Seçimin kazananı devletleşen AK Parti öncülüğündeki Cumhur İttifakı, MHP, BBP ve bu İttifak’a %0.01 oyu ile eklenen; HÜDA PAR, Yeniden Refah Partisi, ATA İttifakı adayı Sinan Oğan, Ümit ve Millet İttifakı içinde olup %1’lik oylarıyla meclise her biri 10 vekil yollayan Saadet, Deva ve Gelecek Partisidir. Politik realiteye uymadığı için seçimin tek kaybedeni ise;hesap vermemek, istifa etmemek için ayak direyen mevcut HDP yönetimidir. Nasıl ele alırsak alalım ‘Millet İttifakı’nın yenilgi nedeni tek bir nedene dayalı değildi. Bu yenilgide sanıldığı gibi Türk halkının BÖLÜNME korku, kuşku, terör paranoyası tek başına belirleyici etken değil. Bunlar kaybetme nedenlerinden sadece biridir.
Bir yandan HDP, sanki İktidardaşmış, özgür bir ülke yaratmış da kalkıp taht kavgası yürütüyor. Yanlış olan kime ve neye hizmet ettiği belli olmayan yersiz, zamansız ve anlamsız bir parti içi mücadele, iç tartışma, iç yara kan kaybettirir. Seçim sonuçları da bir yönüyle bunun dışa yansıması oldu. Bunun seçim sürecinde yaşandığını; Selahattin Demirtaş’ın +Gerçeğe yaptığı açıklamalardan ve bu açıklamaya yeni seçilen YSP Milletvekili Murat Sarısaç başta olmak üzere gelen çok sert, çok radikal tepkilerden anlışoruz. Evet, Selahattin Demirtaş’ın dahi, uyarı, eleştiri ve önerilerini dikkate almayan ve ona cevap bile vermeye değer görmeyen, gerçeklikten halktan bu kadar kopmuş bir HDP yönetimi ile karşı karşıyayız. Doğrusu bilinç altına yerleşmiş taht kavgasında bu kadar illeriye gideceklerini hiç kimse düşünemezdi. Bu konu ile ilgili daha çok yazılacak ve konuşulacak. Seçim yenilgisi Selo’nun üzerine yıkılamaz diyerek şimdilik burada noktalayalım. Seçim yenilgisini, cezaevinde elinde geldiği kadar size destek vermeye çalışan Demirtaş’a yüklemek seçim yenilgisinin nedenlerini açıktan gizlemeye çalışmaktır.
Seçim neden kaybedildi?
Seçimin kaybedenleri HDP ve Millet İttifakı oldu. Doğal olarak yenilgiden sonra aklı selim ve mantıklı bir şekilde özeleştirel yaklaşan, kazanamamanın bilimsel temelde neden ve sonuçları muhasebesini yapan, yenilgi nedenlerini doğru tespit edip hatalarını gidermek ve kazanma gücüne ulaşan yeniden ayağa kalkar. Bu yapılmadan bahaneler üretilirse ise bugünkü sonuçlar nep tekrarlanır. Bugün yanlış politikalar olduğu gibi devam ediyorlar. Değişimi esas aldığı savıyla değişime karşı direnen bir konumda duruluyor. Kendi hatalarını kabul etmeyi reddediyorlar. Yenilginin nedenlerini karşı takıma, lani iktidarın hile yaptığına, adil bir seçim süreci yaşanmadığına vb yüklüyorlar. Bu sorunun bir parçası ama esası değildir. O zaman seçmen de gerekli sorumluluğu ve örgütlülüğü yaratıp hile yaptırmasaydınız diye sorarlar. Yenilgi bununla kılıflanamaz ve geçiştiremezsiniz.
Yenilginin en önemli nedenlerden biri; halktan, tabandan kopuk, öz güce öz güvene dayanmayan, apolitik, demokratik siyasal kültürden, bilinçten, donanımından yokmaktan kaynaklanıyor. Liyakatsiz, yeteneksiz, niteliksiz, mirasyedi misali bir değer tüketen yönetim profilidir. Öz saygısı, öz güç, öz güven duygusu düşük bir yönetim gerçekliği var. Kendisine güveni ve saygısı olmayan, bırakmayı bilmeyen, kendisini halklarımızın kazanılması temelinde örgütlemeyen, donatmayan kastlaşmış bir yapı var. Açıktan özeleştiri verip en azından gelecekteki seçimlerin kazanılması için halka karşı sorumluluğunu yerine getirmeyen, bireyci, egoist, kariyerist, parlamentarizm bataklığına saplanıp kalmış, konformist, halktan kopuk ve bürokratik yönetim anlayışını sürdüren bir yönetim varlığından ısrar ediyor. Böyle bir davranış ve yaklaşımla halklarımızın güven, teveccüh ve saygısını kazanması mümkün müdür?
Özgüveni olan lider gereğini yapar
Öz saygısı, özgüveni olmayanlar, özgürlüğü yaratamazlar. Öz saygı, öz güç özgürlüğün çocuğudur. Bu özelliklere yani öz güvene ve öz saygıya sahip lider ve yöneticiler, halkın ve halklarının iradesini mükemmel bir biçimde temsil ederler. Temsilde yetersiz kaldıkları an ve durumlarda da gereğini hiçbir mazeret kalesine sığınmadan ve ayak diremeden derhal yerine getirirler. Yani istifa ederler. Kendini öz güveni olan ve halka saygıdan kusur etmeyen bu liderler ve yöneticiler çok nettir. Topluma ve seçmenine ne yük ne de kuyruk olurlar. Yanlışlıklarıyla ne kendilerini ne de haklıkın ve partilerini kaybetme nedeni haline getirirler İstifa etmeleri gerektiğine inandıklarında sorumluluğu alır ve gereğini yapar. Kendisini yine halkla birlikte yeriden örgütler. ‘Sev-Sevme yada, beğen-beğenme ama yiğidi öldür hakkını teslim et’ diye bir halk deyimi var. Selahattin Demirtaş; tam da bu özelliklere yani liderlik vasfı ve kumaşına sahip bir LİDERDİR. Evet çokça eleştirildiği gibi egoist yani benmerkezci yaklaşımları, hataları, eksiklikleri olabilir. Hangi liderin yok ki. Hangi insanın hatası yok. Hangimizin hata be eksiklikleri yok. Önemli olan hatalardan ders çıkarmak. Aşma gücünü göstermek.
Hangi liderimiz, siyasetçimiz Kürt halkının, Kürt kamuoyunun sınırlarını aştı ve Türkiyelileşti, Türkiye’ye ve Türkiye kamuoyuna mal oldu. Selo gibi Türkiye toplumunun her kesiminden oy alan kaç HDP eş başkanı, PM-MKYK üyesi, yöneticisi ve kaç milletvekili var. Bir tane dahi varsa buyurun söyleyin. Gençlik ateşiyle yeni vekil olmanın heyecanıyla Demirtaş’a saldırmayı anlayabilirim. Ama doğru bulmam. Evet Selo’da bir zamanlar genç, acemi ve heyecanlı idi. Oda radikal laflar ediyordu. Sonra olgunlaştı ve özeleştiri verdi. Bugün yaptığı yanlışlar için eminim yarın yine özeleştiri verir.
