Güncel HaberlerMakaleler

DR. MUSTAFA PEKÖ: İKTİDAR SEÇİMİ KAYBEDERSE SONUÇLARINI KABUL ETMEYECEK Mİ?


Seçimlere 2 haftadan az bir zaman kaldı. 3 ittifak da seçmene farklı mesajlar veriyor. Her ittifak gücü öncelikle seçmen kitlesini konsilde etmek, bir arada tutmak ve seçimde oy kullanmasını sağlamak için farklı yöntemler izliyor.

 Doğal olarak ön plana çıkan iktidar gücü olan Cumhur İttifakı’nın özellikle AK Parti’nin kamuoyuna verdiği mesajlar, sadece seçmen kitlesini etkilemek değil esasen seçim öncesinden ve seçim günü bir çatışma alanı yaratmaya yönelik bir kısım hamleler yapacağına dair bir algı oluşmaya başladı.  AK Parti’nin geçmiş seçimlerde olduğu gibi toplumsal kutuplaşmayı yaratmak ve bu kutuplaşma üzerinden seçmen algısını değiştirmek için söylemlerini en uç noktada dillendiriyor.

Türkiye 14 Mayıs 2023 tarihinde bir seçime gidiyor. Bütün taraflar açısından son derece önemli olan bu seçimin sonucu, Türkiye’nin politika geleceğinin şekillenmesinde bir etkide bulunacaktır. 

Cumhur İttifakı bakımından mevcut statükonunum devamlılığı açısından seçimin kazanılması mutlak bir zorunluluktur. Hem cumhurbaşkanlığı hem de parlamento seçimlerinin yani iki seçimin birlikte kaybedilmesi sadece AK Parti’nin 20 yıllık politik tarihinin son bulması anlamına gelmiyor aynı zamanda Cumhur ittifakı olarak belirlenen devletin yönetim stratejisinin bütünüyle değişmesi sonucunu ortaya çıkartacaktır.

Mesele sadece AK Parti iktidarının etrafından toparlanan elit bir gücün rantını kaybetmesi değil, Türkiye’nin önümüzdeki 15-20 yıllık politik geleceğiyle ilişkilidir. Bugünkü sistemin MHP tarafından ısrarla gündeme getirilmesi ve AK Parti’den kabul edilerek yaşam bulması, Devlet Bahçeli’nin geçmişte Erdoğan’a en ileri düzeyde saldıran bir kişi olarak yüzde yüz bir dönüş yaparak Erdoğan’ın en büyük savunucusu haline gelmesi, sadece devlet kurumlarından MHP’nin güçlenmesiyle açıklanamaz. Önemli bir etkisi olmakla birlikte esas mesele gücünün merkezileştirildiği otoriter bir devlet yapısıyla Türkiye’nin yayılmacı stratejisini hayata geçirmesi planıydı.

Cumhur ittifak ve özellikle AK Parti 14 Mayıs 2023’teki seçimleri kaybetmesi durumunda:

 Birincisi kendi çevresinde oluşturduğu rant üzerinden etrafında tuttuğu elit tabakanın hızla dağılacağı, iktidar etrafında kümelenmiş bu elit tabakanın hızlı bir şekilde AK Parti’den koparak birçok alanda ifşaatlarda bulunabilecekleri, sıklıkla tartışılan yolsuzluk ve rüşvet iddialarının soruşturma konusu olma olasılığını giderek artacağı özellikle mafya, uyuşturucu ve çete ilişkilerinin sorgulanacağı,

İkincisi, Devlet kurumlarındaki çürüme ve yozlaşmanın artmış olması ve devletin kurumsal sistemden bireysel sisteme geçmesinin yarattığı devasa sorunların arka planının sorgulanacağı,

Üçüncüsü, Bireye dayanan otoriterleşmiş düzenin çökmesi veya dağılması böylelikle cumhurbaşkanlık sisteminin ayrıcalıklarının ortadan kaldırılacağı,

Dördüncüsü, Kurmuş oldukları ‘Parti eşittir Devlet’ başka ifade ‘AK Parti eşittir Devlet’ sisteminin ortadan kaldırılacağı

Beşincisi, Türkiye’nin pratik artık çöküşü tescillenen bölgesel yayılmacı politikaya son verilerek sorgulanacağı ve yeni bir stratejinin belirleneceği,

Altıncısı, Ankara’daki iktidarın uluslararası alanda otoriter rejimlerle kurduğu yakın ilişkilerin ortadan kalkarak hem Cumhur ittifakı hem de AK Parti iktidarı bakımından ciddi politik sonuçlar doğuracağı.

Bu ve benzeri faktörler, AK Parti’nin iktidarı kaybettiği durumda ne gibi sorunlarla karşı karşıya kalacağını gösteriyor. Sorun sadece iktidarın kaybedilmesi değil AK Parti’nin politik bir güç olarak etkisizleştirilmesi süreci başlayacaktır. Bir bakıma AK Parti, Ana Vatan Partisi(ANAP)’nin yaşadığı politik süreçle karşı karşıya kalacaktır.

Devletleşmeye çalışan AK Parti, 14 Mayıs 2023’teki seçimleri kaybetmemek için iktidar olanakları dahil bütün gücünü kullanacağı açıktır. Bu nedenle özellikle çatışma alanını geliştirmek bir bakıma kaos yaratarak iktidarını korumak için yeni bir hareket planı yarattığı görülmektedir. 

AK Parti’nin seçim dışı yöntemlere başvurması olasılığı

Yapılan açıklamalar, AK Parti’nin seçimler yoluyla kaybetmesi durumunda iktidarı bırakmayacağı, seçim dışı yöntemlere başvurulacağı mesajını veriyor.

Örneğin; 

AK Parti Sözcüsü Çelik; “Bunların amacı Recep Tayyip Erdoğan’ı, AK Parti’yi, Cumhur İttifakı’nı göndermek istiyorlar”

Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Kandil’in desteğiyle bu ülkede cumhurbaşkanı olacak, benim milletim Kandil’den aldığı destekle cumhurbaşkanı olana bu ülkeyi temsil etmez.”

İçişleri Bakanı Soylu: “14 Mayıs 2023, Türkiye’yi tasfiye etmeye yönelik hazırlıkların her birini bir araya getirerek oluşturabilecek siyasi darbe girişimidir…”

 AK Parti Genel Başkanı Vekili Binali Yıldırım: “Bu seçim, işgalcilere karşı istiklal mücadelesi seçimidir”

Seçime sayılı günler kala başta cumhurbaşkanı olmak üzere AK Parti’nin bütün üst düzey yöneticilerinin verdiği mesajlar iktidarı kaybetme olasılığının arttığını gösteriyor. Ancak kaybetmeleri durumunda dahi iktidarı teslim etmeyeceklerine yönelik yapılan açıklamalarla, özellikle muhalif seçmende belirli bir korku ve panik yaratmaya çalıştıkları anlaşılıyor.

Seçim sonuçlarına doğrudan müdahale yöntemleri

Birinci nokta: Seçim sonucunu belirleyecek olarak Emek ve Özgürlük İttifakına ve özellikle Yeşil Sol Parti’ye yönelik yapılan operasyonlar, seçim sonuçlarını etkilemeye yönelik hamlelerden biri olduğu çok açıktır. Emek ve Özgürlük Blokunun seçmeninin oy kullanmasını engellemek hem cumhurbaşkanı seçim sonuçların çok ciddi odanda etkileyecektir hem de parlamentoda milletvekili aritmetiğini değiştirecektir. Bu nedenle operasyonlar seçim gününe kadar devam edecek gibi görünüyor.

İkinci nokta: Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığını kazansa dahi teslim etmeyeceklerine dair yapılan açıklamalar dikkate alındığında SADAT, Ülkü Ocakları Osmanlı Ocakları ve Hizbullah gibi kurumların, seçim gecesi harekete geçirilebileceğine dair bir kısım iddialar kamuoyuna yansımış bulunmaktadır. Bu yönü hazırlıkların yapıldığı dair kamuoyuna sızan bilgiler dikkate alındığında, bunun korku ve kaygı ikliminin yaratılması amacına dayandığı anlaşılmaktadır.

Üçüncü nokta: Kılıçdaroğlu, seçime on gün kala önemli açıklamalarda bulunacağını söyledi. Kılıçdaroğlu Twitter hesabında “Son 10 güne 2 gün kaldı. Fahrettin Altun, Serhat ve ekip arkadaşları Çağatay ile Evren; anlaşmaya çalıştığınız dark web dünyası, sizi yabancı istihbaratın eline düşürür. Cambridge Analytica’cılık oynamak sizin kapasitenizi aşar çocuklar. SON UYARIMDIR!” açıklamasını yaptı. 

