Güncel HaberlerMakaleler

DR. MUSTAFA PEKÖZ :DEMİRTAŞ’IN YAPTIĞI AÇIKLAMALARI DOĞRU OKUMAK


Selahattin Demirtaş, 14 Mayıs 2023 Genel Seçim sonuçlarına ilişkin yaptığı değerlendirmelerden sonra aktif siyaseti bıraktığını açıkladı. Bu süreçten sonra zorunlu olmadıkça  Türkiye siyasetine ilişkin değerlendirmelerden bulunmuyor.

Diyarbakır İnsan Hakları Derneği Şubesi tarafından düzenlenen “Kürt Meselesinin Çözümü Ve Barış Konferansı”na Selahattin Demirtaş ve Selçuk Mızraklı ‘ortak’ bir mesaj gönderdiler. Mesajın kamuoyuna yansıması ile birlikte Demirtaş’ın Türkiye’nin politik geleceğine ilişkin görüşleri üzerinede değerlendirmeler ve yorumlar yapılmaya başlandı. Hatta Demirtaş’ın DEM Parti ile ayrışmaya başladığı  ya da AK Partiyle anlaştığı gibi çok sayıda iddia ileri sürüldü.

Demirtaş ve  Mızraklı adına gönderilen mesaj şöyle: « … Türkiye açısından, ‘Kürt sorunu’ başlığında bugüne kadar söylenmedik hiçbir şey kalmadı. Ama onurlu barış sağlanıncaya kadar ısrarla ve tekraren söylemekte de yarar var. Başka türlü, sorunlarımızı çözüm yoluna koyamayız. Türkiye’de ‘Kürt sorunu’nda diyalog ve müzakerenin tarafları, muhataplık konusunda da yeni arayışlara gerek yoktur, sonuç da alınamaz. Başarısız da olsa her çözüm süreci bizlere önemli deneyimler sunmuştur. Buralardan herkesin çıkaracağı doğru derslerle bu defa başarabiliriz diye umut ediyor, inanıyoruz.

‘Muhataplar Erdoğan ve Öcalandır’

Elbette Kürt sorununun çözümü, resmi olarak bir masa etrafında konuşulacaksa -ki bizce gecikilmeden konuşulmalıdır- masada Türkiye Cumhuriyeti devletini temsilen Hükümet olmak zorundadır. Hükümet de bugün itibarıyla Sayın Erdoğan şahsında temsil edildiğine göre, bu işin birinci muhatabı Sayın Erdoğan’dır. Yine geçmiş deneyimlerden bilinen, kabul gören ve devletin de resmi hafızasında meşruiyeti kayıt altına alınmış Sayın Öcalan bir başka muhataptır. Ancak böylesine köklü ve grift bir sorun iki şahsiyetin tek başına çözebilecekleri bir mesele de değildir.

Bu nedenle Türkiye Büyük Millet Meclisinin bizzat kendisi, Meclis’teki tüm siyasi partiler, Kürt siyasi partileri, sivil toplum örgütleri, akademisyenler, aydınlar, kadın hareketleri, sendikalar, barolar gibi tüm toplumsal yapılar da konunun tarafı ve muhatabıdırlar. Onurlu, adil barışa inanan herkes bu sürecin aktif katılımcısı, yürütücüsü ve sahibi olmak zorundadır. Başka türlü, bu zorlu meselenin altından kalkılamaz. Bizler de Kürt siyasetçiler olarak, karşı karşıya olduğumuz tüm adaletsizliklere rağmen; rövanşist, intikamcı duygulara teslim olmak yerine, halkımızın hak ettiği onurlu barış uğruna her türlü desteği sunmaya hazır olduğumuzu belirtmek isteriz…”

Bu mesaj nasıl diyorum nasıl yorumlanabilir ?

Birincisi, Bir durum tespiti yapıyor. Kürt meselesinin cumhuriyetin kuruluşundan bu yana bekleyen ve milyonları ilgilendiren bir konudur. Bugüne kadar söylenmeyen bir şey kalmamıştır. Soruna ve çözüme ilişkin ne varsa söylenmiştir. Çözümde irade ortaya konulmalıdır.

İkincisi, Yaşanan bütün sorunlara rağmen bu topraklarda Kürtlerin artık savaş ve çatışma istemediğini, Kürtlerin toplumsal, politik ve kültürel haklarının müzakerelere dayanan bir çözüm istediği belirtiliyor.

Üçünçüsü, Kürtlerin karşı karşıya olduğu savaş dahil bütün zorluklara rağmen esasen demokratik siyasal mücadele içerisinde çözüleceği vurgusu yapılıyor

Dördüncüsü, Tarafların karşılıklı tartışıp ortak bir uzlaşı sağlanarak, Kürtlerin taleplerinin karşılanıp onurlu bir barışın gerçekleştirilmesine dikkat çekiliyor.

Beşincisi, Başarısız gibi gösterilen ama son derece önemli bir deney olan ‘Çözüm Sürecinin’ derslerinden doğru sonuçlar çıkartılabileceğine vurgu yapılıyor.

Altıncısı, Kürt sorunun çözümü taraflar arasında gerçekleştirilecektir aksi takdirde çözüm gerçekleşmez. Bunun için masanın bir tarafında devlet adına iktidarın olması gerektiğini ve  temsilen cumhurbaşkanı Erdoğan’ın muhatap olduğu belirtilirken masanın diğer tarafında sorunun çözümünde daha önceki görüşmelerde de önemli rol oynayan ve bağlayıcı temsil etkisi olan Öcalan’ın olacağını belirtiliyor.  Yani Kürt tarafının muhataplık sorunu olmadığına açıktan bir konsesüsün oluştuğuna dikkat çekiliyor.

Yedincisi, Sorunun  kapsamı ve önemil dikkate alındığında sadece Erdoğan’ın ve Öcalan’ın tek başına çözecekleri bir konu olmadığını bizzat parlamentonun ve parlamentoda bulunan siyasal partilerin de devreye girmesi gerektiği belirtiliyor. Aynı şekilde bütün Sivil Toplum Örgütlerinin de konunun muhatabı olmalarına vurgu yapılıyor.

Sekizincisi, Tarafların intikamcı şövenist duygularla değil çözüm odaklı bir Barış siyaseti ile sorunun çözüleceğine özellikle dikkat çekiliyor. Sürecin olumlu ve yapıcı  ilerleyebilmesi için  tarafların şiddeten uzak bir dil kullanmalarına ve pratik adımların atılmasına  dikkat çekiyor.

 Demirtaş bu açıklamalarıyla Kürt Politik Hareketiyle veya DEM Partiyle ayrışıyor mu ?

Demirtaş ile DEM Parti arasında, politik sürece ilişkin bire bir yada yüzde yüz bir ortaklaşma bulunmuyor. Bu durum taraflarında dolaylı ifade ettiği bir gerçeği yansıtıyor. Ancak Demirtaş’ın ve Mızraklı’nın  Konferansa göndermiş oldukları  deklarasyon Dem Parti’nin görüşleriyle tamamen örtüşmektedir.

Açıklamada muhatabın cumhurbaşkanı Erdoğan olmasına yapılan vurgu gerçekçi bir durumu oluşturuyor. AK Parti iktidar gücüdür. Erdoğan, cumhurbaşkanı olarak çözümde en yetkili kişidir. Doğal olarak Kürt meselesi devletle çözüleceğine göre muhatap Erdoğan olmayacak da kim olacak. Muhalefetle Kürt sorunu çözülebilir mi ? Çözülemez. Çünkü iktidar olmadığından doğrudan muhatap değildir.

Demirtaş’ın çözümde Erdoğan’ın muhatap olduğuna ilişkin değerlendirmesi, Yerel Seçimlerde AK Partiyi destek mesajı çıkmaz. Yapılan yorumların tamamında Demirtaş’ın böyle bir görüşe sahip olduğu iddiası sıklıkla tekrarlanmaktadır. Demirtaş, Kürtlerin kendi adaylarıyla seçime girmesi gerektiğine dair görüşlerini belirtti. DEM Parti de özellikle Büyük Şehirlerde  kendi Eş Başkan adaylarını çıkartırken,  kimin kazanması veya kaybetmesi üzerine bir siyaset inşa etmediklerini tamamen kendi adaylarına oy istediklerini açıkça belirttiler. Demirtaş’ın da yaklaşımı bundan farklı değildir.

Demirtaş’ın dolaylı olarak AK Parti ve Erdoğan’ı desteklediği ve bu nedenle 31 Mart 2019’daki yerel politikadan vazgeçtiği belirtilmektedir. DEM Parti aynı zamanda Demirtaş ; ‘ Bağrınıza taş basıp oy kullanın’ tezini terk etti. Ancak CHP karşısında AK Partiyi desteklemek gibi bir dumumları yok ve seçim çalışmalarında durumun  böyle olmadığı çok net olarak görülüyor. Bu nedenle AKP veya CHP arasında bir tercihleri söz konusu değildir.

Demirtaş, AK Parti ile anlaştı mı ?

 Demirtaş’ın ‘AK Parti ile anlaştığı’ gibi iddialar nerdeyse gerçekmiş gibi anlatılmaya başlandı. Hiç bir maddi temeli olmadan zorlama yorumlarla böyle bir değerlendime yapmanın bir karşılığı bulunmuyor. DEM Parti, kurumsal olarak AK Parti ile de CHP ile de görüşebilir. Kimsenin neden görüşüyorsun deme hakkı bulunmuyor. Demirtaş da, DEM Parti’yi aşarak AK Parti ile görüşmeyi, politik ilkelerine ve etik değerlerine uygun görmez ve böyle davranışlara da asla yönelmez. Bunu başaramayacağı için değil ilkesel olarak yapmaz. Sürece ilişkin görüşlerini ve değerlendirmelerini DEM Parti merkezine iletir. Bunun kanalları mevcuttur.  

Demirtaş, toplumsal karşılığı olan bir lider olması nedeniyle yaptığı her açıklama politik olarak dikkat çekiyor. Bundan dolayı yaptığı değerlendirmelerin tartışma konusu olması, iktidar ve muhalefet tarafından hesaba katılması gayet doğal. Ancak Demirtaş tarafından yapılan açıklamaların ve değerlendirmelerin de doğru okunması gerekir.  Demirtaş’ın ortaya koyduğu görüş ve önerilerin özellikle DEM Partiyle sorunlu olduğuna ve bir ayrışmaya yol açtığına dair somut bir dayanağı olmayan ve zorlamaya dayanan değerlendirmelerin bir karşılığı bulunmuyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir