Güncel HaberlerMakaleler

ALİ CANDAN: 28 ŞUBATÇI GENERALLERİNİN TUTUKLANMASI AKP’NİN YENİ İTTİFAK ARAYIŞI MI?


Türkiye’de gündem inanılmaz bir hızla değişiyor. Bu değişime yetişmek için adeta zamanla yarışmak gerekiyor. Bu baş döndüren değişimde ülkedeki ikili iktidar, yönetimdeki çok başlılık, gizli güç odaklarının çekişmesi gibi birçok   neden sıralanabilir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Diyarbakır’da “çözüm sürecini biz bozmadık” demesinin ardından, Konya’da Kürt bir ailenin katledilmesi, batı illerinde yangınlar bahane edilerek sivil faşistlerin  Kürt sürek avına çıkması, Askeri Şura kararları, Suriyeliler üzerinde tartışılan göçmen krizine Afganlıların eklenmesi, Şengal’in havadan vurulması gibi farklı gündemlere Yargıtay’da zaman aşımına uğramak üzereyken bozulan 28 Şubat davası sanıklarının tutuklanması eklendi.

 

Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, 28 Şubat davasında cezası kesinleşen 14 sanık hakkında tutuklama kararı çıkarttı. 28 Şubat’ın kudretli generalleri Çevik Bir ve Balyoz Darbe planı seminerinde “On bin askerle İstanbul’un üzerine çöker ve nefesini keserim” diyen Çetin Doğan’ın da aralarında olduğu 8 kişi yakalandı. Hapis cezası kesinleşenlerin rütbelerinin sökülmesi için Genelkurmay Başkanlığı’na yazı gönderildi. Yani er statüsüne düşürülecekler. İnfaz erteleme talepleri reddedilen sanıklar Çetin Doğan ve Çevik Bir tutuklanarak önce Muğla Cezaevi’ne oradan İzmir 1 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na nakledildi.

 

Darbe ve darbeye teşebbüs suçu ciddi bir suç ve cezasız kalmamalı. Peki neden tam da zaman aşımına uğramak üzereyken tutuklama kararları verildi? Hükümetin küçük ortağı ve derin ortakları Ergenekoncular, ulusalcılar ve ordu bunu nasıl karşılıyor. En önemlisi de bu tutuklamalarla kimlere ne mesajlar verildi? Bu tutuklamaların gerçekleştiği davaların ilk hakim ve savcıları şimdi FETÖ davasından ‘terörist’ iddiasıyla tutuklandılar ve ceza aldılar. Ancak bunların açtığı davalar üzerinden yapılan yargılamalar da hukuken kabul edildi.

 

AKP-Erdoğan bu davayla öncelikli olarak Ergenekon ve Ulusalcılara bir mesaj veriyor. “Aklının bir köşesinde darbeye tevessül eden yeltenen olursa hiç gözünün yaşına bakmam kulaklarından tuttuğum gibi kodese tıkarım.” Bu mesaj net algılandı mı bilinmez. Çünkü henüz hissedilir bir tepki gelmedi. Esas mesele şu AKP, FETO olarak tanımlanan Gülen ve dar çevresi dışında bu hareketin tabanı ile yani içerdeki 28 Şubat ve Ergenekon savcı ve hakimlerini de yanına çekecek bir süreci başlatmak mı istiyor. Tıpkı HDP-Kürt Özgürlük hareketi hariç “Kürt Çözüm Süreci” başlatmak istemesi gibi yeni bir taktik planı uygulamaya koymak gibi bir izlenim veriyor,

 

Ama mevcut ortaklarla hareket ettikçe ister HDP’li ister HDP’siz bir Kürt Açılım Süreci başlatması mümkün mü? Görüldüğü kadarıyla ‘hayır’ diyebiliriz  ama Gülen’siz cemaat tabanını yanına çekmek için ‘evet’ olabilir. Fakat Kürt halkı ve hareketi için bu imkansızdır. O zaman AKP-Erdoğan Türkiye’nin bu çok bilinmeyenli güç denklemini aşıp, varsa aradıkları yeni bir çıkış yapma şansını yakalayabilirler mi?  Bu oldukça çok zor görünüyor.

 

AKP ve Erdoğan geniş bir toplumsal uzlaşı zeminimi arıyor. 2022 yılı erken seçim yılı. 2023 yılına kadar gitmeleri zor. Yani seçim zamanında olursa Erdoğan bir daha aday olamıyor. O nedenle erken seçim şart ve Erdoğan’ın erken seçimi alabilmek için geniş bir toplumsal uzlaşı arayaşı içinde olduğunu söylemek mümkün ancak bugün izlediği politikalarla bunun imkansız olduğunu, sarayda çalışan sırada bir memura söylese anlatır. Bütün bu zorluklara hatta imkansızlığa rağmen “AKP fabrika ayarlarına dönüyor” izlenimini yaratmak için Kürt oylarına göz kırpıyor. 28 Şubat’çıları yakalayıp hapse atıyor.  FETÖ’nun yönetim merkezi olan Gülen ve dar bir kadro hariç diğerlerine kapı aralıyor. Tüm bunların arka planında yürütülen pazarlıklar nasıl sonuçlanır ve nereye varır yakın bir gelecekte görülecektir.

 

 

Politik ilişkiler ve dengeler ipte cambazlık yapmaya benzemez, Toplum tarafından kabul gören politik kararlar ve pratik adımlar belirleyicidir. Özellikle ‘çözüm sürecini biz bozmadık’ iddiasını somutlaştırmadan Kürtlerle güven tazelemesi pek mümkün görünmüyor. 28 Şubat 1997 yılında Milli Güvenlik Kurulunda çıkan ve kamuoyunda Post Modern darbe olarak gösterilen 28 Şubat sürecinin generallerinin yeniden yargılanıp cezalandırılması, AKP iktidarının yeni politik yönelikleri için beklenen sonucu vermesi de son derece zordur. Bu nedenle tek  çıkış yolu Kürtlerle ciddi, somut denetlenebilir adımlar atarak yeniden masaya oturmasıdır. Aksi taktirde toptan kaybetmesi sürpriz olmaz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir