Birinci barış ve çözüm sürecinde Erdoğan’ın “Rojava bizim için kırmızı çizgidir” dediğinin kendisine aktarılması üzerine, Öcalan’ın “Rojava benim de kırmızı çizgimdir. Rojava’dan taviz veremeyiz” dediğini herkes bilir. Rojava’nın özgürlüğü tüm Kürtlerin bugün de Rojava için aynı onurlu duruşu sergiledikleri Kürt halkının aşılamaz kırmızı çizgisidir. Rojava’nın mevcut özgürlük ve güvenlik seviyesinden taviz verilemez. Kürt halkını savaşla yenemeyenler, tek yanlı dayatmalarda bulunuyorlar. Sırrı Süreyya’nın Rojava’ya yönelik Kürt halkında kaygı uyandıran açıklaması Öcalan’ın çağrı metninde de yer almayan ve Sırrı Süreyya’nın kendi tefsiri olan bireysel bir açıklaması olarak değerlendirildi.
Uluslararası siyasi denklemi çok iyi bilen ve doğru okuyan Öcalan, Rojava Kürtlerinin silah bırakması ve kendilerinin feshi kararını isteyen bir açıklamayı yapmaz. Rojava Kürtleri özgür ve onurlu bir yaşam uğruna canlarını vererek ölümüne savundukları topraklarını, onurlarını, şereflerini, mallarını ve tüm değerlerini, DAİŞ, EL Kaid eskisi, yeni HTŞ’lilerin oluşturduğu Merkeziyetçi Üniter Suriye Arap Cumhuriyeti Devletinin olmayan insafına bırakıpta teslim etmez. Mevcut bölge ve Suriye koşullarında bunun olması mümkün değil.
Rojava halkı, ölümü öldüren ve ölümü yenen, asil soylu ve kahraman bir halktır. Bu halk, bir daha eski statüsüz hale geri dönmeyecektir ve asla kasabının bıçağını yalayan kurbanlık koyun olmayacaktır. Cola’nı ve arkasında onu yöneten ve yönlendiren malum devlet aklı uluslararası toplumun Rojava’ya yeni dünya ve bölge düzeni içinde önemli bir yer, rol ve federal statü vereceğini görüyor ve biliyor. Tarihin bu yönlü akışı, yeni oluşan küresel güç dengeleri içerisinde ABD, AB ve İsrail’in Rojava Kürtlerini müttefik olarak görmesi, desteklemesi ve koruma şemsiyesi altına alması nedeniyle, Ankara ve Şam’ın ortak hareket ederek, Kürtlere karşı büyük bir savaş açmaları. Savaşla ve şiddetle Kürtlerin özgürleşmelerini engelleyemeyeceklerini biliyorlar.
Kürtler Rojava’da bugüne kadar DAÎŞ, EL KAİDE, TSK, İran rejim Muhafızları, ÖSO, SMO ve Eski Rejim Ordusunun tüm saldırı ve yok etme girişimleri karşısında çelikten bir irade ve müttefikleriyle birlikte omuz omuza savaşıp direnerek kendi kendini korumayı başardı. Dostlarına karşı güvenilir bir müttefik olduğunu da defalarca ispatladı. Böylece Rojava Kürt halkının kalbinin attığı yürek parçası oldu. Kürt halkının yüreğini parçalarsanız, Kürtlüğü, Kürt halkını, Kürdistan davasını, hayalini, inancını, umudunu ve mücadelesini öldürürsünüz. Bunu bildikleri için ısrarla Rojava’yı hedefliyorlar.
Öcalan ve Özgürlük Hareketi de geçmişte bu nedenle Rojava devrimini destekledi ve büyüttü. Dün olduğu gibi bugünde Öcalan; Rojava’yı ademi merkeziyetçi bir statüye kavuşturmak için çalışıyor. Bu hareketin Önderliğini doğru anlamak ve anlatmak gerekiyor. Öcalan tıpkı Başkan Barzani gibi Rojava kendi özgünlüğü içerisinde kendi kararını elbette kendisi versin. Türkiye ile yeni geliştirilen ilişki ve kanal üzerinden diyaloğ kurulsun. Türkiye’nin de Rojava ile sorunlarını silahla ve savaşla değil, Barış, uzlaşma arayışı, siyaset ve diplomasi yoluyla çözsün diyor. Yeni Suriye’nin ademi merkeziyetçi ve yerinden yönetim modeli ile yönetilsin istiyor. Rojava tüm gruplarıyla kendisini fesh etsin, silahlarını getirip Selefiler’e teslim etsin falan demiyor ve demez. Çünkü Rojava, Türkiye’nin parçası değil. Suriye ayrı bir devlettir, Türkiye ayrı bir devlet. Rojava Suriye’nin bir parçasıdır.
Öcalan’ın, değişen dönüşen yeni bir paylaşım savaşını tüm yakıcılığı ile yaşayan dünya, bölge, Türkiye ve Kürdistan’a dairdir. Çok ciddi, önemli amaçsal, stratejik ve temel okumalar yaptığını, aldığı cesur kararlar ve üstlendiği yüksek riskli sorumluluklardan görüyoruz. Öcalan, Türkiye’ye ve Kuzey Kürdistan’a yönelik doğru bir siyasal strateji ve çözüm politikası üretip geliştirerek. Yeni sürece yeni bir atılımla karşılık verdi. Dünya Yeni Rus Çar’ı Çar Putin ile kendi kendisine taç giydiren yeni çılgın ABD Başkanı Trump’ın güç ittifakı temelinde, hukuk dışı ve ve Orman Kanunları ile yönetildiği karanlık bir döneme girdi.
Bu çılgın ikilinin Avrupa Birliğine karşı ortak hareketi birlikte yürütmeleri, güce, silaha, zorbalığa güçlü olanın haklı olduğu, hukuksuzluğun, adaletsizliğin ve kanunsuzluğun hâkim olduğu yepyeni bir çağ başladı. Avrupa’nın dahi güvenlik koruma şemsiyesinden yoksun bırakıldığı bu yeni çağ düzeninin de yeni bir Uluslararası Sistem doğuyor. Bu olağanüstü dönemde, AB dahil tüm dünya devletleri kendi varlığını, birliğini ve güvenliğini tehlike ve tehdit altında hissediyor. Kendi güvenliklerini sağlamanın yolunu ve kendileri için sığınabilecekleri güvenilir bir limanı arıyor ve oluşturmaya çalışıyorlar.
Değişen Dünya, bölge, Türkiye ve Rojava koşulları Bahçeli, Öcalan ve Erdoğan’ı Türkiye, Kürdistan ve Ortadoğu’da olağanüstü duygu, düşünce, tavırlar sergileyerek fiilen ortak hareket etme kararı aldılar. Türkiye ve Kürdistan da yepyeni bir siyaset iklimi yaratmaya başladıklar. Dünya ve bölgedeki bu kestirilemez ve ön görülemez geçiş sürecinin yarattığı bilinmezliğe karşı, Türkler ve Kürtler ortak bir duruş ve birliktelik arıyor. Türkiye ve Kürtlerin çözümsüzlükte derinleşip kilitlenerek kördüğüm haline dönüştürdükleri Kürt Sorunundan kaynaklı Türkiye’de, Güney ve Rojava’daki çelişki ve çatışmalı süreç, iki tarafada birlikte kaybettiriyordu. Bu savaşı derinleştiren politikaları artık karşılıklı atılacak adımlarla terk etmeye ve aşmaya başladılar. Liderler çözüm için bir adım geri çekilerek soruna yukarıdan kuş bakışı siyasal çözüm odaklı bir gözle bakarak, özgüvenli kansız bir çözümün kilidini geliştirdiler. Dünya, Bölge, Kürdistan ve Türkiye koşullarına uyan bu çözüm, doğru analitik bakış açısıyla adlandırılarak, artık çözüm karşısında tıkaç haline dönüşen temel araç konumundaki PKK’nin feshi ve silahlarının bırakılması tarihi çağrısı geldi. PKK’nin ivedi bir şekilde bu çağrıya cevabi açıklama ve ateşkes kararı en önemli en doğru ve en değerli karardı. Bu kararın faydalarından birkaçını sayarsak
- 3. Dünya Savaşı’nın tam ortasında. Kürt-Türk Barışına giden sırat’ıl müstakim üzere bir yola girerek savaşı sonlandırarak yaşamı esas almak.
- Çöken Türkiye ekonomisine gerçek anlamda bir hayat öpücüğü ile can vermek.
- Türkiye’de gerçek ve kalıcı bir barış sağlanması.
- Yıkılan adaletin, hak hukuk, eşitlik ve demokratik toplum ve yaşam gerçekliginin yeniden oluşturulması.
- Kürtler, Türkler ve tüm muhalifler için demokratik bir devlet ve toplumun tesis edilmesinin zeminini yaratmak ve iç barışı sağlamak.
- Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Kürt Sorununu kendi Bekası’nı koruyarak ve hiçbir yenme-yenilme psikozu oluşturmadan kendi içinde ve kendi istediği biçimde çözme imkân ve fırsatını yakaladı.
- Türkiye, kör Kürt düşmanlığı ile Rojava’ya savaş açarak, Ukrayna örneğinde olduğu gibi sonunda kendi ülkesini parçalayacak bir maceraya ve çılgınlığa atılarak, İsrail-ABD ve AB ile karşı karşıya gelmekten, Suriye iç savaşını kendi ülkesine taşıma riskinden de kurtuldu. Bunlar Türkiyenin bu süreçten elde ettiği en temel en büyük kazanımları oldu.
Kürtlerin bu süreçten kazanımı, Öcalan’ın bu stratejik adımı ile birlikte. Türkiye’nin elindeki “Terör-Terörist” ile mücadele kartının da Öcalan tarafından alındığı ve Terörle Mücadele’nin de otomatik olarak boşa çıkarıldığı görülecektir. Ortada “Terör, Terörist ve Terör Örgütü” yoksa. Terör bahanesi ile Kürdistan’ın dört parçasına yapılan herhangi bir saldırıda olamaz. Eğer olursa artık ne bölgede ne komşu devletlerde ne Güney, Rojava ne de Uluslararası toplum ve sistem tarafından hiçbir şekilde kabul edilmeyecektir. Ayrıca bu saldırıların meşru bir zemini de kalmayacaktır.
Aksine böylesi bir saldırı olursa uluslararası toplum tarafından ciddi bir tehdit ve risk olarak algılanacak ve mutlaka engellenecektir. Bu da Rojava’nın özgürlüğü demektir. Sadece Rojava değil, Türkiye’nin Güneydeki yüzden fazla askeri üs’sünün de uluslararası toplumda sorun haline gelmesi, üslerin geri çekilmesi talepleride süreç sonunda hızla gündeme gelecektir. Savaşın güneydede son bulması ve üs sorununun hallolması da Güney için çok büyük bir kazanımdır. Şimdi gücün hâkim olduğu bir dünyada kim Türkiye’nin bu kadar geniş hinterlanda askeri gücüyle yerleşerek ve giderek daha da genişleyip yayılmasına sessiz kalır. Türkiye’nin düşmanları tarafından Türkiye’nin ayağına basmak için tüm koşullar artık mevcuttur. Yani artık Kürtler değil. Ne olacağını biraz da devlet düşünsün.
