Güncel HaberlerMakaleler

ALİ CANDAN : KÜRTLER BİRBİRİNİ SUÇLAMA SİYASETİNDE VAZGEÇMELİ VE FIRSATLARA ODAKLANMALIDIRLAR


 

Kürt aydını, siyasetçi ve yurtsever kişi, kurum ve kesimler günceldeki gelişmeleri doğru okuyarak  uluslararası bölgesel, ülke gerçeğini analiz etmelidirler. Dünyanın büyük güçleri BM, NATO, ABD, AB, Rusya, ÇİN, Şangay Beşlisi, Arap Birliği benzerleri ve bölgesel güçlerdir. Devamlı değişen bu güç dengelerine göre şekillenen bir ekonomik-politik sistem yürürlüktedir. Dolayısıyla bu güçleri hesaba katmadan hiç bir hareketin tek başına ‘bağımsızlık’ ilan etme şansı yoktur. Filistin, İrlanda, Bask, Katalan, Kürdistan ve tümbenzer konumdaki bölgeler için de bu durum geçerlidir. Hal böyleyken mevcut Kürt parti ve liderlerine yaptıkları her açıklama ve politik demeç üzerinden saldırmak, suçlamak ve hain ilan etmek en hafif deyimle ‘politik( mahalle dedikodusudur.

 

Şimdiye kadar hiç bir uluslararası süper güç, ve  birlik-ittifak grubu Kürtlere açıkça “bağımsızlığa yürüyün arkanızdayız” demedi. Çıkarı, politik stratejileri Kürtlerle kısa, orta ve uzun vadede çakışabilir, bir olabilir. Bu gün olduğu gibi, Kürtlerin Güney’de devletleşmesini, Rojava’da Federal devlet olmasını isterler. Ama bunu Kürtler akıllı bir şekilde olgunlaştırıp ilan edene kadar hiç bir şekilde ilan etmemilidir. Çünkü doğru ayrıdır doğrunun uygulanması çok ayırıdır. Burada önemli olan doğrunun yaşama geçirilmesinin koşullarının oluşturulmasıdır.  Uluslararası güçlere rağmen böyle bir yönelime girmenin büyük riskler taşıdığını deneyleyerek gördük. Çünkü sistem  çıkarlara ve dengelere göre işliyor.  Örneğin “ABD, AB, NATO vd Kürt devleti kurmak istiyor ama Mesut Barzani ailesi, Talabaninin çocukları, Selhattin Demirtaş ve diğer Kürt liderleri Kürtlerin devlet kurmasını istemiyor”  gibi bir yaklaşımın hiç bir gerçekliği ve inandırıcılığı olmaz.  Bütün bu olgular karşılıklı diplomatik, politik ilişkileri ve çıkarlara göre belirleniyor. Bu nedenle bağımsızlık iğneyle kuyu kazmaya benzer. O menzile ulaşıncaya kadar onlarca menzil ve konak vardır. Daha o konaklardan birine ulaşmadan gündüz gözle bağımsızlık rüyası görmek gibi bir durumu yansıtır. 

 

Mesut Barzaniyi, ailesini, Talabani’nin çocuklarını, Demirtaş gibi birçok lideri yanlış politik uygulamaları ve icraatları nedeneyile elbetteki eleştirebilirsiniz. Ama bağımsızlık referandumu sürecinde bu her iki aile ve tüm Kürt liderleri referandumun gerçekleşmesinin arkasında kaya gibi sağlam durdu. Sonrası referandum sonuçlarını uygulamama, birbirini ihanetle suçlamaları da tersine Kürtler açısından tam bir rezaletti. Fakat süper güçlerin bu durumda hiçmi suçu yoktu? Hani bunlar bağımsız Kürt devletini istiyorlardı. Hemde İŞİD adlı vahşet örgütünü tüm Kürtler el birliği edip yendiği halde. Süper devletler hep birlikte ağız birliği etmişcesine (İsrail hariç) Kürtlere “bağımsızlık için henüz erkendir bekleyin referandum yapmayın” diyorlardı. Neden çünkü kendi aralarında ve bölge güçleri ile Kürd devletinin kurulması için henüz bir uzlaşma sağlayamamışlardı. Kendileri Kürt devletine henüz hazır değillerdi. Sanki dünya güçleri; Kürde altın tepside Kürt devleti sunmuşta Kürt lider ve partileri reddediyor iddası, algısı doğru bir idda degildir. Kürt liderleri de bu gerçeği gördü. 1999’da tüm süper güçlerin elbirliğiyle Türkiye’ye “paket halinde servis edilip” sunulan Öcalan da, 2017’de referandum sonrasında Başkan Barzani de bu gerçeği görünce, büyük hayal kırıklıkları yaşadılar. Kimbilir belkide şu an 6 yıllık tutukluluk süreci sonunda Selhattin Demirtaş’ta aynı hayal kırıklığının daha hafif bir dozunu yaşıyor. O nedenle Kürt liderlerinin çıkarları doğrultusunda hareket etmekten, plan ve programlarından milim şaşmayan süper güçler yerine Türkiye’yle, Irak’la ve hatta Suriyeyle demokratik eşit birlik ve federal çözüm arıyor. Kürt liderlerinin bu psikolojik zemininin nasıl geliştiğini iyi anlamak lazım.

 

 Sık sık tartışılan bir nokta var : Kürt liderler neden bağımsızlık istemiyor. Bağımsızlık öyle istemekle gelmezki. Bağımsızlık bir süreç işidir. Önce kişinin beyninde, yüreğinde ve ruhunda başlar. Sonra dışa yansıması ; ülke, toprak ve halk sevgisi olarak vurur. Bir insana, bir lidere bakın o ülkesini ve halkını seviyorsa o insan o lider bağımsızlık yanlısıdır. Bağımsızlığı her zaman her yerde açıkça dile getiremeyebilir. Ön şartlarını asgari gereklerini sağlamaya çalışıyorsa bağımsızlıkçıdır.

 

Bağımsızlık her parça için ayrı bir çalışmanın adıdır. Güneyde bağımsızlık; ulusal ordu, ulusal istihbarat, ulusal seytere (tek merkezli kontrol noktaları) ulusal vatan sınırları (Süleymaniye, Erbil ve Duhok’un her açıdan birleşmesi) ulusal kurumların oluşturulması. (Yasama, yürütmeye yargının ulusallaşması) Partilerin değil hükümetin iktidarının oluşturulması. Mecliste tüm partilerin ortak kararıyla kurulacak, dünyada süper güçler başta olmak üzere yoğun bir bağımsızlık diplomasisi yürütmek üzere, Başkan Mesut Barzani başkanlığında bagımsızlık diplomasi komisyonunun behemhal oluşturulması ve komisyonun bağımsızlık ilanı için sınırsız yetkiyle donatılması.

 

Rojava için bağımsızlık; irili ufaklı tüm partilerin ulusal çıkarlar etrafında birleşmesi, partilerin gücü oranında yönetimde yer alması. Rojava peşmergelerinin halk savunma güçlerinin emir ve komutasına tek tek ferdi olarak dahil olması. Halk savunma gücünün ordu adını alması. İlan edilen federal sistemin federal polis, federal istihbarat, federal yasama, yürütme ve yargının tüm tarafların katılmasıyla ortak geliştirilmesi. Rojavanın Cenevre Suriye görüşmelerine katılması ve tüm dünyada resmi statü kazanması için tüm partilerin katılımıyla bir diplomasi komisyonunun kurulması gerekir,

 

Kuzeyde ilk hedef genel seçimlerde HDP ve Kürdistani partilerin Kürdistan ittifakı. Türkiye genelinde Millet veya Cumhur ittifaklarıyla Kürtlerin temel haklarının, yerel yönetimlerde iktidar olmalarının önünün bir daha kapatılmayacak şekilde açılması ve Türkiye parlementosunda Kürtlerin en yüksek temsiliyete ulaşmalarını sağlamak. Demokratik sistem içerisinde özerklik talebini en yüksek sesle dillendirmek. Bu seçenekler olmaz ve HDP kapatılır yada yasaklı hale getirilirse ki bu ihtimaller yüksek o zaman alternatif yedek partiyle seçime katılarak aynı hedefler doğrultusunda çalışmaya devam etmek gerekir. Seçim sonrası kim iktidar olursa olsun Kürtlerle masaya oturmak zorundadır. İşte burada hak elde etmeyi bilmek, kişilere, partilere takılmamak belirlenen bir plan dahilinde güçlü bir şekilde ilerlemek önemlidir.  Hiç bir süper devlet Türkiyeyi yıkalim. Kürtlere bağımsız Kürdistanı kuralım diye bir politikası yoktur, olmasını beklemek de son derece yanlıştır. Kürtler akıllı, örgütlü ve güçlü olacak. Tüm bunları Türkiye siyasi sınırları içerisinde barış içinde yapacak.

 

 Bağımsızlık hem bir talep hem de bir eylemdir. Bu nedenle uzun ve meşakatli bir yoldur, süreçtir, plandır, programdır ve uygulamadır. Bugünden yarına olacak bir iş değil. Bu nedenle birilerini hanetçi, hain diye suçlamakla bağımsızlıkçı olunamaz. Tabiki çok değerli bağımsızlık savunucusu aydın, yazar ve siyasetçilerimiz vardır olmalıdırlar. Ama güncel ve reel politika bambaşka bir olaydır. Unutmayalım ki; Kuzeyin bağımsızlık iradesi 99’da kırıldı. Güneyin bağımsızlık iradeside 2017’de. Yeniden bu iradeye kavuşmak bile onlarca yılı bulur. Güney için bu süreç daha hızlı olabilir.  

 

İki parça da kendilerine göre karma bir siyaset izliyorlar. Geçen zaman zarfında bir çok fırsatlar doğdu. Kazanımlar elde etmek kadar fırsatların heba edilmeside yaşandı. Şimdi gün ayrılıkları derinleştirme değil birliği yakalamayı teşvik etme günüdür. Rusya-Ukrayna savaşıyla yeni bir dünya şekilleniyor. Kürt coğrafyası yeni fırsatlara yeni kazanımlara ve tehditlere gebe. Bundan sonra asgari düzeyde birlik olmaya, fırsatları değerlendirmeye ve tehditleri berteraf etmeye bakalım. Birbirimizi suçlamaya değil. Varsa kimin güzel bir düşüncesi, fikri, projesi Kürt parti, liderlerinin veya kamuoyunun hizmetine sunsun. Kimse kimseyi suçlamasın. Yanlışı elbetteki eleştirsin. Doğruyu göstersin. Ama eleştiri suçlama, küfür ve hakarete dönüşmesin.

 

ABD Irak Büyükelçisi Matthew Tueller yaklasık on gün önce Güneyi ziyaret edip başta Mesut Barzani ve Pavel Talabani, Bölge Başkanı, Basbakan ve Başbakan yardımcısı olmak üzere herkesle görüştü. Bu ani ziyaretle ilgili Irak ve Kürdistandaki gelişmelerin ele alındığını açıklama dışında detaylarına girilmedi. Oysa bölgeyi takip eden kimi değerli Kürt aydınlarının aldığı bilgilere göre ABD Büyükelçisi Güneyin içinde bulunduğu kaosa ve Güneyi bekleyen tehlikelere dikkat çekti. İki başlı yönetim, Parlementonun işlevsizliği, Iraktaki bölünmenin Güneye olumsuz yansımalarının olacağı ve tüm bunların kazanımlarını ciddi tehlikeye düşüreceği konusunda önemli bir biçimde uyarmış. Hatırlanırsa referandum öncesinde de ABD’nin ciddi uyarıları olmuş ve dikkate alınmadığı için Güney Kerkük ve Musulun önemli bir kesimide dahil olmak üzere %51’lik toprak kaybetmisti. Şimdide Güneyoe kalan %49’luk topraklardaki hakimiyeti tehlikede

 

 

BM Irak özel temsilcisi J. Plasschaert Güney de ‘Sarı’ Barzani ve ‘Yeşil’ Talabani bölgesi şeklindeki bölünmüşlüğe son verilmesi aksi halde Güney’in mevcut statüsünün sürdürülemeyeceği konusunda defalarca uyardı. Bu gün BM Irak özel temsilcisi  Türkiye’nin Güneye yönelik operasyonları BM Güvenlik Konseyine şikayet etti. Tüm bunlar yakında Güney’de yaşanacak hareketli gelişmelere işaret ediyor. Kürtler buna hazır olmalı..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir