HEDEP’in tecritte karşı başlattığı politik mücadeleyi etkin ve etkili bir şekilde yürütebilmek için önümüzdeki sürecin politik gelişmelerini objektif olarak analiz etmeyi ve doğru sonuçlar çıkartmayı başarması gerekir.
Tecrit politik bir kavramdır
Sıklıkla vurgulandığı gibi HEDEP’in belirlediği politikanın önemli önceliklerinden biri, Öcalan üzerindeki tecrittin kaldırılmasına yönelik kampanyanın örgütlendirilmesidir. Bu çalışmanın uzun erimli ve çok yönlü olduğu esasen politik bir iradenin ortaya konulması amaçlandığı yapılan açıklamalardan anlaşılıyor. Doğal olarak politik dengeler ve güç ilişkileri hesaba katıldığında ‘TECRİT’ politikasının çok yönlü ele alınması gerektiği açıktır. Tecrittin kavramsal olarak politik niteliğe sahip olması nedeniyle doğrudan CMK üzerinden tartışılması yanlış sonuç ve algılara yol açar.
Öcalan’ın bir birey olarak ailesi ve avukatlarıyla görüşme hakkı olduğu ve bunun çok açıktan ihlal edildiği üzerinde en küçük bir tartışma yaratmak dahi gereksiz ve yersiz bir davranıştır. Hukuktan birazcık anlayan herkes, Öcalan’a karşı hukukun açıktan çiğnendiğini görür. Ancak mesele bunun çok ötesinde olup, Öcalan’a uygulanan tecrit, devletin Kürt politikasıyla doğrudan ilişkili olup sistemin politik bakış açısını ortaya koymaktadır. Bu bakımdan Öcalan’ın aile bireyleriyle ya da avukatlarıyla görüştürülmesi tecritti ortadan kaldırmaz ama politik alanda oynayacağı rolle işlevsizleştirebilir. HEDEP’nin sosyolojik tabanının belirleyici olduğu Kürt illerinde tecritte karşı, politik ve örgütsel duyarlılığın arttırılması olarak ele alınması anlaşılır bir durum. Ama bunu bölgeyle sınırlamak yanlış olur ve amaçlanan hedefe ulaşılmaz.
Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması için yürütülen çalışmanın toplumun farklı kesimlerine ulaştırılması için çok daha kapsamlı bir faaliyete ihtiyaç var. Bu nedenle Türkiye’nin karşı karşıya olduğu sorunlarının demokratik siyaset içerisinde çözülmesinde Öcalan’ın oynayabileceği role dikkat çekilmesi için, ‘SİLAHLAR SUSSUN DEMOKRATİK SİYASET KONUŞSUN’ biçiminde çok daha kapsayıcı ve etkili bir faaliyetin yürütülmesi için gerekli hazırlıkların yapılması, somut bir planlamaya dönüştürülmesi, çalışmanın hedefleri bakımından gereklidir. Çünkü Öcalan’ın çözüm sürecinde sıklıkla dile getirdiği temel bir nokta vardı: ‘Savaşta yokum. Barışta ve Çözümde varım.’ Bu bakımdan HEDEP, önümüzdeki politik sürece doğru okumalı, Demokratik Siyasetin Geliştirilmesi ve Kürt sorunun bu perspektifle çözülmesi, Öcalan’ın bu süreçteki mutlak rolüne dikkat çekebilmesi için daha kapsamlı bir siyaset anlayışını geliştirmelidir.
Neler yapılmalı
Birincisi, Devletin Kürt politikası bütünüyle fiziki ve politik tasfiyeye dayanıyor. Bu gerçeği bilerek tersten SORUNLARIN ÇÖZÜMÜNDE DEMOKRATİK SİYASET ön plana çıkartılmalı ve Öcalan’ın politik rolüne dikkat çekilmelidir. Hatta YEREL SEÇİMLER önemli bir fırsattır. Batı illerinde seçimleri kimin kazanacağını veya kaybedeceğini, Kürt seçmeni belirleyecektir. CHP ve AKP başta olmak üzere hemen hemen bütün partiler, HEDEP’in politik tutumunu dikkatle takip edecekleri açıktır. Bu bakımdan HEDEP, belirlediği politik stratejiye göre hamleler yaparak ve doğru bir politik tanımlamayla tecritte karşı mücadeleyi bu sürecin bir parçası haline getirebilir.
İkincisi, HEDEP’in merkezine aldığı Öcalan üzerindeki tecrit kaldırılmasına yönelik başlattığı politik sürecin özellikle Batı’da etkili kılınması için daha somut bir planlama yapılmalıdır. Öncelikli olarak bu sürece örgütleyecek MERKEZİ BİR KOMİSYONA ihtiyaç var. HEDEP merkezindeki arkadaşların da içerisinde yer almalı ama aynı zamanda bu süreci örgütleyebilecek etkili insanların bu oluşuma dahil edilmesi önemlidir.
Üçüncüsü, Açık ve somut bir perspektifle hareket edecek olan KOMİSYON: Sivil toplum örgütleri ve temsilcileriyle, aydınlarla, yazarlarla, sanatçılarla, kanaat önderleriyle, akademisyenlerle görüşmeler yapmalı ve gelen öneriler çerçevesinde daha kapsamlı bir hazırlık yaptıktan sonra kamuoyuna bir DEKLARASYON yayınlayabilir. Bu nedenle zaman geçirilmeden KOMİSYONUN oluşturulması ve ilk toplantısını yaparak süreci başlatılması önem arz ediyor.
Dördüncüsü, Toplumun en geniş kesimlerin dahil olduğu bir ÇÖZÜM KONFERANSI’NIN yapılması için gerekli hazırlıklar yapılmalı. Bunun alt yapısı görevlendirilen komisyon tarafından oluşturulması yararlı olacaktır. Konferansa çok farklı politik eğilimlere sahip olan ama demokratik çözüme destek verebilecek her kesimin davet edilmesi sağlanmalıdır. Konferans gerektiğinde Diyarbakır ve Ankara’da olmak üzere iki toplantı gerçekleştirebilir.
Beşincisi, Geçmiş süreçte son derece etkili olan ve Türkiye’nin farklı toplumsal dinamiklerini içinde barındıran ‘BARIŞ MECLİSİ’ vardı. Bu barış meclisinin politik, toplumsal ve örgütsel akıbetinin ne olduğu konusunda kamuoyuna yansıyan bir bilgi yok. BARIŞ MECLİSİ’nin yeniden canlandırılmasının olanağı var mı? Bu durumun yeniden gözden geçirilmesinden yarar var.
Altıncısı, ‘ÇÖZÜM SÜRECİ’ döneminde sorunların toplumla tartışılması için 50 kişiden oluşan AKİL İNSANLAR GRUBU vardı. Bu insanlarla tekrar ilişkilenerek yeniden sürece dahil edilmeye çalışılmalıdır. Söz konusu liste içerisinde öncelikli olarak iletişim kurulabilecek ve sürece dahil olma olasılığı yüksek olabilecek bazı isimler bulunuyor. Akil İnsanlar grubunda yer alan Mithat Sancar milletvekili ve Öztürk Türkdoğan ise MYK üyesi olup, Akil İnsanlar grubunda yer alanlarla doğrudan görüşme yapabilirler. Öncelikli olarak ‘Lale Mansur, Avni Özgürel, Kadir İnanır, Murat Belge, Ali Bayramoğlu, Yıldıray Oğun, Vahap Coşkun, Yılmaz Erdoğan, Doğu Ergil, Oral Çalışlar, Etyen Mahçupyan, Baskı Oran’ gibi isimlerle yüz yüze bir ön görüşme yapılması yararlı olur. Yapılan ön görüşmelerden sonra, sürece yeniden dahil olmak isteyen AKİL İNSANLARLA, bir toplantı yapılıp kamuoyuna açıklanması, iktidar üzerinden politik bir baskı oluşturabilir.
Yedincisi, HEDEP merkezi yöneticilerinin de içerisinde yer aldığı KOMİSYON; Cumhurbaşkanıyla, ilgili bakanlıklarla, AKP ve CHP dahil olmak üzere bütün siyasi partilerle görüşerek, sürece ilişkin bir misyon üstlenebilir.
Sekizincisi, Eğer EMEK VE ÖZGÜRLÜK BLOKU yeniden ve gerçek anlamda işlevli hale getirilecekse tecritte karşı Demokratik Siyasetin Örgütlendirilmesine dair yürütülecek kampanyanın aktif bir bileşeni olmaları için görüşme yapılmasından yarar var.
Sonuç; Politikanın belirlenmesi ve buna uygun bir örgütlenmenin yaratılması birbirini tamamlayan iki temel unsuru olup sonuç almada belirleyici olacaktır. Demokratik muhalefetin zorlu bir süreçle karşı karşıya olduğu biliniyor. Bu sürecin avantajlarının ve dezavantajlarının neler olduğu hemen herkesin gördüğü ve anladığı bir durum. Önemli olan zaman kaybetmeden bir planlamanın yapılması ve adımların atılmasıdır. Aksi taktirde sloganlara sıkıştırılmış, toplumsal alt yapısı oluşturulmamış, politik karşılığı ortaya konulmamış tecritte karşı yürütülen bir kampanya sonuç vermez. Bölgemizde ortaya çıkan ciddi krizler aynı zamanda birçok sorununun çözümünün önünü açacaktır. Bu durum Türkiye için de geçerlidir.