Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir gece yarısı yani insanlar uykularındayken, ‘İstanbul Sözleşmesinden çekildiğine’ dair bir kararname yayınlandı. 2011 yılında İstanbul sözleşmesi için ciddi bir çaba gösteren ve imzacı ülkeler içerisinde en erken imzalayan AKP iktidarı ne oldu da bugün ‘İstanbul Sözleşmesinde çekilme kararı aldı.
Sözleşmenin uluslararası alanda çıkması için ciddi bir diplomatik çaba gösteren ve belirli düzeylerde başarılan AKP iktidarı, söz konusu sözleşmenin içeriğini çok iyi biliyordu ve hatta düzenlenmesinde aktif görev almıştı. Arada yaklaşık 10 yıl geçtikten sonra ‘İstanbul Sözleşmesinden çekilmesinin nedenlerini doğru okumak gerekir. Bu nedenle meseleye özellikle İslamcı cemaatlerin ve medyanın tamamen çarpıtarak kamuoyuna ileri sürdüğü ‘aile birliğini bozmak’ gibi gerekçelerin hiçbiri doğru değildir.
Kamuoyunda ‘İstanbul Sözleşmesi’ olarak bilenen ‘Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi Yasası’ uluslararası nitelikte olup AB ülkeleri dahil 45 ülke tarafından imzalanmıştır. Yasanın özür/içeriği esasen Avrupa Konsey tarafından yıllarca önce kabul edilmiş olan ‘İnsan Hakları Sözleşmesi’ne bağlı kalınarak ‘kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti’ önlenmesine yöneliktir.
Sözleşme, uluslararası nitelikte olup başta Avrupa Konseyi üyeleri dahil olmak üzere taraf olan devletleri hukuki olarak bağlar. Sözleşmeye niteliğini veren dört önemli ilkeyi içeriyor. Özet olarak; “kadına yönelik her türlü şiddetin ve ev içi şiddetin önlenmesi, şiddet mağdurlarının korunması, suçların kovuşturulması, suçluların cezalandırılması ve kadına karşı şiddet ile mücadele alanında bütüncül, eş güdümlü ve etkili işbirliği içeren politikaların hayata geçirilmesidir. Kadına karşı şiddeti bir insan hakkı ihlali ve ayrımcılık türü olarak tanımlayan, bağlayıcı nitelikte ilk uluslararası düzenleme” olduğu belirtiliyor. Ayrıca sözleşmeyi imzalayan ya da taraf olan ülkelerde sözleşmenin uygulanıp uygulanmadığının denetlenebilmesi için de bağımsız uzmanlardan oluşan “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Eylem Uzmanlar Grubu” GREVIO tarafından izleneceği karar altına alınmıştı.
İstanbul Sözleşmesi hazırlanırken, geçmişte uluslararası nitelikte olan çok sayıda sözleşmenin ortak bir özeti diyebiliriz. İstanbul Sözleşmesi hazırlanırken aşağıda belirttiğimiz uluslar arası sözleşmelerden yararlanılmıştır:
- Avrupa’da Kadınlara Yönelik Şiddete İlişkin 1450 sayılı Tavsiye Kararı (2000)
- Kadınlara Yönelik Aile İçi Şiddete İlişkin 1582 sayılı Tavsiye Kararı (2002)
- Zorla Evlendirme ve Çocuk Evliliklerine İlişkin 1723 sayılı Tavsiye Kararı (2005)
- Kadınlara Yönelik Şiddet İle Mücadele İçin Birlik Olan Parlamentolara İlişkin 1759 sayılı Tavsiye Kararı (2006),
- İlaçla Kolaylaştırılmış Cinsel Saldırıya İlişkin 1777 sayılı Tavsiye Kararı (2007)
- Kadınlara Yönelik Şiddet İle Mücadele İçin Birlik Olan Parlamentolar: Kampanyanın Ara Değerlendirmesine İlişkin 1817 sayılı Tavsiye Kararı (2007)
- Kadınlara Yönelik Şiddet İle Mücadele: Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ne Doğru konu başlığını içeren 1847 sayılı Tavsiye Kararı (2008)
- Silahlı Çatışma Durumunda Kadınlara Yönelik Cinsel Şiddete İlişkin 1879 sayılı Tavsiye Kararı (2009)
- Kadın ve Kızların Kaçırılmasını da İçeren Cinsiyete Dayalı İnsan Hakları İhlalleri ile Mücadeleye İlişkin 1868 sayılı Tavsiye Kararı (2009)
- Kadınların Öldürülmesine İlişkin 1861 sayılı Tavsiye Kararı (2009),
- Sözde namus cinayetleri” İle Mücadeleye Duyulan Acil İhtiyaca İlişkin 1881 sayılı Tavsiye Kararı (2009)
- Kadınlara Evlilik İçi Tecavüzü de Kapsayan Tecavüze İlişkin 1887 sayılı Tavsiye Kararı (2009)
- Aile İçi Şiddet Görme Riski Olan Göçmen Kadınlara İlişkin 1891 sayılı Tavsiye Kararı (2009)
- Aile İçi Şiddete Şahit Olmuş Çocuklara İlişkin 1905 sayılı Tavsiye Kararı (2010)
İstanbul Sözleşmesi, kadın ve çocuk yaşamının güvence altına alınmasıdır
Sözleşmenin bütün maddelerinde dünya çapında ve ülkemizde kadınlara ve çocuklara karşı yapılan her türlü şiddetin önlenmesini kapsıyor. Sözleşme esas olarak şiddet sorunu üzerinde durulmakta ve buna karşı önlemlerin alınması üzerinde yoğunlaşmaktadır. Özellikle kadına yönelik şiddetin temelini oluşturan cinsiyet eşitsizliğe dikkat çekiliyor. Kadınlara karşı içerikli şiddetin içeriği tanımlanırken ‘cinsel istismar, taciz, tecavüz, zorla ve erken yaşta evlendirilme, namus cinayetleri, psikolojik şiddet, ekonomik şiddet, cinsiyet, cinsel yönelim, cinsel kimlik, yaş, sağlık ve engellilik durumu ve hatta medeni hâl, göçmen–mültecilik gibi vurgulara dikkat çekiliyor.
İstanbul Sözleşmesi kadınlar kadar çocuk haklarının savunulmasına da dikkat çekiliyor. Özellikle çocuk istismarının önlenmesine yer verilmiştir. Örneğin 26. Madde, çocuklarına karşı şiddete karşı önlemlerine alınması ve haklarının savunulması gerektiğini belirtiyor. Çocuk yaşta evliliklerin ya da zorla evlendirilmesinin suç sayılması düzenlenmesi 37. Maddede belirtilmiş.
İstanbul Sözleşmesi Türkiye’de Kadına yönelik her türlü şiddete karşı bir güvencedir.
Türkiye dahil birçok ülkede kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet dünya ortalamışının çok ötesindedir. Türkiye’de İstanbul Sözleşmesine karşı çıkanlar, zihinsel, kültürel ve yaşam tarzı bakımından kadının toplumsal yaşamın aktif güçleri olmalarına karşı çıktıklarını biliyoruz. Kadının sadece ev içi yaşama sınırlandırılması değil aynı zamanda kadının ev içerisindeki şiddete maruz kalmasını teşvik ettikleri çok açıktır. İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik uygulanan her türlü şiddete karşı hukuki bir barikat oluşturmaktaydı. İstanbul sözleşmesinde çekilmek aslında kadına yönelik şiddetin teşviki anlamına geleceğini herkesin anlayabileceği bir gerçektir.
Tablo-1: Yıllara Göre Öldürülen Kadın Sayısı
Yıllar | Öldürülen Kadın |
2008 | 80 |
2009 | 109 |
2010 | 181 |
2011 | 121 |
2012 | 210 |
2013 | 237 |
2014 | 294 |
2015 | 303 |
2016 | 328 |
2017 | 409 |
2018 | 440 |
2019 | 474 |
Toplam | 3185 |
Kaynak: Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu 2019 Raporu.html
|
2008-2019 yılları arasında erkekler tarafından öldürülen kadınların sayısı 3185 olarak belirlenmiş. Gerçek rakamların bunların çok üzerinde olduğu biliniyor. İstanbul Sözleşmenin kabul edildiği 2011 tarihinde 121 kadın öldürülmüş ama 2019 yılına kadar geçen süreçteki en düşük oranı oluşturuyor. Ancak Türkiye genelinde öldürülen kadın sayısı her yıl artarak devam ediyor. İstanbul Sözleşmesinden çekilmek, kadın cinayetlerinin oranını hızla arttıracaktır. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu tarafından hazırlanan 2019 Raporuna göre “kadınların % 39’u Ateşli Silah , % 22’si Kesici aletle, % 21’si Tespit edilmeyen aletle, % 6’sı Boğarak, % 6’sı Darp, % 4’ü Yüksekten düşme, % 2’si Yakılarak, % 1’i Kimyasal madde ile öldürülmüş.”
Cumhurbaşkanlığı kararıyla gece yarısı, Ankara’nın Uluslararası İstanbul Sözleşmesinden çekilmesi önümüzdeki süreçte kadınlara yönelik şiddetin boyutlarını arttırmasına hizmet edecektir. İstanbul sözleşmesi iddia edildiği gibi toplumsal değerlerimiz bakımından önemsenen ‘aile’ kavramını hiçbir şekilde ortadan kaldırmıyor. Tersine aile hukuku içerisinde aile içi ve genel olarak kadına karşı şiddetin ortadan kaldırılması için uluslararası sözleşmelerle güvence sağlanmasıdır.
İslamcı cemaatlerin yoğunlukla yürüttüğü kampanya ile İstanbul Sözleşmesinden çekilmek için AKP iktidarı ve özellikle Cumhurbaşkanı üzerinde ciddi bir baskı uygulandı. Gece yarısı yapılan bu operasyon aslında ‘aile birliğini’ parçalama değil tersine kadına İslamcı yaşam tarzının dayatılmasıdır