Güncel HaberlerMakaleler

SELDA KAYA: DENİZ POYRAZ’I ‘TERÖRİST’ GÖRMEK


Deniz Poyraz cinayeti ya da katliamı üzerinden Türkiye’nin toplumsal dinamikleri  arasında yaratılmak istenen çatışma, bir avuç azınlık grubunun kendi iktidarını koruma çabasının önemli bir halkasını oluşturuyor. Toplumsal çatışmanın merkezine etnik grupların konulması iktidar güç dengesini korumanın basit ama en etkili yöntemidir.  Yüz yıllardır bu topraklarda yaşayan ve dış zorlamaların dışında aralarında ciddiye alınabilir bir çatışma yaşanmamış farklı kökenlere sahip etnik grupların birbirlerine düşman ettirilmesinin arka planında iktidar geleceklerini devam ettirme çabalarıdır.

MHP-AKP ittifakına dayanan iktidar özellikle etnik ve mezhepsel çatışmayı güncelleştirerek kendi varlığını sürdürebilmek için yeni bir alan yaratmak istediği çok açıktır. Hiç şüphesiz ki geliştirilmek istenen çatışmanın merkezinde Kürtler ve Aleviler bulunuyor.  Bu iki sosyolojik grup azınlık olarak görülmekte ve devletin varlığı için bir tehlike olarak gösterilmektedir. Halbuki devlet tarafından ötekileştirilmeye, sistem dışında tutulmaya çalışılan bu iki toplumsal yapı, nüfus yoğunluğu bakımından da azınlığı oluşturmuyor. Bu toplumsal gruplarla devlete muhalif sosyal dinamikler bir araya geldiğinden tersine kitlesel çoğunluğu oluştururlar. Tabi ki burada sorun sadece sayısal nüfus fazlalığı olmayıp sisteme muhalif olan güçlerin birlikte hareket edebilmesidir.

Bugünkü politik durum dikkate alındığında sisteme muhalif politik güçlerin merkezinde HDP bulunuyor. Bu nedenle HDP’ye yönelik politik ve şiddet içerikli saldırılar esasen demokrasi güçlerine yöneliktir. HDP’nin İzmir İl Binasına yapılan saldırı ve Deniz Poyraz’ın katledilmesi, sadece Kürtlere verilmiş bir mesaj değildir aynı zamanda bütün demokrasi güçlerine yapılan bir uyarıdır. Yani şunu demek istiyorlar: sistemle çatışmalı ve bugünkü iktidara karşı olan herkes hedeftir.

Deniz Poyraz’ın katledilmesine yol açan saldırı, planlı, örgütlü, hedefi önceden belirlenmiş bir katliam eylemidir. Saldırının olduğu saatte Deniz dışında kimsenin olmaması bir tesadüftü. Aksi taktirde belirlenen toplantı iptal edilmemiş olsaydı bugün sayıları onlarla ifade edilen bir katliam konuşulacaktı.

  Bu nedenle Deniz’in katledilmesi de söze edilen planın bir parçasıdır. Mesele sadece bir provokasyon yaratmak değildir ve öyle görülmemelidir. Katilin özel eğitim aldığı, Suriye’ye gittiği, askerlik yapmamış olmasına ve kendisi için özel bir sorun, tehlike ve ihtiyaç olmamasına rağmen ruhsatlı silah aldığı, 6 aydır HDP il binası üzerinde keşifler yaptığı ortaya çıktı. Demek ki belirli bir yönlendirme ve planlama dahilinde saldırı için hazırlık yapmış. Bu katliamın arka planı   sorgulanmadan, organizasyonu yapanların kimler olduğu yani gerçek durum ortaya çıkartılmadan yeni katliamların durdurulamayacağı açıktır. Ayrıca katilin sorgulanmasının yapılmasından mahkemeye çıkartılmasına kadar geçen süre yaklaşık 12 saattir. Demek ki birileri sorgulanmanın derinleştirilmesine izin vermek istemedi. ‘Kişi tektir ve olay kişiseldir’ algısıyla kapatılmaya çalışılacaktır.

  İzmir İl Binasına yapılan ve Deniz Poyraz’ın katledilmesine karşı CHP, İYİ Parti, DEVA Partisi, GELECEK Partisi, SAADET Partisi başkanlar düzeyinde anında tepki gösterdiler. AKP’de Ömer Çelik ve cumhurbaşkanı da üç gün sonra saldırıyı kınadı. Bütün partiler bu saldırının bir provokasyon olduğuna dikkat çektiler, katliamı kınadılar.

MHP Genel Başkanı ise söz konusu saldırıyı kınamadı. İki açıklama yaptı: Birinci açıklamasında katliamı gerçekleştiren kişinin ‘bozkurt’ işareti yapması nedeniyle MHP’li olduğu iddiasının gündeme gelmesiydi. Bahçeli bozkurt işareti yapan katilin MHP ile ‘hukuki ilişkisinin olmadığını’ açıkladı.  İkinci açıklama ise “Deniz Poyraz’ın PKK milisi olduğu ve dağa insan götürmede milis görevi yaptığı ve milislerinde terörist olduğunu” açıklaması oldu. Böylelikle bozkurt işareti yapan katilin ‘terörist’ Deniz Poyraz’ı katletmesini doğrudan savundu. Bahçeli ‘teröristlerin öldürülmesi meşrudur’ mesajını vererek aslında yeni saldırıları teşvik etti.

Bahçeli, devletin bir kanadının politik sözcüsü olarak hareket ediyor. Deniz Poyraz’ın katledilmesine karşı tepki gösteren politik partileri adeta tehdit etti. Yaptığı açıklama özellikle iktidar ortağı AKP’ye ve cumhurbaşkanına yönelik olduğu açıktır. 

Adalet Bakanı Gül, “İzmir’de HDP il binasına yapılan saldırıyı ve cinayeti lanetliyorum. Provokasyonların hedefi karanlıktır, huzursuzluk ve güvensizliktir. Hukuk bu karanlığa asla geçit vermeyecek, olay tüm yönleriyle aydınlatılacaktır.” 

AK Parti Genel başkanvekili Numan Kurtulmuş, “HDP İzmir İl binasına yapılan saldırıyı şiddetle kınıyorum. Hayatını kaybeden Deniz Poyraz’a Allah’tan rahmet, ailesine başsağlığı diliyorum. Bu ülke bu oyunları çok gördü. Milletimiz sağduyu ve itidal ile oynanmak istenen oyunlara fırsat vermeyecektir.”

AKP Sözcüsü Ömer Çelik de ”İzmir’de HDP İl binasında gerçekleşen saldırıyı ve cin

ayeti lanetliyoruz. Türkiye, huzur ve güvenliğini bozmaya çalışan provokasyonlara asla fırsat vermeyecektir…” 

Bahçeli, elinde hiçbir bilgi, belge ve delil olmadan Deniz Poyraz’ın ‘milisti, milis de teröristtir’ ve dolaylı olarak ‘öldürülmesi meşrudur’ iddiası aslında HDP il binasına yapılan saldırıyı ve cinayeti kınıyoruz’ diyen AKP’ye verilmiş bir yanıttır. Bir bakıma Erdoğan’ı tehdit etti.  Çünkü Bahçeli, Deniz Poyraz’ın katledilmesine karşı açık tutum alanlar arasında oluşan fiili yakınlaşmayı engellemeye çalışıyor. Bahçeli’nin HDP’nin kapatılması için Anayasa Mahkemesi üyelerini tehdit etmesiyle Deniz Poyraz’ın ‘milisti, milis de teröristtir’ söylemiyle katliamı meşru görmesi aynı niteliktedir. Bahçeli’nin bu katliama çok açık bir şekilde sahip çıkması, Kürtlerin politik temsilcilerine yönelik topyekûn saldırılar için stratejik bir mesaj olarak değerlendirebiliriz. Bu nedenle HDP İzmir il binasına karşı yapılan saldırı lokal bir çıkış olmayıp başka biçimlerde devam etmesi tehlikesi varlığını devam ediyor.

 İlginç bir başka durum da ülkenin İçişleri Bakanı Soylu’nun Deniz Poyraz’ın katledilmesine dair bugüne kadar konuşmamış olmasıdır. Soylu, kendisini her koşulda destekleyen ve bakanlıkta kalmasını sağlayan Bahçeli’yi haklı çıkartmak için ‘Deniz Poyraz ‘teröristtir’ açıklaması yaparsa kimse şaşırmasın. Böylelikle AKP/Erdoğan’a karşı fiilen Bahçeli-Soylu ittifakı oluştu denebilir. 

 

Belediyelere kayyum atanmasından saldırı ve öldürme eylemlerini kadar uygulanan bütün yöntemler kullanılarak HDP’nin politik dengelerin dışında tutulması amaçlanıyor. Bu plan bugünden önümüzdeki 5 yılın stratejisine yönelik bir hamle olduğunu unutmamalıyız. Yani önümüzdeki süreçte   anayasa dahil olmak üzere politik değişimlerin gündeme gelmesinde Kürtlerin masada olmasını engelleme çabasıdır. Ancak hangi yöntem kullanılırsa kullanılsın Türkiye’nin üçüncü büyük partisi olan 6 milyon seçmenin oyunu alan HDP geleneğinin politik denklemin dışında kalması mümkün değildir. HDP olmaksızın, toplumsal, politik ve ekonomik istikrarın sağlanması,  uluslar arası ilişkilerde güvenin sağlanması mümkün değil. Bu nedenle  HDP çalışanlarını ‘terörist’ olarak hedef haline getirilmesine yönelik katliam içerikli saldırılar hiçbir şekilde  çözüm üretmez tersine çözümsüzlüğü derinleştirir. Toplumsal barışın sağlanmasının tek yolu: HDP merkezli toplumsal dinamikleri politik sürecin öznesi olarak görmektir. Deniz Poyraz, ‘terörist’ değil barışın ve demokratik çözümün genç kuşağın bir temsilcisi olarak görüldüğünde Türkiye’nin demokratikleşmesinin önü açılmış olur. Ülkemizde bunun için güçlü bir sosyolojik-politik dinamik var. Bunu değerlendirmek önemlidir ve gereklidir. Aksi taktirde toplum olarak çok daha acılar yaşanmaya devam edilecektir. Kaybeden devlet değil halklarımız olacaktır.