Güncel HaberlerMakaleler

AZİZ ODABAŞI; KÜRTLERİN POLİTİK TEMSİLCİLERİNİN TEMEL YANLIŞI NEYDİ?


Bir seçim sürecini geride bıraktık. Ortaya çıkan politik tablo üzerinden herkesin dikkatle düşünmesi ve bir kısım sonuçlar çıkartması son derece önemlidir. Bütün Kürt politik hareketlerinin seçim sürecinde yaptıkları tercihin yaratacağı sonuçlar üzerinde mutlaka düşünüp bir muhabese yapmaları gerektiği açıktır.

Belirlen seçim politikası Kılıçdaroğlu’nun desteklenmesi üzerine kuruluydu. Bu politikaya yönelik bir kısım ciddi eleştiriler olmakla birlikte gerek seçmen gerek politikaya duyarlı olan kişiler ve kurumlar tartışmaktan çok, kararın uygulanması için hareket ettiler. Belki seçim sürecinin içerisinde bunun anlaşılır bir yanı vardı. Ama artık bugün bir değerlendirmeye ihtiyaç var.

Kürtlerin seçim politikası esas olarak herhangi dar bir politika alana angaje olmaktan çok Kürtlerin stratejik çıkarlarının korunması üzerinde yürütülmesi gerekirdi.

Bugün ortaya çıkan tablonun hem politik hem de toplumsal sonuçları bakımından bir değerlendirmeye ihtiyaç var. Çünkü adını ne koyarsak koyalım, Kürtlerin her şeye rağmen aktif olarak desteklediği Kılıçdaroğlu kazanamadı. Kılıçdaroğlu’nun desteklenmesinin politik arka planının ciddi olarak sorgulanması önem arz ediyor. Aynı şekilde milletvekili seçimlerinde ciddiye alınacak düzeyde bir oy kaybının olması da tesadüfi olmadığını da belirtmek gerekir.

 

Kürtlerin kendi politik ve toplumsal sorunlarının çözümü için siyasal partiler yerine doğrudan devlette muhatap olması gerekir. Bu nedenle politik tercihlerini partilere göre değil devletle kuracağı ilişkilere göre belirlemelidirler. Çünkü sorunun çözümü sadece partilerin belirleyeceği politikalara göre değil esasen devletin belirlediği strateji içerisinde olması gerekir. Bu bakımdan partiler açısından bir tercih yapmak ve buna göre bir politik tutum almak bizi yanlış noktalara götüreceği açıktı.

Hiç şüphesiz ki Kürtler, iktidardaki ve muhalefetteki partilerin politik tercihlerini ve çözüm yöntemlerini kendilerine yakın görebilirler. Ancak Kürt sorunun çözümünde muhatap esasen devlettir. AK Parti, 20 yıldır iktidarda ve devlet kurumlarından çok ciddi oranda etkin olduğu her süreçte hesaba katılmalıdır. Bu nedenle doğrudan AK Parti’yi hedefleyen bir politik stratejiyi benimsemenin kendi içerisinde bir kısım sakıncaların olduğu ve olacağı açıktı. Çünkü Kürt sorunu çözümü, partiler hatta hükümetler değil bir devlet sorunudur Bu nedenle devletin merkezinde duran bir gücü doğuran hedeflemekle Kürt sorunu çözmede önemli handikapların oluşacağı bilinmesi gerekirdi. Türkiye’de bugün cumhurbaşkanlık hükümet sistemi geçerlidir. Eleştirmek, alternatiflerin ortaya koymak ayrı bir durum bugünkü gerçeği analiz etmek ise çok farklı bir durum.

Kürtlerin politik temsiliyet gücü doğal olarak hem devlet ilişkilerinde hem de partiler arası ilişkilerde dengeleri belirleyecek bir pozisyondaydı. Açıkça belirtelim ki Kürtlerin siyasal temsilcileri, sistemin iç politik dengelerini belirleme rolünü en azından bugünkü konjektör içerisinde kaybettiler. Kürtlerin temel sorunu herhangi bir parti ile ittifak yapmaktan çok doğrudan politik taleplerini gündemleştirip ve bunun üzerinden ittifak ilişkilerini geliştirmeleri gerekirdi. Bu nedenle doğrudan Erdoğan’ı hedefleyen ya da Kılıçdaroğlu’nu destekleyen bir tutum takınmaları yanlış siyasal sonuçlar doğurdu. Burada mesela Erdoğan’ın ne kadar yanlış ya da Kılıçdaroğlu’nun ne kadar doğru olmasından çok Kürtlerin karşı karşıya bulunduğu sorunların stratejik olup ancak devlet ilişkileri içerisinde çözülebileceğinin anlaşılmamış olmasıdır.

