Türkiye’den Rojava’ya tek taraflı bir askerî harekât, bir macera olabilir mi? Kuzey Doğu Suriye’ye yönelik bir askeri hareketlilik aslında agresif diplomasi kapsamında bir retorik olarak değerlendirilmelidir. Bugün Suriye’de Türkiye’nin tek taraflı bir harekâtı, yani Rojava’ya askeri bir müdahalesi değişen bölge, Suriye ve Rojava gerçekliği nedeniyle opsiyon dışıdır. Böyle bir askerî harekât mümkün değildir. Çünkü Amerika ve İsrail Suriye’de kendi planlarını uyguluyor. Türkiye, Suriye’de Amerika ve İsrail ile karşı karşıya gelmeyi kesinlikle istemez. Varsayalım ki Türkiye bir çılgınlık yaparak Rojava’ya askeri bir müdahalede bulundu. Bu harekatla amaçladıklarına ulaşması kesinlikle imkansızdır. Ama bu durumda harekât sonrası Türkiye; harekât öncesi Türkiye olarak kalmayacaktır. Kürtler de harekât sonrası eski Kürtler olmayacaklar ve en az federal bir resmi statü elde ederek harekât sonrası en kazançlı Suriye toplum kesimi Kürtler olacaktır.
O zaman Türkiye, Kürt meselesinde ne yapmalı değil ne yapacaktır sorusu analiz konusudur. Türkiye Kürtlerle içerde ve Rojava’da çözüme gidebilir mi? Bu zayıf bir ihtimal olsa da gidebilir. Bu ihtimal en zayıf ama en realist ve doğru ihtimal. Kürtler bu ihtimali zorluyor. Bazı devşirmeler ve ırkçı kışkırtıcılar ise, Türkiye’ye “Rojava’ya gir Kürtleri darmadağın et” diye akıl ve gaz veriyor. İşte bu sahte öz güç ve öz güvenden başı dönmüş İsrail’le savaşmaya kalkan basiretsiz, faşist aklın varacağı yer Türkiye’yi uçuruma sürüklemedir. Kürtlerin kaderi Kürtlerin kendi çabasına bağlıdır. Kürtler birlik oldukları gün öz güç ve özgüven ile harekete geçerler. İşte o gün Kürtler özgürlük ve dilerlerse bağımsızlıklarını da kazanırlar.
Büyük fikirleri anlatmak için büyük sözler gerekir.
Anlamlı bir yaşamın sahibi olmak için. Anlamsız duygu, düşünce çelişki ve ön yargılardan arınmak gerekir. “Biz her insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık.“ İsra 13. Bizim kaderimiz, kendi çabamıza bağlıdır; bunu doğru anlamadığımız ve kendi kaderimizi kendimiz yaratmaya koyulmadığımız sürece onurlu eşit, özgür ve insanca yaşamayı başaramayacağız.
Biz her şeyin başlangıcı olanız. Kaygı ve korkudan uzak durmalıyız. “Korkunun kaynağı gelecekte yatar. Kim gelecekten kurtulmuşsa, korkacak hiçbir şeyi yoktur.”
Korku köleliği, cesaret ise özgürlüğü yaratır. Kendimizi hatırlamalıyız. Biz her şeyi başlatan ve her şeyi bitirecek olan mutlak gücüz. İnsanoğlu yeryüzünde yürüyen Tanrı’dır. Tanrı insana şah damarından daha yakınsa, bilmeliyiz ki o biziz. Korku bizden ırak ve fıraktır.
Çok fazla uğraşma; en iyi şeyler ummadığın zamanlarda olur.
Duygu, düşünce ve pratik arasında çok sağlam bir bağ vardır. Duygudan kopuk düşünce, düşünceden kopuk pratik sakattır. Duygular düşünceden kopuk gelişmiş. Ya da düşünceler duygulardan kopuk şekillenmiş ise. Ortaya kendine, halkına, tarihine, toplumuna, değerlerine tamamen yabancılaşmış. Kendinin ve halkının özgürleşmesine karşıt bir tutum içine girmiş, lafazan bir tip çıkar.
Dilin kemiği yok dil döner. Dil, duygu ve düşünce halkın çıkarları doğrultusunda doğruyu söylemiyorsa, hissetmiyorsa, düşünmüyorsa, harekete geçip davranmıyorsa. Orada lafazanlık vardır, sözle aldatma vardır. Orada sünepelik vardır. Orada derin duygular, derin düşünceleri, derin düşünceler de büyük ve anlamlı pratikleri yaratmıyordur.
Hangi parti, fikir ve düşüncede olursan ol. İlkeli ol, samimi ol. Dürüst ol. Halkına ve ülkene her koşulda ve her ne pahasına olursa olsun bağlı ol. Bir yerlere, birilerine yaranmak için halkın ve ülkenin değerlerine saldırma. Fikir ve düşüncelerini dile getirirken bile. Halka zarar vermemek için hassas ol. Halkın hassasiyetlerini gözet. Saygılı ol. Birlik ve bütünlüğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde. Birliğe, bütünlüğe mugayir tavır, tutum ve davranışlar. Birliği ve bütünlüğü torpilliyor.
“Bitkiler canlıyken yumuşak ve esnektir;
Öldüklerinde ise, katı ve sert…
İnsanlar doğduklarında yumuşak ve esnektir;
Öldüklerinde ise katı ve bükülmez…
Sertlik, katılık ve bükülmezlik,
Ölümün yoldaşlarıdır…
Yumuşaklık, esneklik ve narinlik ise,
Yaşamın…
Bu yüzden;
Bir ordu, sertleşince savaşı kaybeder…
Bir ağaç, sertleşince kesilir…
Bir insan, sertleştikçe ölür…
Büyük, sert ve güçlü görünenler,
Ölümün yoldaşlarıdırlar…
Narin ve esnek olanlar ise,
Yaşamın.” Lao Tzu
