Makaleler

MUSTAFA PEKÖZ: NATO-AB LİDERLER ZİRVESİ VE BİDEN-ERDOĞAN GÖRÜŞMESİ


LABD Başkanı Biden, ilk kez doğrudan uluslararası görüşmelere katılmak için NATO Başkenti Brüksel’e gidecek. Eş zamanlı olarak AB Liderler zirvesine ve Londra’da G-7’ler toplantısına katılacak ve ayrıca İsviçre’de Putin ile görüşecek.

Haziran ayı içerisinde yapılacak görüşmelerde NATO’nun 2030 yılı stratejisi belirlenecek, AB liderler zirvesinde ABD-AB ülkelerinin ortak politikalarının oluşturulmasına yönelik bir kısım kararlar alınacak, G-7’ler toplantısı ise pandeminin uluslararası yansımaları, küresel dijital şirketlere yönelik vergileri ve dünya ekonomisinin geleceğine dair görüşmeleri yapılacak. Putin ile ABD-NATO-AB üçlüsünün belirleyeceği Rusya stratejisi ekseninde bir görüşme gerçekleşecek.  Burada ilgi çeken temel husus ABD-NATO-AB üçlüsünün liderleri de çok büyük bir kısmı da aynı kişilerden oluşuyor. Bu üçlü toplantının önemli gündem maddelerinden biri de Türkiye olacağı açıktır. ABD’nin Ankara’ya yönelik açık tutum politikası biliniyor. AB ise dolaylı tehdit politikalarını belirledi ve uygulamaya koyma koşulunu da Ankara’nın tutumuna bağladı. NATO ise nispeten bir denge politikası oluşturuyor.

NATO Zirvesinin Gündemi

1-      NATO’nun 2030 yılı stratejisinin belirlemek için hazırlanan taslak onaylanacak ve  iç yapısında bazı temel değişiklikler yapılacak. Örneğin, NATO’nun belirlediği politik stratejilerin çok daha etkin bir şekilde uygulanabilmesi için kararların oy birliğiyle değil nitelikli oy çokluğuyla alınmasının karara bağlanması. Böylelikle Türkiye gibi ülkelerin veto yetkisinin sınırlandırılması

2-      NATO’nun askeri-politik-ekonomik alanda strateji belirleme yetkisinin ve etkisinin arttırılması kararı alınacak. Aynı şekilde Rusya’nın ‘gizli’ askeri, Çin’in ‘açık’ ekonomik düşman olarak tanımlanması ve buna uygun stratejilerin belirlenmesinin teyit edilmesinin karara bağlanması

3-      NATO’nun askeri olarak rekabette olduğu ülkelerin teknolojilerinin kullanılmasının kesinlikle yasaklanması ve yaptırımların yaşama geçirilmesi

4-      NATO’nun ‘dikta’ rejimlerle mücadele etmesi ve küresel çapta ‘demokratik değerleri’ ön plana çıkartma ilkesinin kararlılıkla uygulanması

5-      NATO’nun İskandinavya, Uzak Doğu Asya ve Ortadoğu’da daha etkin bir askeri-politik stratejiyi pratik olarak yaşama geçirilmesi

6-      NATO’nun küresel çaptaki sorunlara doğrudan müdahale etmesini belirleyen yeni politikanın uygulanması ve üye ülkelerinde kendi politikalarını buna göre yeniden düzenlenmesi

7-      AB’nin NATO dışında ama NATO ile tam uyumlu yeni bir askeri konsept ve güç oluşturmasının benimsenmesi

NATO’nun resmi olmayan tek gündemi Türkiye

NATO’nun küresel çapta yenilemek istediği stratejiden belki en çok Ankara etkilenecek. NATO’nun birçok kararını veto eden Ankara, belirlenecek yeni konsepti ile etki alanı önemli ölçüde sınırlanacak.

NATO için son derece önemli olan F-35 projesinde çıkartılan Türkiye’nin Rusya ilişkilerinde kendisine çeki düzen vermesi ve özellikle S-400’ler dahil olmak üzere askeri ilişkilerin sonlandırılması talep edilecek.

Ak Deniz havzasında Yunanistan ve Kıbrıs ile yaşanan sorunlar dahil olmak üzere NATO ve AB’nin konseptine uyumlu politikaları izlemesi ve bugüne kadar uyguladığı politikalardan esasen vazgeçmesi, Libya’ya gönderdiği İslamcı cihatçılar başta olmak üzere askeri gücünü bütünüyle çekmesi, Suriye’de ABD-AB yani NATO stratejisine uyumlu bir politika izlemesi gibi temel sorunlarda kapalı kapılar ardında konuşulacak olan diplomatik görüşmelerde mutlak olarak gündeme gelecek gibi görünüyor.

AB Liderler Zirvesi

AB’nin liderler zirvesini önemli kılan nedenlerden biri ABD Başkanı Biden’in toplantıya katılmasıdır. Böylelikle Trump döneminde ABD ile bozulan ilişkilerin yeniden toparlanması ve özellikle ABD-AB ilişkilerinin küresel çapta stratejik bir ilişkiye dönüşmesinin tescil edileceği bir toplantıya dönüşecek. Yani küresel dünyanın iki önemli gücü arasında kurulacak ilişki özellikle AB’nin dünya siyasetindeki rolünün çok daha fazla artmasını sağlayacaktır.

AB liderler zirvesi çok sayıda konuyu ele alacaktır. Türkiye ile ilişkiler gündemin en önemli konusu olacak. NATO’da olduğu gibi AB toplantısında Ankara’ya ilişkin bir kısım kararların alınması yüksek bir olasılık olarak ön plana çıkıyor. Avrupa Parlamento Konseyi’nin  bağlayıcı olmayan ‘Türkiye ile üyelik görüşmelerinin durdurulması ve AP üyeliğinden çıkartılması’ gibi kararlar görüşülecek. Ankara’nın ‘insan hakları, demokrasi ve hukuk devleti ilkelerini çiğnemesi veya ciddi oranda ortadan kaldırması, otoriter bir sistemin kurularak demokratik değerlerin yok sayıldığı, AHİM kararlarının hiçbir şekilde uygulanmaması, göçmenlerin politik bir şantaj olarak kullanılması’ gibi sorunlar masaya yatırılacak. Türkiye’yi kaybetmek istemeyen AB, Ankara’daki iktidar üzerinde politik-ekonomik baskı arttırarak sürece dahil etmek istiyor. Ancak AKP iktidarının bugüne kadar izlediği politikalara bakılınca, Brüksel-Ankara ilişkilerinden beklenilen olumlu gelişmenin yaşanması oldukça zor görünüyor.

Biden, Erdoğan ile kalıcı bir ilişki kurmak istemiyor

Biden yönetiminin Türkiye politikası aslında çok net. Ankara’nın yapması gereken ev ödevlerini bir çok kez sıralandı. ABD Dışişler Bakanı Yardımcısı Sherman, Ankara’ya yaptığı ziyarette AKP iktidarından beklentilerinin neler olduğunu çok açık olarak ifade etti. Yani bir bakıma Ankara’nın veya AKP iktidarının yapılması gerekenler sıralandı. Sorunların başkanlar arasında değil politik ilişkiler içerisinde kurumlar arasında çözüleceğine dikkat çekildi. Bu nedenle Biden, Erdoğan ile ilişki kurmaktan uzak duruyor. Bunu hemen her defasında politik, diplomatik ilişkilerde ve kendisine özgü davranışlarla yansıtıyor. Erdoğan, Trump’un seçimleri yeniden kazanacağından çok emin olduğu için Biden ile iletişim kurmaya gerek görmedi. Biden da birçok kez Erdoğan’ı ‘diktatör’ olarak tanımladı ve Trump’ı eleştirirken ABD’yi kast ederek burası ‘Türkiye değil ABD’dir, burada demokrasi var.’ Bununla aslında Erdoğan’a ve AKP iktidarına bakış açısını ortaya koyuyordu.  Böylelikle Biden’in AKP iktidarıyla yakın ilişki kurması son derece zor görünüyor. Bu kişisel bir yaklaşım, tercihi olmayıp, Washington’un Ortadoğu stratejisiyle doğrudan ilişkilidir.

Erdoğan- Biden görüşmesinde beklentileri

Biden 24 Nisan’a kadar yani Ermeni Soykırım Yasa Tasarısını’ imzalayana kadar Erdoğan’ı aramadı ve Ermeni Soykırım tasarısı olmamış olsaydı aramayacaktı. Erdoğan’ın ikili görüşmesini de diplomatik bir dille reddetti. Geriye NATO zirvesindeki görüşme kaldı. Yani iki lider Brüksel’de yüz yüze ilk kez görüşecekler. Bu görüşme sanıldığı gibi uzun olmayacak. Hemen her NATO toplantılarında liderler arasında kısa görüşmeler olur. Biden’in Erdoğan ile görüşmeye NATO liderler zirvesini işaret etmiş olması, görüşmeyi çok fazla önemsemediği mesajını vermek istedi. Çünkü söz konusu ikili görüşme sanıldığı gibi tüm sorunların kapsamlı tartışıldığı bir atmosferde geçmeyeceği açıktır. Esas mesele NATO ve AB liderler zirvesinde konuşulacak. İkili görüşme, Ankara’nın zorlamasıyla olduğundan ‘diplomatik’ nezaket içinde ‘iki tarafın müttefiklik ve karşılıklı güven içinde sorunları aşacakları’ gibi açıklamaların ötesine geçmez.

Erdoğan’ın görüşme ısrarı

Uluslar arası ilişkilerde önemli oranda izole olan cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisine yeni bir alan açabilmek için bütün dikkatini Biden ile yapacağı görüşmeye vermiş görünüyor.   Dahası önemli bir beklentisi var. Bu beklenti karşılığını bulur mu? Bilemeyiz. Ancak ABD-Türkiye ilişkilerine bakıldığında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ciddi olarak sorunlarla karşılaşacağı biliniyor. Örneğin, Brüksel’e dünya liderleriyle görüşmeye hazırlanırken İçişleri Bakanı Soylu, ‘ABD’nin Türkiye’ye operasyon yapmasına izin vermeyeceğiz’ diyor. Erdoğan, muhalefet liderine ‘bu daha iyi günleriniz’ diyor ertesi gün Ankara Büyük Elçisini ‘ana muhalefet liderini’ ziyarete gönderiyor. Dışileri Bakanı ‘S-400’ler konusu kapandı, ABD ile görüşülecek bir konu yok’ diyor ama ABD ve NATO ‘S-400’ler sorunu çözülmeden hiçbir ilerleme sağlanamaz’ diyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan iç politikada kendisine alan açabilmek için S-400’ler şartında vazgeçmeyi ‘ABD’nin YPG ile ilişkilerini kesmesi ve Gülen’i teslim etmesi’ gibi şartlara bağladığı anlaşılıyor. Birinci Biden yönetiminin YPG’yi aktif olarak desteklemesi ABD’nin yeni dönem Ortadoğu stratejisi bakımından son derece önemlidir ve YPG’ye askeri, ekonomik ve politik yardımları devam ettirecek. İkincisi, Erdoğan’ın yakın dostu Trmup’ın Gülen’i iade edemediği bir ortamda Biden’den bunu beklemek ABD’nin küresel stratejisinden hiçbir şey anlamamaktır.  Yeni iki konuda olumsuz yanıt alacağının farkında olmasına rağmen pazarlık şansını kullanmak isteyen bir cumhurbaşkanı var.

Ankara’yı test etme zamanı geçmeye başladı

Dış politikada önemli oranda başarısız olan, ekonomiyi artık yönetemez duruma gelen iç politikada hızla güven kaybı yaşayan AKP iktidarı, AB ve NATO zirvesinde elde edeceği politik hamlelerle özellikle küresel sermayeye güven mesajı vermek istiyor. Böylelikle iç dinamikleri yeniden kontrol etmenin yollarını arıyor. Ancak gelişmeler bunun nerdeyse imkansız olduğunu gösteriyor. Örneğin Türkiye’ye yönelik belirlenen pandemi politikası doğrudan ekonomiyi hedefleme planıdır.

ABD-NATO-AB denkleminde Ankara’nın ciddiye alınabilir bir sonuç elde edebilmesi için daha önce verilen sözleri kesin olarak yerine getirmesi ve politik tercihini de buna göre yapması gerekir.

Uluslararası ilişkilerde kapalı odalarda farklı, uçakta farklı ve Ankara’ya gelindiğinde söylenenlerin tam tersini yapmak artık hiçbir şekilde güven vermiyor. Bu üçlü kurum Ankara’ya güvenmiyor. Güven için ilk adım Kavala, Demirtaş, HDP davalarına yönelik kararlar bir mesaj olarak okunabilir. Böylelikle Erdoğan’ın yapısal bir dönüşüm yapıp yapmayacağını kısa süreliğine izleyeceklerdir. Aksi taktirde Ankara’da iç dinamiklerin etkisiyle iktidar değişimi kaçınılmazdır.