DEM Parti’nin 31 Mart 2024 Yerel Seçimlerde almış olduğu sonuçları, çok yönlü değerlendirilme ihtiyacı var. Öncelikli olarak 14 Mayıs 2023 Genel Seçimlerden sonra ortaya çıkan tablonun yeniden tersine çevrilmesi, yapılan özeleştiriler ve özellikle halkın tartışma sürecine dahil edilerek yapılan değerlendirmelerde ortaya çıkan sonuçlar üzerinden oluşturulan yeni politikalar olumsuz tablonun tersine çevrilmesinde başarılı olduğu görülüyor.
Ortaya çıkan tablonun herkes tarafından doğru okunması gerekiyor:
Birincisi, Devletin psikolojik savaş aygıtları tarafından yürütülen ‘Kürt Politik Hareketinin tasfiye olduğu’ algısı yerle bir oldu. Özellikle cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından geliştirilen psikolojik savaş, Kürt halkının kararlılığıyla boşa çıktı. ‘Hendekler Çatışması’ olarak tanıtmanın tarihsel süreçten bu yana Kürt toplumuna dayatılan psikolojik yenilgi algısı önemli ölçüde kırıldı. Bu bakımdan devletin o dönemde bu yana ele geçirmiş olduğu psikolojik inisiyatifi artık sürdürmesinin pek mümkün olmadığı gibi tersten psikolojik olarak kaybetme sendromuna girecek gibi görünüyor. Van’da halkın iradesine karşı yapılan darbe girişiminde sadece Van da değil başka bölge illeri olmak üzere Türkiye genelinde halkın ortaya koyduğu yüksek politik refleks ve duyarlılık önümüzdeki sürecin toplumsal dinamiğinin nereye doğru evrileceğine dair çok net bir fikir vermektedir.
İkincisi, Devlet, Kürt illerinde, DEM Parti’nin seçimlerde başarılı olmaması için her türlü kirli bir oyuna başvurdu. Bunun en somut örneği ise başka illerden binlerce seçmeni getirip oy kullandırmasıdır. Bütün hilelere ve oyunlara rağmen devletin Kürt dillerinde ciddi alınabilir bir başarı gösterememiş olması aynı zamanda bölgede toplumsal-politik bir dinamiğinin olmadığını ortaya çıkarttı. Devlet de bu gerçeği artık net bir şekilde gördü. Yani İstanbul, Ankara, İzmir, Kayseri, Konya gibi illerde olduğu gibi seçim kuralları normal bir şekilde işletilmiş olsaydı ne iktidar ne de sistem partileri tek bir belde belediyesini dahi kazamayacakları ortaya çıktı. AKP-MHP iktidarının devletin bütün gücünü kullanarak yürüttüğü tasfiye politikasının da bölgede toplumsal bir karşılığının olmadığı görüldü. Bu nedenle MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ‘Türkiye Cumhuriyeti sandıklarla kurulmadı’ tehdidinin merkezinde Kürt illerinin yani Kürt seçmeninin olduğu aşikardır.
Üçüncüsü, Devlet, seçim sonuçlarını hazmedemiyor. 31 Mart 2019 Yerel Seçimlerinden sonra devletin bütün olanakları kullanılarak halkın seçtiği belediyelere ‘zorla’ el konuldu. Kayyumlarla işgal edildi. Ancak halk sabırla bekledi, sokağa çıkmadı, toplumsal bir tepki göstermedi. Bu da iktidarda ‘artık bu iş bitti’ algısına yol açtı. Ancak seçmen 31 Mart 2024 günü, bu işin bitmediğini, son kararı kendisinin vereceğini bir kez daha ortaya koydu. Devletin belirlediği siyaseti yerle bir etti. Ancak iktidar süreçten ders çıkartmamış olacak ki, yeniden saldırıya geçmeye karar verdi. Hiçbir dayanağı olmayan gerekçelerle, belediyelere el koymak için gerekçe üretmeye çalışıyorlar. Ancak Van deneyimi ‘yeniden’ ey koymanın kolay olmayacağını gösterdi.
Dördüncüsü, Devlette olduğu gibi Kürt Politik Hareketi için de yeni bir dönem başlangıcı olup belki de önümüzdeki sürecin son halkasıdır. Ortaya çıkan toplumsal politik atmosferin doğru değerlendirilmesi ve yeni politik stratejilerin belirlenmesinde bir ölçüt olarak ele alınmasının artık bir zorunluluk hale geldiğini belirtmeliyiz.
Halk, belediyelerin yaptığı işlerden başarı ve başarısızlıklarından çok toplumsal-politik bir tepki göstererek kendi iradelerine sahip çıkmak üzere yeniden oy kullandı. Yani halk, belediyelerin ne kadar iş yaptığını ve başarılı olup olmadığını sorgulamadı, sorgulama ihtiyacı hissetmedi. Çünkü iradelerine karşı açık bir saldırı vardı o iradeyi yeniden elde etmek için toplumsal-politik bir tutum ortaya koydular. Bu da halkın ne kadar stratejik düşündüğüne dair politik bilinç düzeyini ortaya koyuyor.
Çeyrek asırdır belediye yönetiliyor örnek model oluşmadı
Kürt Politik Hareketi, çeyrek asırdan fazladır belediye yönetme deneyimine sahip bulunuyor. Belli zamanlarda kayyumlar atanmış olsa da yerel yönetimlerden önemli bir tecrübenin ortaya çıktığını ancak bugüne kadar Kürt Politik Hareketinin yerel yönetimler anlayışının pratikte de uygulanmasında çok ciddi sorunların ortaya çıktığını dahası uygulanmadığını söylemek yanlış olmaz. Yeni dönemin ihtiyaçlarına cevap veren modellerin ortaya çıkartılması kaçınılmazdır. Yerel yönetimler, halkla en geniş bağın kurulduğu alanlardır. Halkın toplumsal sürece dahil edilmesi, soyut sloganlarla olmaz SOMUT PROJELERLE OLUR.
Yerel yönetimlerin halkın doğrudan iradesini yansıtılması bakımdan önemli bir alan olmakla birlikte aynı zamanda ortaya konulacak olan toplumsal projelerin ne kadar başarılı olduğu da önem arz ediyor. Bu nedenle önümüzdeki süreçte hiçbir gerekçeye sığınmadan başarılı yeni modellerin ortaya konulması artık bir zorunluluktur.
Toplumsal Belediyecilik için neler yapılmalıdır
Uygulanacak olan toplumsal belediyeciliğin kavramsal olarak halkın anlayabileceği bir şekilde açıklanması lazım. Soyut kavramlarla toplumsal belediyecilik tanımlamasını yapılamayacağına göre öncelikli olarak dikkate alınması gereken bazı temel hususların olduğunu belirtmeliyiz.
Toplumsal belediyecilik modelinin hayata geçirebilmesi için en azından 1 il ve bir kaç ilçenin model olarak seçilmesi burada ortaya çıkacak pratik model sadece Kürt coğrafyasından değil aynı zamanda Türkiye genelinde örnek olarak kabul görür. Toplumsal belediyeciliğin uygulanmasında ortaya çıkacak başarılı modellerin hem Kürt coğrafyasında hem de ülke genelinde ciddi düzeyde psikolojik, politik ve toplumsal bir etki yaratacağını hesaba katılmalıdır. Ortaya çıkacak başarılı modeller önümüzdeki süreçte Kürt illerindeki bütün belediyelerin ve batıda yeni belediyelerin kazanılmasında önemli bir referans olacaktır.
Birincisi, Halkın belediye sorunlarına ilişkin doğrudan karar alma sürecine dahil olacak bir mekanizmanın yaratılması gerekir. Yani resmi belediye meclisine paralel halkın doğrudan sorunları tartıştığı bir kurumsal yapı oluşturulmalıdır. İsmi HALK MECLİSİ VEYA KENT KONSEYİ olabilir. İsimin ne olacağından çok içeriğinin belirlenip işlevli hale getirilmesi gerekiyor.
İkincisi, İl ve İlçeler düzeyinde oluşturulacak Meclisler veya Konseyler kimlerden oluşmalıdır veya kimler dahil olmalıdır. Bu sorunun cevabı da önem arz ediyor:
– Mahalleleri ve Köyleri temsil eden muhtarlar ve azalar
– Tüm Meslek Odaları başkanları ve yönetim kurulu üyeleri
– Sendika yöneticileri
– Bölgedeki üniversitelerin temsilcileri
– Diğer demokratik ve sivil toplum örgütü yöneticileri
– Bölgede yaşayan yazarlar, araştırmacılar, gazeteciler, akademisyenler ve aydınlar
– Toplumun kanaat önderleri
– Kadın kurum temsilcileri
– Gençlik örgütleri
– Ayrıca Belediyi Başkanları, başkan yardımcıları, daire başkanları bu kurumsal yapı içerisinde yer alabilirler.
Üçüncüsü, Yılda 2 veya 3 kez toplanabilecek şekilde organize edilmesi gereken meclis/konsey, kendi sorunları ilişkin kapsamlı değerlendirmeler yapar ve kararları alır. Alınan kararlar Belediye Meclisine sunar ve uygulanıp uygulanmadığını takip eder.
Dördüncüsü, Bu meclisin işlevli olabilmesi ve alınan kararların uygulanıp uygulanmadığını denetlemek Komisyon/Koordinasyon/Yürütme grubu seçebilir.
Belediyelerin sağlıklı ve verimli çalışabilmesi için DİYARBAKIR, MARDİN, VAN, BATMAN, SİİRT gibi belediyeler dahil olmak üzere kazanılmış olan bütün belediyelere ‘Toplumsal Belediyecilik’ politikalarını bilen, anlayan ve gelişmesine katkı sunacak olan DANIŞMANLARIN ATANMASI
Bölgesel sorunlar dikkate alınarak yapılması gereken öncelikler
Belediyelerin toplumsal gücünü arttırmanın en önemli unsurlardan biri de toplumun bütün dinamikleriyle doğal bir ilişkinin kurulmasıdır. Bunun özelliklerinden bir tanesi de her bölgenin ihtiyacına bağlı olarak KOOPERATİFLER kurmaktır. Kooperatifleşme çok yönlü olmakla birlikte özellikle yerel üreticilerin ürettiği ürünlerin pazara taşınmasında veya pazarlamasında hatta ihracatında önemli bir işlev görebilir. Her ilin veya ilçenin öncelikleri dikkate alınarak örnek bir kooperatif modeli oluşturmak pek ala mümkündür. İl ve ilçelerde kurulacak kooperatiflerin daha sonra ‘BÖLGE KOOPERATİFLER BİRLİĞİ’nin kurulması sağlanabilir.
Sosyal belediyeciliğin en önemli unsurlarından biri, halkın ihtiyaçlarının karşılanmasına katkıda bulunmaktır. Bunun için öncelikli olarak yoksul ailelerin tespit edilerek, bunlara sosyal yardımın sistematik bir şekilde sağlanmasıdır. Belediyelerin Sosyal Daire Başkanlıkları bu tür sorunların çözümünde yetkili olmakla birlikte gerektiğinde ‘SOSYAL YARDIM VAKIFLARI’ kurularak sorumluluk üstlenilebilinir.
Çocukların beslenmesinin çok ciddi bir sorun olduğu gerçeği herkes tarafından biliniyor. Bu nedenle çocukların beslenmesini sağlayacak yardımların çok sistematik ve düzenli yapılmasının alt yapısı oluşturulmalıdır.
Okul çağında olan özellikle de ilk ve ortaokul öğrencilerinin ihtiyaçlarının karşılanması için belediye bünyesinde kurumsal bir yapının oluşturulmasından yarar var. Bütün bunlar için belediyeleri de kurulan sosyal yardım daire başkanlıkları olsa da bunu tek başına yeterli olmayabileceği dikkate alınarak yine vakıflar sorumluluk üstlenebilir.
Bölgede uyuşturucunun gençler içerisinde hızla yaygınlaştığı dikkate alındığında hem Belediye bünyesinde hem de belediye dışında, uyuşturucuyla mücadele REHABİLİTASYON MERKEZLERİ kurulması sağlanmalıdır.
Özellikle kadınların sosyal yaşama katılmasını sağlayabilmek ve çocukların yetişmesinde önemli bir etken olan kreşlerin mutlak bir şekilde açılması ve yaygınlaştırılması gerekiyor. Her ilçeden ilk adım olarak iki KREŞİN açılması öncelikli proje olarak benimsenmelidir.
Belediyeler ile toplum arasındaki olumlu etkileşiminin diğer faktörü de şehirlerin yol metro gibi ULAŞIM sorunları ya da su doğalgaz elektrik gibi ALTYAPI sorunlarını mutlak bir şekilde çözülmesidir. Halkın gündelik yaşamda hissettiği en etkili alan burasıdır.
Köylerde ulaşım sorunu dikkate alındığında belediyelerim köylere kadar ulaşabilecek ucuz dolmuş uygulamasının hayata geçirilmesi son derece olumlu bir etki yaratacaktır.
Belediyelere olan güvenin sağlamanın diğer bir önemli unsuru da halka karşı şeffaf olmaktır. Bu nedenle BELEDİYE GELİRLERİNİN, GİDERLERİNİN VE BÜTÜN HARCAMALARININ DÜZENLİ BİR ŞEKİLDE KAMUOYU İLE PAYLAŞILMALIDIR.
Belediyeler genelde rant kapısı olarak görülmektedir. Bugüne kadar böyle yönetilmişlerdir. Bu nedenle özellikle İHALELERİN ŞEFFAF bir şekilde yapılması ve hiç kimseye bir ayrıcalığın tanınmaması son derece önemlidir.
Bölgede Üniversitelerin Kurulması
Bölgede devlet üniversiteleri dışında özel üniversiteler dahi bulunmamaktadır. Üniversite çağına gelmiş olan öğrencilerin bölgede kalmayarak zorunlu bir şekilde başka illerde üniversiteye gitmeye çalıştıkları ve bunun da zorunlu bir göçe yol açtığı görülüyor. Belki de bölgede en önemli ve acil soruların bir tanesi de üniversitelerin açılmasıdır. Bunun için belediyeleri de kapsayacak şekilde bir EĞİTİM VAKFI’nın kurulması ya da varsa böyle bir vakıfın işlevli hale getirilerek zaman kaybedilmeden önümüzdeki iki yıl içerisinde Diyarbakır ve Van merkez olmak üzere 2 Üniversite’nin kurulması için çok acilen somut adımlar atılmalıdır.
Bölgenin Turizm Merkezi Haline Getirilmesi
Bir başka önemli husus da belediyelerin bölgeyi bir turizm merkez haline getirebilmesi için atacakları adımlardır. Kürt coğrafyası tarihi olarak dünyanın en önemli bölgelerden bir tanesidir. Turizm potansiyeli sadece bir gelir olarak değil aynı zamanda kültürel faaliyetlerin tanıtım bakımından da çok önemli bir alanı oluşturuyor. Bu nedenle bölge belediyeleri bir araya gelerek diğer konularda olduğu gibi turizm konusunda ortak bir çalışmayı organize edebilirler.
Kültür festivalleri yapmak
Belediyeler üzerinden yılda bir kez ama günleri sabitlenmiş olan GELENEKSEL KÜLTÜR HAFTASI düzenlenmelidir. Dersim’de Munzur Festivali gibi hemen her ilde geleneksel bir şekilde kültür festivallerinin organize edilmesi sağlanabilir.
Belediyelerin uluslararası alanda tanıtılması
Uluslararası ilişkilerin belediyelerde önemli bir işleve sahip olduğu bilinir. Bölge belediyelerin ortak bir koordinasyon içerisinde, uluslararası ilişkilerde kendilerine yeni alanlar açabilirler. Birincisi, kardeş belediye uygulamasını geliştirmelidir. İkincisi ise hazırlanacak olan projelerde kredi ve hibe yardımlarının alınması sağlanmalıdır.
Kısacası: DEM Parti’nin kazanmış olduğu belediyelerde örnek çalışma modelleri yaratılarak, hem toplumun güvenini en üst düzeyde sağlamalıdır hem de ülke çapında konuşulan ve örnek gösterilen model yaratmayı başarmalıdır. Böylelikle Türkiyelileşme stratejisinde demokratikleşme modeline örnek sunmuş olacaklardır.
Belediyeler somut projeler üzerinden kendilerini var etmelidirler. Eğer belediye yönetimleri kendilerini DEM Parti’nin yerine konumlandırır, onların politik alandaki rolünü yapmaya kalkarlarsa başarısız olurlar. Seçmen de bu gerçeği görür ve sabırla bir sonraki seçimi bekler. Bu nedenle herkes kendi görev alanına uygun davranır ve yukarıda belirtilen öneriler dikkate alınırsa halk kazanır ve her koşulda sahip çıkar.