Sedat Peker’in video serisinin yedinci bölümünde Türkiye’nin iç politik denklemini sarsacak açıklamalar yapmaya devam ediyor. Gelecek videolarda çok daha farklı boyutlarda yeni iddialar gündeme gelecek gibi görünüyor. Hedef kitlesini aşamalı olarak genişletiyor. Ne yaptığını bilen ve bütün stratejisini ciddi olarak kurgulamış bir planlama dahilinde süreci yönetiyor. Peker’in bugüne kadarki videoları analiz edildiğinde sürece bütünüyle hakim olduğu mesajını veriyor. Hangi videoda ne konuşacağını bilinçli olarak planlamış. Bütün bu çalışmaları tek başına yapmadığını esasen bir ekiple ince ayrıntılar ayarlanarak yapıldığını söylemek mümkün.
Peker, belirlediği stratejiyi nasıl uyguluyor ve neyi hedefliyor
Birincisi, Peker, bir dava adamı olduğunu sıklıkla dile getiriyor. Kendisinin öldürülmesi dahil olmak üzere ne gibi olasılıklarla karşı karşıya gelebileceğini vurguluyor. Bazen kızlarını örnek vererek esasen yönelimlerini ve hedeflerini ortaya koyuyor. Kızlarım için her şeyi yakarım biçimindeki değerlendirmenin haklı bir yönü olabilir ama sorunun esası için belirleyici değildir. Türkiye’de ‘kartlar yeniden diziliyor’ diyen Peker şu mesajı veriyor: Olayı kişisel gibi göstersem de sorun sistem içerisindeki güçler çatışmasıdır. Ben de bu sürecin önemli bir halkasıyım.
İkincisi, sıklıkla kendisinin ‘derin’ devletin merkezinde olduğunu ve derin devlet elemanlarının hayatın her alanında bulunabileceği mesajını veriyor. Örneğin Soylu’ya ‘belki şoförün, danışmanın fedailerden birileri olabilir’ diyor. 6.kasetinde eline masaya vururken bir yüzük düştü. Karşısında çekim yapan kişiye “evlat o yüzüğü kaldır, o Teşkilatı Mahsusa’nın sembolüdür. Sembol yere düşmez” dedi. Her videoda sıklıkla ‘fedailer var, biz fedayiyiz’ kısa ama oldukça güçlü bir mesaj veriyor. Yani ‘devletin özel bir örgütlenmesi olan Teşkilatı Mahsusa devam ediyor ve ben de onun üyesiyim’ diyor.
Üçüncüsü, hemen her konuda bir fikir söyleyen Peker özellikle entelektüel düzeyde bir bilgi birikimine sahip olduğunu mesajını veriyor. Videolar serisi arttıkça toplumun hemen her kesimi tarafından dikkatle izlenmeye ve ciddiye alınmaya başlandı. İddiaları giderek inandırıcı olmaya başladı. Tersten iktidar da çok daha fazla sorgulanmaya başlandı.
Dördüncüsü, Peker, bütün görüşmeleri kaydettiği ima ediyor. Kendisi aleyhine ifade vermeye zorlananlara da uyarı yapıyor. Aynı şekilde kendisine göre ‘dün dost olup bugün ihanet içerisinde olanlarla’ hesaplaşacağına dikkat çekiyor. Zaman zaman açık isimler vererek uyarılar yapıyor.
Beşincisi, Peker, bu videoda alan değiştirdiği anlaşılıyor. Bir mesaj veriyor: ‘Türkiye’den misafirlerimiz geldi ama içinde Soylu yoktu’ diyor. Yani devletin BAE müdahalede bulunduğunu ve bu nedenle ülke değiştireceğini belirtiyor.
Peker’in aşamalı olarak verdiği bilgilerle iktidarın dengesini sarsıyor
Peker, iç politik dengeleri belirlerken inisiyatifi elde tutmaya özen gösteriyor. Her videoda bir bölümünü açıklayarak süreci belirlemeye çalışıyor. Güç ilişkilerini de kendi içerisinde ayrıştıran hamleler yapıyor
Öncelikli hedefinde Soylu var. Bu videoda açıkça tehdit ediyor İçişleri Bakanlığını bıraktığı anda başına neler geleceğini açıklıyor. Her videoda birçok iddiayı ileri sürüyor. Öncelikli olarak Soylu’nun ilişki ağlarını deşifre ediyor. Altıncı videoda Soylu’nun cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın’ı dinlettiğini iddia etti. Böylelikle Saray’ı uyarıyor. Yedinci videoda ise ‘Sadık Soylu Ankara’da devlete ait Next Level iş merkezinde sürekli bürokrat ve iş insanlarıyla görüştüğünü ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı imar işlerini takip ettiğini’ belirtti. Önemli iddialarından birisinin de hakkında FETÖ soruşturma açılan ancak dosyanın ‘örtbas’ edildiğini belirtilen ‘Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mekansal Planlama Genel Müdürü Erdal Kayapınar’ın Soylu tarafından imar işlerin takip edilmesi için korunduğunu’ söyledi. Daha sonraki videolarda Soylu’ya ilişkin iddiaları devam ettireceği anlaşılıyor. Böylelikle aslında Soylu ile Gülen cemaati arasında bir ilişki olduğu mesajını veriyor.
Soylu kadar Ağar’ı da hedef tahtasına oturtuyor. ‘Derin Mehmet’ vurgusunu sıklıkla yapıyor. Ağar’ı çok yakında tandığını ve birlikte çalıştığını belirtirken diğer videolarda olduğu gibi bu videoda da önemli iddialarda bulundu. Peker 1996 yılında Kıbrıslı Kutlu Adalı’nın öldürülmesi olayına dair kapsamlı açıklamalarda bulundu. Ağar’ı kast ederek «Bana dediler ki; Kıbrıs’ta bir adam var, Kıbrıs’ı Yunan’a satmak istiyor. İki tane profesyonel adam ver. Ben de ‘Abi, sana kendi öz kardeşimi vereceğim’ dedim. “Korkut Eken, Atilla Peker bu cinayetten ne kadar önce gittiler? Meğer adam bugünlere hazırlanmış, Kıbrıs’ı falan sattığı yok ama bizi kendi insanımıza düşman ettiler.» Peker burada önemli bir taktik hamle yapıyor. Doğrudan kardeşinin ismini vererek hedefe oturtuyor. Böylelikle kardeşinin gözaltına alınmasını sağlayarak Ağar’ı sorumlu tuttuğu olayın soruşturulmasına hukuki bir zemin hazırlıyor. Kardeşi de gözaltına alındı ve zorunlu olarak yeni bir süreç başlamış oldu.
Uğur Mumcu’nun öldürülmesinde Ağar’ı işaret etti. Ayrıca Behçet Cantürk ve Savaş Buldan’ın öldürülmesinden birinci derecede sorumlu olduğunu açıkladı. Bununla Ağar’ın faili meçhul cinayetlerin arkasındaki önemli isim olduğunu belirtiyor. Burada bütün okları Ağar’a yönlendirmesi özellikle iktidar içerisinde Ağar ile ittifak yapanları özellikle Albayrak ailesini ya da Turkvuaz grubunu da hedef tahtasına oturtuyor.
Uğur Mumcu cinayetini gündeme getirerek Laik-Kemalist kesimlere, Cantürk ve Buldan üzerinden Kürtlere bir mesaj veriyor. Böylelikle aslında yeni ittifaklara dolaylı bir zemin oluşturmuş oluyor. Niyeti böyle olmayabilir, pratikte böyle bir süreç başlayacak gibi görünüyor. Bütün cinayetlerde dikkatleri Ağar’ın üzerine çekerek AKP ile devletin MHP merkezli ekibin arasında oluşan ittifakı dinamitlemeye başladı.
Bu video ile ilk kez Korkut Eken’i hedef aldı. ‘Korkut Abi’ diyerek hem saygısını gösteriyor hem de uyarıyor. Yani ‘Ağar-Çakıcı-Eken-Alan’ dörtlüsünün ikinci kişisini sürece dahil etti. Çakıcı ile açık olmayan bir hesaplaşma yapacak. Yaptığı açıklamalarda iki kişiye özel mesaj veriyor: Eken’e bu dörtlü fotoğraftan çık aksi taktirde sana dair bilgilerin tamamını açıklarım. Çakıcı’yı şimdilik muhatap almıyor ama bütün değerlendirmelerinin hedefinde Çakıcı var. Yani diyor ki ‘ben senin gibi çapsız bir tetikçi değilim, ilişki ağım aklının alamayacağı kadar derin ve kapsamlıdır. Seninle hesaplaşmam en son olacak.” Çakıcı, geri çekildi. Diyet borcu olarak muhalefete gözdağı vermeyi artık oğlu üzerinden yapıyor. Peker’e de yazdığı mektup eskilerinden farklı olarak ‘ültimatom vermiyor, ricada bulunuyor.’
Bu videoda verdiği yeni bilgilerle AKP içerisindeki ilişkileri de bombalamaya başladı. Bu kez cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en yakınında duran Bina Ali Yıldırım’ın oğlunu uyuşturucu trafiğinin sürecine dahil etti. Şunu söylüyor: “Kolombiya’da yakalanan kokainden sonra Türkiye’ye gelen narkotik rotası ifşa olunca; Binali Yıldırım’ın oğlu Erkan Yıldırım, yeni bir hat oluşturmak için Ocak ve Şubat aylarında Venezuela’ya gitmiş. Ocak ayında ve Şubat ayında gidip 4 gün kaldı.” İlginç olan Erken Yıldırım’ın Venezuela’ya gittiğine dair fotoğraflar yayınlanmaya başladı. Bin Ali Yıldırım da ani refleksle ‘bunların hepsi iftira’ dedi ve ‘oğlum Venezuela’ya dezenfekten ve maske gördü’ diyerek savunmaya geçti. Ama o tarihlerde Venezuela’da vaka sayısı 500 civarında oyup maske talebi de yoktu. Peker, Ekrem Yıldırım üzerinden esasen AKP’ye özellikle cumhurbaşkanına mesaj veriyor. En yakınında olanlar yarın uluslararası uyuşturucu soruşturmasına konu olabilir.
Erdoğan’a cumhurbaşkanı olarak hitap etmiyor. ‘Tayip Abi’ diyor ve bunu sıklıkla kullanıyor. Peki bununla ne gibi bir mesaj veriyor. Öncelikli olarak ‘seni cumhurbaşkanı olarak görmüyorum. Bu süreç önemli oranda değişti. Sonra seni ‘abi’ olarak görüyorum ve uyarıyorum. Önlem almazsan hedefimde sen olursun.’ Soylu, Ağar, Albayrak ailesinden sonra bu halkaya Bin Ali Yıldırım’ın oğlu da dahil edildi. Yani Tayyip Abisine diyor ki: ‘kurulan ittifakları bozmaz yeni ittifaklar için bir plan yada strateji belirlemezsen, cumhurbaşkanı olmaktan çıkmıştın bu kez ‘abi’ olmaktan da çıkarsın.’
Peker, uluslararası ilişkiler üzerinden yeni tehditlerden bulunuyor
Peker, AKP iktidarını özellikle bölgesel ve uluslararası ilişkilerde çok ciddi oranda zora sokacak bilgilere sahip olduğu mesajını veriyor. Bunun ip uçlarını hemen her videoda veriyor. Yedinci videoda da ‘yapacağım açıklamalarla ülkeme zarar vermemek için uluslararası hukuk/ilişkiler okuyorum’ diyor. Peki Peker, ne gibi mesajlar veriyor?
Birincisi, Suriye savaşına dair bildikleri olduğunu belirtiyor ve her defasında bir sonraki videolarda bu konuya değineceğim diyerek erteliyor. Suriye savaşında Ankara’daki iktidarı zora sokacak ne gibi bir sorun olabilir. Akla iki soru geliyor: öncelikli olarak ‘uluslararası güçler tarafından terörist kapsamda görülen örgütlere NATO menşeli silahları gönderen, teslim eden görüntülerin varlığı veya yazılı belgeleri. Bir başka önemli nokta da Suriye’de uluslararası hukuk bakımından yasaklanmış olan bir kısım kimyasal silahların ‘radikal İslamcı gruplara’ gönderilmiş olmasıdır. Bu iki olasılığın ortaya çıkması Türkiye’nin uluslararası alandaki diplomatik ve politik prestijinin sarsılmasının ötesinde gelecekte savaş suçlusu olarak yargılanmasının önünü açacaktır.
İkincisi, Türkiye’nin küresel çapta uyuşturucu trafiğine dahil olduğunu iddia ediyor ve bu sürecin nasıl işlediğini çok açık olarak ortaya koyuyor. Somut bilgiler ve isimlerle sürecin nasıl işlediğini açıklıyor. Türkiye’nin uyuşturucuda küresel Avrupa pazarının merkez üssü haline geldiğini ve bu organizasyonda AKP-MHP ittifakına dayanan iktidar gücünü temsil edenlerin yer aldığını belirtiyor. Kolombiya, Venezuela, Suriye, İran, Kıbrıs ve Türkiye hattında uyuşturucu trafiğinin nasıl işlediğini belirtiyor ve önemli ip uçlarını veriyor. Kolombiya’dan Türkiye’ye getirilmek üzere hazırlanan ilkinde 4900 kilo, ikincisinde 600 kilo kokainin yakalanmış olması doğrudan bir CİA operasyonudur. Latin Amerika’daki uyuşturucu trafiğinin CİA’nın kontrol edemediği Venezuela-Suriye Devleti-Kıbrıs Türk kesimi üzerinden Türkiye’ye getirtilmesi, Afganistan üzerinden gelecek olan uyuşturucun da İran-Suriye ve Sabiha Gökçen havalimanına aktarılması gibi bir yol haritası olduğunu belirtiyor. Böylelikle Türkiye’nin küresel çapta uyuşturucu ticaretinin merkezi haline getirildiğini bunun da devletin bilgisi dahilinde Soylu-Ağar ekibi tarafından yürütüldüğü mesajını veriyor. Peker bu bilgileri açıklayarak uluslararası güçlere de mesaj veriyor. ‘Beni, aileme koruyun sizinle bildiklerimi aktarmak için pazarlık yapabilirim.” Başta CİA olmak üzere uluslararası istihbarat örgütlerinin Peker ile iletişime geçtiklerini düşünmek abartı olmaz.
Üçüncüsü ise Kıbrıs meselesidir. Kıbrıs Türk kesiminde seçimler oldu ve Ankara’nın doğrudan desteklediği bir cumhurbaşkanı seçildi. Hatta Lefkoşa, Ankara tarafından yönetiliyor denilmesi yanlış olmaz. Peker, Kıbrıs’taki dengeleri değiştirecek önemli iki açıklama yaptı. 1990’larda Ağar ve Eken; Kıbrıslı gazeteci Kutlu Adalı’yı öldürme’ eyleminde yer aldığı iddiasıdır. Kıbrıs Türk bölgesinde bu ciddi bir tartışmaya yol açtı. Diğeri de Kıbrıs’ta önemli merkezleri kontrol eden uluslararası uyuşturucu ticaretinde yer alan ve ABD’nin hakkında tutuklama kararı çıkarttığı Halil Falyalı’nın Ağar, Eken ve Erken Yıldırım ile uluslararası uyuşturucu taşıma trafiğini organize ettikleri iddiasıdır. Bu iki durum önümüzdeki dönemde hem Kıbrıs’ın Türk kesiminde iktidar dengelerini ciddi oranda etkileyecektir hem de uluslararası görüşmelerde Ankara’nın politik pozisyonuna ciddi bir darbe indirecektir.
Bütün açıklamalara rağmen, dik durduğunu ve anlaşmaya yanaşmayacağını sıklıkla dile getiren Peker, uzlaşma mesajlarını yeniliyor. Mekân değiştirdiğini söylerken ‘misafirlerimiz vardı’ cümlesinde Türkiye’den bir ekibin kendisini almaya geldiği mesajını veriyor ve başarılı olamadıkları mesajını veriyor. Kendisinin ülke-ülke nasıl takip edildiğini her defasında ‘tecrübesi ve zekasıyla’ nasıl kurtulduğunu anlatırken nereye gideceğini ya da nereye gidemeyeceğini anlatıyor. Yani BAE’den çıkacağını söylüyor. Yeni rotanın Ankara ile ilişkileri iyi olmayan MISIR olduğunu söylemek zor olmazsa gerek. Ya da eğer CİA ile görüşmüşse ona göre yeni bir planlama yapacaktır.
Sonuç: Erdoğan susuyor. Erdoğan’ın suskunluğu meseleyi geçiştirmek istemesinden kaynaklanmıyor. Çünkü artık sürecin içerisindedir. Geleceği ilişkin planlar yapmak zorunda olduğunu görüyor. Burada kendi politik geleceğini nasıl kurtarır ve yeni bir süreç başlatır. Erdoğan sessiz kalarak Soylu’ya doğrudan destek vermiyor, bekle-göre taktiği izliyor. Eğer Peker, Türkiye’ye getirttirilirse Soylu’yu destekler aksi taktirde Soylu’nun istifası kaçınılmaz olur.
Herkese laf yetiştiren, tehdit eden Bahçeli, Peker karşısından susuyor. Konuşursa MHP ve Bahçeli için yeni iddiaların gündeme geleceğini biliyor. Bütün muhalefete efelenirken Peker karşısında susuyor.
Soylu, kendi başına kalmış görünüyor. İktidardan aktif destek yok, MHP de eskisi gibi aktif destek vermiyor, süreci izliyor. Yani Bahçeli, Soylu ısrarını terk edebilir. Soylu son hamlelerini yapıyor, başarılı olmazsa istifa edecek.
Peker konuşmaya başladı ve hedefine Ağar’ı koydu. Ağar ise birden Bodrum’da Hastaneye yattı. Hasta mı bilinmiyor? Ama zamanlaması önemli. Böylelikle hedef olmaktan çıkmaya çalışıyor. Taktikleri ve planları iyi yapan Ağar hakkında JİTEM DAVASINDA verilen beraat kararının bozulmasının bu zaman denk gelmesi de tesadüf değil. AKP parti ve özellikle Erdoğan, Ağar’a açıktan destek vermez ve hatta tehlikeli biri olarak gördüğü için yargılanmasını sessiz kalarak destekler.
Eski Maliye Bakan Beraat’ın ‘at izi, it izine karıştı’ diyerek istifa etmesinin bir yani kötü bir bakanlık yapması ve 128 milyar dolar meselesidir. Diğer yönü de bugünkü gelişmeler olduğunu söylemek yanlış olmayacak. Yani kendisini garantiye almasıdır.
Cumhurbaşkanı nasıl bir karar verecek. Politik kariyerini nasıl devam ettirecek. Çatışmanın arka planı budur. Erdoğan’ın rakibi kendi hükümeti içerisinde çıkar mı? Hulusi Akar dikkat çekiyor.
“MUSTAFA PEKÖZ- POLİTİK GÜNDEMİ YÖNETEN PEKER’İN HEDEFİ NEDİR” üzerine 2 yorum
Sevgili Mustafa , gelişmelerin politik arka planının bilinmesi yaşananlara karşı alınacak tavır açısından önemli.Sistem içi çatışmalardan nasıl bir alternatif ile çıkılması sorusuna güncel politikalar ile yanıt verilmesi,devrimci seçeneğin gelişimi içinde zorunlu…Yazın buna ciddî bir zemin sunmasıyla da değerli..Sağolasın..
Sevgili dostum, elimde geldiği kadarıyla hem küresel çaptaki gelişkelerin hem de Türkiye’nin iç politik dinamiklerdeki gelişmelerin arka planını irdeleme ya da analiz etmeye çalışıyorum. Yani görünenle değil görünmeyenle ilgilenmenin önemli olduğunu düşünüyorum. Karşı alternatif seçenekler de bu işin iddiasında olanların doğrudan ilgilenmesi gerekir 🙂