Muhalefet bütün seçim çalışmaları boyunca dipten gelen bir dalgadan bahsetti. Ancak sözü edilen dipten gelen nispeten iktidar lehine oldu. Öncelikle bu gerçeğin kabul edilmesi gerekir.
AKP bir biçimiyle devletleşti ve bu nedenle devletin bütün kurumlarını ve olanaklarını kullandı. Merkez Bankası, seçimlerden kullanılmak üzere hemen her gün para bastı. 20’ye yakın televizyon kanalı, ulusal ve yerel düzeyde onlarca gazete, iktidarın propaganda aygıtı olarak işlev gördü. Millet İttifakı, belirli bir medya gücüne sahip olsa da iktidar kadar ideolojik ve propaganda aygıtlarına sahip değildi. Yeşil Sol Parti merkezli Emek ve Özgürlük ittifakı ise tersine hiçbir olanağı bulunmuyor. Böylelikle taraflar arasında tam bir eşitsizlik var. İktidarın seçim kazanmasında bu gibi faktörler önemli sadece bu bunlara bağlamak da doğru değil.
14 Mayıs 2023 tarihli seçim sonuçlarının doğru analiz edilmesi ve bir kısım derslerin çıkartılması önemlidir.
Türkiye’de bir deprem felaketi yaşandı. Buna rağmen AK Parti dahası Erdoğan deprem bölgesinde açık ara ile birinci oldu. Peki neden? Bu soruya doğru cevap vermek gerekiyor.
Türkiye’de toplumunun bütününü etkileyen ekonomik krizin çok daha fazla artacağına dair çok somut veriler var. Halk, ekonomik krizi gündelik yaşamda çok derinden hissetmesine rağmen seçmenin % 50’ye yakını Erdoğan’ı tercih etti ya da Cumhur İttifakı lehine tahmin edilenden çok daha fazla oy kullandı. Neden sorusunun cevabı önemlidir. Hangi faktörler seçmenin tercihini etkiledi.
21 yıldır iktidar olan AK Parti’nin oyu önemli oranda düştü ve yaklaşık olarak 20 milletvekili kaybetti. Ancak Cumhur ittifakı olarak parlamentodan yaklaşık 320 milletvekili ile salt çoğunluğu korumayı başardı.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci tura kalması Erdoğan için taktiksel olarak bir başarısızlık olarak görülse de esasen başarılı bir sonuç elde ettiğini söyleyebiliriz. Türkiye’nin karşı karşıya olduğu çok ciddi olumsuzluklara rağmen çok büyük bir olasılıkla kaybedeceği düşünülen Erdoğan’ın %49,5 oy almış olması küçümsenemez. Ne cumhur ittifakı ne de Erdoğan, bu düzeyde bir oy beklemiyordu. Tek stratejileri ikinci tura kalmaktı. Doğal olarak hem bunu başardılar hem de beklenilenin üstünde bir oy aldılar. Parlamentoda yeniden salt çoğunluğu sağlayan Cumhur İttifakı, cumhurbaşkanlığı için de ciddi bir avantaj yakalamış oldu.
Seçimlerde çıkartılması gereken birkaç sonuç:
Birincisi, Seçim sırasında Cumhur İttifakının çok ciddi oranda her sandık için çok ciddi oranda hazırlık yaptığını, sadece birer müşahit değil, aynı zamanda her sandık için birkaç gözlemciyi bıraktığı görüldü, her okulda gruplar halinde kalabalıklar bıraktığı, buna karşılık millet İttifakının ancak sandıklarda bir müşahit ve okul genelinde bir iki sorumlu atadıkları görüldü. Özellikle ikinci tur için bu durumun çok tehlikeli olacağını belirtelim.
İkincisi, Girişte belirtiğimiz gibi devletin bütün olanakları sınırsızca kullanarak seçmeni psikolojik olarak kontrol etmeyi başardı. Örneğin, Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’nun PKK liderlerinden Karayılan ile telefonda konuşmuş gibi bir sahte görüntüyü Cumhurbaşkanı Erdoğan televizyonlarda göstermesi seçmen tarafından gerçek olarak kabul edildi.
