uygulanmasında hem devlet hem de uluslararası şirketleri bakımından ABD belirleyici bir güç olarak ön plana çıktı.
Küreselleşme stratejisi rekabet ve çatışmayı ortadan kaldırmadı. Ancak dünya çapındaki ekonomik, askeri ve politik güç ilişkilerinin yeniden tanımlanması kaçınılmaz olarak gündeme geldi. ABD’nin aktif olarak desteklediği temel strateji; ‘ABD’nin önderliğinde küresel dengelerin yeniden belirlenmesi’ olarak kabul gören strateji, Trump dönemiyle birlikte fiilen ortadan kaldırıldı. ABD, küresel sistemin çok yönlü dengesini sağlayan uluslararası kurumlardan çekildi ya da mevcut kurumları fiilen işlevsizleştirdi. ABD’nin tek başına dünyayı yeniden dizayn edebileceğini düşünen Trump’ın uyguladığı politik strateji esasen ABD’nin fiilen küresel dengelerin dışına düşerek kriz yaratan ülke olarak anılmaya başladı.
Biden’in Başkan seçilmesiyle ABD’nin yeniden küresel sistemin lider gücü olarak rol üstleneceğini ve uluslar arası kurumlarla dengelerin yeniden kurulacağı açıklandı. Böylelikle 2021 yılı ABD’nin küresel sistemin kurumsal yapısına yeniden dönüşü olarak tanımlandı. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, bu durumu “kaldığımız yerden devam etmiyoruz. Dünyaya yeni gözlerle bakıyoruz” olarak açıkladı.
ABD’nin küresel dengeler içerisinde diplomasi ve politik ilişkileri esas alınırken rekabet ve çatışmanın bütünüyle dışlanmadığının altı çizildi. ABD Dışişleri Bakanı Blinken, “Dünya kendi kendini düzeni sağlamıyor. Biz çekildiğimizde genellikle iki şeyden biri oluyor: Ya bir başka ülke bizim çıkar ve değerlerimizi ilerletmeyecek şekilde yerimizi almaya çalışıyor; ya da kimse harekete geçmiyor ve kaos oluyor” Böylelikle hem ABD olmadan küresel sistemin sağlanamayacağının altını çizdi hem de küresel çaptaki jeo-politik ilişkiler yeniden tanımladı.
Blinken, ABD’nin yeniden dönemde izleyeceği küresel stratejiyi 8 alt başlıkta topladı:
1- Corona virüsü salgının kontrol altına alınması ve bir daha böyle bir krizin yaşanmasının önlenmesi için pandemilerin öngörülebilmesi, engellenmesi ve bilgilerin doğru şekilde ve zamanında paylaşılmasının sağlanması.
2- Ekonomik krizin sona erdirilmesi ve daha istikrarlı ve kapsayıcı bir küresel ekonominin inşa edilmesi. Amerikalı çalışanların haklarının ve çıkarlarının korunması. ABD’nin fikri mülkiyet haklarının çalınmasının engellenmesi ya da adil olmayan bir avantaj elde etmek amacıyla para birimlerini manipüle etmelerinin önlenmesi.
3- Tehdit altında olan demokrasinin yenilenmesi. Diğer ülkelerin önemli reformları yapmaları, kötü yasaları ortadan kaldırmaları, yolsuzlukla mücadele etmeleri konusunda cesaretlendirilmesi ve demokratik davranışın teşvik edilmesi.
4- İnsani ve etkili bir göçmen sisteminin oluşturulması. Bu kapsamda diğer ülkelerle ve özellikle ABD’nin Orta Amerika’daki komşularıyla yakın şekilde çalışılması.
5- ABD’nin müttefikleri ve ortaklarıyla ilişkilerini yeniden canlandırması.
6- İklim değişikliğiyle mücadele edilmesi ve yeşil enerji devriminin yürütülmesi.
7- ABD’nin teknolojideki liderliğinin güvence altına alınması. ABD’nin teknoloji savunmasının güçlendirilmesi. Yeni teknolojilerin özel hayatın gizliliğini korumasının, dünyayı daha güvenli ve daha sağlıklı hale getirmesinin ve demokrasileri sağlamlaştırmasının sağlanması.
8- “21. yüzyılın en büyük jeopolitik sınavı” olan Çin’le ilişkilerin yönetilmesi.
ABD’nin önümüzdeki 4 yıllık küresel stratejisinin özetini sunan 8 madde içerisinde, ABD’nin özellikle AB merkezli müttefikleriyle ilişkilerinin yeniden tamir edilmesi ve karşılıklı güven içerisinde ortak stratejiler üzerinde çalışılmasına dikkat çekiliyor. Küresel kurumlarla ilişkilerin yeniden düzenlenmesi ve daha aktif görev alması gerektiği belirtiliyor. Askeri çatışma yerine diploması-politik ilişkilerin ön plana çıkartılması ancak gerektiğinde askeri gücün de kullanılacağı belirtiliyor. Bütün bunlar içerisinde özellikle Çin ile ilişkilerin son derece önemseneceğinin altı çiziliyor. “21. yüzyılın en büyük jeopolitik sınavı” Çin’in küresel dünyanın geleceği bakımından oynayacağı rolü belirtiyor. Böylelikle giderek küresel bir oyunca rolünü üstlenen Çin’in ile ilişkilerin 21.yüzyılın geleceğini belirleyeceği açısından son derece önemsenen bir durumu ifade ediyor. Böylelikle küresel çapta rekabet edilecek bir oyuncu olarak görülen Çin ile askeri çatışma yerine ekonomik-politik rekabetin yürütülmesinin önemine vurgu yapılıyor. Çin olmadan dünya küresel sisteminin istikrarlı olmayacağı artık kabul görüyor. Bu neden küresel uzlaşı üzerinde yürütülecek bir strateji yaşama geçirilecek gibi görünüyor
Biden yönetimi, ABD’nin küresel dünya sisteminin inşası liderlik rolünü oynayacağı ama bunun bir imparatorluk biçiminde değil de tersine dünyanın eski ve yeni küresel oyuncularla birlikte yürüteceklerini belirtiyor. Hangi ülke ne kadar güçlü olursa olsun, dünyaya tek başına yönetemeyeceği artık herkesin kabul ettiği bir realitedir. Bu bakımdan Biden yönetimi, ABD’nin liderliğinde küresel dünya sistemini yeniden reorganize etmeyi esas alan bir küresel jeo-politik strateji izlemeye karar verdiği anlaşılıyor.