Cumhurbaşkanı Erdoğan, Samsun’da düzenlenen Tekno Fest 2022 Karadeniz Final Turunda yaptığı açıklamada: “Şu anda Amerika, Dedeağaç’a silahları, uçakları gönderiyor mu? S-300’lerle bizi tehdide kalkışıyor mu? Ey Yunan, tarihe bak, tarihe dön, çok daha fazla ileri gidersen bunun bedeli ağır olur. Yunanistan’a bizim tek cümlemiz var; İzmir’i unutma… Adaları işgal etmeniz filan bizi bağlamaz, vakti saati geldiğinde gereğini yaparız. Hani diyoruz ya, bir gece ansızın gelebiliriz… Biz siyasi, ekonomik, teknolojik, diplomatik, askeri, sosyal, kültürel, her bakımdan güçlü olmak mecburiyetindeyiz. Aksi takdirde emin olun bizi Suriye’den de, Ukrayna’dan da, Bosna’dan da beter ederler”
Kamuoyuna yapılan açıklamaya göre Türk F-16’ların, 23 Ağustos’ta Ege ve Doğu Akdeniz’de uluslararası hava sahasındaki görev uçuşları sırasında Girit Adası’nda konuşlu Yunanistan’a ait Rus yapımı S-300 hava savunma sisteminden radar kilidi atılarak taciz edilmişti. Dahası Yunanistan’ın Türkiye’ye karşı ciddi anlamda silahlandığına dair çok sayı veri var Bu nedenle zaman zaman askeri potansiyelini göstermek istiyor adeta güç gösterisinde bulunuyor. Anlaşılan Yunanistan geçmişte ne olduğuna değil geleceğe bakıyor. Kendisini buna göre konumlandırıyor. Bölgesel ilişkilerini yeniden tanımlıyor. Örneğin 2021’de Kıbrıs, Mısır, BAE, ABD ve Fransa ile Türkiye’ye karşı olduğu açık olan dev askeri tatbikat ve askeri anlaşmalara imza attı. Yunanistan artık, Türkiye’ye karşı askeri olarak havada, denizde, teknik düzeyde üstünlük kazanmış bir güvenle hareket ediyor. Yunan Savunma Bakanı modernize edilmiş F-16’ların teslim alımında “umarım bunları Türkiye’ye karşı ateşlemek zorunda kalmayız” diye bu durumu açık ve tahrik kar bir biçimde dile getiriyor. Son birkaç yıldır, uluslar arası güçler, Türkiye’ye karşı Yunanistan’ı çok aktif olarak destekledikleri bilinmesine rağmen bu durum Türk halkında özellikle gizleniyor.
Bu tehditleri yapanlar; bu ülkenin medyasından devletin bütün kurumlarında bir çok alanda etkili olan 7/24 manipülasyonla toplumu yanlış yönlendiren ve kendilerine milliyetçi, Atatürkçü, ulusalcı, ümmetçi ve Ergenekoncu diyen sahte vatanseverlerdir.
Hem sistemi kontrol eden bu güçler hem de AKP iktidarı ise iç politikada çözüm sürecini kabul etmeyerek savaş politikalarını uyguluyor. Türk halkını da kör bir Kürt karşıtlığı ve düşmanlığı temelinde yalan bir bölünme algısı yaratarak yanlış yönlendiriyor. Bu sahte tehditti gerçek gibi Türk kamuoyu ve halkına kabul ettirip devlet politikası haline getiren, devletin ağzından ‘Kürtler toprak ve alan genişletiyor. Kürtler devlet kuruyor. Kürtlere devlet kurdurtmayacağız.’ “Çökertme, Barış Pınarı, Zeytin Dalı, Pençe Kilit, Pençe, Kaplan” gibi Cumhuriyet tarihinin en büyük operasyonlarını yaparak, Kürt sorunun savaş politikalarıyla s çözemeye çalışmaktadırlar. Ayrıca dikkat çekmek gerekirse dış güçlerin de çözüm sürecine karşı olduğu gerçeğini hatırlayarak okuyacak olursak; gerçek tehdit ve tehlike kaynağı kimlermiş ve asıl tehdit nerden kaynaklıymış gibi soruların cevabını vermek gerekir.
Yunanistan’a “bir gece ansızın gelebiliriz” diyor Cumhurbaşkanı Erdoğan. Uluslar arası ve bölgesel ilişkiler, Yunanistan’ın ABD-NATO-AB üçlüsüyle olan ilişkiler ve ayrıca İsrail, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerde kurduğu bölgesel bağlar dikkate alındığından ‘ansızın gelebiliriz’ şarkısının sadece kulağa hoş gelen bir mırıldanmadan ibaret olduğunu söyleyebiliriz. Cumhurbaşkanı Erdoğan, her yere ‘ansızın gelebiliriz’ şarkısını mırıldanırken esasen iç politikada bir algı oluşturmak istiyor. Öyle ki ‘ansızın gelebiliriz’ şarkısı Kürtler için ‘hergün oradayız ve sizi vuruyoruz’ olarak yansıyor. Bu nedenle iktidar kendi iç sorunlarını çözmeden, demokratik siyaset ilkeleri doğrultusunda bir çözüm üretmeden hiçbir yere ‘ansızın’ gitme şansı bulunmuyor. Bu nedenle soyut, iç politikada milliyetçi duygulara oynan ‘ansızın’ şarkıları ne bölgesel ilişkilerde ne de iç politikada etkili olur. Bunu da Perinçek’in yanına bacanağı Siirt Araplarından olan Ethem Sancağı verip “baranê baranê” şarkısını söyletmekle ve Rudaw TV’ye çıkarıp Kürt’te bizim, Türk’te bizim dedirterek yapamazsınız. Pozitif hukuku eşit ve adil temelde uygulayarak birliğin kapısını aralayabilirsiniz
Dünya yeni ve büyük bir ekonomik kriz yaşıyor. Kriz enflasyondan giderek büyük bir resesyona yani ekonomik durgunluğa dönüşüyor. Daha önce bu durumlarda Birinci ve İkinci Dünya paylaşım savaşları yaşanarak resesyon aşılmıştı. Türkiye dünyanın içerisinde bulunduğu bu krize kasasında tek bir senti olmadan yani sıfır dolar hatta kur korumalı mevduatlar sayılmazsa eksilerde olan döviz rezerviyle yakalandı. Dolayısıyla borç para ve ABD Kongresi’nin engellemesi nedeniyle silahta alamıyor. Dışarıya her zamankinden daha çok ve daha önce hiç olmadığı kadar bağımlı bir ekonomi sistemi var. Bu durumda bile hala Kürt anasını görmesin diye çalışıyor. Oysa kendisi dışarıdan gelen gerçek tehdit ile yüz yüze. Türkiye’yi seven, kafası çalışan, Kürt gördü mü kırmızı görmüş bir boğaya dönüşmeyen, Kürde ve tüm azınlıklara dost olan altılı masadan olmayan adil, eşitlik ve özgürlükten yana bir lider lazım. Böyle bir lider yoksa yapacak bir şey de yok.
“ALİ CANDAN: TŪRK-YUNAN GERGİNLIĞİ VE KÜRT SORUNU” üzerine bir yorum
Emeğinize sağlık!