Erken veya zamanında yapılacak
bir seçimde, Kürtler ortaya koyacakları politik tercihiyle iktidarı belirlemede
merkezi bir konumda bulunuyor. Bu nedenle iktidar ve muhalefet ittifakları Kürtlerin
kazanılması çalışmalarına hız vermeye başladılar. Türkiye’de iktidar ve
muhalefet kanadının HDP ile ilişkilenmesinin düzenleyici gücü, Türkiye devlet
aklından başkası değildir. Kürt meselesine iktidar ve muhalefette devlet
aklının çizdiği sınırlar dışında kalıcı bir çözümü isteyen bir yaklaşım
sergileyecek cesur ve samimi bir irade henüz yoktur.
Bu durum “devlet eşek olsa
ve önünde eğilse gel sırtıma bin dese dahi yine de sen devlete inanma binme”
sözünü akla getiriyor. Bugün gideceği yolu şaşırmış olan Kürt siyasetçilerinin;
tartışmasız bir biçimde uyması gereken biricik doğru siyaset yolu bu yoldur. Yani
“Devlet sana binek olsa da kanma, inanma binme”. Çünkü devletin Kürdü
aldatma, kandırma, alavere dalavere Kürd Mehmet nöbete oyunu bitmez.
Dolayısıyla ne iktidarın nede muhalefet partilerinin ciddi bir Kürd çözüm planı
yoktur. Devlet aklı mevcut iktidara Kürd meselesini çözdürmediği gibi iktidar
adayı olan muhalefet de çözdürmeyecektir. Görünen gerçeklik ve eldeki tüm
veriler bu temeldedir.
İktidarın bir kaç ay öncesine
kadar HDP’yi kapatmak için tüm hukuk normlarını çiğnemesi orta yerde dururken.
HDP’li bir vekilin halktan beş on kişi ile yan yana gelmesine dahi izin
verilmezken. Muhalefetin HDP ile yan yana görünmekten dahi kaçındığı günlerden,
kısa sürede HDP’yi çözümün meşru muhatabı ilan eden noktaya gelmesi. Navenda
Çanda Mezopotamya sanatçılarının konseri yasaklanırken, Diyarbakır Sanayi Ve
Ticaret Odası’nın ev sahipliğinde ve yine DSTO’nun konuk listesini hazırladığı
sanatçı Ahmet Güneş Tekin’in “Hafıza Odası” sergisinin 15 ekimde özel
konuklara 16 Ekim -16 Aralık tarihleri arasında keçi burcunda sergileniyor
olması. Bu içeriği itibariyle çok önemli olan sergi ve etkinliğe iktidarın açık
veya örtülü bir desteğinin var olduğunu gösteriyor.
Bu arada muhalefetin İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu düzeyinde sergiye katılması tartışma konusu
Bu serginin ulusal basında yer alması. Basından Akif BEKİ, İsmail SAYMAZ, Ertuğrul
ÖZKÖK gibi isimlerin bu etkinlikler çerçevesinde düzenlenen gecede yer
bulumaları, tüm bunlar ve perde arkasında yaşanan ve geçen aylarda basına da
yansıyan iktidarla yürütülen gizli görüşmeler vs daha da uzatılabilinir. Bu
arada sergiyi, 16 Ekim günü ben de gezdim. Sanatçıya ve sergilediği sanatına
saygı duyduğumu belirtmeliyim. Açıkça sergiyi çok yaratıcı ve etkileyici
buldum. Nesnelerle seslerle Diyarbakır zindanında yaşanan dil yasağı ve görüntülerle
tarihi anlatan kısmında çok duygulandım. Özgür koşullarda olsa çok daha iyi ve
çok daha rasyonel olabilirdi. Ama bu koşullarda yapılması, bir ilk olması ve
bir asırdır Kürtlerin yaşadıklarını ele alması nedeniyle başarılıydı. Sanatçı
Güneştekin’i tebrik ediyorum.
Sanatçının maksadı Kürdün
“Hafıza Odasını” taze tutmak, unutturmamaktır. Buna saygı duymak
gerekiyor. Bu sergiye izin veren otorite ve sergiye davet üzeri icabet eden
kimi zevat ve gazetecilerin sergide bulunmalarındaki maksat; Kürdün
“Hafıza Odası”nı hatırlatmak, anımsamak ve unutturmamak değil.
Cambaza bak numarasıdır. Eğer Kürtler tavuk toplum olmaya devam ederse Türkiye
iktidarı ve muhalefetiyle Kürdün önüne böyle bir avuç yem atar ve arkasından
yumurtalarını yani bu gün için biz buna oylarını, özgürlük umutlarını el
çabukluğu numarasıyla toplarlar. O nedenle “devlet eşek olsa da
binme” sözü bu gün en doğru en stratejik söz ve politikadır. Seçimlerin
yaklaşmasıyla Kürdü yeniden keşfetme, Kürt safarisi başlamıştır.
İşte tam da burada üçüncü yol
Kürtlerin ne iktidara nede muhalefete taraf olmaması yoludur. Diyalog ve
müzakereye Kürdün kapısı ardına kadar açıktır. Kim samimi ise çıksın kamuoyuna
çözüm politikalarını açıkça deklere etsin. Desin ki, seçimi kazanırsam çözümüm
şudur. Muhatabım da Kürt halkı ve Kürt siyasi hareketidir. O zaman Kürdün
desteğini alabilir. Gerisi lafı güzaftır. Biz gerçek acıları olan bir toplumuz.
Kimse Kürt halkına ‘Play Back’ yapmaya gelmesin.
O sergiden çıkınca nefesimin
kesildiğini, adeta yeniden Sur’a, işkenceye ve Diyarbakır zindanına girdiğimi
hissettim. Sigarayı bıraktığım halde keçi burcunun karşısında oturup sigara
içtim. Ancak öyle toparlanabildim. Duygularımız, yaşadıklarımız, acılarımız,
ölülerimiz HDP’de dahil ayrımsız tüm siyasi parti hesaplarının, mevki, makam,
rant, şan ve şöhretin üstündedir. Hiç bir güç yaşadığı acılarla, vahşetlerle
politikleşmiş Kürt halkını artık aldatamaz. Herkes bunu iyi bilsin. Niyet
okuyucusu değiliz. İyi niyetle gelen herkes başımızın tacıdır. Çok güzel
insanlarda bu etkinliğe katıldı. Şeref verdiler. Niyeti bozuk olanlar bilmeliler
ki Diyarbakır’da ancak avucunu yalarlar.
Diyarbakır Ticaret Sanayi Odası
başta olmak üzere Diyarbakır’daki bazı sivil toplum ve meslek örgütlerinin
başkan ve yönetimlerine de şunu hatırlatmakta yarar var. Korku iklimi artık
kırılmıştır. Korkuyla muktedirin arkasına sıra sıra dizildiniz, saklandınız
iktidar yalakalığı yaptınız İlk kayyum atandığında kınadınız daha sonra şahsi
menfaat ve rant çıkarlarınız nedeniyle kayyumun kapısına düşkünce bağlandınız
ve bu kentin hafızası bunları da unutmadı. Hele her dönemin adamı her ipte
oynayan kimi canbaz başkanlar. İlk seçimde HDP olmadı AKP’de vekillik yapmayı
şimdiden garantilemişler bile. “Yiyin efendiler yiyin. Bu doyumsuz sofra
sizin.” Tabi çok ilkeli ve dürüst sivil toplum örgütlerimizde var. Onlarda
bedel ödedi ve hala ödüyorlar.