Devlet Bahçeli’nin iç barışı sağlamak için pimini çektiği yeni çözüm süreci, Türk ve Kürt kamuoyunda kelimenin gerçek anlamıyla bomba etkisi yarattı. Her iki halkın kamuoyu ve siyasi partilerinde ağırlıklı ve baskın bir şekilde iddia ve umut sahibi olmayan, düşük enerjili, silik tarza sahip politikacılar tarafından siyaset yapıldığı ve etkisiz ve silik politikalar üretilmesi nedeniyle siyasetin böylesi üst düzeyde hızlı ve etkili oldu denebilir. Politika, bilimsel kuşku ve ilerleme temelinde düşünen, cesaret sahibi, yaratıcı, yenilikçi, özgüvene dayalı, etik-ahlaki değerlere sahip olan liderlerin işi olmalıdır. Kürt cephesinde bu tür siyasetçiler ya zindanda ya sürgünde veya toprak altında. Türker’de ise var olanlar tasfiye edildiği için yok. Bu nedenle ipler Cumhur İttifakı’nın ortakları da iderin devletin emrinde. Mevcut siyasetçilerin ve hatta aydınlarının önemli bir kısmı. “yeni bir çözüm süreci mi” denilince hep bir ağızdan “Allah bir daha yaşatmasın” diyorlar.
Kürt cephesinde ise durum çok farklı değil. Kürt Aydını, Entelektüeli savaştan çok barış ve çözüm görüşmelerinden korkuyor. Öz gücüne inancı yok. Kürt aydın ve siyasetçi tipi bugün savaşın, şiddetin dili değil, diyalog, barış ve çözümün dilinin doğru olan tek dil olduğunu bilmeli. Süreci, küresel dünyayı, bölgeyi ve yaşanan savaşı çok doğru okumak gerekiyor. Kürt halkının tarihte ilk defa dört parçada yek vücut olması örneği olan Kobani direnişinde olduğu gibi bugünde birleşmesi hayati derecede önemlidir. Birliği uluslararası siyaseti, diplomasiyi, temel ve tali ittifakları, politikayı ve stratejiyi çok iyi okumak, anlamak ve geliştirmek gerekiyor. Kendi politik duruşunu ve stratejisini doğru bir temelde belirlemesi gerekir.
Ortadoğu’da tüm ittifak, çelişki ve çatışmalar değişiyor. Her güç, her ilişki ve iş birliği yeniden resetleniyor. Siyasi karar alıcılarımız bu büyük değişimin yarattığı imkânların ve fırsatların Kürt halkına açtığı muazzam ilişki, imkân olanak ağı ve kanallarını çok iyi kullanabilmelidir. Bu büyük özgürlük şansı bu defa çok iyi kullanmalıdır. Hizbullah Lideri Hasan Nasrullah’ın 64 yıllık yaşamı ve ölümünden çok büyük dersler çıkarmak gerekiyor. Hasan Nasrallah Şii bir Arap olarak ömrü boyunca Fars halkı ve İran İslam Cumhuriyetine hizmet etti. 32 yıl liderliğini yürüttüğü Hizbullah’ı, İran devletinin emrine amade kıldı. Tüm bu hizmetlerinin sonunda İran devleti çıkarları karşılığında Nasrallah’ı öyle bir an geldiki anında gözden çıkardı ve sattı. İşte kendi halkı dışında başka halka hizmet etmenin sonu bu acı ve hazin tablodur. Bu tüm Kürt siyaseti ve siyasetçilerine ders olmalıdır.
Yeni Dünyada Devlet Dışı Güçlere Yer ve Rol Yok
İnsanlık olarak uzay çağında yaşıyoruz. İleri medeniyete ulaşan insanlar olarak atom altı parçacıklara hükmediyoruz. Kürd siyasetinin öncüleri, Küresel sürecin dinamiklerini anlayacak kabiliyet ve yetenekte olmalıdır. Bu kabiliyet ve yetenekten uzak olanlar, tasfiye edilmekten kurtulamaz ve Kürt halkına zarardan başka hiçbir şey veremezler. Küresel kapitalist sistem sahipleri olan Batılı güçler, küresel dünyamızın yeni hukuk ve ahlak ilkelerini başta Ortadoğuda olmak üzere giderek tüm dünyada gelistiriyorlar. Yeni Ortadoğu’da ne İran’ın vekil güçlerine ne KDP-YNK Özel Ordularına ve Kürt Özgürlük Hareketine devlet dışı bir aktör olarak rol yok. Yeni aktörlerin hepsi ya ulus devlet ya da federal ve özerk devlet olarak varolacak.
ABD, Rojava ve Güney’de müttefiki olduğu Kürtlerin Yeni Ortadoğu da güc ve rol sahibi olmasını istiyor. Rojhilat Kürdistanı İran’ın vurulmasıyla özgürleşecek. Kuzey Kürt Özgürlük Hareketi, Türkiye ile siyasi çözümünü sağlayacak, Demirtaş, Yüksekdağ ve arkadaşları serbest bırakılacak, Öcalan ev hapsine çıkarılacak. Buna Türkler de, Kütler’de mecbur. Bu nedenle Kürt siyasi partilerinin yeni küresel hukuk ve ahlak sistemi içerisinde parça özgünlüğüne göre temel statülerini kazanmalarını ve artık kendi teritoryal egemenlik sınırları içerisinde hâkim güç olmalarını, bunun dışında mevcutta olduğu gibi hiçbir şekilde devlet içinde devlet veya silahlı güç olarak var olmalarını yeni nizam kurucuları kabul etmiyor. Bugüne kadar Kürt örgütlerini Hizbullah, Hamas, Hussiler, Haşdi Şabi ve Devrim Muhafızlarını hedef aldığı gibi hedef almamasının nedeni; Stratejik müttefikleri olan Kürtleri kırmak ve üzmek istemediğindendir. Bundan sonrada bunu şiddetle değil siyasal baskılarla hem Güney hem Kuzey’de yapacaktır.
Bütün fırsatlar kriz elbisesiyle gelir. Krize bakın fırsatı görün.
Küresel kapitalist dünya sanıldığı gibi henüz çok kutuplu değil. Sadece hukuk ve ahlak ilkelerinden yoksun bir ABD-Batı İttifakında bahsedilebilinir. Yeni Küresel sistem yeni bir hukuk ve ahlak sistemini geliştirmektedir. Hukuksuzluk ve ahlaksızlığın yarattığı kaos içerisinde; yeni bir Küresel Hukuk ve Ahlak yaratma savaşı yürütmektedir. İşte bu tamda Kürtlere kriz elbisesiyle gelen fırsatı sunmaktadır. Kürtler, bu krize bakarak fırsatı görmelidir. Bahçeli’nin uzattığı Barış Eli kriz elbiseli gelen fırsat eldir.
Korkunun Ecele Faydası Yoktur. Cesaret Kazandırır
Peki, Kürt Aydın ve bir kısım siyasetçilerine ne oluyor. Yok efendim “bu el tasfiye eli, ihanete çekme eli, hainliğe davet eliymiş. Yok günaha çağrıymış” Kesinlikle bu korkakların korkularını dışa vurmasıdır. Barış eli kriz elbisesiyle gelen fırsattır. Kürtler bu fırsatı görüp değerlendirmeyi bilmelidir. Çinlilerin dilinde kriz fırsat kelimesiyle eş anlamlıdır. Biz Kürtler ve Türkler, Çinlilerin o meşum bedduası “ilginç zamanlarda yaşayasın”ı almış gibiyiz. Çok ilginç zamanlarda yaşıyoruz. En sağcı, en faşist denilen Türk parti ve lideri ‘İç Barış’ için el uzatıyor. En devrimci, en solcu Kürt siyasetçi ve Aydınları bu istek ve elden korku ve kuşku duyuyor. Burada Öcalan’ın bir sözünü hatırlatmakta fayda var. “Ben çıkarlarım temelinde şeytanla da ilişki kurarım ve politika yürütürüm.” Eger sen kendine güveniyorsan hiç kimseden ve hiçbir şeyden korkmazsın.