Demirtaş’ın HDP Kongresinden sonra Türkiye’nin politik gündemine ilişkin yaptığı değerlendirmeler, hem HDP’de hem de devlet muhalefetinde ve iktidar kanadında tartışmaya yol açtı. Belirlediği fikirlerin doğru ve objektif anlaşılmasından çok herkes kendisine göre yorumlayarak bir kısım değerlendirmeler yapıyor. Böylelikle Demirtaş’ın ortaya koymaya çalıştığı perspektif doğru kavranmıyor her politik kesim kendi durduğu yerde, adeta kendi politik ihtiyacına göre bir sonuç çıkartmaya çalışıyor.
Demirtaş, HDP’nin 5.Kongresinden sonra t24.com.tr’de yayınlanan bir makalesinde önemli değerlendirmelerde bulunmuştu.
Demirtaş Muhalefete seslendi: Değişim cesaret ister, cesaretli davranın dedi
Söz konusu makalesinde “muhalefet, iktidarın peşine takılmak yerine yeni yollar bularak ilerlemek zorundadır. Bu da ancak ‘değişim’ ile mümkün olabilir” dedi. Burada muhalefete açık bir uyarı var. Değişimin ‘cesaret istediğini’ belirten Demirtaş, ‘cesaretiniz yoksa değişimi başlatamazsınız’ vurgusunun altını özellikle çiziyor. Böylelikle 6’lı masayı uyarıyor. Alışılmış kalıplarla siyaset yapmaya devam ederseniz, kendi konfor alanınızda çıkmak için bir çaba göstermezseniz ne kendi partinizi değiştirebilirsiniz ne de toplumsal ilişkileri etkileyebilirsiniz diyor.
Demirtaş, HDP’ye yönelik yaptığı değerlendirmede birkaç noktanın altını özellikle çiziyor. 6’lı Masa ile ilişkilerde “HDP’nin de eksikliği ve sorumluluğu vardır. Önce iğneyi kendimize batırmadan, önümüze gelene çuvaldızı batırmanın bir yararı yok.” İlginç olan iktidara muhalif olan medya, makalede sadece bu noktayı ön plana çıkarttı. Böylelikle HDP’nin ciddi hataları olduğu Demirtaş’ın da bunlara dikkat çektiği sonucu çıkartıldı. Hâlbuki Demirtaş, HDP’ye ilişkin yaptığı değerlendirmede “HDP en çok direnen, dimdik ayakta kalmayı başarmış olan siyasi bir mucizedir. Bunu da dinamik, fedakar, cesur tabanına ve halka borçludur.” Son derece önemli olan bu tespiti nerdeyse yok hükmünde sayarak doğrudan ve dolaylı HDP, psikolojik politik baskı altına alınmaya çalışıldı/çalışılıyor.
Demirtaş, makalenin bütününde HDP’nin Türkiye’nin sosyolojik-politik sorunlarının çözümünde duygusal davranmadan daha objektif olması gerektiğine dikkat çekiyor. Ancak esas uyarı 6’lı Masaya yani devlet muhalefetinedir. HDP’yı yok sayarsanız, HDP ile doğru bir ilişki kuramazsanız kaybeden siz olursunuz ve dolayısıyla Türkiye olur diyor. Makalenin yayınlandığı t24.com.tr sitesindeki bir çok yazar dahi olmak üzere muhalefet temsil eden güçlerin Demirtaş’ın analizlerinde esasen ‘6’lı masanın HDP ile yan yana gelmemek için her yolu denediklerini bunun da Türkiye için ciddi riskler yarattığını’ uyarısını görmezlikten geliyorlar.
Demirtaş, Çözüm sürecinde Öcalan önemli bir aktör olduğuna dikkat çekti
Demirtaş önemli bir makalesi de Yeni Yaşam Gazetesinde yayınlandı. Bu makalede özellikle Öcalan’ın rolüne dikkat çekiyor. PKK’nin silahları bırakmasında tek etkili aktörün Öcalan olduğunu ve olası bir çözüm sürecinde mutlaka yer alması gerektiğini belirtti.“Türkiye sınırlarının içinde ve dışında çatışma durumuna dair en etkili barış kurucu aktör Öcalan’dır. Kendisinin desteği ve katkısı olmadan barış yolunda mesafe kat edilmez. PKK, Öcalan dışında kimseyi dikkate almaz.” Demirtaş’ın sorunun çözümünde Öcalan’ın rolüne ilişkin yaptığı bu objektif değerlendirme yine muhalif görünen medyada sadece sıradan bir haber olarak görüldü. Aynı şekilde “demokratikleşmenin ve nihai çözüm adresi TBMM’dir. Sorunun çözümünde muhatap HDP ile birlikte bütün siyasi partiler ve toplumun kendisidir” diyor. Demirtaş’ın bu makalesinde Kürt sorunun demokratik siyaset içerisinde parlamentoda çözülmesi gerektiğini ve bütün aktörlerin rollerinin oynaması gerektiğini belirtiyor. Devletin muhalefet medyası ise özellikle Öcalan’ın rolünü yok hükmünde saydı.
Murat Sabuncu’nun Demirtaş ile yaptığı röportajın doğru okunması
Demirtaş röportajda PKK-HDP ilişkisine dair şunu söylüyor: “Mithat Sancar’ın da son röportajında altını çizdiği gibi HDP, PKK’nin uzantısı, sözcüsü ya da destekçisi değildir. PKK ile bir bağı yoktur. Bunu kamuoyuna anlatabilmemiz gerekir. Demokratik siyaset yürüten bir partinin silahlı bir örgütle bağı olamaz…” Öncelikli olarak HDP’nin PKK ile hiçbir organik bağı olmadığını devlet dâhil herkes biliyor. Demirtaş’ın dikkat çektiği nokta ise bunu topluma doğru anlatılmasıdır. HDP’nin mevcut yasalar içerisinde kurulduğuna göre ‘silah ile hiçbir bağı olmayacağını’ sıradan bir kişinin bilebileceği bir realitedir. HDP’nin kapatılması gündemde olmasına rağmen, PKK ile bir ilişkisinin oluğuna dair bu güne kadar hiçbir somut delil ortaya konulmuş olmaması da bu gerçekliği ortaya koyuyor.
Murat Sabuncu’nun “Çağrınızın muhataplarından biri devletse diğeri de PKK’mi? PKK artık silahlara veda etmeli mi? Sorusunu Demirtaş’ın vermiş cevap son derece önemli: “Evet, devlet de PKK de sorunu artık şiddet zemininin dışına çıkarmak zorundadır. Ben mümkünse PKK’nin Türkiye’ye karşı silahları tümden susturmasını, bırakmasını isterim. Ancak ve ne yazık ki ortada iki temel engel var, bunları da herkesin bilmesi lazım. İlki, Hükümet askeri operasyon dışında hiçbir seçeneği devreye koymuyor, tartışmıyor, silahta ısrar ediyor. Oysa biz PKK’nin ikna edilmesi gerektiğini savunuyoruz. Burada da ikinci engel çıkıyor, o da İmralı tecrididir. Çünkü PKK’yi ikna edebilecek kişi Öcalan’dır, onu da yıllardır tecritte tutuyorlar. Bu engellere rağmen PKK silahlarını susturursa bundan mutlu olurum. Ama deneyimlerimiz, bunun kolay olmadığını gösterdi maalesef.” Muhalif devlet medyası ve iktidara karşı olan yazarlar, Demirtaş’ın oldukça objektif olarak yaptığı bu değerlendirmede silahların susmasının öncelikli sorumluluğunun devlete ait olduğunu anlar. Operasyonların durması ve Öcalan üzerindeki tecrittin kaldırılmasının çözüm için ilk adım olarak değerlendirilebilinir uyarısı hiç hesaba katılmıyor.
Murat Sabuncu ön yargılı ve bir bakıma Öcalan-Demirtaş ayrımını derinleştiren bir soru soruyor; İktidarın Öcalan ile görüşerek seçimlere doğru bir ‘avantaj’ yakalamaya çalışacağına dair spekülasyonlar yapılıyor. Nasıl bakıyorsunuz? Demirtaş bu soruya şöyle yanıt vermiş: “Hükümet silahların susması için Öcalan ile görüşürse doğru bir şey yapmış olur. Bu ülkenin evlatlarının canlarını kurtarmak, kimsenin karşı koyacağı bir şey olamaz. Akan kanın durması AKP’ye oy getirir diye barışa karşı çıkmak ahlaken de siyaseten de yanlış olur. AKP’ye yarayıp yaramayacağını bilemem ama Türkiye toplumuna yarar, herkes nefes alır. Böyle bir durumda HDP seçmeni AKP’ye oy verir mi diye merak ediliyorsa bunun yanıtını ancak sandıkta görebiliriz.” Muhalif devlet medyası ilginç bir şekilde ‘Öcalan ile AKP iktidarı anlaşır ya da anlaştı algısından dahası ör yargısından bir türlü vazgeçmiyor. Sabuncu, usta bir soruyla bunu Demirtaş’a onaylatmak istese de başaramıyor.
Demirtaş’ın bakış açısının çok net olduğunu söyleyebiliriz
Birincisi, Kürt sorunu demokratik siyaset içerisinde çözülmelidir ve muhatap da parlamento olmalıdır. HDP, Kürt sorunun çözümünde esas muhatap güçtür. HDP’yi yok sayan iktidar ve muhalefet dahil hiçbir politika başarılı olamaz. HDP de, duygusal davranmadan, kendi hatalarının özeleştirisini yaparak değişimin itici gücü olmaya devam etmelidir.
İkincisi, Altılı masa merkezli muhalefetin iktidarın kuyruğuna takılmadan çözüm üreten politikalar geliştirilmelidir. Muhalefet Kürt sorunun çözümü ve aşılması için net projeler ortaya koymalıdır. Kürt merkezli seçmenin politik desteği alınmadan iktidarın değiştirilmesi son derece zordur. Bunun tek yolu da muhalefetin Kürt sorunun çözümüne ilişkin projelerini/politikalarını ortaya koymasıdır.