Kılıçdaroğlu’na gelen bilgilere göre, yapay zeka kullanılarak Kılıçdaroğlu’nun sesiymiş gibi bazı ses kayıtlarının kamuoyuna sunulacağı ve bu ses kayıtlarının daha sonra sosyal medya üzerinden Kılıçdaroğlu’na karşı kullanacağı planlandığı iddia edilmektedir. Bu amaçla uluslararası bir teknoloji medya kuruluşuyla görüşüldüğü bilgisinin Kılıçdaroğlu’na ulaştırıldığı ve bu nedenle uyarı nitelikte bir açıklamanın yapıldığı, duruma göre yani iki gün sonra bir açıklamanın yapılabileceği belirtilmektedir.

Dördüncü nokta: Seçim sonuçlarına bilgisayar sistemi üzerinden doğrudan etkide bulunmak için Rusya’dan dahası Putin’den yardım istendiği iddiası da kamuoyuna yansıdı. Rusya’nın geçmişte Trump lehine ABD’deki seçimlere müdahale ettiğine dair ABD’de soruşturma açıldığı dikkate alındığında, iddianın ciddiyeti üzerinden durulmasından yarar var.

Bütün bu hamleler sonucu etkiler mi?

Cumhur İttifakı ve özellikle AK Parti iktidarı, özellikle son birkaç haftadır, seçimi etkilemek için arka planda yapılan hazırlıklar dışında toplumun taleplerine yönelik ortaya koyduğu vaatler de oldukça dikkat çekmektedir. Türkiye’nin bölgesel güç olma yönünde yapmış olduğu özellikle askeri hamlelerin toplumu belirli bir düzeyde etkilediği görülüyor. Buna paralel olarak toplumun gündelik yaşamına dair sunduğu doğal gazın bedava olması gibi bazı taleplerin de seçmende belirli bir karşılığının oluşmaya başladığını söylemek yanlış olmaz.

AK Partinin bütün bu yoğunlaşan çabaları doğrudan sonuç almaya yeterli olmadığı görülüyor. Bugünkü anket sonuçlarına bakıldığında Cumhur İttifakı’nın parlamentoda salt çoğunluğu kaybettiği yani milletvekili sayısının 300’ün altında kalacağını gösteriyor. Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığını birinci turda kaybetme olasılığının da bulunduğu ama ikinci turda kaybetme olasılığının çok yüksek olduğu görülüyor.

AK Parti’nin bu süreci etkileyebilmek ve kendi lehine çevirebilmek için toplumsal taleplerle, politik tehditleri iç içe geçiren seçim kampanyasını özellikle iki hafta içerisinde çok daha fazla yoğunlaştırması beklenmektedir.

Başarılı olabilir mi?

Türkiye’nin bugün karşı karşıya olduğu ekonomik krizin AK Parti’nin kaybetmesinin en belirleyici faktördür. Kürt, Alevi, İnsan Hakları ve Demokrasi gibi sorunların tek başına seçim sonucunu etkileyecek durumda olmadığı çok açıktır. Bu temel ve çözüm bekleyen sorunlarla ekonomik kriz birlikte ele alındığında çok daha fazla etkili olmaktadır. AK Parti’nin toplumu karşı karşıya bıraktığı ekonomik krizden çıkartması nerdeyse imkânsız gibi görünüyor. Özellikle topluma sunduğu ekonomik merkezli talepler seçmene inandırıcı gelmemektedir.

Seçim ibresi muhalefetten yana olmakla birlikte sanıldığı gibi hiçbir şey çantada keklik değildir.  Yani kolay kazanılacak bir seçim olmadığının bilinmesi gerekiyor.

Bu hafta yani 1-7 Mayıs arasındaki dönem seçmenin artık netleştiği bir süreç olacaktır. Bu bakımdan çok dikkati olmak, seçmenle bütünleşebilmek için bütün olanakları kullanmak gerekir. Aynı zamanda seçimlere müdahale edilmesine yönelik oyunları boşa çıkartmak ve sandıklara sonuna kadar sahip çıkmak son derece önemlidir.  İstanbul deneyimi var.

Ayrıca dikkat çekmekten yarar var: AK Parti’nin seçim sonuçlarını kabul etmemek gibi bir politik lüksünün olacağını düşünmüyorum. Kazanmak için elindeki bütün olanakları kullanacaktır. Ancak seçimde çok net bir sonuç ortaya çıkarsa kabulleneceklerdir. Devlet aklı, Türkiye’de yeni bir kaosa ve politik istikrarsızlığa için vermez.


DR. MUSTAFA PEKÖ: İKTİDAR SEÇİMİ KAYBEDERSE SONUÇLARINI KABUL ETMEYECEK Mİ?” üzerine 4 yorum

  1. Teşekkürler. Demek ki büyük bir çoğunlukla seçimden galip çıkmak gerekiyor. İst BBsecimleri komedisi hatırlanırsa durumun vehameti daha iyi anlaşılacaktır. Eğer Kürtlere ve Kürtlerin muteffiklerine yönelik anlamsız operasyon ve keyfi tutuklamalara sessiz kalinmaya dvm edilirse bu tür faşizan sakdirilar seçim sonuçlarını etkileyecek şekilde artırılacaktır. Eğer millet ittifakı Kürtlerin ve muteffiklerinin yaknizlastirilmasina bu şekilde destek olmayı sürdürürse bunun ağır sonuçları olabilir.

    1. Bonjour irfan hoca
      Dün ağrı ve van mitingleri Kürtlerin verdiği desteği çok net olarak ortaya koydu. Umarım Kılıçdaroğlu bu desteği doğru algılar…

  2. Merhaba Mustafa bey, nasılsıniz? Yazılarınızı mümkün olduğunca yakip ediyorum, emeğinize yüreğinize sağlık. Akp hükumetinin, Türkiye halklarını düşündüğü falan yok , aksini hee kimlikten Türkiye halklarının ülkenin dışına çıkmasını sağlamak için tüm yolları kullanıyor. Kendine yakın kitle ile birlikte , Suriye, pakistan, Afganistan ve diğer ülkelerden gelen göçmen kitlesini kullanarak yeni bir vatandaş profili çıkarmak istiyorlar. Bunu çok uzun zamandır planlanan bir şey. Kendi halkına sahip çıkmayan ama tüm göçmen gurubuna kol kanat geren, ve onların daha fazla çoğalması için tüm olanakları onlara sunması. Bence bu seçimin sonucu ne olursa olsun bir iç savaş tehditi var, bugünlerin hazırlığını kürt illerini bombalamaya başlamakla yaptılar, pkk ve diğer devrimci grupların kurdistan bölgesinden yapacağı yardımların önünü kesmek şartıyla. İkinci konu ” sadat” bu Erdoğan gillerin paralı ordusu Türk ordusundan ziyade sadat ile hareket edecekler zaten tüm güçler ellerinde. Üçüncü konu Hizbullah, cumhur itifaginin içine hudapar ‘ı çok oyu veya kitlesi olduğu için almadı peki neden almıştır, bence 50 bin kişilik bir grup da olsa hudapar her türlü katliamı kıyımı yapacak kadar vicdansız ve canidir. Doğu bölgesinde bunları kullanacaklar. Ceza evlerinde tutulanlar bugün itibarıyla Erdoğan emriyle serbest . Acaba beden ? Bütün bunları birleştirip baktığımda gözümün önünde böylesi karamsar bir düşünce beliriyor.

    1. Murat bey, ilginiz için tşk ler. Bugünkü iktidar güç ilişkilerini kendisine göre dizayn etti ve bundan önemli bir yol aktetti. Ancak, sistem içi dengelerin değişmesi pek ala mümkün. Süreç bunu gösteriyor. Seçimde Kılıçdaroğlu’nun kazanması büyük beklentilere yol açmamalı ama piskolojik bir rahatlama sağlayabilir. Bu nedenle Kılıçdaroğlu’na verilecek oy, toplumsal değişimi sağlaması için değil, sistem için dengelerin değişiminde belirli bir süre için bir olanak yaratacaktır. Başka bir beklentiye girilmesi yanlış olur. kılıçdaroğlu’nun kazanmasını sağlamak ideolojik bir destek değil, taktimsel bir politikanın sonucudur.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir