Makaleler

Güven TAYLAN – NATO – AKORTSUZ PİYANO


Nato üyesi olan Türkiye ve Yunanistan’ın Doğu Akdeniz ve Ege’de karşı karşıya getiren sorunlar ve öteki ülkelerin tutumları birliği ciddi anlamda  zorluyor. NATO kuruluşundan bu yana hem kararlar oy birliğiyle alınmıştır hem de ülkeler arası ilişkilere çok özel bir dikkat gösterilmiştir. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla NATO’nun stratejik  konseptinde önemli değişiklikler olduğu gibi NATO yeni üyelerle çok daha genişledi.

NATO’nun belirleyici gücü hiç şüphesiz ki ABD’dir. Ancak birliğin üyelerinin nerdeyse tamamı Avrupa kıtasında bulunuyor. Dikkat çekilmesi gereken bir başka nokta da, AB ülkeleri içerisinde Fransa askeri gücüyle ön plana çıkıyor. Bu nedenle Fransa’nın NATO’nun geleceğine dair yaptığı açıklamalar bir bakıma AB’nin geleceğiyle de ilişkilidir.

2007 yılında üye devletlerce imzalanan ve 2009 yılında yürürlüğe giren AB üyesi ülkelerin NATO ile işbirliği içerisinde  Lizbon Anlaşması olarak bilinen Ortak Güvenlik ve Savunma Politikasının oluşturulması esasen AB’nin yeni bir savunma gücünün oluşturulması esasına dayanıyordu. AB’nin askeri olarak AB’nin lider gücü olan Paris’in bu konuda gösterdiği yoğun çaba gösterdiği tersine Londra’nın da bu süreci bloke ettiği biliniyor.

Fransa’nın bu gelişmeleri 2009 yılında imzalanan ve yürürlüğe giren NATO’Nun Lizbon anlaşması çerçevesinde kendi çıkarları lehine yönlendirmesi, Ancak ABD’de Trump’un yönetiminin NATO’ya ilişkin yaptığı değerlendirmeler Birliğin geleceğini ciddi oranda tartışılır duruma getirdi. İngiltere ise AB’den çıktı ve tamamıyla Brexit ile meşgul oldu. Almanya ve Fransa ise ortak bir politik strateji oluşturmaya yöneldiler. NATO bir bakıma kriz yaşarken, Çin’in özellikle Asya’da geliştirdiği agresif politikalar yeni sorunlara yol açmaya başladı.  NATO krizi yeni sorunlara yol açarken, ABD’de yapılan seçimlerde Trump’ın kaybetmesi ve ABD’nin uluslar arası kurumlara yeniden dönüşünü ilan eden Biden’in kazanması özellikle AB ve NATO’ya rahat bir nefes aldı. AB liderleri belki de tarihte ilk kez bir  ABD Başkanının seçilmesini yüksek düzeyde alkışladılar.

NATO’nun geleceği ne olacak?

Ege’de  NATO’nun iki üye siyasi çözüme gitmek zorundadırlar. Her iki ülke ciddi anlamda silahlanma yarışına girmiş olsa da savaş olasılığı çok zayıf görünüyor. Bölgesel ve uluslar arası ilişkiler ve dengelere rağmen iki ülke arasında olası bir çatışma ve savaş olsa, özellikle ABD, iki tarafı desteklemeyeceği gibi aracı da olmaz. Rekabetin galibi de Çin ve Rusya olur.  Fransa cumhurbaşkanı Macron, bölgesel çatışmanın yol açacağı uluslar arası krizi çok iyi okuduğu için AKP iktidarına karşı açık politik tutum almasına rağmen  Türkiye’nin NATO’daki yerinin belirtilmesi vurgusunu yapıyor.

2009 yılında yürürlüğe giren Lizbon sözleşmesi Fransa’ya NATO içinde Avrupa Birliği adına anatomi bir yapı sağlıyor ve Ak Deniz havzasında bulundurduğu askeri gücü de yine AB adına kullandığını ima ediyor. Bu bakımdan 2020 yılında attığı adımların 2022 yılında çok daha net bir stratejiye dönüşecek gibi görünüyor. ABD’nin NATO’ya dönmesi de bu süreci etkileyen önemli bir faktör olacaktır.

NATO’da başa buyruk ortak irade dışında alınan kararların ve eylemlerin  yeni dönemde yaşama şansı olmayacak gibi görünüyor. ABD’nin yeni savunma bakanı elli yıla aşkın askeri ve siyasi tecrübesi sakin siyaset ve  çok sert müdahaledir aldığı kararların temeli ise uzlaşı dır. Ayrıca Afganistan, Irak ve Suriye de  Lloyd Austin’in eleştirilere açık olan sorumluklar üstlenmesi, bu alanlarda yapılacak hamlelerin alt yapısı nasıl olmalı sorusuna cevap olabilir.    

 İngiltere, Rusya’nın etkisini kırmak, Çin ile daha kapsamlı ilişkilere yönlenmek, bankacılık ve borsada Avrupa Birliğinden bağımsız politika belirlemek için aldığı Brexit kararı ve sonuçlarıyla meşgulken NATO’da vukuu bulan gelişmelere tam konsantre olamadı.  Ancak dünya genelinde pandemi ve ekonomik gelişmeler nakit para dolaşımının daraltılması İngiltere aleyhinde sonuçlar verecektir

NATO ülkeleri arasında bir kısım sorunlar yaşanırken Çin ve Rusya uluslar arası ilişkilerde attığı adımlar nispeten etki alanını genişlettiğini gösteriyor.  Macron’un ‘NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti’ çıkışı şok etkisi yaratmış olsa da NATO’nun hızla toparlanmasını tetikledi ve bir bakıma komadan çıkmada hali yani yeniden doğuşu olarak yorumlayabiliriz.

Biden’in ABD’nin uluslar arası kurumlara ve NATO’ya geri döndüğünü açıklaması, bir bakıma NATO’nun akordunun yeniden yapılacağını ve aykırı tonların ritme sokulacağını gösteriyor. Bütün bunların hızını ve biçimini büyük bir ihtimalle Çin’in vereceği tepki etkileyecektir.