ABD ile Türkiye ilişkileri olumsuz yönde ilerliyor. Biden yönetimi çok açık bir şekilde Erdoğan yönetimiyle politik ilişkileri en alt düzeyde tutmaya özen gösteriyor. İki ülke yönetimleri arasında hem bölgesel ilişkilerde hem de küresel çaptaki politikalarda ortak buluşma noktaları oldukça az olduğu sadece diplomatik manevralarla birbirlerini idare ettikleri anlaşılıyor.
Bu nedenle iki ülkenin diplomatik-politik ilişkilerinin belirleyen faktörlerden biri de Halk Bankası davasının olası sonucudur. Bu davayla çok yakında ve özel olarak ilgilenen Erdoğan, Trump ile olan kişisel ilişkisini kullanarak davanın kapatılmasını talep etti. Trump da aralarındaki ‘özel’ dostluğu dikkate alarak dava sürecine müdahale etti. İddianameyi hazırlayan savcı Richard Berman görevinden alındı, mahkeme Başkanı değiştirildi. Ancak davanın Türkiye lehine sonuçlanması sağlanamadı.
Davanın özeti
AKP iktidarı tarafından bütçe açığını kapatan iş adamı olarak tanıtılan İran kökenli Türk vatandaşı Rıza Zarrab hakkında ABD’de bir hukuki süreç başladı. Oluşan iç ve uluslar arası kamuoyu nedeniyle Ankara’da Zarrab hakkında biçimsel bir soruşturma açılmasına rağmen ‘vatansever’ iş adamı olarak tanıtılan Zarrab hakkında ne bir iddianame hazırlandı ne de bir dava açıldı.
Zarrab’ın kendisinin fiziki olarak tasfiye edileceğine dair bir bilgi aldığı, bu nedenle ABD’ye giderek teslim olduğu kayıtlara geçti. ABD istihbarat örgütleri CİA ve FBİ yetkililerin Zarrab ile iletişime geçerek ABD’ye gelip teslim olması ve etkin pişmanlıkta yararlanması için ifade vermesi konusunda ikna ettikleri daha sonraki süreçte anlaşıldı. Zarrab’ın soruşturma savcısına daha sonra da mahkeme huzurunda vermiş olduğu ifadesinde AKP’li bakanlar dâhil olmak üzere onlarca kişiye ‘rüşveti’ verdiğini iddia etmiş ve biriktirdiği çok sayıda belgeyi mahkemeye sunmuştu. Yapılan soruşturma neticesinde Halk Bankasının ABD’nin İran’a karşı ekonomik yaptırım kararlarını ihlal ettiği sonucuna varılarak dava açıldı.
Halk Bankası aleyhine New York Güney Bölgesi Federal Mahkemesi’nde açılan davanın iddianamesinde: “ABD’yi Uluslararası Acil Ekonomik Güç Yasası’nı İran’a para transferleri yaparak ihlal etmek için komplo kurmak, ABD bankalarını dolandırmak, ABD bankacılık ve finans sistemini dolandırmak amacıyla komplo kurmak, kara para aklamak…” gibi iddialar bulunuyordu. 45 sayfalık iddianamede, ‘Halk Bank yönetiminin Türk hükümetinin üst düzey yetkilileri tarafından desteklendiği ve korunduğu’ iddiası da yer almıştı.
Uluslararası kamuoyunun yakında izlediği davada Jüri, Halk Bankasının suçlu olduğuna karar verdi. Halk Bankası eski Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla, Mart 2017 yılında ABD’ye girişte gözaltına alınarak tutuklandı ve 32 ay hapis cezasına çarptırıldı. Birkaç hafta önce ABD Ticaret Bakanlığı, Atilla’ya ‘ABD ile 10 yıl ticaret yasağı koyması’ da bu davanın geleceğine dair bir fikir edinmemizi sağlıyor.
Halk Bankası’nın bütün başvuruları reddedildi
Halk Bankası avukatları aslında fiilen suçu kabul etmiş görünüyorlar. İstinaf mahkemesine yapılan başvuruda, Halk Bankası’nın böyle biri suçu işlediği için değil de Halk Bankasının bir devlet kurumu olduğu, bu nedenle “Bağımsız Yabancı Devlet Dokunulmazlığı Yasası” kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, bu nedenle ABD sınırları içerisinde yargılanmayacağı gerekçesini ileri sürdüler. Savunma dilekçesinde ‘mahkeme heyetinin yargılanamaya onay vererek ‘önemli bir hukuki hata yaptığına’ dikkat çektiler. İstinaf Mahkemesi de yapılan başvuruyu değerlendirdi; “Bağımsız Yabancı Devlet Dokunulmazlığı Yasası” ilkesi gereği “ABD’de yargılanamayacağı” gerekçesini reddetti ve Halk Bankasının yargılanabileceğine hükmetti.
Halk Bankası tarafından, Kamuoyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) yaptığı açıklamada ise “Bankamızın ABD’de devam eden ceza davasıyla ilgili olarak Yabancı Devlet Yargı Bağışıklığı Yasası (FSIA-Foreign Sovereign Immunities Act) uyarınca New York İkinci İstinaf Mahkemesi nezdinde yapmış olduğumuz itiraz Mahkeme tarafından reddedilmiştir. İkinci İstinaf Mahkemesinin ret kararının temyiz edilmesi için tüm yasal haklarımız kullanılacaktır. Kamuoyunun ve yatırımcıların bilgilerine sunarız.” İstinaf Mahkemesi ikinci başvuruyu da reddetti. Böylelikle dava kaldığı yerde devam edecek.
Halk Bankası davasının olası sonuçları
Halk Bankası için hukuki süreç kaldığı yerden devam edecek. Biden yönetimi hukuki sürece hiçbir şekilde müdahale edilmeyeceğini açıklamasına rağmen davanın görevden alınan savcısının Eyalet Başsavcılığına ataması aslında davaya verdiği politik/hukuki desteğin ilanı olarak değerlendirildi.
Halk Bankasının yargılanmasının önündeki bütün hukuki engeller fiilen kalktı. Böylelikle süreç çok daha hızlı ilerleyecek ve Mayıs 2022 yılına kadar bitirilmesi yüksek bir olasılıktır.
Davanın Halk Bankası aleyhine sonuçlanması konusunda artık bir tereddüt bulunmuyor. Dava sonucunda Halk Bankasına 1,5 milyar ile 5 milyar dolar arasında bir ceza verileceği hatta bazı değerlendirmelerde bunun 10 milyar dolara çıkabileceği belirtiliyor. Sorun sadece ceza verilmesi olmadığı açıktır. Kararın politik arka planı ise çok daha kapsalıdır. Türkiye’nin İslamcı terör örgütlerini finansa etmek ve kara para aklamak’ iddiasıyla GRİ listeye alınması bir tesadüf olmadığı bilgi ve belgelerde dayanılarak böyle bir karar alındığı iddia ediliyor. Halk Bankası davası, Türkiye’nin GRİ listeye alınmasının doğrudan hukuki bir dayanağını oluşturacak ve uluslar arası alanda yargılanmasına nesnel bir zemin hazırlayacaktır.
Ekonomik göstergelerin oldukça kötü olduğu Türkiye’de, Halk Bankası davası kararının küresel sermayenin girişini olumsuz yönde etkileyeceğine dair çok sayıda veri bulunuyor. Kesilecek ceza miktarının tahsil edilecek olması ülke ekonomisini etkilemesi kaçınılmazdır. Aynı şekilde Halk Bankası aleyhine verilecek bir karar; kesintiye uğrayan 17-25 Aralık davasının hukuki sürecinin yeniden tartışılmaya açılacak ve iç politikada iktidara karşı önemli bir araç olarak kullanılacaktır.
Halk Bankası davasının sonucuna göre hazırlanan ama henüz mahkemeye sunulmamış ikinci bir dava bulunuyor. Hazırlanan ikinci iddianamede ‘Uluslararası Acil Ekonomik Güç Yasası’nı delmekte rolleri bulunan kişiler yer alıyor. İçinde bakanların, bürokratların, iş adamlarının, akraba-çevre ilişkilerinin içinde yer aldığı 30’dan fazla kişi hakkında hazırlanan iddianamenin mahkeme tarafından kabulüyle yeni bir süreç başlayacaktır. Doğal olarak Halk Bankasının suçlu görülmesi ve tahmin edilen para cezasına çarptırılmasıyla ikinci iddianameyle yeni bir davanın açılması yüksek bir olasılılıktır. İddianamede ilgi çeken bölümlerden biri de Uluslararası Acil Ekonomik Güç Yasası’nı delmekte suçlu görülecek kişilerin mal varlıklarına el konulması talebidir. Kimin dünyanın başka bankalarında açık veya gizli hesapları bulunuyor ya da taşınmazları var? Bilemeyiz ama iddianamede isimleri geçen şahısları bir telaş saracak.
Sonuç: Halk Bankası davasının sonucu özellikle Ankara’daki iktidarı ciddi olarak etkileyecektir. Kararı tanımıyorum söyleminin pratik bir önemi bulunmuyor. Hukuki yolları tükenen Halk Bankasının, suçunu kabul ederek mahkemeyle ‘uzlaşma’ önerisi yapacağı ve süreci daha az bir cezayla atlatacağı olasılıklar arasında değerlendiriliyor. Duruşmanın yeniden başlamasıyla dava yeniden uluslar arası kamuoyunun gündemine oturacak gibi görünüyor. İzlemeye devam edelim.