Demirtaş neden herkesin hedefinde
Türkiyelileşmek istiyorsak. Türkiye ile barış içinde bir arada eşit ve özgür temelde yaşamak istiyorsak elimizdeki tek ve en makul biletimiz, seçeneğimiz, şansımız, başka bir alternatifi mevcut durumda olmayan biricik siyasetçimiz Selahattin Demirtaş kardeşimiz, arkadaşımız ve liderimizdir. Neden çünkü bizlerden bir tek o karşıtımız olan MHP, İYİ Parti, AK Parti seçmeninden oy alabiliyor. Eğer bu seçimde baskıdan söz edeceksek ona yönelik yapılan baskı vardı. Zindanda iki kişilik koğuşta. Aday falanda değil. Tüm seçim meydanlarında Selo yuhalatılıyor. “Cezaevinden asla çıkamayacak” deniliyor. Ona yapılan baskıları görmeliydik. Neden Saray balkonundan kutlanan seçim zaferinde Selo’ya saldırılıp Sarayda toplanan halka “Selo’ya idam” sloganları attırıldı. Bunun nedeni 10 ay sonraki yerel seçim. O yerel seçim dede Sarayın tek rakibi tıpkı bu seçimde olduğu gibi yine Selo. Selo sadece HDP’ye değil. 6’lı masa ya da kazanma stratejisi belirledi. 6’lı masada HDP yoktu. Ama fikir, düşünce ve önerileriyle Selo vardı. Demirtaş bu çok doğru, yerinde ve politik hamle içerikli “aktif siyaseti bırakıyorum” tavrından sonra halkta ve Kürt ve Türk kamuoyunda çok çok daha fazla büyüyecektir. Bunu yakında herkes çok iyi görecektir.
HDP’nin politik tercihleri başarısız kaldı
HDP yönetimi seçimden aylarca önce ısrarla istenmediği halde, kendisini 6’lı masanın kuyrukçusu durumuna getirdi. Hemde hiç bir protokole bağlanıp, imza altına alınmış tek bir maddelik bir metin orta yerde yokken. TİP’in ayrı listeyle girmesini engelleyemedi. Seçimin kazananını belirleyen yegâne parti olduğuna Türkiye’nin tüm siyasi partilerinin ittifak ettiği bir konumda iken; Birinci turda kendi Başkan adayını çıkarıp kendisini bu seçimde “terör” vb tartışmanın merkezinden çıkaracak ve meşruiyeti tartışılır konuma getirmeden, kazananı belirleme konumunu daha da pekiştirmesi gerekirken, baştan sona yanlış adımlarla birinci derecede kaybedeni konumuna gelmenin nedeni kim? Selo, beni aday yapın demiş ama olumlu veya olumsuz dahi cevap verme gereği duyulmamış. Kadın aday çıkartın demiş yine kabul edilmemiş. Peki bunun sorumluluğu kime ait? Kim bunun hesabını verecek. Ne oldu; Seçimi kazandıran parti konumu da Sinan ve Ümit’e kaptırıldı. Sonra çıkıp hiç üzülmeden, sıkılmadan kaybetme nedenini baskı ve seçim yarışındaki eşitsizliğe bağlamanın halkta bir karşılığı olmayacaktır.
Neymiş; gemiyi tam limana getirecekmiş fırtına çıkmış, deniz dalgalıymış. Gemi alabora olmuş. Gemiyi sağ salim limana getirene kaptan denir. “Kimse senin dalgalarla nasıl boğuştuğuna bakmaz. Gemiyi limana getirip getirmediğine bakar.” der Victor Hugo. Evet deniz dalgalıydı, fırtına çıktı. Ama senin kaptanlığına ne oldu. Nerde kaptanlığın? Yapamıyorsan bırak. Bırakmakta onurlu, erdemli ve saygın bir davranıştır. Yapabileceklerin önünü aç.
Hataların kartopu gibi büyüme özelliği vardır. Eğer küçük bir hata kabul edilmez ve sürdürülürse o hata hızla kar topu gibi büyür. Çığ olur hata sahiplerinin üzerine düşer. Dolayısıyla daha büyümeden hatayı görüp, kabul edip, çözmek gerekir. Yoksa herkes hep birlikte kartopu gibi büyüyerek çığa dönüşen o hatanın altında kalır ve ezilir. çığ altında kalmak istemiyorsanız istifa ediniz.
Bu halk size kırmızı kart gösterdi. Ya kartı görüp sahayı terkedin. Ya da “Welle keko def ji ne defê me ye zûrne ji ne zurnê me ye lê em hama ji xwâ direqisin” diyerek sahnede oynamaya devam edin. Hep birlikte çöküşünüzü ve çöküşümüzü seyredelim.