Üçüncüsü, AKP’nin dışında, bütün devlet kurumlarında oluşturulan ve milyonları kapsayan örgütsel ağ önemli oranda etkili oldu. Diyanetten Emniyete kadar bütün devlet kurumlarındaki kadrolaşma, seçimlerde çok net olarak hissedildi. Diyanet, çok aleni bir şekilde camileri seçim bürosu olarak kullandı. İktidar merkezli emniyet güçleri, bir çok ilde, seçmenin oy kullanımında etkili oldular. Ayrıca birçok sandıkta, görevli polislerin, psikolojik baskı oluşturmak için sayım sırasında sınıflara girmek istedikleri görüldü.
Dördüncüsü, Devletin sınırsız desteğiyle mahallelerde hatta sokaklara kadar örgütlenen İslamcı cemaatlerin Türkiye’de milyonları kapsayan kitlesel ağ oluşturdukları ortaya çıktı. Bu kitlenin temel referansı doğrudan İslami değerler olduğu ortaya çıktı.
Beşincisi, Türkiye’de giderek güçlenen önemli bir milliyetçi taban var. MHP-İYİ-Parti-Zafer Partisi ve Sinan Ogan oylarının toplamı %25’in üzerine çıktı. Bunun bir kısmı tepkisel olsa da -Muharrem İnce seçmeninin de olduğu gibi-sonuçta aşırı milliyetçi partilerin ciddi bir toplumsal güce dönüştüğünü söyleyebiliriz. Sinan Ogan, kendi mahallesinde doğru bir siyaset izlerse önümüzdeki dönemde milliyetçi/ülkücü tabanın yeni bir lideri olarak ön plana çıkar. Yani Bahçeli ve Akşener’e alternatif ve etkili bir lider olabilir.
Altıncısı, Kendisini Türk olarak tanımlayan seçmenin çok önemli bir kesiminde ‘devletin bekası’ halen öncelikli bir sorundur. Kürt ve Alevilik meselesine yaklaşım da ‘beka’ kavramı içinde ele alınmaktadır. Bu nedenle Türk-İslam olgusu ideolojik ve politik olarak halen ciddi oranda etkili olduğu görülüyor.
Yedincisi, Z kuşağı olarak gençliğin sanıldığı gibi iktidardan kitlesel bir kopuş sağlamadığı ve ciddiyle alınabilecek düzeyde destek verdiği görüldü. İktidarın, devletin askeri ve teknik başarılarını çok üst düzeyde abartarak genç kuşağı etkilediği görüldü.
Sekizincisi, Seçimin yarısını oluşturan kadınların önemli bir kesiminin halen iktidarı ve özellikle Erdoğan’ı desteklemeye devam ettiği anlaşılıyor. Ekonomik krizi en derin şekilde hisseden kadınlar olmasına rağmen halen cumhur ittifakına ve Erdoğan’a oy vermeye devam ettiklerini görebiliriz.
Millet İttifakı beklenilen etkiyi yaratamadı
Millet İttifakına yönelik kapsamlı bir analize ihtiyaç var. Bütün olumsuz ve zorlu koşullara rağmen Kılıçdaoğlu’nun en doğru aday olduğunu söyleyebiliriz. Kılıçdaroğlu yerine İmamoğlu veya Yavaş olsaydı da benzer bir durum yaşanırdı. Ayrıca Kılıçdaroğlu’nun özellikle seçimlere bir ay kala yürüttüğü kampanya son derece etkili oldu. Bu nedenle Kılıçdaroğlu’nun hedef alınması sorunu çözmez.
CHP’nin geleneksel oyu ve Yeşil Sol Parti seçmeninin vermiş olduğu oy dikkate alındığında Kılıçdaroğlu’nun 14 Mayıs 2023 seçiminde, Millet İttifakını oluşturan diğer partilerin seçmeninde beklenilen oyu alamadığını görüyoruz.
Millet İttifakını oluşturan Gelecek Partisi, DEVA, Demokrat Parti ve Saadet Partisi, CHP listelerinde seçime girdiler. Burada ortaya çıkan sonuç; bu dört partinin seçimlerde CHP’nin oy oranlarını hissedilir bir düzeyde etkilemediği ortaya çıktı. Kendi seçmenini dahi etkili bir şekilde yönlendiremedikleri anlaşılıyor. Örneğin Davutoğlu, Konya’da Mitingi yapamadı ve İmamoğlu’nun yaptığı mitinge de katılmadı. Konya’da Davutoğlu’nun sandığa yansıyan bir etkisi görülmedi. Saadet Partisi, kendi gücü oranında sahada bulundu. Ancak diğer partilerin ciddiye alınabilecek bir çalışması olmadı.
Millet İttifakı, sıklıkla bütün sandıklarda temsilcilerimiz var ve her şey kontrol altında propagandasını yaptılar. Ancak seçim anında izledik ve gördük ki, AKP çok daha organize olmuştu. Her sandıkta müşahit dışında en az 2 gözlemci daha bulunduruyorlardı. İkinci tur için sandıkların kontrolü için ciddi bir riskin olacağı mutlaka hesaba katılmalıdır.
Kendi amblemi ile seçime giren İYİ Parti, Kılıçdaroğlu adaylığı üzerinde yaşanan krizden sonra toparlanamadı. Kendi içerisinde ciddi bir iç çatışma yansıdı, Özellikle milliyetçi gelenekten gelen tabanda bir kopuş oldu ve İYİ Parti seçmeninin yaklaşık % 35’i Sinan Ogan’a oy verdi.
Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş; İstanbul ve Ankara’yı ikinci plana attılar
Millet İttifakının cumhurbaşkanı yardımcıları olarak ilan edilen İmamoğlu ve Yavaş, seçimin motor gücü oldular. İmamoğlu adeta seçim sürecini tek başına yönetti denebilir. İmamoğlu, başta Karadeniz olmak üzere ülke genelinde, Yavaş ise özellikle milliyetçi oyların yüksek olduğu Orta Anadolu’da etkili olmaya çalıştılar. Burada nispeten başarılı oldular.
Millet ittifakının burada ciddiye alınabilir önemli hatalarından birisi de Ankara’yı ve İstanbul’u önemli oranda boş bırakmalarıydı. İki belediye başkanı da, Ankara ve İstanbul’dan çok diğer şehirlere yöneldiler. Seçimlerden 4 gün önce atmış olduğum bir twitte uyardım. ‘Her iki başkan Ankara ve İstanbul ile yeterince ilgilenemediler. Umarım bir terslik olmaz.’ Terslik oldu. Her iki şehirde beklenilen patlama olmadı. Erdoğan ise son haftalarını buralara ama özellikle İstanbul’a ayırdı. Çünkü ‘İstanbul’u Kazanan Türkiye’yi Kazanır’ ilkesini unutmadı.
Muhalefet Muharrem İnce sürecini doğru yönetemedi
Kılıçdaroğlu, İnce ile yakın bir diyalog kurmayı pek tercih etmedi. Çünkü İnce’nin seçim sonlarına doğru etkisinin kırılacağını düşünüyordu ve böyle oldu. Ancak son birkaç gün içinde piyasaya servis edilen bir kast dengeleri Millet İttifakı’nın aleyhine değiştirdi. Bu nedenle seçim sürecinin ilk dönemde hızlı bir yükseliş gösteren Muharrem İnce’nin birkaç gün kala çekilmesi sanıldığı gibi Kılıçdaroğlu’na bir destek olarak yansımadı tersten bir tepkisel harekete dönüştü. İnce’ye yapılan kaset komplosunun arkasında Millet İttifakı’nın olduğunu ima etmesi aslında bir biçimde kabul gördü. Cumhur İttifakı ve özellikle Erdoğan, bu durumu çok iyi değerlendirdi ve Muharrem İnce’yi sahiplendiğini kamuoyuna yansıttı. Böylelikle ‘kaset’ olayının arkasında muhalefetin olduğu algısı güçlendi. İnce’ye oy verecek seçmenin önemli bir kesimi Sinan Ogan’a yöneldi bir kısmı da sandığa gitmedi bir bakıma protesto etti.
Sinan Ogan, dengeleri belirleyecek pozisyonda
Cumhurbaşkanlığı ikinci turunda Sinan Ogan, dengeleri belirleyebilecek bir konuma geldi. Sinan Ogan hem Cumhur ittifak hem de millet ittifakı ile yapacak politik pazarlıklar aynı zamanda onun önümüzdeki süreçte milliyetçi kanadın yeni bir lideri olarak kamuoyunun önüne çıkacaktır. Sinan Ogan’ın Bahçeliye rağmen MHP’nin başına geçme potansiyeli arttı. Zafer Partisi ile yola devam etmeyeceği net olan Ogan’ın MHP planı başarısız kaldığı taktirde yeni bir parti kurarak milliyetçi tabanı kendi etrafında birleştirebilir.
TİP nasıl bir rol oynadı
TİP’in % 6-7 civarında oyu olduğu manipülasyonu çok yaygın olarak kullanıldı. Halbuki TİP’in oyunun % 2’yi bulmayacağı çok net olarak görülüyordu. Eğer, Yeşil Sol Parti’nin listelerinde seçime girmiş olsalardı, Emek ve Özgürlük Bloke 12-15 arası fazla milletvekili çıkartabilecekti. Hem TİP hem de Yeşil Sol Parti önemli bir başarı elde edebilirdi. Bunun bir başka anlamı, da Cumhur İttifakı, parlamentoda salt çoğunluğu kaybedebilirdi.
TİP bütün bu olasılıkları bilmesine rağmen kendi kimliğiyle girmesindeki ısrarın arka planını analiz ettiğimizde birincisi, ittifakı güçlendirmekten çok baraj sorunun aşmaktı. Çünkü ittifak içerisinde giren hiçbir partinin baraj sorunu kalmıyor. Eğer % 3 oy oranına ulaşırlarsa hazineden yardımı alacaklardı. Yani mesele para. İkincisi ise Yeşil Sol Parti’nin etki alanını kırmaktı. Bu ise uzun vadeli bir stratejiyi oluşturuyor. Yeşil Sol Parti’nin etkili olduğu ve milletvekili çıkarttığı Ankara, İzmir, Adana, Antalya, Hatay, Muğla, Aydın gibi illerde TİP’in aday çıkartması, Yeşil Sol Parti’nin toplumsal ve politik gücünü zayıflatmaktı. İşçi sınıfıyla hiç bir bağı olmayan esasen orta sınıfın sol kesimlerin oluşturduğu TİP’in seçim stratejisi bu iki hususta başarılı oldu denebilir.
TİP, sadece 4 milletvekili çıkartabildi. HDP zaten 6 milletvekilliği önermişti. Peki, neden kabul etmedi ve nasıl politik bir başarı elde edebildi? Bunun çok yönlü değerlendirilmesi gerekiyor. Ayrıca TİP, kendisini başarısız ilan edecek mi ve özeleştiri verecek mi? Yoksa hedeflerine ulaştıklarını ve başarılı olduklarını mı belirtecekler?
Yeşil Sol Partinin seçimdeki durumu
Hepimizin bildiği gibi Yeşil Sol parti strateji bir karar alarak Kılıçdaroğlu’nu destekleme kararı aldı. Özellikle Kürt seçmenin blok oy kullandığı bütün şehirlerde büyük bir farkla Kılıçdaroğlu, kazandı. Kılıçdaroğlu’nun en fazla en yüksek oyu aldığı on ilin yedisi Kürt seçmenin olduğu illerdir. Türkiye’nin büyük metropollerinde örneğin Ankara ve İstanbul gibi illerde Kılıçdaroğlu %55-60 oy almış olsaydı, bugün kimin Cumhurbaşkanı olacağı tartışması yaşanmaşacaktı.
Seçimlere bir iki hafta kala, İçişleri Bakanlığı tarafından Yeşil Sol Parti’ye yönelik yapılan operasyonlar, doğrudan seçime müdahale olarak değerlendirildi. Amaç, HDP/Yeşil Sol Parti’nin seçim sürecinde etkisiz kılmakta. Seçim sonuçlarında görüldüğü üzere, bu tür operasyonlar seçmeni ciddi oranda etkilemedi.
Ancak Yeşil Sol Parti’nin seçim politikasındaki belirgin hataları, sandıklara çok açık olarak yansıdığı görüldü. Özellikle İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin ve Antalya gibi illerde çok ciddi düzeyde oy kaybettiler. Aynı şekilde Kürt illerinde de belirgin bir oy kaybı var. %12-13 oy beklenirken % 8,8’e düşmesi ciddi bir muhasebeyi gerektiriyor. 1 milyon geçersiz oyun yaklaşık 320 bini Kürt seçmeninin yoğun olduğu illerde olduğu kamuoyuna yansıdır. Bu aynı zamanda hem Yeşil Sol Partinin oy oranını nispeten düşürdü hem de bir çok ilde milletvekili kazanma sayısını ciddi oranda etkiledi. Ancak gerçek durumu ortadan kaydırmıyor. HDP ve Yeşil Sol Parti Eş Başkanlarının yapmış oldukları ortak açıklamada zorunlu olarak başarısızlığı kabul ettiler ama doğrudan sorumluluğu üstlenmediler.
Peki nedir bu başarısızlık? Bir başka yazının konusu olarak ele alacağız. Ancak alt başlıklar altına özetlersek:
Yeşil Sol Parti’ye uygulatılan seçim politikası başarısız oldu ve güç ilişkilerini belirlemedeki stratejik pozisyonunu kaybetti.
Sosyolojik tabanının cumhurbaşkanlığında ilk tur için kendi adayını çıkartma talebi dikkate alınmadı.
İttifaklar meselesi doğru bir politik çözümlemeyle ele alınamadı. Özellikle TİP ile süreç doğru yürütülmedi ve gereğinden fazla misyon biçilerek meşrulaştırıldı.
İttifakı oluşturan politik grupların, toplumsal bir karşılıkları olmadığı görülmedi.
Hasan Cemal ve Cengiz Çandar üzerinde kurulmak istenen politika başarısız kaldı ve seçmenin açık bir tepkisiyle karşılaştı.
Milletvekili adayların belirlenmesinde, parti örgütlerinin ve özellikle illerin tercihleri dikkate alınmadı. Seçmen bu kez çok sert bir uyarı yaptı.
Yeşil Sol Partinin batı kentlerinde gösterdiği adayların seçmende bir karşılık bulmadığı çok net olarak ortaya çıktı.
Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı olabilme olasılığı var
Cumhurbaşkanlığı seçim ikinci turunda yeni bir dalga olabilir mi olur. Çok zor görünse de Kıçıldaroğlu’nun ikinci turda kazanması pek ala mümkün. Bu olasılığın küçümsenmemesi gerekir. Milletvekili seçimlerinde yaklaşık bir milyon oy geçersiz. Cumurbaşkanlığı seçiminde ne kadar geçersiz oy var? Bu henüz tespit edilmemiş. Ayrıca 8 milyon kişi oy kullanmamış. 50 bin yeni seçmen olacak. Bu iki hafta sürecinde Mansur Yavaş, Ankara’da ve Ekrem İmamoğlu, İstanbul’da oy oranlarını %55-60 arasına çıkartırsa Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı olabilir.
“Dr. Mustafa PEKÖZ: 14 MAYIS SEÇİM SONUÇLARININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ” üzerine 7 yorum
Güzeldi. Başarılar
Merci dostum
Makaleniz açıklayıcı yararlı anlaşılır olmuş ellerinize sağlık
Merci…
Tşk ler Kadir bey, küçük bir katkı sunmuşsa mutlu oldum
gerçekten çok yararlı bi konu teşekkürler
Merci, İbrahim bey