Güncel HaberlerMakaleler

ALİ CANDAN : SİYASET ZİFİRİ KARANLIKTA DA YOL ALMAYI BİLMEKTIR


Eğer Türküyle, Kürdüyle siyasetçilerimiz doğru kararlar alıp, çözüm merkezli bir tavır geliştiremezler ve barıştan yana irade sergileyemezlerse, hepimiz savaşın barbarlığı içinde insanlığımızı kaybetmiş olacağız. Ya hep birlikte insanlıkta ısrar edip akan kanı derhal sona erdirmeliyiz ya da şiddet dolu bir yaşam da nefessiz kalmayı seçeceğiz. Siyaset behemhâl irade sergileyerek silahların susturulması için barış çağrısı yapıp güçlü bir irade ortaya koymalıdır. Bugün barış için iğne ucu kadar bir imkan varsa o imkanı doğru temelde kullanarak o olanağı genişletmeyi ve bu temelde çözüme doğru yol almayı, barış seçeneğine yaşam kazandırmayı bilmeliyiz.

 

Siyaset, zifiri karanlıkta yürümeye ve yol almaya benzer. Eğer her şeyi doğru temelde öngörebiliyor, kestirebiliyor ve havayı koklayabiliyorsan, zifiri karanlıkta da yürüyebilir ve yol alabilirsin. Öngörün, kestirme gücün ve havayı koklama yeteneğin yoksa, gündüzün ortasında bile siyasette önünü göremez, yürüyemez ve yol alamazsın. Bölgemizde yaşanan son gelişmelere baktığımızda; Türkiye’nin askeri şiddet yoluyla Kürt sorunun çözümünde ısrar etmesinin, Türkiye’yi iç ve dış politikada derin bir açmazın içine yuvarladığını görmemek mümkün değil. Zaho’da sivillerin hayatını kaybettiği saldırı sonrası Irak hükümetinin Türkiye’yi suçlayıp, BMGK’ne şikayet etmesi. “Türk askerlerinin Irak’tan çıkmasını, Türkiye’nin Irak hava sahasını ihlal etmesine son verilmesini” istemesi, Uluslararası Koalisyon’un, Rojava’da dron saldırılarında hayatını kaybeden YPJ, YPG komutanları için başsağlığı dilemesi, ABD savunma bakan yardımcısının, “Türkiye’nin savaşla PKK’yi yenemeyeceğini” açıklaması, tüm bu gelişmeler ve daha fazlası göstermektedir ki, Kürt sorunu artık ivedi bir biçimde; şiddet sarmalından çıkarılması ve siyasi yolla, diyalog ve müzakere yöntemiyle çözülmesi gereken bir sorun halini almıştır.

 

Her savaşın bir barışı var. Bitimsiz hiçbir savaş yoktur. Tabi ki akılla hareket edilirse, içte ve dışta diplomasi kanalları işletilirse, fırsatlar görülür ve değerlendirilirse, kendi irade ve kararını barış temelinde gerçekleştirirsen barış gelir. Kör bir siyasetle, silahla sonsuza kadar bir savaş yürütülemez ve bu böyle sonsuz, bitimsiz bir şekilde sürüp gidemez. Silahları tamamen susturmak, siyasi çözüm arayışlarına girmek gerekiyor. Güney’de muazzam özgürlük fırsatları ortaya çıkmış durumda, Güney ve Kuzey arası birlik, beraberlik siyaseti izlemek, tüm sorunlarını sulh içinde barış politikalarıyla, görüşme, diyalog, müzakere yoluyla, sonuç alma ve çözüm odaklı bir barış stratejisiyle, şiddetten uzak bir yol yöntem dil ve söylemle çözebilmek gerekiyor. Kürt halkı da, Türk halkı da tüm enerji ve değerlerini yutan bu bitmek bilmez, tükenmez savaştan yorulmuş ve usanmış durumda. Artık insanlar, kuşlar, ağaçlar bile savaştan bıktıysa; şimdi barış zamanı.

 

Savaş; her zaman her yerde açlık, sefalet, yıkım, kan, gözyaşı ve ölüm getirmiştir. Barış; her yerde her zaman bolluk, bereket, huzur, güven, mutluluk, aş, iş ve yaşam getirmiş ve getirmektedir. Savaş; hastalık, açlık, yoksulluk, kan, barut, gözyaşı, yıkım ve ölümdür. Barış; aştır, iştir, aşktır. imardır, inşa etmek, yapmaktır. Barış üretmek, çalışmak, kazanmak, özgürlük ve yaşamdır. Barış için koş, konuş, yaz çiz, uğraş, çalış, çabala ve barışı kur. “Savaşın kazananı barışında kaybedeni yoktur. Unutulmasın ki, savaş insanlığın kayıp hanesine, barış insanlığın kazanç hanesine yazılır. Kötü bir barış iyi bir savaştan daha iyidir. Barışın değerini ancak savaşanlar bilir.” Savaşa hayır barışa evet demek insanlıktır.

 

Bölgemiz Ortadoğu’da herkesin herkese karşı bir savaşı, gizli açık bir düşmanlığı, barışı veya ittifakı vardır. Türkiye’ye karşı olmayan bir tek Ortadoğu devleti yoktur. Türkiye’nin bir tek dostu var o da Kürtlerdir. Osmanlının dört yüz yıl süren hükümranlığı Ortadoğu’da Türklere düşmanlığın sebebidir. Şimdi bir asırdan fazladır, İngiltere, Fransa, 70 yıldır Amerika ve Rusya Ortadoğu’dadır. Şu an herkes kendi bölgesel çıkarları için birbirleriyle hem rekabet içinde hem de ittifak kuruyor.

 

Son günlerdeki çıkışıyla sanki Selhattin Demirtaş’ın kendisi barışı başlatıyor. Muhalefet partilerine ortak aday üzerine muhteşem bir siyasal manifesto, yol haritası, demokrasi manifestosu niteliğinde bir çağrı sundu. Demirtaş; “Ortak aday bir kişi değil, bir anlayıştır. Tek adamın karşısına çıkacak bir başka tek adam ya da tek kişi değildir. Kolektif aklın sözcüsü, birleşmiş bilincin aktarıcısıdır.

 

Ortak aday, tek bir partinin, tek bir kimliğin, tek bir inancın değil, bütün toplumsal kesimlerin ve farklılıkların bileşkesi, 85 milyonun siluetidir.

Ortak aday, diğer adayların karşıtı değil, demokrasiyi savunanların rakipsiz adayıdır.

Ortak aday, tek bir ideolojinin değil, gerçek demokrasinin temsilcisidir. Kamplara bölünmüş, paramparça edilmiş toplumu demokrasi değerlerinde buluşturan kapsayıcı güçtür.

Ortak adayın hedefi yüzde 50+1 değil, yüzde 80+1’dir. Amaç sadece seçimi kazanmak değil, en güçlü toplumsal meşruiyetle geçiş sürecini yönetmektir. Bunun için de sivil ve tam demokratik bir anayasa hazırlanmasına öncülük etmek, o anayasanın toplumun tüm dinamiklerinin katılımıyla yapılmasını sağlamaktır. Ülkeyi demokratikleştirecek sinerjiyi ortaya çıkarmaktır…

 

İkinci yüz yılında Cumhuriyet’i hep birlikte sahiplenerek onu hepimizin Cumhuriyet’i haline getirebiliriz. Demokratik, laik, sosyal, eşitlikçi, adil bir hukuk devletine dönüştürebiliriz.

Bu yoksulluğu, bu perişanlığı, bu zulmü hiçbirimiz hak etmiyoruz. “Sen, ben” yok “biz, hepimiz” var ve el ele vererek ülkeyi içinde bulunduğu felaketten çıkarabiliriz.

O halde hep birlikte yan yana durarak değişimi başlatalım.

İşte bu anlayışın adı ORTAK ADAY’dır.

Kimin bu anlayışı temsil edeceğine karar vermek ise sonraki iştir ve kolaydır.”

 

Şimdi bu değerli cağrıyı anlayacak bir siyasi irade Türkiye de var mıdır göreceğiz. Umarım bu sağduyulu sese birileri kulak verir.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir