Makaleler

MUSTAFA PEKÖZ: WASHİNGTON, ANKARA’DAKİ İKTİDARLA ÇALIŞMAK İSTEMİYOR


Biden’in ABD Başkanı seçilmesiyle Washington’un Ankara stratejisi aşamalı olarak şekillenmeye başladı. ABD’nin Türkiye stratejisi kavramını kullanmıyoruz. Çünkü ABD-Türkiye ile Washington-Ankara ilişkileri doğrudan aynı değil.

ABD-NATO Denkleminde Türkiye Hala Önemli

ABD-Türkiye ilişkileri yani kurumsal devlet düzeyindeki bağları kalıcıdır. NATO’nun askeri ve politik küresel stratejisinde Türkiye’nin önemini, ABD-Rusya arasındaki Ukrayna-Karadeniz rekabetinde Çanakkale-İstanbul boğazların rolünde bir kez daha görüldü.

 Ortadoğu merkezli İran ile rekabet dengesinin kurulmasından Ak Deniz havzasındaki rolüne kadar birçok alanda Türkiye, NATO açısından önemsenen bir ülkedir. Adana/İncirlik askeri hava üssü stratejik önemini kaybetmeye başladı ama ve Malatya/Kürecik radar sistemi, olası askeri bir çatışmada ya da savaşta NATO’nun bölgedeki en önemli üslerden biridir.

ABD-AB yani NATO, 2030-2050 arası yılları kapsayan orta erimli askeri ve politik küresel stratejide Türkiye’ye bir rol biçmek istiyor. Bu nedenle Türkiye’yi NATO merkezli küresel sistemin dışında tutmak gibi bir planın olmadığı tersine mevcut ciddi sorunların aşılarak birlikte çalışmaya devam etmek istediklerine dair mesajlar veriliyor.

Washington’da iktidar gücü olan Biden yönetimi, çok açık bir şekilde ifade etmek gerekirse Ankara’daki AKP-MHP ittifakına dayanan iktidarla da çalışmak istemiyor. Washington’da verilen politik kararlar, Ankara’daki iktidarla kalıcı diplomatik-politik bir ilişki kurmak istemediklerini çok belirgin olarak ortaya koyuyor. Bunu alt başlıklar altında sıralayabiliriz

 Ankara, Washington’un Öncelikli ilişkileri İçerisinde Yer Almıyor

Birincisi ABD’nin yeniden seçilen başkanlarının geleneksel bir davranışı var: Başkan seçilen kişi, ABD’nin küresel stratejik ilişkiler içerisinde rol alan devletlerin başkanlarıyla ya da başbakanlarıyla bir telefon görüşmesi yapar. Öncelik sırasına göre yaptığı bu görüşmelerle ABD’nin söz konusu ülkeyle olan ilişkilerinin bir güven içinde yürüyeceği mesajını içerir. Bu telefon görüşmesinde dört ülke yani   İsrail, Kanada, Avusturalya ve İngiltere her zaman ön plana çıkar. Sonra NATO merkezli AB üyeleri yani Almanya, Fransa, İtalya, İspanya, Hollanda, Türkiye vb diğer ülkeler. Daha sonra küresel dünya sistemi içinde önemli roller üstlenen Çin, Rusya, Hindistan ve küresel çıkarları olan Ortadoğu ülke liderleri takip eder. Sembolik gibi görünen telefon aramaları, politik ilişkiler bakımından önemsenir. ABD Başkanı seçilen kişiler, Ankara’yı ilk 10 ülke içerisinde görüp mutlaka aramışlardır.

Biden, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Soykırım Kararı İçin Usulen Aradı

 Washington’un askeri-politik ve diplomatik ilişkilerinde, Ankara her zaman öncelikli ve koruyucu ülkelerden biri oldu. Öyle ki, Obama, ilk yurtdışı gezisini yaptığı ve parlamentoda konuştuğu nadir ülkelerden biri Türkiye oldu. Trump döneminde, Washington-Ankara ilişkileri kurumsal olmaktan çıkıp iki ülke devlet liderinin kişisel ilişkilerine dönüştü.

Biden yönetiminin Ankara politikası çok ciddi oranda değişmeye başladı. Ankara’daki iktidar gücüyle arasına açık bir mesafe koyacağını net bir şekilde gösteriyor. Gazeteci Kaşıkcı cinayetinde sorumlu tuttuğu S. Arabistan Kral’ını aradı, katil dediği Putin ile telefon görüşmesi yaptı, Kuzey Kore lideriyle görüşmek istedi reddet yanıtını aldı ama aradan 4 ay geçmiş olmasına rağmen Ankara’nın dört gözle beklediği telefon henüz gelmedi. İki ülkenin Dışişleri Bakanlarının görüşmesi de özel olarak kararlaştırılmış olmayıp NATO gibi küresel toplantılarda yapılan zorunlu ayak üstü ikili görüşmelerdir. Böylelikle Biden, Erdoğan’ı aramayarak ilişkilerin geleceği bakımından bir mesaj verdikten sonra üç ay sonra 23 Nisan 2021 akşamı usulen aradı. Tam da 24 Nisan’ı Soykırım ilan etmesinden bir gün önce araması da ayrıca bir mesaj içeriyor. İfade etmek gerekir ki, Ankara-Washington arasında politik-diplomatik ilişkilerde beklenilen ilerleme yakın dönemde olmayacak gibi görünüyor.

Senato ve Kongre Kararları Uygulanacak

İkincisi, Temsilciler Meclisi ve Senato kararları, ABD yönetimleri üzerinden son derece etkilidir. Bu her iki kurumun aldığı kararlar ABD Başkanları ve Yönetimi için önem arz eder. Her iki kurulda Demokratların ağırlıkta olması bir yana aynı zamanda cumhuriyetçilerin de Ankara karşıtı politikaları çok nettir. Böylelikle Cumhuriyetçiler ve Demokratlar birlikte Kongrede ve Senatoda Ankara karşıtı politikaları çok yüksek bir oy oranıyla kabul ediliyor. Trump’tan farklı olarak Biden, bu iki kurumda çıkacak kararları zaman geçinmeksizin uygulayacaktır. Örneğin Türkiye’nin F-35 Projesinden çıkartılması için Kongre ve Senato tarafından alınan kararı, Biden imzalayarak yürürlüğe koydu. Böylelikle Türkiye’nin bu projeden çıkartılması yasallaştı. 

Üçüncüsü, Biden, politik ve diplomatik ilişkileri en alt düzeyde tutmaya özen gösteriyor. ABD’nin küresel stratejisinde Dışişleri ve Savunma Bakanlıkları son derece önemlidir. Bu iki bakanlığın da Ankara ile ilişkileri alt düzeyde tutmaya özen gösterdikleri anlaşılıyor. NATO gibi üye devletlerin dış işleri ve savunma bakanlarının ortak toplantısı gibi zorunlu görüşmeler dışında bugünkü süreçte özel bir görüşme yapmak istemiyorlar.  Ankara’nın doğrudan görüşmek gibi hamlelerini diplomatik nezaket içinde reddet ettiklerini söylemek yanlış olmayacak.

Türkiye Hakkında Yayınlanan Raporlar

Dördüncüsü, Washington’un Ankara’ya politik bakış açısını ortaya koyan önemli faktörlerden biri de ABD’de stratejik kurumların yayınlamaya başladıkları raporların içeriğidir. Geçmişte de Türkiye’ye yönelik bir kısım raporlar yayınlanırdı. Ancak ilk kez hazırlanan raporlar Amerika kamuoyunda yoğun olarak işleniyor. Örneğin; ABD Uluslararası Dini Özgürlükler Komisyonu(USCIRF) tarafından Nisan 2021 yılı dini özgürlükler raporunu yayınladı. Raporda Türkiye’nin ‘‘Özel İzleme Listesi’ne alınması talep ediliyor. ABD Ticaret Bakanlığı tarafından 1 Nisan 2021 tarihinde yayınlanan raporda «Türkiye’de yolsuz ve rüşvetin’ yaygınlaştığı iddiasında bulunmakta ve 65 ülke içerisinde izlenmesi gereken birkaç ülkeden biri olduğunu belirtmektedir. Yine Mart 2021 tarihinde ABD Dışişleri Tarafından yayınlanan ‘İnsan Hakları Raporu’nda ilk kez Türkiye’ye yönelik kapsamlı eleştirilere yer verilmiş. Dünya’da İnsan Hakları İhlali yapan Çin, Rusya ve Türkiye ilk kez aynı kategoride ele alınmış. Bu raporlar aslında Washington yönetiminin Ankara politikasının yönünü belirlemede ön plana çıkan etkili faktörler olduğunu belirtmemiz gerekir.

S-400’ler Ambargosu ve Halk Bank Davası

Beşincisi, ABD’nin S-400’ler kapsamında uygulamaya koyduğu ‘Hasımlarla Yaptırım Yoluyla Mücadele Yasası’nın (CAATSA) kapsamı genişletilerek ve ağırlaştırılarak devreye konulacak. F-35’ler projesinden çıkarılmanın yasallaşmasıyla CAATSA yasaları da özellikle ekonomiyi kapsayacak şekilde uygulanacağının mesajları Washington’dan verilmeye başlandı.

Altıncısı, Ankara’yı doğrudan ilgilendiren önemli meselelerden biri de Halk Bankası davasının yeniden başlamasıdır. Mayıs ayında davaya ilişkin hukuki süreç yeniden başlıyor ve kısa sürede sonuçlandırılması planlanıyor. Öyle görünüyor ki, Halk Bankası davasında ciddiye alınabilir bir para cezası kararı çıkacak. Ancak esas mesele hazırlanan ikinci iddianame üzerinden yeni bir davanın açılmasıdır. Türkiye’de devleti yönetenlerin isimlerinin de geçtiği olası davanın açılması hem uluslararası hem de iç politikada daha sarsıcı yansımaları olacaktır.

Soykırımı Resmi Düzeyde Tanımak

Yedincisi, Biden’in seçim propagandası döneminde söylediği üzere ’24 Nisan 2015’ tarihini Ermeniler için ‘jenoside’ yani ‘soykırım’ olarak kabul etmesi, ABD’nin politik yönelimi için önemli bir mesaj olarak değerlendiriliyor. Bu karar Washington’un Ankara’nın hassasiyetlerini eskisi gibi dikkate almadığını gösteriyor.  Biden’in ‘Soykırım’ tanımını açıklamasından sonra hem ABD mahkemelerinde Ankara’nın aleyhine açılan davalar hızla sonuçlanacak hem de dünyanın birçok ülkesinde ‘Soykırım’ iddiasının kabul edilmesinin önünü açacaktır.

Ankara,  Washington’un Soykırımı tanıma kararına karşı güçlü bir tepki gösteremeyeceğinden aniden Irak Kürt Bölgesinde bulunan ve PKK’nin üstlerin olduğu iddia edilen METİNA bölgesine askeri operasyon başlatarak hedef değiştirmeye çalıştığı anlaşılıyor.

Sonuç; ABD, Türkiye’yi halen önemli bir güç olarak görüyor ve birlikte çalışmak için gerekli duyarlılığı gösterecektir. Ancak Ankara’daki AKP iktidarıyla çalışmaya niyetliği olmadığını çok açık olarak gösteriyor.  Biden 11-13 Haziran 2021’de hem Brüksel’de AB liderleriyle ve NATO liderleriyle görüşecek hem de Londra’da G-7 ülkeleri liderleriyle görüşecek. Brüksel’deki görüşmenin önemli konularından biri Ankara olacak. Biden, AB liderleriyle birlikte, Haziran ayında yüz yüze görüşeceği cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önüne son kez AKP iktidarının yapacaklarının dosyasını koyacak. Nihai karar ondan sonra verilecek

 Uluslararası ilişkilerde en zayıf dönemini yaşayan ve etki alanı hızla zayıflayan AKP iktidarının iç politikada da toplumsal gücünü kaybetmeye başladığına dair veriler ortaya çıkmaya başladı.

 Açık olan şu; Washington-Brüksel ikilisi, Ankara’da birlikte uyumlu çalışmak istediği yeni bir hükümet görmek istiyor.