Türkiye bu süreçte ya ekonomik olarak güçsüz olduğu için kabuğuna çekilecek ya da birilerinin yürü demesiyle Hinterlandını daha da genişletecek. Birinci şık Rojava, Güney ve çok yakın bir tarihte doğacak Rojhılat dahil Kürtler için elde ettikleri ve edecekleri kazanımlarını statü ile taçlandırmayı sağlayacak. İkinci şıkta ise; Türkiye’nin genişleme macerası tehlikeli sularda yüzmesini, bununla beraber aldığı risklerin gücünün çok üzerinde olmasından kaynaklı, olası kırılmalar yaşayarak kabuğuna geri çekilmek durumunda kalacak. Bu durumda yine Kürtlerin kazanımlarının önünde ki engelini kaldıracak. Türkiye’nin sürpriz sayılacak genişleme adımlarından biri yüksek bir olasılıkla Rojava’dır. Türkiye Öcalan’ın çağrısı sonrası Rojava’yı TSK’nın koruması karşılığında veya İsrail’in Şam’a kadar girmesi ve Dürzileri koruma altına alması veya tıpkı Hatay topraklarının Türk toprağı olması örneğinde olduğu gibi Türkiye topraklarına katmak isteyebilir.
Öcalan ile barış görüşmeleri ABD ve AB’den bağımsız yürütülmediğine göre ki bu çok açık ve bariz bir gerçek. Aksi halde birinci çözüm sürecinde olduğu gibi bu süreçte “yerelden evrensele geçişe ulaşacak tarzda” olmazsa tıpk birinci süreç gibi engellenir. Öcalan’ın çağrısı yayınlanır yayınlanmaz. Almanya, İngiltere, ABD, Avrupa Birliği, BM Genel Sekreteri, İngiltere, Çin, Fransa, İran, Irak başta olmak üzere dünya ve bölge devletleri hızla yaptıkları resmî açıklamalar ile süreci destekledi. Almanya, AB, ABD gibi devlet ve birlikler Türkiye’nin de adım atmasını istedi. Çin dahil tüm dünya basını haberi ve PKK’nin ateşkes açıklamasını manşetten ve geniş haber ve yorumlarla verdi.
Suriye’nin dörtte birini kontrol eden Yeni Suriye’nin Ordusundan kat be kat daha disiplinli, donanımlı ve güçlü QSD gerçeği var.Tüm dünyanın Suriye de bir denge unsuru olarak yeni Suriye Ordusuna blok halinde entegre etmesi önünde artık hiçbir güç engel olamayacak. Yeter ki Kürtler bu konuda uyanık olsun. Bence Öcalan, bu gerçeği gördüğü ve bildiği için Türk Devletinden bu adım karşılığında, sürecin demokratik ve hukuki altyapısını oluşturması dışında tek bir şey dahi talep etmedi. PKK’ye silah bıraktırıp PKK’yi fesh ederek Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, Rojava’yı ve PKK’yi girdikleri bu kilitlenme durumundan topyekûn çıkarıp kurtardı. Ayrıca ABD ve AB’nin de Rojava’yı desteklemede ellerini çok rahatlattı. Bu tarihi çağrıdan tüm taraflar bu anlamda beklediğini aldı.
PKK’de artık gerilla mücadelesi ile sonuç alamayacağını ve düzenli ordu dışında silahlı güçlerin bu uluslararası ve bölgesel güç çatışması içinde bölgede var olamayacağını biliyor. Ayrıca benzerleri gibi örgütlerin zorla dağıtıldığı gerçeği de orta yerde duruyor. Bu durumda Türkiye, PKK ve “Terör” sorunundan kurtulacak. Kuzey Kürtleri, Ulus Devlet, Federasyon, Özerklik ve Kültürel hak talebinden vazgeçecek. Yani çıtası düşük olan taleplerinden bir adım daha geri çekilecek Kuzey Kürt Hareketi ve Kürt Halkı gelip Demokratik Topluma ve Devlete katılacak. İlerde demokrasi mücadelesi içerisinde daha geniş demokratik haklar elde etmek için demokrasi ve özgürlük mücadelesi yürütecek. Bu adil bir anlaşmamı denilirse elbette adil olup olmadığı tartışılabilir. Ama Rojava’nın statü kazanması ve Kürt-Türk barışı için dünyanın ve bölgenin içinde bulunduğu bu ahval ve şeriat içerisinde bana göre mantıklı ve kabul edilebilir bir anlaşmadır.