Üçüncüsü, Devlet ve PKK, Kürt sorunun çözümünde şiddeti terk etmeli, politik çözümü esas alan bir politika geliştirmelidir. PKK, Türkiye’ye karşı silah mücadeleye son vermelidir. Bunun uygulanabilmesi için de devletin askeri operasyonları durdurması gerekir. Devletin operasyonlar yapmayacağı ve şiddete başvurmayacağı konusunda PKK’nin de buna ikna edilmesi gerekir. PKK’nin silah bırakmasında en önemli aktör olan Öcalan’ın kendi rolünü oynayabilmesi için avukatları ve ailesiyle görüşme dahil gerekli bütün olanaklar yaratılmalıdır. Sorunun nihai çözümü silahsız olmalıdır.
Demirtaş’ın söylediklerinin soyutlanarak yayınlanması
Kendi politik görüşlerinin belirli bir politik mantık içerisinde dile getiren Demirtaş, PKK’yi hiçbir şekilde terörist görmedi ama aynı zamanda PKK’nin koşulları oluşturulduğunda şiddeti terk etmek istediğini de sıklıklı vurgular. Muhalif devlet medyasının önemli bir kesimi ise Demirtaş’ın söylemlerinin bir kısmını olarak kendisine göre bir yorum yapmaktan vazgeçmiyor. Örneğin Devletin ve PKK’nin şiddete son verilmesi gerektiğini belirtiyor ancak muhalif devlet medyası ‘PKK’nin tümden silahları bırakmasını isterim’ cümlesini soyut bir şekilde ön plana çıkartır. Demirtaş birçok kez HDP’nin sosyolojik tabanı aynı zamanda PKK’nin de doğal tabanını oluşturduğunu belirtti. Devlet muhalefeti ise HDP’nin PKK’yi terör gördüğünü ilan etmesinden ısrar ediyor.
Demirtaş, ‘HDP’nin iğneyi kendisine batırmadan çuvaldızı başkasına batırmamalı ve hatalarını da kabul etmelidir’ değerlendirmesini devlet muhalefeti tersten okuyarak HDP’nin bugünkü sorunların kaynağı gibi bir sonuç çıkartıyor. Demirtaş’ın ‘Öcalan Kürt sorunun çözümünde önemli bir aktör’ olduğu tespiti ön plana çıkartılmıyor. Çünkü devlet muhalefetinin çok önemli bir kesimi ‘Öcalan’ı terörist ve PKK’yi de ‘terörist’ örgüt olarak görüyor.
Sosyal medya üzerinden ‘Demirtaş’ı destekliyoruz’ çağrılarının içeriği sadece ‘PKK’nin silah bırakması’ olarak algılanırsa, bunun hiçbir dönüştürücü etkisi olmaz. Öcalan’a karşı Demirtaş faktörü olarak yansıtılan destek çağrıları esasen Demirtaş’a zarar verir. Bunun arka planında HDP içerisinde de iç saflaşmayı yaratma hamlesi yattığını söylemek yanlış olmaz. Öyle ki sanki Öcalan, PKK ve hatta HDP’ye karşı bir Demirtaş var da ona destek mesajları veriliyor. Niyetten bağımsız yaratılan gibi izlenim budur. Herkesin biliyor ki, Demirtaş’ın görüşleri HDP’nin görüşlerinin kendisidir.
Özetle, HDP’nin sosyolojik tabanında Öcalan-Demirtaş ikilemi yoktur. Her ikisi de tarihsel rollerinin bilincindedir. Kürt sorunun demokratik siyaset içinde çözülmesi, şiddetin stratejik olarak ortadan kaldırılmasında üstüne düşen sorumluluğu yerine getirmekten kararlıdırlar. Önemli olan bu iki lidere olanak yaratılmasıdır. HDP’nin siyasal çözüm dışında hiçbir gizli ajandası olmadığı, silahların politik alanın dışında tutularak susmasının ilke olarak benimsediği, PKK’nin Türkiye ile çatışmaya stratejik olarak son vermesi için zemin hazırlamasının önemli olduğuna sürekli vurgu yapılması önemsenmesi gereken önemli faktörlerden biridir.
Herkes kendisine göre yorum ve analiz yapabilir önemli olan HDP’nin sosyolojik tamamının ne söyleyeceğidir. HDP’nin dengelerin dışında tutulması girişimi herkesim için başarısızlığa yol açar. Demirtaş’ın söylemlerini ve tespitlerini dikkatli okuyan; HDP’yi yok sayanın politik olarak kaybedeceği uyarısını görür ve politik tutumunu da buna göre belirler. Derin, arka plan işleri bir kenara bırakıp ortada olan sorunu doğru anlamak gerekir.
Anlayan kazanır, anlamayan kaybeder. Mesele bu kadar basit.