Kürt politik hareketi, iki taraftan birini doğrudan desteklemek zorunda değildi. En azından birinci turda kendi adayını çıkartmış olsaydı, ikinci turda politik inisiyatifi ele alır ve yapacağı politik müzakerlerle doğrudan etkin bir güç olarak sonucu belirlerdi. Üzülerek belirtmeliyiz ki bugün, bu insiyatif önem ölçüde kaybedildi. Türkiye’nin siyasal hayatında ciddi alınabilir bir etkileri olmayan Hüda Par, Yeniden Refah Partisi, Zafer Partisi hatta Sinan Oğlan gibilerinin %0,5 ile %2 arasında oy sahibi olanlar politik dengelerde ön plana çıktılar.

Kürt halkı, partisinin belirlediği politik çizgiye göre tutum aldı. Sahiplenme ve belirlenen politikala göre tutum alma hiç şüphesiz ki önemli ve değerlider. Yani en zor koşullarda ve yanlış bir politik tercih de olsa desteklemeye devam ettiğini gösterdi. Bu gerçekliğe rağmen hem bölgede hem de Türkiye genelinde Yeşil Sol Partinin oylarının çok ciddi oranda düşmesinin üzerinde durmak gerekir. Çünkü bunun bir tesadüfü olmadığını arka planda çok ciddi sorunların olduğu ortaya konmalıdır. Ciddiye alınabilecek düzeyde oy kaybetmenin birçok nedeni sıralanabilir. Ancak meselenin esası üzerine durarak hataları ortaya çıkartmak, eksikleri gidermek oldukça önemlidir.

Birçok hatayı ve eksikliği ön plana çıkartabiliriz, arka arkaya sıralayabiliriz ancak bunların içerisinde belirleyici olan Kürt sorunu çözümünün esasen devletle yürütülecek müzakereye bağlı olduğunun gerçeğinden uzaklaşılması, daha çok partiler üzerinden bir çözüm üretilmeye kalkışılmasıdır. Hepimiz biliyoruz ki Kürt sorunun çözümü partiler üzerinden yürümeyecektir.

AKP ile CHP veya Erdoğan ve Kılıçdaroğlu arasında bir tercih yapmak Kürtlerin meselesi olmamalıydı. Devletin ikdar gücüyle devletin muhalefeti arasında bir tercih yaparak Kürtlerin toplumsal, politik, ekonomik ve kültürel sorunlarının çözüleceğini düşünmenin yanlış olduğunun artık görülmesi gerekir. Kürt sorunu çözümü bir devlet meselesi olduğuna göre iktidardaki parti ile politik ilişkileri kesmenin pek akıllıca olmadığı bilinmelidir. Erdoğan tam bir yetkiyle 5 yıl daha iktidardadır. Doğal olarak Kürt sorunu çözümünde taraflardan birinin devleti temsil eden Erdoğan olduğuna göre bunu görmezlikten gelmek, yok saymak, en üst düzeyde sert politik tutumları almak gerçekçi olmayacaktır. Kılıçdaroğlu’nun düzgün bir adam olması, dürüst olması tek başına bir şey ifade etmez. Kılıçdaroğlu da devletin bir kesimini temsil etmektedir. Kürt sorunu devletin bir kanadı ile ilişki kurarak çözülemeyecektir. Devletin farklı kanatlar arasında mutlak bir dengenin kuruması gerektiğinin anlaşılması gerekir.

Türkiye ciddi ekonomik sorunlarla karşı karşıya ve toplum bunu çok daha sarsıcı bir şekilde hissetecektir. Bu ekonomik sorunlar, Kürt coğrafyasına çok daha derinden yansıyacaktır. Bu bakımdan önümüzdeki dönemin politik, ekonomik ve toplumsal olarak çok zorlu geçeceğini ve Kürtlerin bu zorlu süreçler çok daha ciddi olarak etkileneceğini dikkate alarak yine politikaların belirlenmesi şarttır.

Bunun için soruna hiçbir şekilde duygusal yaklaşmadan devletle politik ilişkilerin yeniden düzenlenmesi bir zorunluluktur. Hatalardan dersler çıkartmak için toplumun uyarılarını, eleştirilerini dikkate almak ve özelilkle bölgedeki sivil toplum örgütlerinin önerilerini dinleyerek yeni bir alternatifin oluşturulması gerekir.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir