Geçen günlerde ABD’nin Erbil Başkonsolu Robet Palladino, İngiltere Başkonsolusu David Hunt, Almanya Başkonsolosu Sven Mossier ve Hollanda’nın Erbil Başkonsolos Yardımcısı Maaike Keizer imzasıyla Irak Kürdistan Bölge Yönetimi Başkanı Nehçivan Barzani’ye bir mektup gönderdiler. Mektubun bir nüshası da Kürdistan Bölgesi Başkan yardımcıları Cafer Şeyh Mustafa ve Mustafa Seyid Kadir’e de gönderildiği açıklandı. Bu mektup doğrudan IKBY için önemli mesajlar içeriyor. Bugüne ilişkin bir kısım değerlendirmeler yapılmakla birlikte mektup dikkatle okunduğunda geleceğe ilişkin önemli bir mesaj içeriyor.
Mektubun içeriği
‘Kürdistan Bölgesinin Peşmerge yapısının yeniden düzenlenmesini’ içeren mektupta şunlar belirtilmiş : “Ayrıca, Peşmerge Bakanlığı’nın, askeri savunma stratejisi ve tek muhasebe birimi gibi Kürdistan Bölgesi Bakanlar Kurulu’nun onayına sunduğu diğer bekleyen reform maddeleri için de benzer adımların atılması gerektiğine inanıyoruz. Son olarak, 70’ler Kuvvetleri’nin Peşmerge Bakanlığı’na bağlı 2. Destek Kuvvetleri Komutanlığı’na entegre edilmesi talebinin onaylanmasını bekliyoruz.” Mektup’ta verilen mesajın özü şu : Peşmergenin partilerin askeri gücü olmaktan çıkartılması, Kürdistan Bölge Yönetiminin askeri gücü yani bir bakıma devlet gücü olarak konumlandırılması istenmektedir. “70’ler Kuvvetleri’nin Peşmerge Bakanlığı’na bağlı 2. Destek Kuvvetleri Komutanlığı’na entegre edilmesi talebinin onaylanmasını bekliyoruz” açıklaması da daha önce peşmergenin konumu ile ilgili bir kısım taleplerin iletildiğini, bunların tamamlanması gerektiğini belirtiyor. Mektupta peşmergenin savaşma kabiliyeti yüksek profesyonel bir güç haline getirilmesi için geçmişte önemli uyarıların yapıldığı bu nedenle Peşmerge gücünün yenilenmesi için özellikle yukarıdan aşağıyla doğru komuta kademesinde bir yenilenmenin yapılmasına dikkat çekildiği anlaşılıyor. Mektupta “Bakanlar Kurulu tarafından onaylanan yasal emeklilik yaşına ulaşmış 830 Peşmergeden oluşan listenin de emekliye ayrılmasını teşvik ediyoruz.” Kürdistan Bölge Yönetiminin 2 binden fazla Peşmerge komutanını emekli edilmesini memnuniyetle karşıladıklarını buna paralel olarak 830 Peşmerge komutanın da emekli edilmesi gerektiğine vurgu yapılmış.
Kürdistan bölgesinde bulunan küresel güçlerin daha önce sunmuş oldukları ve Kürdistan Bölge Hükümeti tarafından kabul gören öneri : Peşmergeden tamamen bağımsız ‘Özel Kuvvetler’ statüsünde olan profesyonel bir askeri gücün oluşturulması’ tamamlandı. Aynı şekilde Peşmerge Bakanlığının devletlerde var olan ‘Savunma Bakanlığı’ statüsünde ve partiler üstü bir güce dönüştürülmesine ilişkin talepler de Ocak 2020’de Kürdistan Parlamentosu tarafından da onaylanmıştı. Bu mektup ile daha önceki taleplerin birleştirilmesi ve Kürdistan Bölge Yönetiminin kendi içerisinde bir çatışmaya girmeden bölgede etkili olabilecek tam donanımlı bir askeri gücün oluşturulması için gerekli sorumluluğu alması için her türlü katkıyı yapacaklarını belirtiyor. Mektup : “Peşmerge Bakanlığını ve hükümeti reformlar konusunda desteklemeye kararlıyız. Irak Kürdistan Bölgesi’nde uzun vadeli refah ve kalıcı güvenlik için gelecekteki adımları da sabırsızlıkla bekliyoruz” talebi ile bitiyor.
Peşmerge gücünün yeniden yapılandırılması çalışmaları
Bu gelişmeden sonra IKBY Başkan Neçirvan Barzani ve Irak eski Genel Kurmaybaşkanı ve Kürdistan Bölgesi Başkanı askeri danışmanı Babekir Zebari bir kısım toplantılar yapmaya başladılar. Özellikle Kürdistan Bölgesi Başkanı yardımcılarının yanı sıra, Peşmerge Bakanlığı yetkilileri, Peşmerge 70 ve 80’inci kuvvet komutanları ile cephe komutanlarının hazır bulunduğu’ bir toplantı yapıldı. Toplantının açık gündemi IŞİD saldırıları ama esas gündemin dört ülkenin Başkonsolosluğu tarafından yazılan mektubun değerlendirilerek buna uygun adımların atılmasıydı. Peşmergenin küresel güçlerin belirlediği rotada doğru konumlandırılması esasen IKBY’nin fiili devletten resmi devlete geçişin alt yapısı olacaktır.
Devletleşme hamleleri
Peşmergenin profesyonel bir güce dönüştürülmesi ve ağır silahlarla donatılması devletleşme hamlesinin ilk adımıdır. Devletlerin kurumsal yapıları olup bunun merkezinde gündelik politik etkilenmenin dışında bütünüyle profesyonel olan askeri bir gücün oluşturulmasıdır. Büyük veya küçük ordusu olmayan bir güç devletleşemez. Devletleşmenin önemli bir unsuru ordulaşmadır. Irak’ın bugünkü anayasasında ve iç politik denklemi dikkate alındığından Irak Kürdistan Bölge Yönetimi(İKYB); anayasasıyla, parlamentosuyla, kurumsal yapılarıyla fiilen bir devlettir. Ancak Peşmerge, İKYB’nin Bağdat’tan ‘bağımsız’ askeri gücü olmasına rağmen YNK ve KDP arasında bölümünmüş bir bakıma ‘aşiretler arası bölünen’ askeri gücü olup ‘modern’ bir ordunun özelliklerini taşımamaktadır. Bu özellikle IKBY için stratejik planlar yapan küresel güçlerin hiç de istemediği bir durumdur. Bu nedenle Peşmergenin profesyonel bir orduya dönüştürülmesi için yoğun bir diplomatik-politik baskı yapan NATO merkezli güçler; bir dönem Peşmergenin eğitimini ve askeri olarak desteklenmesini fiilen durdurdular. Peşmergenin nitelikli bir askeri güç olmadığına dair bir çok örnek var. Birinci IŞİD’in Peşmergenin bulunduğu bölgeleri saldırmasındaki pozisyonudur. Peşmerge güçleri Kürdistan bölge yönetiminin denetiminde olan birçok alanı terk etti ve IŞİD, Erbil kapılarına dayandı. İkincisi bağımsızlık referandumdan sonra Peşmergenin Haşti Şabi karşısındaki kötü deneyimleridir: Hem Kerkük hem de tartışmalı bölgeler bir-iki günde Haşti Şabi güçlerinin eline geçti. Bu durum Peşmergenin stratejik bir askeri güç olmadığını sadece çıkar gruplarına göre konumlanan ve bunların anlık çıkarlarını savunan bir güç olduğu görüldü.
Ortadoğu bölgesinin politik-askeri dengeleri dikkate alındığından nitelik bir ordu gücü olmadan bölgesel ilişkilerde etkili olmadığı açıktır. Küresel güçler IKBY’nin Ortadoğu’da orta vadede bir devlet olarak konumlandırması için askeri gücünün nitelik bir yapıya kavuşturulması gerektiğini çok açık olarak beyan ediyorlar. Bu nedenle çıkar gruplarının denetiminde olan Peşmerge yapısının dağıtılarak merkezileşmiş ‘modern’ bir ordu yapılanması için politik-diplomatik baskıyı çok bilinçli olarak arttırıyorlar.
AB-ABD’nin Ortadoğu Politikasında Kürdistan Bölge Yönetiminin Geleceği
ABD her ne kadar dış politikanın merkezine Çin’i koysa da özellikle Ortadoğu’daki dengeleri bir anda alt üst edecek bir siyaset izlemeyeceği açıktır. Ortadoğu, AB’nin ve ABD’nin önümüzdeki 15-20 yıllık dış politikası için oldukça önem arz ediyor.
AB-ABD, Ortadoğu’daki rejimlerin küresel sistemin gelişme eğilimine uygun yeniden konumlandırılması gerektiğini belirtiyor ve buna uygun planlamalar yapıyor. ABD, Ortadoğu’dan çekilmeden ama bölgesel ilişkilerin yeniden tanımlayarak önümüzdeki 15 yılın küresel çaptaki değişimlerin iç uçlarını veriyor. Bunun politik arka planı küresel sisteme uygun olarak körfez bölgesindeki rejimlerin aşamalı olarak değiştirilmesidir. Yani bölgesel güç ilişkilerin yeniden tanımlanarak bölgesel haritaları da değiştirebilecek nitelikte yeni bir kısım stratejik adımların atılmasının alt yapısı hazırlanıyor. ABD’nin Ortadoğu politikasında İran ve İsrail dengesi önemli bir yer tutar. İran’ın Körfez merkezli Ortadoğu’da bir güç olmaması için bütün gücünü kullanacaktır. Önce diplomasi ve politik ilişkiler en son askeri gücü kullanma seçeneğini masada her zaman hazır bulunduracaktır. İsrail’i bölgede stratejik bir güç olarak desteklemek zaten ABD’nin Milli Güvenlik Siyaset Belgesinin önceliğini oluşturuyor. Şeriatla yönetilen Körfez devletlerindeki rejimlerin aşamalı olarak değiştirilmesi de Ortadoğu politikasının bir parçasını oluşturuyor. Bu nedenle ne Türkiye ve İran’ı ne de müttefik olarak gördüğü Körfez ülkelerini 9-10 Aralık 2021 tarihili konferansa davet etti.
ABD-AB, Ortadoğu’da politik dengelerin oluşturulması için Kürt merkezli bir stratejiyi yavaş ama derinden yaşama geçirmek istiyor. Ne Irak’ta ne de Suriye’de politik bir istikrarın sağlanmayacağını artık biliyor ve görüyorlar. Bu iki ülkenin sonuçta birkaç farklı devlete bölünme olasılığını hesaplamaktadırlar. Bağdat ve Şam merkezli otoritenin başarılı olmasının artık nerdeyse imkansız olduğunu gören küresel güçler, Kürtlerin yeni stratejik konsepte dahil edilmesi için belirledikleri politikanın uygulanma safhasına geçtiklerini söyleyebiliriz. Bunun bir başka anlamı Ortadoğu’da haritaların yeniden çizilmesidir. Bugünkü koşullarda buna en uygun alan Irak ve Suriye’dir. Irak’taki Kürdistan Bölge Yönetiminin resmi devletleşme sürecinin hızlandırılması bir ilke olarak kabul gördü. Bunun alt yapısının oluşturulması için de Güney Kürdistan Bölge Yönetimlerini parselleyen KDP ve YNK gibi gruplar aşılarak yeni bir politik hattın oluşturulmasına yönelik baskıların arttığı görülüyor.
ABD, Güney Kürdistan Bölgesinde Yeni Politik Güçlerin oluşturmak istiyor;
Biden Yönetiminin Ortadoğu siyasetinde Kürtlerin politik önceliği yavaş ve aşamalı olarak ön plana çıkartmak eğilimi var. Bunun Ortadoğu stratejisiyle önemli bir bağı var. Bunun başarılı olması için de Güney’de yeni aktörlerin ortaya çıkartılması arayışları devam ediyor.
ABD’nin Ortadoğu ve Afrika Direktörü Brett McGurk’ü Kürdistan Bölge Yönetimini ziyaretinde dikkat çeken bir kısım gelişmeler oldu. Örneğin YNK’nin bazı yöneticileriyle görüşürken özellikle Mesut Barzani ve Başbakan Mesrur Barzani ile görüşmedi. Geçmişte ABD’nin önemli bir desteğini alan ve geleceğin liderleri arasında görülen Mesrur ile görüşmemesi hatta ABD basınında hakkında bir kısım iddiaların gündeme getirmesi bir tesadüf olmadığı açıktır. Hükümet adına Kürdistan Bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani ile görüşürken yanında ABD’nin Bağdat Büyükelçisi Matthew Tueller ile ABD’nin Erbil Başkonsolosu Robert Palladino aldı. Türkiye’nin nefret ettiği McGurk’un yaptığı bu görüşmede, IKBY sorunları, Peşmergenin durumu ve Suriye’deki durum ve özellikle Kürtlerin pozisyonu üzerinde bir değerlendirme yapıldığı belirtildi. McGurk, Biden’in tam yetkili temsilcisi olarak aynı zamanda Qamışlı’ya yapmış olduğu ziyaret birbirini tamamlayan bir sürecin parçalarıdır. ABD’nin çok açık olarak IKBY’nin devletleşmesi ve daha sonra -bu sürenin uzun olması olasılığı yüksek- Irak/Suriye Kürt bölgelerinin tek merkezli hale getirilmesi için yoğun bir mesai harcayacağı açıktır.
AKP iktidarı ile KDP arasındaki ilişkinin ABD’ye yansıması
ABD, Güney Kürdistan merkezli politik güçlerin Türkiye’ye yakın durmasını istemiyor. Bir başka ifadeyle ABD’nin AKP iktidarına karşı mesafeli politik tutumu özellikle IKBY’den bir yansıması olacaktır. AKP iktidarının ciddi olarak desteklediği IKBY’nin politikalarını nerdeyse tek başına belirleyen KDP, ABD tarafından ciddi olarak sorguladığını belirtebiliriz. Bu nedenle Güney Kürdistan’ın devletleştirilmesi stratejisinin özellikle Güney’in politik güçleri tarafından doğru okunması son derece önemlidir. AKP iktidarının yakın gelecekte Türkiye’nin politik denkleminde geri plana düşeceği ve yeni aktörlerin ön plana çıkacağı dikkate alındığında özellikle Barzanilerin gelişmeleri doğru okuması ve IKBY içinde bölgesel gelişmelere uygun ve objektif uygulanabilir bir stratejiyi kabul etmeleri gerekir.
Sonuç: ABD-AB merkezli küresel güçlerin belirlediği stratejisinin başarılı olması sadece bu güçlerin istemine bağlı olmayıp özellikle IKBY tarafından kabul görmesi, içselleştirilmesi ve beklentilere cevap vermesi gerekir. Bunun önceliği de iç politik dinamiklerini küresel ve bölgesel denkleme göre konumlandırmaları ve verilen mesajı doğru okumalarıdır. Aksi taktirde küresel destek sonsuz değildir, dengeler değiştiğinde desteğin boyutu da değişir. Küresel dünyanın kabul ettiği ve tanıdığı devlet düzeyinde bir güç olunmak isteniyorsa, özellikle dört ülke başkonsolosu tarafından mektupta belirtilen taleplerin yerine getirilmesi ve değişim sürecinin hızla tamamlanması gerekir. Kişisel veya grupsal çıkarların korunması için stratejik politik kararların geciktirilmesi ve ağırdan alınması sonucunda doğan boşluk yeni bölgesel aktörler tarafından doldurur.