“Şaka yapmıyorum ciddi konuşuyorum. Çok ağır sonuçları olur uyarıyorum. Kendine gel.” Bu sözleri Yunanistan’ın Ege’de gayri askeri özellikleri bulunan adaları daha önceden silahlandırması üzerine geçen hafta Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan kullandı. Akabinde Türkiye ile Yunanistan arasında son Kıbrıs hareketinden bu yana en ciddi kriz yaşandı. Türkiye, Yunanistan’ın ABD ve AB tarafından askeri olarak silahlandırılarak kendisinin bir nevi kuşatıldığını düşünüyor. Bunu C. Başkanı Erdoğan “Yunanistan’ın Avrupa’ya 400 milyar avro borcu var, 9 tane şu anda Amerika’nın Yunanistan’da üssü var. Peki, bu üsler kime karşı kuruluyor, bu üsler niye var? Söyledikleri şu: ‘Rusya’ya karşı…’ Yalan, dürüst değiller. Bütün bu olanlar karşısında bunların Türkiye’ye karşı takındıkları tavır ortada. İşte geçen gün Miçotakis’e ne yaptılar? Amerika’da Temsilciler Meclisi ve Senato’nun kapısını açtılar, orada konuşturdular. Alkışladılar. Bütün bu olaylarda tekrar F16’lar gündeme getirildi mi? Getirildi” diye açıklamıştı. Ayrıca Fransa ile Yunanistan arasında askeri savunma ve Fantom uçaklarının alımı anlaşmasının imzalanması, gerginliği ciddi bir boyuta taşıdı.
Ukrayna savaşı dünya siyasal ve ekonomik sistemini alt üst etti. Savaş başladığı 24 Şubat tarihinde tüm Avrupa’yı değiştirdi. Öyle ki savaş öncesi Avrupa ile savaşın başladığı andaki Avrupa artık bir değildi. İsveç, Finlandiya NATO üyeliğine başvurdu. Danimarka, NATO üyesi olduğu halde, bunu yeterli görmemiş olacak ki, AB Güvenlik Ve İşbirliği Teşkilatına da katıldı. Gerekçe savaşın artık Avrupa kıtasına taşınması ve Rus tehdidiydi. Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın ittifaka katılımını kabul etmediğini açıklaması, şimdi de bu engelin tüm çabalara rağmen aşılamaması, NATO ve üye adaylarda büyük bir endişe yarattı. Finlandiya Başbakanı bu durumdan duydukları rahatsızlığı İsveç ziyaretinde şöyle dile getirdi. “28-30 Haziran Madrid’teki NATO zirvesinden önce Türkiye’nin vetosunu çözemezsek bir tıkanma ile karşı karşıya kalabiliriz. Olumlu hiç bir ilerleme yok” böyle devam ederse İsveç ile Finlandiya’nın NATO’ya üyelik sürecinin geçici dondurulabileceğini, Türkiye’nin sorunu çözmek istemediğini ima eden açıklamalar yaptı. Türkiye’nin daha önce üyeliklerini desteklediğini üyelik açıklanır açıklanmaz Türkiye’nin tavrını değiştirdiğini söyledi.
Mevcut tablo Türkiye ile müttefikleri ABD, AB, Ege. Kıbrıs, Yunanistan’da, NATO’nun İskandinavya’ya genişlemesinde, Rojava’da ve kısaca hemen hemen her yerde karşı karşıya geldiklerini gösteriyor. Neden çünkü Türkiye son on yılda bölgesel alt emperyal bir güç olmaya başladı. Mavi vatan, Kafkasya, Suriye, Doğu Akdeniz, Libya ve Afrika’ya açıldı. Rusya ile çok hızlı ve illeri düzeyde yakınlaştı. Tüm bunlar Batının Türkiye’yi mercek altına alıp bir şekilde durdurma ya da sınırlama ihtiyacını doğurdu. Bunun için Türkiye’nin Yunanistan ile çelişkisi en mükemmel kullanım aracı olarak hazırlandı.
Yunanistan, NATO’nun yeni savunma stratejisinin önemli bir bileşeni olarak rol oynuyor. İsveç ve Finlandiya ise NATO’nun küresel askeri stratejisinde önemli bir güç olarak ön plana çıkacak. Türkiye aşamalı olarak NATO’nun savunma stratejisindeki rolü ikinci plana düşmeye başladığını görüyoruz. Ankara’nın bir yandan Yunanistan ile adalar üzerinden bir çatışma alanı yaratma çabası diğer yandan İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğini bloke etme çabası, sadece iç politikada bir araç kullanması değil esasen NATO’daki stratejik konumun zayıflamasıyla ilişkili olduğunu görmek önemlidir. İktidarın, başarılı şansı olma olasılığının son derece zayıf olduğu bu tür hamleler, bölgesel güç kaybının açık bir ifadesi olduğunu söyleyebiliriz.